Hidden Marriage in the Office - 73. Bölüm (Türkçe Novel)

Açıkçası, Ji Yuheng ortaokuldaki bazı önemsiz şeyleri gerçekten hatırlamıyordu. Ama Tu Xiaoning'in bu kadar detaylı anlatması ilgisini çekmişti.
"Ortaokulda ünlüleri takip etmekten beni fark edecek zamanın bile yoktu hani?"
"Evet, seninle ilgilenmiyordum. O gün de aslında sırf sıra arkadaşım beni zorla koridora çektiği için okulun en yakışıklı çocuğunu görmeye gittim." Tu Xiaoning omuz silkti. "Üzgünüm, okulun yıldızı Ji, ama itiraf etmeliyim ki ismini üç yıl boyunca duysam da ancak son senemde yüzünü net bir şekilde görebildim." Bunu gerçekten içtenlikle söylüyordu.
Ji Yuheng masasına yaslandı ve parmakları hafifçe kenarına vurdu. "Peki, o an ne hissettin?"
Tu Xiaoning bilerek biraz bekletti. "Doğrusu, pek bir şey hissetmedim. 'Eh, fena değilmiş' diye düşündüm sadece."
Ji Yuheng hafifçe başına vurdu. "Fena değilmiş derken?"
Tu Xiaoning şikâyet ederek elini itti. "Neden sürekli başıma vuruyorsun? Zaten çok zeki değilim, daha da aptallaşırsam ne olacak?"
Bir süre şakalaştıktan sonra Ji Yuheng, ona artık duşa gitmesini söyledi ama Xiaoning inat edip mutfağa yöneldi. İçecek kutusu aradı ama açılabilir olanlardan bulamadı, sadece bir kutu tahıllı çorba vardı.
Ama bugün tek elle açılabilir kutulara kafayı takmıştı. Bu yüzden, tahıllı çorba kutusu bile olsa, Ji Yuheng'in bunu tek elle açmayı denemesini istiyordu.
Kutuyu ona uzattı. "Evde sadece bu var. Hadi, tek elle açmayı dene."
Ji Yuheng çorba kutusunu kenara itti. "Hadi, banyoya git."
"Gördün mü, küçücük bir isteğimi bile yerine getirip beni tatmin etmiyorsun." Tu Xiaoning biraz üzüldü.
Ji Yuheng gülerek, "Banyodan çıkınca tatmin edeceğim." dedi.
"Gerçekten mi?"
"Gerçekten."
Tu Xiaoning ancak banyodan çıktıktan sonra Ji Yuheng'in gerçekten ne demek istediğini anladı. Onun tarafından tuzağa düşürülmüştü. Eski bir evde yaşıyorlardı, duvarlar ince olduğu için ses yalıtımı iyi değildi ve ailesinin duymasından korkuyordu. Bu yüzden onu sürekli iterek uzaklaştırmaya çalıştı, sonunda neredeyse ağlayacak hale gelmişti.
Ahşap yatağı, Ji Yuheng'in evindeki sağlam maun yatak gibi değildi. Gürültü çıkarmasından endişeleniyor ve çok utangaç hissediyordu. Ne yapacağını bilemez halde kıvranırken, Ji Yuheng onu çalışma masasının üzerine oturttu. Masanın üstünde heyecanla saatlerce seviştiler.
Tu Xiaoning, yatağın başucundaki loş sarı ışıkta onun masayı temizlemesini izledi. Az önce olanları hatırlayınca, çocukluğundan beri çalıştığı masaya bir daha eskisi gibi bakamayacağını düşündü.
Her şeyi hallettikten sonra Ji Yuheng yatağa uzandı. Tu Xiaoning ona yaklaştı ve dudaklarına dokundu. Bir öpücükle başlayan yakınlık, hızla daha yoğun bir hale geldi.
Yuheng onu öperken geceliği tekrar yukarı toplanmaya başladı. Xiaoning o kadar heyecanlıydı ki onun pijamalarını da çıkarmak için uzanmaktan kendini alamadı. Adam tek eliyle pijamalarını çıkardı ve kaslı üst bedenini gözler önüne serdi. Bu manzara karşısında o kadar büyülendi ki sarmaşık gibi kocasına sarıldı.
Tu Xiaoning sonunda Ji Yuheng'in göğsüne yorgun bir şekilde yattı. 'Otuz yaşından sonra kadınların daha arzulu olduğu söylenir ama ben henüz otuzuma bile gelmedim ve bu halim ne böyle?' diye düşündü. Önceden bu konular hakkında çok az fikri vardı, ama sevdiği biriyle birlikte olmanın ne kadar güzel ve özel olacağını keşfedince her şey değişmişti.
Ji Yuheng parmaklarını sırtında gezdirirken, "Bir daha yıkanalım mı?" diye sordu.
Tu Xiaoning başını salladı. "Şu an yıkanırsak, annemle babam ne yaptığımızı hemen anlar."
Ji Yuheng onun saçlarını okşadı. "Yıkanmayınca anlamayacaklarını mı sanıyorsun?"
