This Marriage Is Bound To Sink Anyway 57. Bölüm (Türkçe Novel)


Sonra tekrar konuştu.

"Yolanda'nın yanında bir yardımcısı var."

"Yine de üzerlerinde çok fazla baskı kurmak istemiyorum."

“Yüzbaşının üstlerinden birini davet etmeyi planlamıyor musunuz...?”

"Hayır."

“Bahçeyi değiştirmek ister misiniz?”

"Bu haliyle mükemmel."

"Mobilya düzenini berbat ettim, yeniden düzenlemek için hizmetçilere para ödemeniz gerekecek."

“Arondra, elinden geleni yaptın o yüzden sorun değil."

"..."

Soruları atıştırmalıklar yemeye devam ederken geçiştirerek cevaplayan Ines, Arondra'nın tatsız bakışlarıyla karşılaşınca ne demek istediğini anladı.

Ines ne kadar memnun olursa olsun başkalarının gözünde yapacak hiçbir şeyi yokmuş gibi görünüyordu.

Buna şaşmamalıydı çünkü onu her gördüklerinde ya yemek yiyor, ya uyuyor ya da hareketsizce oturuyordu.

"Ben iyiyim, Arondra."

"...Hiç bilmediğiniz bir yere geldiniz ve tanıdığınız kimse olmadığından depresyona girmiş olabileceğinizden endişelendim..."

Arondra'nın tutumunu değiştirip aniden ona acır şekilde muamele göstermesi nedeniyle Ines bir an suskun kaldı.

"Arondra, şu anda kendimi gerçekten iyi hissediyorum."

"En ufak şeyler için bile endişe..."

“...Hayır, gerçekten çok iyiyim.”

"Küstahlık etmek istemem ama çalışanlar hanımları için endişeleniyorlar."

"..."

“Hayatınız boyunca Mendoza'da yaşadınız ve Perez'in muhteşem şatosunda büyüdünüz, bu yüzden birdenbire böyle bir ortama gelince nasıl boğulmuş hissedeceğinizi hayal bile edemiyorum...”

“Her tarafım açık havayken nasıl boğulmuş hissedebilirim ki?”

“Ben de bunu söylüyorum. Bu kadar çaresiz olmak ne kadar üzücü olmalı."

“Çaresiz mi... Ben güç doluyum, Arondra.”

Arondra başını salladı ve Ines'in cevabını sanki çoktan bir sonuca varmış gibi dinledi. Dünyanın en acıyan bakışları ona yönelmişti.

"Şimdiden hamile kalma olasılığınız yok gibi..."

"Hayır, değilim."

“Yine de şu halinize bakın, bütün gün yemek yiyor ve uyukluyorsunuz. Zavallı şey....”

“...Bütün gün yemek yiyip uyumanın neresi zavallıca?”

Bütün gün çalışan insanlar, bütün gün oturup yemek yiyen insanlara üzülüyordu. Ancak Arondra şaşırtıcı derecede samimi görünüyordu ve görüşlerini temsil ettiği çalışanlar da aynı derecede samimi görünüyordu.

“Yüzbaşının aniden evlenmeyi istediğini duydum. Elbette bunun çok gecikmiş olduğunu hissetmişsinizdir... Ama yine de apar topar evlendiniz ve şehir değiştirdiniz... Bazı hanımlar manzara güzel olduğu için burayı seviyor ama Mendoza'da doğan insanların ilk başta alışmakta zorlandıklarını duydum."

O kadar endişelenmişti ki onun için biraz soruşturma yapıştı... Ancak çok çabuk uyum sağladığı için böyle bir sempatinin muhatabı olmak utanç vericiydi.

Yine de hizmetçinin beyaz saçları, heybetli endamı ve kararlı gözleri, kişiliği ne kadar nahoş olursa olsun onu görmezden gelmeyi imkansız kılacak güce sahipti.

Ortega'nın kültüründe 'Ne yaparsan yap ama yaşlılara saygı duy.' vardı...

“Ben Mendoza'da doğmadım, sorun değil.”

"Mendoza ile karşılaştırıldığında burası kesinlikle çok sıkıcı. Yapılacak bir şey yok, geniş alanlar dışında görülecek bir şey yok ve para harcayacak yer yok..."

"İşte bunların hiçbirine ihtiyacım yok, Arondra. Bu yüzden..."

"...Ne kadar sinir bozucu olmalı.”

Sinir bozucu olan Arondra'nın sempatik bakışlarıydı. Yine de arkadan 'ne tembel bir pislik' bakışından daha iyiydi.

Ines birden asıl amacını hatırladı.

Calstera halkının naif doğasından dolayı, yaptıkları ona sempati kazandırmıştı, ama ya tamamen tembellikten böyle yaşadığını fark ederlerse?

‘Üstelik Carsel'in gereksiz çalışkanlığı da doğrudan bir karşılaştırmaya neden olabilir...'

Ines, bu sabah Carsel'in evden özenle ayrılışını ve sonrasında kendi rutininin ne kadar acınası göründüğünü hatırlayınca derin bir pişmanlık duydu.

Balestena evinde her zaman sakin ve istediği gibi yaşamış, evden hiç çıkmamış, kendisini rahatsız eden hiçbir şey yapmaya zahmet etmemiş ve sinir bozucu insanlarla uğraşmamıştı. Sessiz yaşamanın en büyük isyan olduğu bir toplumda yapmıştı bunları.

Soyluların görüşlerini bile görmezden gelirken çalışanlarınkini neden umursasındı ki?

