Hidden Marriage in the Office - 127. Bölüm (Türkçe Novel)

Tu Xiaoning bugün hem çok mutlu hem de çok mutsuzdu.

Mutluluğunun sebebi, Ling Weiyi'nin Qi Yu ile evlenmesiydi. Qi ailesinin, Qi Yu'nun sessiz açlık grevine daha fazla dayanamayarak pes etmesiyle iki aile tekrar bir araya gelmişti. Oğullarının o perişan, adeta yaşayan bir ölüye dönüşmüş hâlini gördüklerinde sonunda teslim olup, istifa etmesine ve Ling kayınbabasıyla birlikte memlekete dönüp aile işini devralmasına razı oldular. Ling Weiyi yıllardır özgürce dolaşıp durduktan sonra, nihayet aşkı uğruna eve dönüp aile işini devralmaya razı olmuştu.

Bu yüzden, toplantının sonunda bile Tu Xiaoning durmadan homurdanıyordu. "Ling Weiyi memlekete döndüğüne göre artık takılacak kimsem kalmadı."

Ji Yuheng, onun elini tutarak otoparktaki yolda ilerliyordu. "Gençlik geçer, zaman kıymetlidir, herkes kendi yoluna gider. Geleceği sorma."

Tü Xiaoning ona sokulup, "Gerçekten onun adına mutluyum. Sevenler sonunda kavuştu. Başından sonuna kadar her şeyi gören biri olarak içim rahat." dedi.

Qi Yu, üniversitenin finans bölümündeki en yakışıklı çocuktu. İki sınıf yan yanaydı, derslere birlikte girip çıkıyorlardı ve hatta sınıf öğretmenleri bile aynıydı. Hazırlık yılının ilk günü iki sınıf birlikte oturup kendilerini tanıtıyordu. Qi Yu sahneye çıktığında, kızların gözleri ona kilitlenmişti. O sahne, sanki geçmiş bir hayatın anısı gibi gözlerinin önünden geçti.

Güneş gibi parlayan yakışıklı Qi Yu, kürsüde parlak gözleri ve ışıl ışıl gülümsemesiyle duruyordu. "Herkese merhaba, ben Qi Yu. Qi, düzen anlamındaki 'Qi', Yu ise lale anlamındaki 'Yu'." dedi.

O sırada, Tu Xiaoning başını öne eğmiş, gizlice aşk romanı okuyordu. Ling Weiyi aniden onu dürttü.

"Ha?" O gün Ling Weiyi ile yeni tanışıyordu, sadece ranza arkadaşı olduğunu biliyordu ama o kadar da samimi değillerdi. Yine de kendilerini yan yana oturmuş, partner olmuş halde bulmuşlardı.

Ling Weiyi biraz mahcup bir şekilde ama konuşabileceği tek kişi o olduğu için kısık sesle sordu. "Sence, Qi Yu nasıl görünüyor?"

Tu Xiaoning o gün lenslerini takmayı unutmuştu. Başını kaldırıp kürsüye baktı ama net göremedi. Gözlerini kıstı ve sadece uzun, ince ve beyaz tenli bir silüet seçebildi. "Eh, fena değil." dedi.

Ling Weiyi tekrar fısıldadı. "O, bizim bölümün en yakışıklısı."

Tu Xiaoning şaşkınlıkla "Ne? Daha ilk günümüz değil mi? Şimdiden bölümün en yakışıklısını mı seçtiniz?" diye sordu.

Ling Weiyi başını salladı. "Bizim gibi üçüncü sınıf akademilerde başka bir şey olmasa da, bu tür değerlendirmelerde en hızlı ve en hevesli biziz."

 Tu Xiaoning tekrar kürsüdeki silüete baktı. "Kahretsin, gözlüklerim olmadığı için doğru düzgün göremiyorum!" diye içinden söylendi.

Bir süre sonra, sıra onların sınıfına geldi. Ling Weiyi, Tu Xiaoning’den önceydi. Kürsüye çıktığında oldukça kendinden emin görünüyordu.

