Marriage of Convenience - 4. Bölüm (Türkçe Novel)
Bianca'nın dadısı ona bir erkekle ilk yakınlaşmasında
şiddetli bir acı hissedeceğini, hatta kan bile akacağını söylemişti.
Çenesi eşi benzeri görülmemiş bir acıdan titreyecek olsa bile Bianca kan
kısmından endişe duymuyordu. Zaten bunu ayda bir yaşarken bu onu nasıl
korkutabilirdi ki?
Ancak onu paniğe sürükleyen şey, Zachary'nin önünde çırılçıplak soyunmak ve onun çıplak tenine temas etmek zorunda kalacak olmasıydı. İlk kez bir erkeğin önünde çıplak kalacağını düşünmek bile ensesindeki tüylerin diken diken olmasına ve omurgasından aşağıya bir ürperti yayılmasına neden olmuştu. Kocası onun yaşıtlarına kıyasla oldukça küçük olan bedenini gördüğünde hayal kırklığına uğramış bir iç çekiş yapacağından emindi...
Diğerleri kadar şehvetli olmayan bir göğse ya da
diğerleri kadar uzun olmayan bir boya sahip olduğu için kendini aşağılık
hissetmiyordu. Bunları hiçbir zaman eksiklik olarak da görmedi. Yine de,
Zachary'nin vücudu hakkında ne düşünebileceği konusunda endişelenmesinin
nedeni, onun kendisinde kusur bulma olasılığından nefret etmesiydi.
Vücuduyla açıkça alay edilmesinden hoşlanacak biri var mıydı? Bianca
böyle bir durumla onurlu bir şekilde başa çıkabileceğinden emin değildi ve
panik halinin nedenini de bu şekilde kendi kendine açıklamaya başladı.
Zachary aslında asla böyle bir şey yapmayacak olsa da,
geçmişte Bianca'nın sinirlerini daima bozan, hoş görülmeyen biri olduğu
için bunu ona yakıştıramazdı.
Yine de onu reddedemezdi çünkü bunu yapmak için hiçbir
gerekçesi yoktu. Bianca'nın tüm sorumluluklarını göz ardı ettiği ne kadar
iddia edilirse edilsin, Zachary ile yatmak onun karısı olarak kabul
etmesi beklenen bir şeydi. Bianca'nın dadısı ona, birlikteliklerinin askıya
alınmasının nedeninin Zachary'nin ona karşı düşünceli olması olduğunu
söylemişti.
Bianca 'düşünceli' kelimesini duyduğunda homurdanmıştı.
Bu düşünceli olmak değil, ihmalkârlıktı. Onu can sıkıcı bularak bir
kenara atmıştı ve şimdi onu bulmaya sadece halkının endişelerini
yatıştırmak için geliyordu.
Böylece, Bianca gerginliğini bastırmak için elinden
geleni yapsa da, hafta akıp gitti ve kendini güzel sabahlıklar içinde
kocasıyla yüzleşmek zorunda buldu. Vücudunun titremesine engel olamasa
da, umursamaz bir tavırla çenesini kaldırdı, açık yeşil gözleri kırmızımsı
kahverengi kirpiklerinin altında meydan okurcasına parlıyordu. Bianca
bunun zor olacağını düşünmüyordu, en azından kocası tarafından
kucaklanana kadar durum böyleydi.
Cinsel birleşmenin temellerini öğrenmişti ama bunu
gerçekten yapma eyleminin öğrendiklerinden tamamen farklı olduğunu fark
etti. Bianca gözlerini sıkıca kapadı ve dudaklarını ısırdı, aksi takdirde
çığlık atacağından korkuyordu. Titreyen bacaklarının arasından keskin bir acı
yayılıyor, Zachary her hareket ettiğinde vücudu çaresizce sallanıyordu.
Sanki fırtınanın ortasında bir teknedeymiş de bir ileri bir geri
sallanıyormuş gibi hissediyordu. İşte bu kadar güçsüzdü.
Bianca acının etkisiyle bilinçsizce sürünerek uzaklaşmaya
çalışmış, ancak Zachary'nin eli Bianca'nın çarşafı kavrayan elinin
üzerine kapanınca kendini kapana kısılmış bulmuştu. Bir savaşçı olarak
Zachary, çelimsiz Bianca'dan çok daha iriydi. Onu kucağında tutması, bir santim
daha hareket etmesini engelledi.
