When I Fly Towards You - 13. Bölüm

Bir şey keşfettim.
O yalan söylerken hep boynuna dokunuyor.
— Su Zai Zai'nin Günlüğü
Su Zai Zai afalladı.
Demek o, onun su getirip fotoğraf çekmesini sadece boynundaki gümüş madalyaya göz dikmesi sanmıştı?
Yakışıklı çocuğun düşünce tarzı gerçekten alışılmışın dışındaydı...
Su Zai Zai dudaklarını yaladı.
Onun uzaklaşan sırtına baktı ve gerçekten peşinden gitmedi.
Bir süre durduktan sonra, yavaşça sınıf çadırına doğru yürümeye başladı.
Yürürken de az önceki sahneyi kafasında tekrar tekrar oynatıyordu.
O bir adım öne çıkmıştı, yüzünde hiçbir duygu belirtisi yoktu.
Tenine güneş ve hafif bir ter kokusu karışmıştı.
Ve bu koku inanılmaz hoştu.
Ödül madalyasını onun kafasına geçirirken, parmak uçları istemsizce onun saç tellerine dokunmuştu.
Konuşurken nefesi hafifçe yüzüne çarpmıştı.
Su Zai Zai gümüş madalyayı tutarken, yüzünün aniden ateş gibi yandığını hissetti.
Kalbi hızla atmaya başlamıştı.
***
Bu sırada.
Ye Zhenxin'in yüz ifadesi pek iyi değildi. Şakayla karışık sordu.
“Zhang Lurang, o senin arkadaşın mıydı?”
Zhang Lurang cevap vermedi.
Başka bir kız hemen araya girdi.
“Madalyayı neden ona verdin ki?”
Zhang Lurang hafifçe duraksadı, sonra kayıtsız bir şekilde cevapladı.
“O istedi.”
Vermezsem peşimi bırakmayacaktı.
...Bunu ona borçlu olduğu su şişesinin karşılığı sayabilirdi.
Ama yanındaki birkaç kız bariz şekilde onu yanlış anladı.
Ye Zhenxin’in yüzü iyice asıldı, doğrudan başka bir yöne doğru yürüdü.
Yanındaki bir kız da hemen peşinden gitti.
Geride kalan iki kız ise utançla gülümsedi ve konuyu bu geceki “Kampüs Gecesi” etkinliğine getirdi.
***
Öğleden sonra yarışmalar bittikten sonra Su Zai Zai, Jiang Jia ile birlikte yemekhaneye gitti.
Akşam etkinlik olduğu için terleyeceğini düşünerek duş almadan doğrudan sınıfa döndü.
Su Zai Zai sınıfının organize ettiği kampüs gecesi programına değil, Bilim Festivali’ndeki çevreci kıyafet defilesine katılacaktı.
Her sınıf iki takım kıyafet yapıyor ve bir erkek bir kız model seçip sahnede yürütüyordu. Bu, Kampüs Gecesi'nin ilk programıydı.
Su Zai Zai tuvalete gidip hazırladığı elbiseyi giydi.
Elbise uyluklarının ortasına kadar uzanıyordu, bej rengindeydi. Üzerinde kağıttan yapılmış çiçekler serpiştirilmişti ve bir kemer gibi transparan beyaz bir kurdeleyle bele oturtulmuştu. Etek kısmına da birkaç kat sineklik tülü eklenmişti, böylece kabarık ve canlı bir hava verilmişti.
Tam aynaya bakmak isterken, sanat komitesinden Huang Yuanjuan kolundan çekip sınıfa makyaj ve saç yapmaya götürdü.
Huang Yuanjuan makyaj yaparken, arka tarafta Jiang Jia Su Zai Zai'nin saçlarını hızlıca toplayıp bir balık sırtı örgüsü yaptı ve örgüyü kulağının arkasından başlayarak göğsüne doğru sarkıttı.
Örgünün üzerine de küçük çiçek tokalar taktı.
Oldukça hızlı çalıştı, hemen ardından oturup Wang Yuanjuan’ın makyaj yapmasını izlemeye başladı.
“Bu arada, Zai Zai, yanında topuklu ayakkabı getirdin mi?”
Su Zai Zai başını salladı. Wang Yuanjuan’ın eli yüzünden çekildiği bir anı yakalayıp cevapladı.