"Herkese merhaba, ben Ling Weiyi. Evet, 'Tian Long Ba Bu'daki Duan Yu'nun 'Lingbo Weibu' yeteneğindeki 'Ling'. Weiyi ise Wang Leehom'un 'Wei Yi' şarkısındaki 'Yi' değil, 'Weimiao Weixiao' (gerçeğe çok benzeyen) kelimesindeki 'Wei' ve 'Yiyi Bushe' (ayrılmak istemeyen) kelimesindeki 'Yi'."

Sahneden kahkahalar yükselirken, o da tatlı bir gülümsemeyle herkesi büyüledi.

Ama bir saniye önce bir peri gibi görünüyorken, bir sonraki saniye tüm büyüsünü bozdu. “Ben C şehrindenim. Eğer aranızda başka şehirden gelenler varsa, size rehberlik edebilirim, emin olun kazıklanmazsınız!”

Tü Xiaoning aşağıda alnını tuttu ve içinden söylendi: Gereksiz yere böyle bir şey eklemesine ne gerek vardı? Az önce bir tanrıçaydı, şimdi bir anda tahtından inip bir çılgına dönüştü.

Ama bu çılgın hali, en arka sırada oturan Qi Yu’nun gözünden kaçmadı. Tanışma faslı bittikten sonra herkes yurtlarına dönerken, Tu Xiaoning ve Ling Weiyi en arkada yürüyordu. Birden bir ses yükseldi.

“Lingbo Weibu?”

İkisi de geriye döndüğünde, uzun boylu Qi Yu’yu gördüler. Tu Xiaoning o anda onu daha net seçti ve bir anda Zhou Dong’u taklit ederek, “Vay~ hiç fena değil.” dedi.

Qi Yu’nun bakışları hep Ling Weiyi’nin üzerindeydi. “Merhaba.”

Ling Weiyi de ona baktı. “Merhaba.”

Qi Yu hoş bir gülümseme sergiledi. “Ben G şehrindenim, yani başka bir şehirden geldim. O yüzden, beni gezdirir misin? Kazıklanmak istemem.”

Ling Weiyi kıkırdadı, gözleri yıldızlar gibi parlıyordu. “Tabii ki.”

O an, Tu Xiaoning yanlarında bir aptal gibi dikiliyordu. Bir ona baktı, bir diğerine. Kendini fazlalık hissederek hemen durumu anladı ve “Siz konuşmaya devam edin, ben yurda dönüyorum.” dedi.

Ama kimse ona cevap vermedi. Tam anlamıyla görmezden gelinmişti. Sonrasında Ling Weiyi, yurt ışıkları kapanana kadar dönmedi. Döndüğünde ise hem heyecanlı hem de utangaç bir şekilde Tu Xiaoning’e,

“Tu Xiaoning, Qi Yu bana açıldı.” dedi.

Tu Xiaoning hala bu ikisinin ne kadar çılgın olduğunu düşünüyordu. Üniversitenin açılış gününde birbirlerinden hoşlanıp anında sevgili olmaları, tam anlamıyla hızlandırılmış bir ilişkiydi.

Şimdiki zamana döndüğünde, Tu Xiaoning iç çekti ve Ji Yuheng’in kolunu salladı. “Kocacığım, keşke sen de bizim üniversitede olsaydın! En azından okulun ilk günü onların aşk şovuna maruk yerine ben onları kıskandırabilirdim!”

Ji Yuheng onun saçlarını okşadı. “Tamam, benim hatam.”

“Şimdi yine birlikteler. Bu sefer ömür boyu beraber olacaklar. Ne güzel!”

Ji Yuheng onunla birlikte yavaş adımlarla yürüdü. “Sizin dostluğunuz da gerçekten kıskanılacak bir şey.”

Tu Xiaoning ona baktı ve koluna daha sıkı sarıldı. “Ömür boyu iki-üç iyi dost, yanında da bir hayat arkadaşı... Bu bana yeter. Şu an tam da bu durumdayım ve çok mutluyum.” Bir an duraksadı ve ekledi. “Hayır, bir şey eksik.”