Bianca şimdi yatakta yüzüstü yatıyordu, vücudunda hafif
titremeler vardı ve kahverengi saçları solgun boynunun arkasına dağınık
bir şekilde dökülüyordu. Zachary'nin şehvet dolu nefesini kulağının
dibinde hissetmek Bianca'nın aklının başından gitmesine neden oldu.
O gece, Zachary Bianca'nın gitmesine izin vermedi.
Kendini durmaksızın Bianca'nın içine bıraktı ve Bianca'nın bacaklarının
arası sırılsıklam olana kadar onu kabul etmeye devam etmekten başka
seçeneği yoktu. Ve bu hareket şafak sökene kadar devam etti.
İlk seferinde korku ve şoktan başka bir şey
hissetmemişti. Sanki bir canavar tarafından yutuluyormuş gibi
hissetmişti. Bu onun görevi olsa bile, korkunçtan başka bir şey değildi. Bir
daha asla bir erkekle böyle bir şey yapmak istemeyen Bianca, o günden
sonra Zachary'yi umutsuzca kendinden uzaklaştırmaya başladı.
Ama Zachary onun itirazlarını görmezden gelirse, Bianca
onu durduramazdı. Neyse ki Zachary'nin onu zorlamak gibi bir niyeti
yokmuş gibi görünüyordu, onun yerine Bianca'nın isteklerine boyun
eğdi.
Ancak bu, o ilk deneyimden sonra bir daha asla birlikte
yatmadıkları anlamına gelmiyordu. Zachary savaşa gitmek zorunda kaldığı
her seferinde onu bulmaya gelirdi. Sözsüz bir şekilde onu kolundan tutup
çekerdi, yüzü korkutucu derecede sertti. Bianca'nın onu reddetmediği tek günler
bunlardı.
Zachary yenilmez bir komutan olarak görülmesine rağmen,
savaş ne yapacağı belli olmayan bir canavar gibiydi. Savaş meydanında
ölmesi durumunda bir varis doğurma arzusunun kabarması ya da Halkının onu
her seferinde onu bulmaya iten rahatsızlıkları olabilirdi.
Zachary savaşa gitmeyeceği sürece onu aramazdı ve Bianca
da bunu pek önemsemezdi. Sonra bir gün Bianca, hizmetçilerin
birbirleriyle dedikodularına kulak misafiri oldu. Tiz sesle yaptıkları
konuşmalar Bianca'nın kulakları tarafından kolayca algılanıyordu.
“Ne kadar yapışkan olduğuna inanamazsınız. Seyisler,
şövalyeler ya da hizmetliler; hepsi aynıdır. Erkekler bu konuda hep
delidir. Çok sinir bozucu.”
“Vay şıllık. Bunu söylüyorsun ama her zaman kuyruğunu
sallıyorsun.”
“Çünkü istediğim kişi yerine tüm bu ahmaklar üstüme
geliyor.”
“Aklında biri mi var? Kim? Sör Gaspard mı? Sör
Robert?”
“Hu hu...”
“Bana sakın Lord Arno olduğunu söyleme.”
Hizmetçinin şakacı esprisini bir kıkırdama patlaması
takip etti, sanki bu bir şakaymış gibi ancak diğer hizmetçiden herhangi
bir inkar gelmedi. Diğer hizmetçi bunu fark etti ve sesini fısıltıyla
alçaltmadan önce gözlerini hızla etraflarında gezdirdi.
“Madam duyarsa seni kolay kolay bırakmaz.”
“Leydimiz Lord Arno'yu umursamıyor. Ah, zavallı lordumuz.
Böylesine çarpıcı bir adam, diğer cansız erkekler başka kadınların
eteklerini kovalamakla meşgulken, kötü karısı yüzünden tüm gecelerini
yalnız geçirmek zorunda. Biliyor muydunuz? Lordumuz ve karısı bir yılda üç
geceyi bile birlikte geçirmiyorlar. Buna inanabiliyor musunuz?”
Kötü bir eş.
