This Marriage Is Bound To Sink Anyway 102. Bölüm (Türkçe Novel)

"Ne mutlu kötülerin öğüdüne uymayana, günahkârların yoluna gitmeyene, kibirlilerin arasında oturmayana..."
Carsel, yanındaki Ines’e bir bakış attı, ardından ayini yöneten rahibe göz gezdirdi... ve sonunda yeniden Ines’e döndü.
Carsel oldukça dini bütün biriydi, Ines ise beklediğinden daha dindardı. Bu nedenle Calstera’ya geldiklerinden beri her hafta aile ayinine katılıyorlardı. Yani Ines’i başında dantel örtüyle görmek onun için ilk değildi. Yine de gözlerini zorla kutsal kitaba indirdi.
"...Kibir, yıkımın habercisidir; gururlu yürek, düşüşün öncüsüdür..."
Rahibin vaazıyla tamamen alakasız ilerleyen ayetler gibi, Carsel’in düşünceleri de bambaşka yerdeydi.
Kibir, gurur dolu bir kalp... Belki de bu yüzden bu evliliğin eşiğinde tökezlemişti? Ines Balestena’yı hep doğal bir parçasıymış gibi gördüğü için... Vaazdan zorla bir ders çıkarır gibi yaptı ama gözleri yeniden ona kaydı.
Simsiyah saçlarının üzerindeki sade beyaz başörtüsüyle, başına dökülen vitray ışığı altında duruyordu. Nikah ayinindeki gelin duvağı gözünde canlandı.
Carsel, gitgide daha da çığırından çıkan düşüncelerini toparlamaya çalıştı. Örneğin, başında örtüyle duran Ines’in üzerine çıkması gibi...
'Manyak herif.'
Büyük katedralin ortasında oturmuş, uyanmaya başlayan bir arzuyu bastırmaya çalışmak... anlatılmaz bir utançtı. Ines, sanki bir şeylerin ters gittiğini sezmiş gibi ona göz ucuyla baktı. Onun ölçülerine göre yumuşak ama başka kadınlarla kıyaslandığında neredeyse bambaşka bir mevsim gibi duran yeşil gözleri vardı.
Carsel, bir anlığına Ines’in gözlerine doğrudan bakmaya cesaret edemeyip bakışlarını üst dudağı hizasına indirdi. Tabii bunu ayinin ortasında ereksiyon olmasını bastırmaya çalıştığı için yaptığı söylenemezdi. Carsel Escalante bu konuda gayet utanmaz biriydi.
"Ne oldu?" diye dudaklarıyla sessizce sorunca, Carsel de başıyla 'önüne bak' diye işaret edince Ines hemen ilgisini ondan çekti. İlgisini çabuk kaybetmesi bir bakıma iyi olsa da, biraz kırıcıydı da.
...Ama yine de göz teması kurmak gerçekten zordu.
Birkaç gün önceki olaydan bu yana Carsel, sanki ilk kez âşık olmuş bir çocuk gibi Ines’in gözlerinin içine bakmakta bile zorlanır olmuştu. Bununla birlikte, ağır askeri antrenmanlarla bile bastıramadığı bir arzuyla da cebelleşiyordu.
Calstera’da birlikte geçirdikleri birkaç ayın sonunda en büyük kazanımları, birbirlerini sonunda rahatça benimsemeye başlamış olmalarıydı. Carsel ise şu anda, sanki tüm o zamanı geri sarıyormuş gibi davranıyordu.
"Nerelerdeydiniz? Şimdi mi geldiniz?"
"Yüzbaşı Escalante, son zamanlarda hiç görünmeyince endişelendik. İlk başta hasta falan mı oldunuz diye düşündük..."
"Ne kadar yoğun olursanız olun, ayinlere mutlaka katılırdınız."
"Yüzbaşı gibi biri ayine katılmamak gibi büyük bir günah işler mi hiç..."
"Sizin hala Mendoza’da izinde olduğunuzu sanıyordum. Calstera’ya dönmüş olduğunuzu duyunca ne kadar şaşırdığımı anlatamam!.."
O sırada Carsel, Ines’in parfüm kokusunu gizlice içine çekmekle meşguldü. Ayin yeni sona ermişti.
Ines ile birlikte büyük ibadet salonundan çıkan Carsel, daha önce hiç görülmemiş bir şekilde, ona hücum eden subayların kızları tarafından anında kuşatıldı. Sanki kasıtlı olarak planlanmış gibi, tek bir vücut gibi saldırdılar.
Hiçbir kaçış yolu bırakmamışlardı. Parlayan gözlerle onu yukarıdan aşağıya süzen evlilik çağına gelmiş genç kadınlar ve daha o yaşa bile gelmemiş kız çocukları...