Ji Yuheng başını eğip, onun parlak gülüşüne baktı. Tu Xiaoning tekrar konuştu: “Bir çocuk da olsa, o zaman her şey tamam olurdu.”

Ji Yuheng bu kez belini daha sıkı sardı, gözleri parlıyordu. “Yıl sonunda planlıyoruz.”

(Çevirmen Notu: Çocuk konusunda kıza hiç söz hakkı tanınmaması bi bana garip gelmiyor değil mi?)

Tu Xiaoning heyecanlandı. “Gerçekten mi?”

“Evet.”

Sevinçle ona atıldı. “O zaman sigara ve alkolü bırakmalısın!”

“Tamam.”

“Geç saatlere kadar çalışmak yok, erken yatacaksın!”

“Tamam.”

“Kendini çok yormayacaksın, sosyal etkinlikleri azaltacaksın!”

“Tamam.”

"Mwah mwah, mwah~”

Birbirlerine sokularak Ji Yuheng’in arabasının yanına geldiler. Tu Xiaoning yolcu kapısını açtı. “Arabam aşağıda, seninkine bineyim.”

Ji Yuheng de sürücü kapısını açtı. “Nereye park ettin?”

“Biraz uzakta, sana tarif ederim.” dedi Tu Xiaoning ve hızla onun arabasına bindi.

Ji Yuheng tam binecekken aniden durdu, çevresine göz gezdirdi.

Tü Xiaoning emniyet kemerini takmaya çalışırken başını uzattı. “Ne oldu?”

Ji Yuheng bir süre daha duraksadı, sonra arabaya bindi. “Bir şey yok.”

“Ne kadar gizemlisin.” diyen Tu Xiaoning, emniyet kemerini çekmeye çalışırken söylendi. “Bu kemer neden bu kadar sıkışmış?”

Ji Yuheng eğilip ona yardım etmek için yaklaştığında, Tu Xiaoning aniden öne eğildi ve dudaklarına bir öpücük kondurdu.

Ji Yuheng ona çok yakın bir şekilde eğilmişti. Tu Xiaoning’in göğsü hafifçe inip kalkıyordu. Pozisyonları sanki onun kollarında kilitli kalmış gibi görünüyordu. İlk öpücüğü yeterli bulmayıp, çenesini kaldırarak bir tane daha almaya çalıştı.

Bu kez Ji Yuheng yana çekilip öpücüğü savuşturdu.

Tu Xiaoning hoşnutsuzca söylendi. “Sen...”

Ama cümlesini tamamlayamadan, Ji Yuheng’in saldırısına uğradı. Dudaklarına düşen sıcak öpücük, hafif dokunuşlarla bile onu alevlendirdi. Ji Yuheng, onun dudaklarını yakalayıp tutkulu bir şekilde öptü. Tü Xiaoning, boynuna sarılmış haldeydi ve neredeyse tüm ağırlığını ona vermişti. Nefesleri ve dokunuşları giderek daha da yoğunlaştı.

Dar aracın içinde kısa sürede hızlı nefesler ve yoğun bir atmosfer hakim oldu. Dışarıdan bir korna sesi duyulana kadar ikisi de adeta büyülenmişti.

Ji Yuheng yarı beline kadar hala onun üzerine eğilmişti, nefesi düzensizdi. Tu Xiaoning de pek farklı değildi.

Kırışan gömleğinin yaka kısmı hafif açılmış, köprücük kemiğinde Ji Yuheng’in izleri kalmıştı.

Ji Yuheng, Tu Xiaoning’in çenesini kaldırdı, tekrar dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu ve bu sessiz, huzurlu anın tadını çıkardı. Sonra son bir kez dilinin ucuyla onu hafifçe okşayarak uzaklaştı.

Tu Xiaoning, ona sıkıca sarıldı ve bırakmak istemedi. Ji Yuheng, onun düzensiz giysilerini düzeltti ve kısık sesle, “Tamam, eve gidelim.” dedi.