“Siyah bir çift getirdim, annem almıştı. Giyince kendimi 1.80 gibi hissediyorum.”
Jiang Jia iç çekti: “Uzun olmak da dert, erkek arkadaş bulamazsın.”
Su Zai Zai kendini aşağılanmış hissetti.
Burnundan küçümseyen bir ses çıkarıp hırsla, “Sanki sen kısasın da kolay buluyorsun.” dedi.
“...”
Üstelik, güzel bir kız ne kadar uzun olursa olsun, nasıl bulamaz ki?
***
Gösteri programı ilk sıradaydı, bu yüzden Su Zai Zai doğrudan sahne arkasına geçti.
Onunla birlikte yürüyüş yapacak olan kişi Guan Han’dı, ama onun kıyafeti Su Zai Zai'ninki kadar özenli değildi. Tahmin ettiği gibi, gelişigüzel siyah plastik poşetlerden yapılmış bir şey giymişti.
Guan Han onu görünce neredeyse öfkeye boğuldu.
“Yuh, bu kadar mı fark olur be?”
Su Zai Zai utanmadan onu övdü.
“Sorun değil, sen böyle de çok yakışıklısın.”
“Ha ha.”
“Bir anda sanki bir tiyatro oyunu sahneliyoruz gibi hissettim.”
“...Ne?”
“Dilenci kurtaran küçük peri.”
“Defol!”
Gösterinin başlamasına on dakika kalmıştı.
Su Zai Zai can sıkıntısıyla sahne arkasındaki görevlinin yanına sokulup onun elindeki program sıralamasına göz gezdirmeye başladı.
1. "Çevreci Moda Gösterisi"
2. 11. sınıf (13. sınıf) solo performansı: "Belirsiz Aşk"
3. 10. sınıf (1. sınıf) tiyatro oyunu: "Soyulduğunda"
Su Zai Zai: "..."
O zaman Zhang Lurang'ın oynayacağı rol...
...birisinin taciz ettiği bir kurban mıydı?
Su Zai Zai zihninde Zhang Lurang'ın hırpalanmış halini hayal etti ve hemen burnunu kapattı.
Derin bir nefes aldı ve burnuna gelen o keskin kokuyu dağıttı.
Uzun açılış konuşması nihayet bittiğinde, kulaklarında hareketli bir müzik çalmaya başladı.
Gösteri, sınıf sırasına göre yapılıyordu.
Bu yüzden ilk sahne alan 10. sınıf 1. sınıf oldu.
Bir erkek ve bir kız sahnenin sağ ve solundan karşılıklı yürüyerek çıktı.
Birbirlerine bir metre kala döndüler ve seyircilere doğru yürüdüler, ardından kenara geçip poz verdiler.
Her çiftin işi kısa sürüyordu; sıra hızla Su Zai Zai'ya geldi.
Ayakkabılar dışında, tüm kıyafeti açık renk tonlarındaydı.
Bu zarif kıyafetler bile onun göz alıcı havasını bastıramamış, aksine onu daha da etkileyici yapmıştı.
İkili daha önce prova yapmıştı.
Öne geldiklerinde; Su Zai Zai hafifçe yana geçip yüzünü tamamen seyircilere döndü.
Guan Han ise tek dizinin üstüne çöküp Su Zai Zai'nın elini tuttu ve öpecekmiş gibi yaptı.
Kısa süre sonra ikili birbirinden ayrıldı ve poz vermeleri için belirlenen pozisyonda durdular.
Nihayet sahneden indiğinde, Su Zai Zai rahat bir nefes aldı ve planladığı güzergâhta yürümeye başladı.
Sahne arkasına doğru yürüdüğünde hemen kenarda sahneye çıkmaya hazırlanan Zhang Lurang'ı gördü.
Su Zai Zai'nin gözleri parladı ve ona seslendi. "Zhang Lurang!"
Zhang Lurang onu duymadı. Duvara yaslanmıştı, ifadesi dalgın görünüyordu.
Su Zaizai yanına geldi ve açıklama yapma fırsatını değerlendirdi.
"Bugün seninle yarışan çocuk var ya, bizim sınıfta ona 'Erkek Tanrı(Nan Sheng)' diyoruz. 'Nan' yani 'balkabağı'nın 'Nan'ı."
Zhang Lurang gözlerini hafifçe kaldırdı.