Bunlar, Mendoza’daki kadınlara kıyasla aslında son derece uslu sayılırlardı. Askerlerin onlar hakkındaki önyargıları da genelde ailelerinin çocuklarına karşı fazlasıyla disiplinli ve sert olmasıydı.
Bu nedenle genellikle biraz mesafeli durup sessizce, gözleriyle fazlasıyla rahatsız edici bir ilgiyi belli etmeye çalışsalar da, asaletlerini korumaya gayret ederlerdi. Burada Mendoza’daki gibi serbest flört ya da evlilik öncesi aşk ilişkileri gibi bir anlayış da yoktu. Çünkü ebeveynlerin gözleri her zaman çocuklarının ensesindeydi.
Ancak onların bu katı ebeveynleri bile karşı konulamaz bir yakışıklılığın önünde çaresiz kalmıştı.
Carsel Escalante, yılın büyük çoğunluğunu görev yeri olan Calstera’da geçiriyordu. Burası ne kadar taşra da olsa, Mendoza’ya kıyasla onu görmek daha kolaydı. Bu nedenle, bazı genç kızlar annelerini ikna edip babalarının görev yerine gelmeyi tercih etmişti. Carsel de bunun fazlasıyla farkındaydı. Zira kızların babaları yüzüne karşı sitem eden pozisyondaydı.
Sadece uzaktan izlemekle yetineceklerini söylemişlerdi ama şimdi onu görmelerine bile izin verilmediğine göre, bu haliyle ne yapsınlardı? Kendisini hem beğenilmiş hem de biraz tedirgin hissederek, Carsel’in zihninde kendine hayranlıkla alçakgönüllülük bir anlığına iç içe geçti. Ama artık bunların pek de önemi yoktu.
Çünkü o artık evli bir adamdı. Bu tarz karşı cinsten gelen ilgiler artık hoşuna gitmiyordu. Öyle olması gerekiyordu ve o da bunu biliyordu. Öyle değil mi? Bu düşünceyle, yüzünde hafif bir memnuniyet ifadesiyle Ines’e döndü.
Ama Ines artık orada değildi.
Bir anlığına afallayan bakışları, genç kızların başlarının üzerinden onu aradı. Ines çoktan o kalabalığın arasından sıyrılmış, Yüzbaşı Coronado ve eşiyle birlikte Carsel’in astlarının yanına geçip uzaklaşmaya başlamıştı.
‘Ne ara sıyrıldı da...’ Bu kalabalığın içinde nasıl oldu da kaçmayı başardı?..
“Piskopos, bizzat Yüzbaşı Escalante için bir yardımcı rahip gönderip evinde ayine katılmasını sağlamış diyorlar. Böylece evde ayin yapmış.”
Ne zaman o kız grubunun arasına karışmıştı bilinmez ama, Barka Markizinin sakin sesi o anda araya girdi. O zamana kadar birbirinin aynısı ses tonlarıyla kulağına anlam taşımadan ulaşan laflar, bu sefer ufak bir ton farkıyla Carsel’in dikkatini çekti.
“Büyük bir ayrıcalık bu. Tabii Yüzbaşı Escalante olunca...”
“Ayrıcalık” kelimesi genelde eleştirel bir tonda kullanılırdı ama söz konusu Carsel Escalante olunca durum farklıydı.
“Elbette. Sonuçta Yüzbaşı Escalante .”
“Ama neden evde? Neden ki?”
“Neden, Yüzbaşı?”
“Neden?”
Her yandan "neden" soruları yükseldi. “Nedenmiş” filan dinlemeyip Ines’in peşinden gitmek istiyordu ama karşısındaki kızların varlığı, fiziksel gücünü tamamen işe yaramaz hale getiriyordu.
Neyse ki Barka Markizi bu sefer de durumu iyi okuyup araya girdi.
“Senora Escalante’nin Mendoza’da da, Perez Malikânesi'nde de hep ailece ayin yaptığı söylenir. İyi bir eş olacaksanız, tabii ki eşinize uyum sağlamalısınız.”
Bu sözlerle birlikte, herkesin özellikle yok saymaya çalıştığı Ines’in varlığı da ister istemez gündeme gelmişti.
“Ah... Öyle miymiş...”
“Senora Escalante de Calstera’da mıymış? Hiç duymadım.”
Ines’in varlığını bilerek yok saymaya çalıştıkları o garip ortamda, herkes istemeye istemeye de olsa bu durumu kabullenmek zorunda kaldı. Bu esnada, Albay Suarez’in kızı Barka Markizine karşı biraz da pişkin bir ifadeyle laf attı. Diğer genç kızlar, Carsel’in evli olduğu gerçeğini görmezden gelmeye çalışan bir hayranlıkla hareket ediyorlarsa, bu kız gerçekten daha fazlasıydı.