Tu Xiaoning sinsi bir ifadeyle ona baktı. “Ama kocacığım, arabada olmak çok heyecan verici değil mi?”

Ji Yuheng gülümsedi. “Arabada mı istiyorsun?”

Tü Xiaoning onu çimdikledi. O ise elini yakalayıp kendine çekti ve bir beyefendi edasıyla konuştu. “Tamam, bir dahaki sefere uygun bir fırsat yaratırız.

Tu Xiaoning’in yüzündeki sıcaklık henüz kaybolmamışken, Ji Yuheng’in sözleriyle daha da ısındı. Onu hafifçe iterek, “Hadi sür artık, arabamı almam lazım.” dedi.

Ji Yuheng onun elini öptü, sonra arabayı çalıştırdı.

Araba uzaklaşırken, loş bir köşeden bir gölge belirdi. Yuan Jiao, yüzünde karanlık bir ifadeyle duruyordu. Elindeki telefonda az önce çektiği fotoğraflar vardı.

Aniden, dudakları soğuk ve sinsi bir gülümsemeyle kıvrıldı. Karanlıkta ürkütücü bir hava yayıyordu.

Tu Xiaoning, ertesi gün iş yerine adım attığı anda herkesin ona baktığını hissetti. İnsanlar fısıldaşıyor, daha önce hiç olmadığı kadar tuhaf bakışlar atıyordu.

Bu dikkat onu huzursuz etti. Asansör beklerken, iyi anlaştığı birkaç veznedarla konuşmak için yaklaşmıştı. Ama onlar onu görür görmez hızla uzaklaştılar, sanki onunla görülmek istemiyorlardı.

Her şey birdenbire ve anlamsızca gerçekleşmişti. Kaşlarını çattı, her zamanki gibi üst kattaki ofise doğru yürüdü.

Zhao Fanggang ve Xu Fengsheng birlikte bir şeyler konuşuyordu. Onu gördüklerinde aniden sustular ve bakışları ona yöneldi. Gözlerindeki ifade daha önce hiç olmadığı kadar yabancıydı. Özellikle Zhao Fanggang’ın yüzü karmaşıktı, sanki içinde daha önce hiç hissetmediği bir hayal kırıklığı barındırıyordu.

Tu Xiaoning sessizce yerine geçti ve çantasını yerleştirdi.

Ofis ölüm sessizliğine bürünmüştü, adeta bir buz noktası oluşmuştu. Daha önce hiç böyle bir şey yaşanmamıştı ve bu atmosfer Tu Xiaoning’e büyük bir baskı hissettirdi.

"Ne oldu böyle?" Dayanamayıp onlara sordu.

Zhao Fanggang ağzını açtı ama bir süre sessiz kaldı, ardından iç çekti. "Xiao Tu, bize söylemek istediğin bir şey yok mu?"

Tu Xiaoning şaşkınlıkla donakaldı. "Ne demek istiyorsun?"

Xu Fengsheng’in bakışları da kaçamak hale gelmişti. Birkaç kez konuşmaya yeltendi ama sonunda sadece, "İç ağ forumuna kendin bak." diyebildi.

Tu Xiaoning hemen bilgisayarını açıp iç ağa giriş yaptı. Ana sayfada, en üste sabitlenmiş ve kırmızıyla işaretlenmiş bir başlık gözüne çarptı: Sözde Erkek Tanrı

Bağlantıya tıkladığında, aşağıda birçok fotoğrafın yer aldığını fark etti. Fotoğraflarda, dün gece Ji Yuheng ile arabada öpüştükleri anlar vardı.

İkisi de birbirine sıkıca sarılmış, tutkulu bir şekilde öpüşüyordu. Fotoğraflar farklı açılardan çekilmişti ve ikisinin de yüzü net bir şekilde görünüyordu.

Aşağıdaki anonim yorumlar ise dayanılmazdı:

— Tu Xiaoning, bu beyaz lotus sadece müşterileri baştan çıkarmakla kalmıyor, aynı zamanda yöneticisini de ayartıyor!