Tu Xiaoning utanarak yüzünü sakladı. "Hıhı."
Ji Yuheng ooa sarıldı. "Tamam, o zaman uyuyalım hadi."
Tu Xiaoning onun kollarına sığındı, biraz hayal kırıklığına uğramış bir şekilde "Hâlâ tek elle açma numaranı göstermedin." dedi.
Ji Yuheng gülümsedi. "Başka bir zaman gösteririm."
"Başka zaman ne zaman?"
"Başka zaman işte."
Tu Xiaoning ona hafifçe vurdu. "Beni geçiştiriyorsun."
Ji Yuheng onun elini tuttu. "Hadi, fazla hareket etme."
Ama Tu Xiaoning inatçılığını sürdürüyordu. Kollarını onun etrafına doladı ve küçük ayaklarını bacaklarının arasına sıkıştırıp ona sürtündü.
Ji Yuheng derin bir nefes aldı ve hafifçe poposuna vurarak uyardı. "Uyumak istemiyor musun?"
Ama Tu Xiaoning hâlâ bir kedi yavrusu gibi ona sürtünüyordu. Sonunda Ji Yuheng dayanamayarak onu kendine bastırdı. "Eğer hareket etmeye devam edersen, sabaha kadar uyuyamayacağız."
Tu Xiaoning bu kez sessizleşti. Başını Ji Yuheng’in köprücük kemiğine yasladı. Onun köprücük kemiğinin nasıl bir kadınınkinden daha güzel olduğunu düşünerek elleriyle hafifçe dokundu.
Ji Yuheng ona izin verdi ve saçlarını okşayıp "Uyu artık." dedi.
Tu Xiaoning'in gözleri kapanmaya başladı ama yarı uykulu halde mırıldandı.
"Kocacığım..."
Ji Yuheng hafifçe gülümsedi. "Hmm?"
"Ortaokulda..."
Ji Yuheng ona baktı. Gözleri kapalıydı ve uykuya dalmak üzereydi.
Parmak uçlarıyla yüzünü okşadı ve nnazike "Ne?" diye sordu.
Tu Xiaoning biraz daha mırıldandı. "Aslında... gerçekten çok yakışıklıydın."
Ve sonunda derin bir uykuya daldı.
Ji Yuheng kollarını biraz daha sıkarak onu sardı. Üzerini örttü ve alnına küçük bir öpücük kondurdu. Gecenin karanlığında gözleri parlarken hafifçe gülümsedi.
***
Ertesi gün, C Şehri'ndeki bankalar arası basketbol turnuvası başladı. Açılış maçı, DR ve A Bankası arasında oynanıyordu.
Tu Xiaoning, bir önceki gün söylenenlerin abartı olduğunu düşünmüştü ama gerçekten de tribünler kadın çalışanlarla doluydu. Neyse ki, kendi ekibi erkenden gelmişti, yoksa oturacak yer bile bulamayacaklardı.
Maç başladığında tribünlerden çığlıklar yükseldi. DR'nin beyaz forması, oyuncuların daha çekici görünmesini sağlıyordu. A Bankası ise kırmızı formalarıyla dikkat çekiyordu.
Tu Xiaoning kalabalık arasında hemen Ji Yuheng’i fark etti. Uzun boylu ve karizmatikti. Onu gören kadın çalışanlar hayranlıkla konuşmaya başladı. "DR gerçekten en yakışıklıları topluyor, hepsi birbirinden karizmatik!"
"6 numara gerçekten en yakışıklısı!"
Bunu duyan birçok kişi hemen bahsedilen 6 numarayı bulmak için etrafa bakındı ve bir grup kadın anında çığlık atmaya başladı.
"Ahhh, gerçekten çok yakışıklı! Beş dakika içinde hakkında her şeyi öğrenmek istiyorum!"
Bir süre sonra gerçekten de birisi onların oturduğu yere gelip soru sormaya başladı.
"Sizin şubedeki 6 numara kim?"
Soran kişi pazarlama departmanından bir çalışandı.
"O mu? O bizim DR'nin gözbebeğidir, Xing Cao."
"Hangi departmanda, adı ne? Daha önce nasıl görmedim?"
"Birinci Genişleme Departmanı'nın genel müdürü Ji Yuheng. Yeni transfer oldu, Bankacılık Denetleme Kurulu’ndan geçti. Şu anda DR'nin en genç genel müdürü."
"Hem de genel müdür mü?"
"Aynen öyle~"
Rao Jing tribünde elindeki destek pankartını şakacı bir şekilde sallayarak, "Altın asla gizli kalmaz. Genel Müdür Ji meşhur olacak!" dedi.
Tu Xiaoning ise sessizce sahayı izliyordu. Dürüst olmak gerekirse, oyundan pek anlamıyordu. DR'nin sayı aldığını görünce tezahürata katılmaktan başka bir şey yapmıyordu.
Maç başlar başlamaz Ji Yuheng ve takım kaptanı Zhao Fanggang, DR, ilk sayıyı aldı ve tüm salon coşkuyla doldu.