Ines’in az önceye kadar Carsel’in tam yanında olduğu zaten biliyordu. Kaldı ki düğünden hemen sonraki gün Calstera’ya varmışlar ve o öğleden sonra itibariyle Ines’in bir süreliğine burada kalacağı haberi tüm karargaha yayılmıştı. Kim bilmiyordu ki zaten? Barka Markizi hafifçe alaycı bir şekilde burnundan soludu. Senorita Suarez, küçüklüğünden beri sadece kolayca etkilenebilecek arkadaşları seçip onları istediği gibi yönlendirmekle tanınan, şımarık bir kızdı.
Çocukça oyunlara katılmak istemiyordu ama Escalante ailesinin varisi, görgü kurallarına son derece bağlı biri olduğundan, onun yerine...
"Hiç değilse şimdi öğrenmiş olmanız yeterli. Genç hanımefendilerin ilgisi için minnettarım ama, bu yüzden eşimle birlikteyken ondan ayrılmak zorunda kaldım, bu biraz can sıkıcı oldu."
"..."
"Eğer artık müsaade ederseniz, minnettar kalırım."
Hiçbir şey yapmasına gerek kalmamıştı. Barka Markizi, kadınlara karşı sert konuşamayan o nazik çapkın görüntüsündeki Carsel’e bakarken gözlerinde açık bir ilgi parladı.
İnce yapılı genç kızların neredeyse iki katı olan vücuduyla son derece nazikçe izin istiyordu ama gözleri tamamen can sıkıntısıyla doluydu. Duyguları ne olursa olsun, her zaman kadınlara karşı nazik davranan tavrını düşündüğünde, bu mesafe alışılmadık bir soğukluktu.
Carsel’den gelen bu yabancı gerginliği hisseden genç kızlar, sanki önceden talimat almış gibi usulca geri çekildiler. Baştan bu kadar uysal karakterde olan kızlar arasında böyle bir sonucun çıkması da kaçınılmazdı aslında.
Ancak içlerinden biri, yani o grubun lideri konumundaki Albay Suarez’in kızı, tek bir adım atmadan öne çıkmışçasına orada dimdik duruyordu. Düşünüldüğünde, bu cılız Calstera sosyetesinde Carsel Escalante’ye gerçek bir tutkuyla yaklaşan nadir subay kızlarından biriydi.
"Ama Yüzbaşı Escalante, eşiniz için bu kadarına gerek var mıydı? Demek istediğim... Siz dindar birisiniz."
"..."
"Senora Escalante’nin inancı konusunda yorum yapmam doğru olmaz ama kiliseye bizzat katılmadığına göre, dindarlığı sizin kadar derin değildir diye düşünülüyor. Asil ve yüksek mevkideki biri her zaman halkına örnek olacak şekilde ibadetlere bizzat katılır. Siz de bu bölgedeki bir örnektiniz ama şimdi, evlendiniz diye eşiniz yüzünden böyle bir düşüş göstermeye başladınız... Bu, Senora Escalante için de kötü bir şöhret olur. Öyle değil mi? Ben olsaydım..."
"..."
"Eğer ben Senora Escalante olsaydım, asla böyle yapmazdım. Her şeyi size uydururdum."
"Senorita Suarez."
"Evet?"
"Eğer sadık olmayan tavrımdan dolayı hayal kırıklığına uğradıysanız üzgünüm, ama beni korumak için kendinizi feda etmeniz gerekmeyecek. O yüzden benimle ilgili endişe etmeyi bırakabilirsiniz."
"..."
"Ve eşimin adını bir daha ağzınıza almamanızı rica ediyorum."
"...."
"Bu konuda kesin bir cevap almak istiyorum, Senorita."
Carsel son cümlesini yumuşak bir tonla tamamladığında, Suarez’in o inatçı bakışları yavaş yavaş donuklaştı. Carsel’in ona yönelttiği bakış, her zamanki gibi nazik ve saygılı değildi.
"...Söz veriyorum."
Carsel, bu tek cümleyi duyar duymaz genç kızın yanından bir hamlede geçip uzaklaştı. Aslında dikkati, çoktan başka bir yöne kaymıştı.
Çünkü Calstera’nın meşhur çapkını, Teğmen Berwick, az önce Ines’e yarım yamalak ama yakışıklı gülüşlerinden birini çekinmeden sunuyordu.
« Önceki Bölüm Sonraki Bölüm »
Yorumlar
Yorum Gönder