— İğrenç! Nişanlı bir adama yanaşan bir metres! DR’ın yüz karası!

— Yeni departmana geçer geçmez nasıl bu kadar hızlı kalıcı kadroya alındığını şimdi anlıyoruz. Tang Yuhui, Rao Jing ve Yuan Jiao... Departmandaki diğer kadınlar birer birer istifa etti. Bunun bir nedeni olmalı. Tüm kadın iş arkadaşlarını saf dışı bırakmak... Bu gerçekten korkutucu bir yetenek!

Kafasında bir ip koptu, ardından tüm sinirleri birer birer gerildi. Göz kapakları hızla seğirdi, elleri titremeye başladı.

Aniden telefon çaldı. Arayan, İnsan Kaynakları Departmanı’ndan Müdür Li’ydi. Sesi inanılmaz derecede öfkeli çıkıyordu.

"Tu Xiaoning! Hemen insan kaynaklarına gel!"

Tu Xiaoning donmuş gibi olduğu yerde kaldı, adım atamıyordu. Telefon tekrar çaldı. Bu kez arayan Ji Yuheng’ti.

Onun sesini duyar duymaz boğazı düğümlendi. Ji Yuheng’in de olan biteni öğrendiği belliydi, ama sesi hâlâ sakindi.

"Bunu ben halledeceğim, sen sakın düşüncesizce bir şey yapma."

Tu Xiaoning telefonu sıkıca kavradı. "Sen..."

"Sana söyledim, ‘Gelen saldırıya karşı koyarız, suyun yükselmesine karşı set çekeriz.’ Bizim saklayacak bir şeyimiz yok."

Tu Xiaoning dudaklarını ısırdı. Ama kuralları çiğnemişlerdi ve bir gün bu anın geleceğini tahmin etmişti. Yine de, her şeyin böyle ani ve şiddetli gerçekleşeceğini beklememişti.

"Şu an şubedeyim, beni bekle."

Tam bir şey söyleyecekken, telefonu kapattı.

Tu Xiaoning bir anda tüm gücünü yitirdi, bedeni boşlukta süzülüyormuş gibi hissetti. İçinde fırtınalar kopuyordu. Büyük emeklerle elde ettiği bu işi artık elinde tutamayacaktı.

Zhao Fanggang ve Xu Fengsheng’e bir şeyler söylemek istedi ama kelimeler boğazında düğümlendi. Böyle bir skandalı kendisi bile kabullenemezken, onu kardeşleri gibi gören bu iki kişi nasıl kabullenebilirdi? Atmosfer çok ağırdı, ikisi de sigara odasına giderek uzaklaştılar.

Tu Xiaoning, masasına kapanarak nihai kararı beklemeye başladı. Zaman ilerledikçe Ji Yuheng’ten bir haber gelmedi ve içindeki huzursuzluk daha da arttı.

Bir süre sonra Zhao Fanggang ve Xu Fengsheng geri döndü. Zhao Fanggang, sanki çalışacak hali kalmamış gibi iç çekti. İç ağda dolaşmaya başladı. Sadece fareyi hareket ettirdiğinin sesi duyuluyordu ki aniden bağırdı.

"Vay canına!"

Xu Fengsheng irkildi. "Ne oldu?"

Zhao Fanggang ona cevap vermeye fırsat bulamadan şaşkınlık içinde bilgisayara ve ardından Tu Xiaoning’in oturduğu yere baktı. Bunu birkaç kez tekrarladı.

"Tu... Tu Xiaoning! Tu Xiaoning sen!"

Bilgisayar ekranı hâlâ az önce açtığı sayfada duruyordu. Xu Fengsheng de yanına yaklaşıp baktı. İç ağ forumuna yeni bir gönderi eklenmişti. Başlık yoktu, sadece bir fotoğraf paylaşılmıştı. Xu Fengsheng dikkatlice baktı ve o da şaşkınlık içinde bağırdı.

"Vay canına!"

Fotoğraf bir evlilik cüzdanıydı. 