Bianca alay etti. Hizmetçi ve hizmetlilerin kendisinden
memnun olmadıklarını biliyordu ama onun hakkında bu şekilde
konuştuklarını hiç bilmiyordu. Dahası, Zachary'yle aynı yatağı
paylaştığından bile bahsediyorlardı.
“Eminim bir metresi vardır. Evleneli on yıldan fazla
oldu, bunca zamandır ilişkiden uzak durduğuna gerçekten inanıyor
musun?”
“Yalan! Lord Arno öyle biri değil!”
“Öyle mi? Hepsi aynı olduğu için erkeklere güvenmemek
gerektiğini söyleyen sen değil miydin?” “Ahh... Efendimiz tarafından
sarmalanmak istiyorum. Onun sağlam göğsü...” “Konuyu değiştirmeye çalışmayı
bırak. Bu boş bir hayal.”
Hizmetçiler uzaklaşırken birbirleriyle atıştılar ama
konuşmalarına kulak misafiri olan kadın bir adım bile atamadı.
Zachary'nin bir metresi olma ihtimalini duyduğunda Bianca'nın kalbi sıkışmış,
nefes almakta bile zorlanmıştı... Nedensiz bir hoşnutsuzluk ve iğrenme
duygusu hissetti.
Bir metres!
Bunu daha önce nasıl düşünememişti?
Yine de Zachary'nin, kız onun tekliflerini her
reddettiğinde kolayca geri adım atmasının ve kız 18 yaşına gelene kadar
evlenmeyi ertelemesinin nedeni de muhtemelen buydu. Geriye dönüp
baktığımda, eğer bir metresi varsa her şey anlamlıydı.
Bianca o günden sonra Zachary'yi daha da uzaklaştırmaya
başladı, erkeklere karşı güvensizlik ve yakın ilişki korkusu kalbini ele
geçirdi.
...
Bianca'nın talihsiz evlilik günleri devam ederken, bir
karşılaşma hayatını tamamen değiştirmişti.
Kaderindeki aşktan başkasıyla, kendi yaşlarında Fernand
adında yakışıklı bir adamla o zaman tanıştı. Zachary huysuz, taş gibi bir
savaşçıysa, Fernand sabah güneşinin ışıkları gibi parlayan gözleriyle
şefkatli, sıcak, zefir gibi bir ozandı.
Kocasının adı bir kez olsun Fernand'ın dudaklarından
dökülmedi, onun yerine kulağına tatlı sözler fısıldadı. Saf Bianca'nın
onun iyiliğine kolayca kanması beklenen bir şeydi. Erkeklere karşı
duyduğu güvensizlik Fernand'la tanıştıktan sonra yavaş yavaş azalmaya
başladı.
Ancak seks konusundaki korkusu onu esir almaya devam
ediyordu. Bianca şüphesiz Fernand'a aşık olmasına rağmen, onunla daha da
yakınlaşmak için hiçbir işaret göstermedi. Bunun üzerine Fernand
kirpiklerini kırpıştırdı, mavi gözleri parlayarak fısıldadı: "Beni
istemiyor musun? Seni bu kadar çok istediğimde...' Parmaklarını
bacaklarının arasındaki sert çıkıntıya doğru çekti. Bianca, parmak uçları
yakıcı sıcaklığa temas ettiğinde telaşlandı. Yanakları olgun şeftalileri
andırırken ne yapacağını bilemez bir halde bakışlarını kaçırdı.
Bir erkekle kadın arasındaki yakın ilişkiden hâlâ
korkuyordu ama Fernand'ın onu nasıl da çaresizce istediğini görünce kalbi
yerinden fırlayacak gibi oldu. Çarpan kalbinin sesi kulaklarında çınladı.
Ne olduğunu anlamadan Bianca transa geçmiş gibi eteğinin ucunu yavaşça
kaldırıyordu.
Bunu bir anlık dürtüyle yapmıştı. Fernand, hafifçe açıkta kalan ayak bileğinin görüntüsünü bir rıza işareti olarak kabul ederek onu daha yakına çekti ve ikisi çalılığın içine doğru düştüler.
« Önceki Bölüm Sonraki Bölüm »
Yorumlar
Yorum Gönder