When I Fly Towards You - 12. Bölüm

Yakışıklı Prens, Zhang Lurang, Rang Rang, Erkek Tanrısı.

— Su Zai Zai'nin Küçük Günlüğü


Öğleden sonra lise birinci sınıf erkekler 100 metre final yarışı vardı.

Zhang Lurang dokuzuncu sınıftan Wang Nan finale kalmıştı.

Yarışmacı çağrısı anons edilir edilmez, Su Zai Zai hemen piste doğru koştu.

Pistin çevresinde zaten epey kalabalık toplanmıştı.

Su Zai Zai oraya vardığında birçok tanıdık yüz gördü ve bir anlığına afalladı.

Hepsi kendi sınıf arkadaşlarıydı.

...Oysa o yakışıklı prensine destek olmak için gelmişti, şimdi ne yapacaktı?

Xiao Xiao onu fark edince gülümseyerek seslendi: "Zai Zai! Buraya gel!"

Su Zai Zai zoraki bir gülümsemeyle karşılık verdi: "Geliyorum."

"Jiang Jia nerede?" diye sordu biri.

"Guan Han'ın yüksek atlama yarışmasını izlemeye gitti." diye cevapladı Su Zai Zai.

Xiao Yu, onun elindeki profesyonel kamerayı görünce güldü. "Hey Zai Zai, birazdan yarış başlayınca Nan Shen'in bol bol fotoğrafını çek olur mu? Ailesine gösterecekmiş."

Wang Nan sınıfın matematik temsilcisiydi. Her sınavda tam puan aldığı için sınıf arkadaşları ona bu lakabı, "Güney Tanrısı" (Nan Shen) vermişlerdi.

Su Zai Zai bir süre düşündükten sonra başını salladı. "Olur."

Zaten sabah da yeterince fotoğraf çekmişti.

"Başlıyor!" kalabalığın içinden biri bağırdı.

Hazırlık pozisyonunda Su Zai Zai kamerasını kaldırıp bir kare çekti; hem Zhang Lu Rang hem de Wang Nan kadraja girdi.

Silah sesiyle birlikte...

Su Zai Zai bir anda etrafını saran tezahürat ve çığlıkların içinde buldu kendini. Dayanamayıp kamerasını indirdi, gözleri Zhang Lu Rang’a kaydı.

Xiao Xiao, Xiao Yu ve diğer sınıf arkadaşları heyecanla bağırıyordu: "Nan Shen! Hadi yaparsın!"

Uzaklardan, Zhang Lu Rang için de destek sesleri yükseliyordu.

Su Zai Zai derin bir nefes aldı ve o da bağırmaya başladı: "Erkek Tanrısı! Hadi yapabilirsin!"

Yakışıklım, umarım beni anlıyorsundur! Sana destek oluyorum!

Su Zai Zai'nın yüzü kıpkırmızı kesilmişti.

Sonra...

Wang Nan bitiş çizgisini Zhang Lurang’dan önce geçti.

Su Zai Zai: "..."

Sınıftakilerden bir tezahürat tufanı patladı.

Xiao Xiao coşkuyla onun koluna sarılıp zıpladı.

Su Zai Zai yine sahte bir gülümsemeyle birkaç destek çığlığı attı.

Xiaoyu kahkahalarla: "Hahaha Zai Zai, senin bu kadar coşkulu bağırman yok mu, bilmesek Nan Shen’in sevgilisisin sanarız!" dedi.

"..."

Oysa kendini sessiz bağırıyor sanmıştı.

Topluca Wang Nan’a su vermeye gittiler.

Wang Nan bir şişe suyu kafaya dikti ve rahat bir kahkahayla, "Su Zai Zai, senin sesin var ya, o insan kalabalığı içinde bile seni anında bulabiliyorum." dedi.

Su Zai Zai: "..."

"Haydi söyle bakalım, bana aşık mı oldun?" neşeyle güldü.

Su Zai Zai bir refleksle Zhang Lurang’ın olduğu tarafa baktı, tam o anda onun bakışlarıyla karşılaştı.

Bir an duraksadı.

Sonra Zhang Lurang hemen gözlerini kaçırdı.

Şimdi... şimdi Zhang Lu Rang onun Wang Nan’a "Erkek Tanrısı" diye bağırdığını mı düşünmüştü?

Aman tanrım, yanlış anlama olmasın! Yakışıklım!


***


Ödül töreni sırasında.

Su Zai Zai uzun uzun düşündükten sonra, sonunda elinde kamera ile fotoğraf çekmeye gitti.

Wang Nan onu görünce hemen seslendi: "Su Zaizai, buraya gel ve benim için birkaç fotoğraf daha çek."

Su Zai Zai: "...Tamam."

Wang Nan: "Poz değiştiriyorum!"

Su Zai Zai: "Hmm."

Wang Nan: "Şimdi daha havalı duruyor muyum?"

Su Zai Zai: "..."

Birkaç pozdan sonra, Su Zai Zai Wang Nan’ın söylediklerini tamamen görmezden geldi ve objektifini doğrudan Zhang Lurang’a çevirdi.