Erkek taraf: Ji Yuheng

Kadın taraf: Tu Xiaoning

Kayıt tarihi, Tu Xiaoning’in departmana girişinden bile önceydi!

Tu Xiaoning hâlâ şok içindeyken Zhao Fanggang’ın haykırışı tüm ofiste yankılandı.

"Patron seninle mi evlendi?!"

Sonra göz göze geldiler ve aynı anda bağırdılar.

"Siz gizlice mi evlendiniz?!"

Tu Xiaoning kendine gelir gelmez hemen bilgisayar faresini oynatıp iç ağa tekrar baktı. Yeni sabitlenen gönderide, onun ve Ji Yuheng’in evlilik cüzdanı net bir şekilde sergileniyordu.

Bütün vücudu donmuştu. Eli fareye yapışmış gibi hissediyordu. Zaman durmuş gibiydi. Zhao Fanggang ve Xu Fengsheng yanına gelip hararetle konuşuyordu, ama sanki her şey bir perde arkasındaymış gibi, hiçbir şeyi net duyamıyordu. Gözleri, gönderiyi paylaşan kişinin adına kilitlenmişti.

Bu, diğer anonim gönderiler gibi isimsiz değildi. Gönderiyi paylaşan kişinin ismi kırmızı renkle vurgulanmıştı: Ji Yuheng

Yanında sistem notu yer alıyordu: İlk kez giriş yaptı.

O gerçekten... Gerçekten evlilik cüzdanlarını iç ağda herkese açık şekilde paylaşmıştı.

Tu Xiaoning, ekrandaki tanıdık belgeye bakarken anladı. Meğer o en başından beri her şeyi planlamıştı. Şimdi de hiçbir şeyi saklamadan, tüm çalışanlara onların evli olduğunu açıklıyordu. Muhtemelen en kötü ihtimale çoktan hazırlanmıştı.

"Gelen saldırıya karşı koyarız, suyun yükselmesine karşı set çekeriz. Köprüye vardığımızda bir yol buluruz."

Onun sözleri kulaklarında yankılanıyordu. Tu Xiaoning’in gözleri yaşlarla doldu.

O anda her şeyi anladı.

Bu olay tüm DR Bankası’nda bomba etkisi yarattı ve doğrudan genel merkeze kadar ulaştı. Aynı departmanda, üst-alt ilişkisiyle çalışan bir çift olarak, ikisi de kuralları bilerek ihlal etmiş, bunu gizlemişti. Bu, doğrudan işten çıkarılmalarını gerektiriyordu. Ancak Ji Yuheng’in bankaya sağladığı büyük başarılar ve Tu Xiaoning’in yeni başarılı bir anlaşma yapmış olması nedeniyle, yönetim hemen bir soruşturma komitesi kurarak cezayı belirlemek için kapsamlı bir inceleme yapma kararı aldı.

O gün, Ji Yuheng, doğrudan büyük genel müdür tarafından ofise çağrıldı.

"Bu meseleyi benden bile sakladın! Ji Yuheng, sen gerçekten çok dikkatsizsin!"

Genel Müdür, onu görür görmez sinirle masaya vurdu.

"Finans sektörü çalışanları için aile bireyleriyle ilgili kaçınma politikası var. Yetkiyi kötüye kullanarak kayırmacılığı önlemek için bu kurallar koyulmuş. Ama sen ne yaptın? Kurum içi kaçınma, departman kaçınma, pozisyon kaçınma... Hepsini ihlal etmişsin! Aile bireyleriyle ilgili yapılan incelemelerde ikiniz de bilerek ve zorla evlilik durumunuzu saklamışsınız. Sen kendin bankacılık düzenleme biriminden geliyorsun, bu kuralın kariyerine nasıl etki edeceğini bilmiyor olamazsın! Şu anda bütün banka senin kamu gücünü kişisel çıkarların için kullandığını, yetkini kötüye kullanarak Tu Xiaoning’in kadroya alınmasını sağladığını konuşuyor!"