Su Zai Zai biraz daha düşündükten sonra ekledi. "Ben ona hiç öyle demedim."
Zhang Lurang pek umursamıyordu, kayıtsızca sordu.
"Peki sen kime öyle dedin?"
Bu soruyu duyunca, Su Zai Zai'nin kalbi deli gibi çarpmaya başladı.
O zaman “Erkek Tanrı” diye bağırdığını duymuş muydu?
Gerçekten duymuş muydu?
Su Zai Zai yutkundu ve refleksle bakışlarını kaçırdı.
Kritik anlarda her zaman korkardı.
Söylemek istiyor ama cesaret edemiyordu.
...Olmaz, böyle giderse olmaz!
Erkek peşinde koşarken korkmak yok!
Su Zai Zai dişlerini sıktı, sonunda cesaretini toplayıp söyledi.
"Tabii ki sana."
Zhang Lurang sessiz kaldı.
Bunu söyledikten sonra Su Zai Zai'nın tüm gerginliği anında dağıldı.
Cesareti bir anda tavan yaptı. Başını kaldırdı, parlayan gözleriyle ciddi ciddi tekrarladı.
"Sana dedim."
Etraf bir anda sessizleşti.
O anda, Su Zai Zai başka hiçbir şeyi duymuyordu.
Sadece onun tepkisini bekliyordu.
Ama beklemek... gerçekten de çok zordu.
Cesareti, içi hava dolu bir balon gibiydi.
Balon zaten kırılgandı.
Zhang Lurang'ın küçücük bir bakışıyla "pat" diye patladı ve sonra tamamen yok oldu.
Zhang Lurang ağzını araladı, tam bir şey diyecekti ki Su Zai Zai sözünü kesti.
Parmak uçlarını sıkarken, kelimeler düşünmeden ağzından çıkıverdi.
"Ama sen koşarken tam duymamışsındır... Ben 'Psikopat Erkek' demiştim aslında."
Zhang Lurang: "..."
Yine korktu...
Konuştukça daha da batırıyordu.
Su Zai Zai kendine iyice sinir olup başını eğdi.
Hiçbir şey olmamış gibi davranıp konuyu değiştirmeye çalıştı.
"Benim kıyafetim nasıl olmuş?"
Zhang Lurang onu yine ciddiye almadı.
"Çok güzel değil mi? Çıkarken herkes çığlık attı!"
Su Zai Zai sadece az önceki mahcubiyeti unutturmak istiyordu.
Kafası sanki macunla doluydu, ağzına geleni söylüyordu.
Zhang Lurang: "..."
Çekinerek başını kaldırıp ona baktı.
Kızgın gibi durmuyordu...
Su Zai Zai rahat bir nefes aldı.
Ama aynı zamanda, Zhang Lurang'ın ona doğrudan bakmadığını fark etti ve içi burkuldu.
Alçak sesle homurdandı.
"Bir bakıversen işte. Bunun için senden para alacak degilim."
Bunu duyunca Zhang Lurang hafifçe güldü.
Sonunda başını eğip ona dikkatlice baktı.
Bakışları onun pembeleşmiş dudaklarından küçük burnundan geçti, en sonunda parlak siyah gözlerinde durdu.
O berrak ve cüretkâr bakışlar sanki camdan yapılmış gibiydi.
Hifif nem, gülümseyen gözleri, adeta insanı içine çekiyordu.
Kalbi bir anda titredi.
Zhang Lurang farkında olmadan gözlerini kaçırdı.
Su Zai Zai onun cevap vermediğini görünce, soruyu değiştirdi.
"Çirkin mi olmuşum yani?"
Birkaç saniye sonra Zhang Lurang boğuk bir sesle "Hıhı." dedi.
Su Zai Zai hiç aldırmadan başını kaldırdı ve güldü.
"Senin zevkin kötüymüş."
Zhang Lurang yine cevap vermedi.
Başını eğdi, kalın kirpikleri duygularını gizledi.
Loş ışık, yüz ifadesinin net olarak görülmesini zorlaştırıyordu.
Ancak hareketleri net ve belirgindi, görmemek imkânsızdı.
Su Zai Zai onun elini kaldırdığını gördü.
Hareketi çok yavaştı, sanki umursamıyormuş gibi boynunun arkasına hafifçe dokundu.
Hemen ardından elini çekti.
Yorumlar
Yorum Gönder