Zhang Lurang ona hiç bakmadan ödül kürsüsünden indi ve birinci sınıf çadırına doğru yürümeye başladı.

Önlerde fotoğrafını çekmeye çalışan birkaç kız hemen peşinden gitti, etrafını sardılar.

Su Zai Zai neredeyse saçını başını yolacaktı.

Dün gece de ona "ben daha küçüğüm, ilişki düşünmüyorum" demişti. Şimdi ise başka bir erkeğe ilgi gösteriyormuş gibi görünüyordu.

Bu onun gözündeki imajını resmen yerle bir etmişti!

Olmaz böyle, açıklama yapmalıydı.

Böyle bir anda idam cezası gibi yargılanmak, ona ağır gelmişti.

Ama doğrudan gidip sormak da sanki biraz...

Hayır!

Bugün o, sınıf arkadaşlarının önünde gelip ona suyu geri vermiş ve itibarını zedelemişti...

O zaman şimdi onun yanına gitmesi de gayet normal olmalıydı.

Su Zai Zai utanmazca böyle düşündü.

Böyle düşününce biraz daha cesaret buldu.

Ama konuştuğunda sesi yine de cılızdı.

“Zhang Lurang.”

Zhang Lurang adımlarını durdurdu ve yavaşça arkasına döndü.

Yarışı henüz bitirdiği için şakakları ter içindeydi, ter damlaları birbiri ardına düşüyordu.

Beyaz tişörtü terden yarı yarıya ıslanmıştı, içerideki karın kaslarının belli belirsiz hatları seçilebiliyordu. Göğüs kafesi nefes alıp verdikçe hafifçe inip kalkıyordu.

Su Zai Zai'nin yüzü bir anda tamamen kıpkırmızı kesildi.

...Yine baştan çıkarıyor.

Dayanamayacaktı, neredeyse burun kanaması geçirecekti.

Su Zai Zai derin bir nefes aldı, içinden defalarca kendine sakin olmasını telkin etti.

“Bir saniye, gelir misin?” dedi.

Zhang Lurang dudaklarını kıvırdı, alaycı bir şekilde cevapladı.

“Hayır.”

Su Zai Zai, reddedilmeye alışkındı, yüzsüzce devam etti.

"Bu kadar çabuk cevap vermene gerek yok, seni beklemek için bolca vaktim var."

Zhang Lurang doğrudan arkasını dönüp yürümeye devam etti.

Su Zai Zai hemen peşinden koştu.

Yanında birkaç kız daha olduğu için Su Zai Zai açıklama yapmaya çekiniyordu.

Onun önüne geçti, geri geri yürüyerek yüz yüze kalmaya çalıştı.

Arkasında kalabalık bir öğrenci seli vardı, bazıları da koşuşturup şakalaşıyordu.

Zhang Lurang hemen adımlarını durdurdu.

Onun durduğunu gören Su Zai Zai de içgüdüsel olarak durdu.

Bir süre tereddüt ettikten sonra, çok nazik bir şekilde açıkladı.

“Şey... Biliyor musun, birinci olan çocuk var ya, adı Wang Nan.”

Yani, o ‘Erkek Tanrı’ (南神) diye bağırdığı “nan(tanrı)” karakteri, Wang Nan’ın “Nan”ıydı!

Yakışıklı çocuk, bunu anlaman lazım!

'Üstelik, ağzımdan çıkan tüm sesler hep sana yönelikti!'

Zhang Lurang başını eğip ona baktı, alçak bir sesle “Oh” dedi.

Görünüşe göre pek anlamamıştı...

Su Zai Zai neredeyse her şeyi olduğu gibi itiraf etmek istiyordu.

İçten içe kendini yiyip bitirdi.

Bu tepkiden sonra Su Zai Zai artık ne söyleyeceğini bilemedi.

Sadece zaman kazanıp etrafındaki kızların kendiliğinden çekilmesini umut etti.

Gözleri, Zhang Lurang’ın boynundaki gümüş madalyaya kayınca bir anda saçma saçma konuşmaya başladı.

“Hey, boynundaki bu gümüş madalya, sanki kırmızı bir fular bağlamışsın gibi görünüyor.”

Zhang Lurang: “...”

“Gerçi yine de yakışmış.” diye saçmalamaya devam etti Su Zai Zai.

Fakat yanlarındaki kızlar hiç tepki vermedi, sabırla beklemeye devam ettiler.

...Tamam.

Artık başka bir zaman söylerim.

Su Zaizai gözlerini indirdi, kendini biraz depresif hissediyordu.

Tam uzaklaşmak üzereyken karşısındaki Zhang Lurang aniden elini kaldırdı.

Sessizce durdu, sanki bir şeyleri tartıyordu.

Sonra boynundaki madalyayı çıkarıp, gelişigüzel Su Zai Zai'nin kafasından geçirdi.

Kızın donmuş ifadesine bakınca, dudaklarını büzdü ve “İstiyorsan senin olsun.” dedi.

Kısa bir duraksamadan sonra, vurgulayarak ekledi.

"Artık beni takip etme" dedi.

Yorumlar