Ji Yuheng dimdik durarak, "Biliyorum, yaptığım hatanın sorumluluğunu alacağım. Ama yetkimi kötüye kullanıp kullanmadığım kolayca araştırılabilir. Tu Xiaoning nasıl kadroya alındı, patron, siz de çok iyi biliyorsunuz. Onunla bunca zamandır çalışıyorum, devletten gelen sabit mevduat dışında ona ekstra bir müşteri bile tahsis etmedim. Departmandaki diğer çalışanlarla da aynı şekilde ilgilenmedim mi?" dedi.

Lider iç çekerek, "Ama banka kurallarını ihlal ettiğin bir gerçek. Çalışma hayatında tamamen temiz ve profesyonel kalmış olsan bile, bu yazılı bir kural. Eğer banka seni cezalandırmazsa, diğer çalışanlara nasıl bir örnek teşkil edebiliriz? Herkes kuralları hiçe saymaya başlar!"

Ardından Ji Yuheng'e dikkatlice baktı ve devam etti.

"Merkez banka seni çok parlak bir gelecek vaat eden biri olarak görüyor. Büyük fırsatlar önünde. Nasıl olur da böyle basit bir hata yaparsın? Sen her zaman akıllı biriydin, nasıl bu konuda bu kadar bocaladın? Gerçekten çok hayal kırıklığına uğradım!"

Müdür derin bir nefes alarak, "Merkez şu anda özel bir inceleme ekibi kurarak ikinizi detaylıca araştırıyor. Soruşturma sürecinde şahsen devreye girerek üst yönetimle konuşacağım. Seni elimden geldiğince koruyacağım, ama Tu Xiaoning için durum farklı. Banka, ona ibretlik bir ceza verecek ve kesinlikle işten çıkarılacak." dedi.

Bu sözleri duyan Ji Yuheng'in bakışları karardı. "Hayır, olmaz."

Müdür kaşlarını çattı. "Ne?"

Ji Yuheng kararlı bir şekilde, "O gitmeyecek. Burada onun hayalleri var." dedi.

"Sen!" Müdür öfkeyle onu işaret etti ama Ji Yuheng üzerine benzin dökmüş gibi oldu.

"Ben giderim."

Müdür göğsünü tuttu, tansiyonunun yükseldiğini hissetti. Eli titriyordu.

"Sen... sen... Ji Yuheng! Beni öldürmeye mi çalışıyorsun?!"

Sonunda, merkez bankasının kapsamlı incelemesi tamamlandı ve şu sonuca varıldı: Ji Yuheng ve Tu Xiaoning'in karı-koca oldukları doğruydu, ancak çalışma hayatlarında birbirlerine herhangi bir menfaat sağlamamışlardı. Tu Xiaoning’in performansı ve kadroya alınması tamamen kendi çabalarının karşılığıydı. Ancak, yine de ikisi de banka kurallarını çiğnemiş ve evliliklerini gizlemişlerdi.

Ölüm cezasından kurtulmuş olsalar da, cezadan kaçamazlardı. İkisi de bankaya büyük katkılar sağlamış olduklarından dolayı, son karar şu şekilde alındı: İkisi birden DR'de çalışamazdı; biri mutlaka ayrılmalıydı.

Araştırma sonuçları tüm bankaya duyurulduğunda herkes ayrılacak kişinin Tu Xiaoning olacağını düşündü. Ama sonunda bankadan ayrılan Ji Yuheng oldu ve bu herkesi şaşkına çevirdi.

Böylece, Ji Yuheng sektörde bir kez daha büyük yankı uyandırdı. Gizli evliliklerinin ortaya çıkmasının ardından sergilediği tavır, tam anlamıyla ders niteliğindeydi. Kendi masumiyetini kanıtlayarak dedikoduların önünü kesti, herkesin ağzını kapattı ve tüm sorumluluğu üzerine alarak kendi isteğiyle istifa etti. Böylece eşinin işini korumuş oldu.