Takım kaptanı Zhao Fanggang kısa forvet olarak oynuyordu, Ji Yuheng ise şutör gard pozisyonundaydı. Maçın başında Zhao Fanggang, Ji Yuheng'e bir pas attı ve Ji Yuheng topu doğrudan potaya gönderdi. İkisi harika bir iş birliği sergilediler. DR iki sayı öne geçti ve tribünler coşkuyla doldu.
Sahada onlar birbirleriyle çak yaparken, Ren Tingting'in kalbi hızla çarpmaya başladı. Yerinde duramayıp ayağa fırladı ve bağırdı.
"Hocam! Hadi! Hocam! En yakışıklısı sensin!"
Bu bağırış, tribündeki birçok kişinin onların tarafına dönüp bakmasına neden oldu.
Rao Jing utançtan çantasını yüzüne kapamak istedi ve Ren Tingting’i hemen aşağı çekti.
"Küçük Ren, hocan maçta, seni duyacak hali yok."
Ren Tingting ise içini çekerek, "Topu mükemmel paslayan hocamdı ama neden herkes sadece Genel Müdür Ji’ye tezahürat yapıyor?" diye söylendi.
O sırada su içmekte olan Tu Xiaoning neredeyse boğulacaktı. Küçük kızın Zhao Fanggang’ın tam bir hayranı olduğu belliydi.
A Takımı da hafife alınacak bir rakip değildi. Kısa sürede farkı kapattılar. Rakip takım, Zhao Fanggang ve Ji Yuheng’in en büyük tehdit olduğunu fark edince, onları sıkı markaja aldı. Ancak Zhao Fanggang duruma hızlı adapte oldu. Rakipler onları sıkıştırınca, Zhao Fanggang "perdeleme" yaparak Ji Yuheng’in önü açılana kadar rakip savunmacıyı engelledi. Ji Yuheng boş bir alana hareket ederek kolayca şut çekti.
DR bir sayı daha aldı. Hatta Rao Jing bile "çok havalı!" diye bağırdı. Sanki tüm sahaya hükmeden kişi Ji Yuheng’di.
Rakip takım, Ji Yuheng ile ilk defa karşılaşıyorlardı ve iki sayı üst üste kaybedince taktik değiştirmeye karar verdiler. Mola aldılar.
DR de aynı şekilde taktik değiştirdi. Oyuncular dinlenme alanına geçti, destek ekibi onlara su ve enerji içecekleri getirdi.
Ji Yuheng bir eliyle belini tutarak dimdik ayakta duruyor ve hafifçe nefes alıp vererek Zhao Fanggang’ın taktiklerini dinliyordu. Diğer oyuncular su alırken, o elini uzatıp bir kutu enerji içeceği seçti. Ardından gözlerini kaldırıp tribünleri taradı.
Bakışları Tu Xiaoning ile buluştuğunda, Tu Xiaoning’in nefesi kesildi. O an, Ji Yuheng’in sol elinde tuttuğu kutu içeceğin halkasına işaret parmağını yerleştirip geriye çektiğini ve tek bir hareketle kapağı açtığını gördü. Tek elle yaptığı bu hareket kusursuzdu. Sonrasında içeceği kaldırıp bir yudum aldı. Adem elması hafifçe hareket etti ve tüm tribün bir anda çığlıklarla doldu.
(Ben de çığlık atıyorummmmm!!!! Pata küte düştüm bu harekete!!!)
Yanındaki kadınlar sevinçten birbirlerine sarılıp çığlık atıyorlardı.
"Ahhh! Tek elle kutu açtı! Hem de sol eliyle! Çok havalı!"
DR'nin bulunduğu tribün tarafındaki herkes dikkat kesilip bakıştı.
"Genel Müdür Ji az önce kime bakıyordu?"
"Başka kim olacak, Tang Yuhui tabii ki!"
Kadınlar seslerini fazla yükselttiği için tüm konuşmalar net bir şekilde duyuluyordu. Tang Yuhui ise insanların dedikodularını dinlerken yavaşça dik oturdu, saçlarını düzeltti ve kibirli ama hafif bir gülümseme ile söylentilerin doğru olduğunu onaylıyormuş gibi bir hava sergiledi.
Ama Tu Xiaoning’in içindeki hisler bambaşkaydı. Kalbindeki bir yer, tıpkı şeftali aromalı bir gazoz gibi minik kabarcıklarla dolmuştu. İçini tatlı bir sıcaklık kapladı. Oturduğu yerde gözleri sürekli onu takip etti. Etrafındaki herkes kaybolmuş gibiydi. O an dünyasında yalnızca Ji Yuheng vardı.
Tek elle kutu açmak... Bu onların özel işaretiydi. Bunu onun için yapmıştı. Tu Xiaoning’in dudakları hafifçe yukarı kıvrıldı. Çünkü orada bulunan herkesin hayran olduğu o parlak yıldız, aslında yalnızca onundu.
« Önceki Bölüm Sonraki Bölüm »
Yaa çok tatlı 🥰
YanıtlaSil