Bu hareketiyle yalnızca ekibini koruyan bir lider değil, aynı zamanda "karısını her şeyin önüne koyan adam" olarak da anılmaya başlandı. Bu, sektörde onların "efsanevi iş çifti" olarak nam salmasına yol açtı.

Gerçekler ortaya çıktıktan sonra, özellikle Zhao Fanggang neredeyse Tu Xiaoning’in önünde diz çökecekti.

"Xiao Tu, sen ve patron bunu benden nasıl bu kadar iyi saklayabildiniz?! Resmen beni kandırdınız! Benimle konuştuğun şeyleri patrona da mı anlatıyordun?"

Tu Xiaoning mahcup bir şekilde gülümseyerek, "Yok canım, sadece bazılarını seçerek söyledim."

"Ama sonuçta yine söyledin! Neden patronun bakışları bazen beni öldürecek gibi olduğunu şimdi anlıyorum!" Zhao Fanggang gözyaşlarını zor tuttu. "Ben seni kardeşim bildim, sen ise gizliden gizliye patronun eşi olup bana casusluk yaptın. Patron her şeyi biliyormuş meğer! Xiao Tu, hem beni kandırdın hem de bütün karizmamı yerle bir ettin!"

Her şeyden uzak, sessiz sakin biri olan Xu Fengsheng ise rahatlamış bir şekilde iç çekerek, "Bu olaydan çıkardığımız ders şu: Bir daha asla patron hakkında dedikodu yapmamalıyız. İşimize odaklanıp sessizce çalışmak en iyisi." dedi. Sonra Tu Xiaoning’e bakarak, "Öyle değil mi, yenge?"

Tu Xiaoning: "..."

Zhao Fanggang: "???!!!"

Uzun bir süre sonra Tu Xiaoning, Ji Yuheng’e "Benim için kariyerini feda ettin, hiç pişman oldun mu?" diye sordu.

Ji Yuheng sadece şu sözleri söyledi:

"Senin olduğun her yer benim için bir gelecek. O gün senin için geldim, bugün de senin için gidiyorum. Her şey benim kendi isteğimle oldu. Ne pişmanım ne de şikayetçiyim. İş hayatında artık seni burada koruyamayacağım, ama hayat uzun bir yolculuk. El ele verip birlikte yürümeye devam edeceğiz."

Tu Xiaoning onun elini sıkıca tuttu ve kendini sıkıca onun kollarına gömdü. Artık daha fazla sormasına gerek yoktu. Bu sözlerden sonra onun kalbini tamamen anlamıştı...

Ji Yuheng, bu hayatta seninle olmak benim en büyük şansım.


Yazarın Notu:

Ve böylece ana hikâye tamamlandı.

Bu kitap aşkı, aile bağlarını ve dostluğu içinde barındırıyor. Şimdiye kadar yazdığım en uzun hikâye oldu ve benim için de yeni bir meydan okumaydı. Bundan sonra, iş hayatındaki gelişmelerin ele alınacağı ekstra bölümler gelecek. Ayrıca herkesin merakla beklediği, Ji Yuheng’in çocukluktan yetişkinliğe kadar olan bilinmeyen hikâyeleri de anlatılacak.

Bundan sonraki kitabım "Xiao Nongqing" olacak. O da gerçekçi bir kurgu ve yine bu kitabın zaman çizelgesinin devamı niteliğinde olacak. Ji Yuheng ve Tu Xiaoning orada önemli yan karakterler olarak yer alacak.

Son olarak, Tu Xiaoning belki de hepimiz gibi biri. Kusursuz değil, hataları var. Ama hepimizin yaptığı gibi çabalıyor. Hayat zor ve belirsizliklerle dolu olsa da umarım herkes kendi yol arkadaşını bulur ve birlikte ilerler.


Yorumlar

  1. Bu hikayeyi emekle,sabırla çevirdiğin için teşekkür ederim💕 çok tatlı,keyifli bir hikayeydi🌸

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beğenmene çok sevindim, yorumlarınız çok önemli benim içinnn 💕💞🩷

      Sil

Yorum Gönder