Sürekli meşgul olarak yaşadığı ilk hayatında çalışanlarının düşünceleri, görüşleri dikkate alınmayacak kadar önemsizdi. İkinci hayatı ise o kadar kısa ve fakir geçmişti ki, hiç çalışanı olmamıştı.

Ama şimdi durum farklıydı. Bir gün bu evliliğin güzel bir şekilde sona ermesi için hazırlanmak zorundaydı.

O zaman etrafındakilerin onun aklı başında bir insan olduğuna dair şahitliği önemli olacaktı.

"...Evet olabilir."

Ines isteksizce Arondra'nın fikrini kabul etti.

Arondra'nın gözleri birden parladı ve ellerini çırptı.

“Bu hafta sonu ayinden sonra neden Yüzbaşı'yla birlikte bir gezintiye çıkmaya ne dersiniz?”

“Ayine gitmek benim için yeterli bir gezi.”

“Olamaz. Çok uzakta olmayan güzel bir göl var."

“Bütün gün denize bakarak yaşarken neden göle bakmaya gideyim ki?”

“Duyduğuma göre at arabasıyla gidilebilecek kadar geniş bir yol bile varmış! Oraya gidip gelmenin çok kolay olduğunu söylüyorlar.”

"Bilemiyorum... Carsel'i yormak istemiyorum.”

"Senyor Escalante yorgunluk nedir bilmez. Bunu sadece ona bakarak anlayabilirsiniz."

"Tatil günlerinde dinlenmesine izin vermek daha iyi olur."

“Dinlenmeye ihtiyacı yok.”

“Dinlenmeye ihtiyacı olmayan birini tanımıyorum.”

"Evet var! Kocanız."

Ines savunmasının çöktüğünü hissetti.

İsteksizce başını salladı ve Arondra ona piknik sepetine ne koymak istediğini sormaya başlamıştı bile. Ines elinden geldiğince ruhsuz bir şekilde cevap verdi. 'Fark etmez.', 'Carsel'in en sevdiği', ‘Evet, meyve de olur', ‘Şeftali sevmiyorum.'.

Bunun gibi soruları yanıtlamaya devam ederken genç bir hizmetçi Arondra'nın arkasından başını uzattı.

“Senorita! Ballestena hanesinden bir ziyaretçiniz var."

"...Ballestena'dan mı?"


***


"...Bütün bunlar de ne?"

"Malikanenizin bu kadar küçük olduğunu duymamıştım..."

Perez Kalesi'nden gelen genç uşak kekeledi.

Ballestena ailesinin maiyeti Carsel'in Calstera'daki konutu hakkında bilgi aldığında, Carsel'in bu küçük evle hiçbir bağlantısı yoktu.

Carsel'in gizlice resmi ikametgahını taşıdığını bilmesine imkan olmayan Ines'in yanıt olarak söyleyecek hiçbir şeyi yoktu.

Ballestena Dükalığı'ndan gelen iki büyük araca ve Carsel'in iki katlı küçük evine bakıyorlardı. Sadece bu şekilde bakarak bir cevap almamın imkanı yoktu.

"Sana daha önce söylemeliydim."

"Eşyalarınızın yaklaşık beş parça halinde gelmesi planlanıyor..."

Yine kekeledi. Ines şakaklarını ovuşturdu.

Belki de son zamanlarda çok düşüncesiz davranmıştı ya da belki de programın telaşı onu işleri düzene sokmaktan alıkoymuştu. Kendisiyle birlikte buraya gelmesi gereken eşyaları, törenin çok acil olması nedeniyle gecikmişti. Sonra onu rahatsız eden hiçbir durum olmadığı için aklına gelmemişti.

'...Sanırım bunun hakkında düşünmedim.'

Ines yine objektif bir sonuca vardı. Eşyalarının Ballestena'dan birkaç kezde taşınması doğaldı, sadece bunu aklının bir köşesinde unutmuştu.

Hem Pérez'deki hem de Mendoza Dükü'nün evindeki siyah elbiseleri tek başına kesinlikle iki büyük aracı doldururdu. Başkaları onların yas kıyafetlerinden ayıramıyordu ama bir zamanlar Ortega trendine öncülük eden Ines'in hâlâ kendine has bir estetiği vardı.

Üstelik önceki hayatında sadece evde kaldığı ve yapacak başka bir işi olmadığı için kitap okumaktan başka hobisi yoktu... Yalnızca kişisel kütüphanesindeki kitaplar bile büyük bir arabayı doldururdu.

"Öncelikle sizin için önemli olduğunu düşündüğüm şeyleri seçtim, bu yüzden yalnızca bunları getirdim."

"...Raul."

"Buyurun?"

"Onları koyacak yer yok."

"Efendim?"

“Hiçbiri için yer yok.”

"Bu doğru olamaz."

Raul gerçeği reddetti. Ancak sahibi Carsel'in bile eşyalarını zar zor sığdırdığı resmi bir konuttu.

“Gerçekten de yok.”

“O zaman ne yapacağız?”

“Hepsini geri gönder.”

"...Burada yaşamaya devam edecek misiniz?"

Bu dolambaçsız bir soruydu. Raul bir zamanlar Ines'i saraya götüren ve ona adeta bir köpek kadar sadık olan hizmetkârıydı ama artık veliaht prenses olmadığı için, Juana ile birlikte onun son derece dar olan çevresindeki bir figürandı.

Acımasız bir adama dönüşmesi kaçınılmazdı.... İlk hayatında, çocukken sokaklarda dayak yiyen bir yetimi bir hevesle kurtarmış, sonra da ölene kadar iyi davranmaya devam etmişti ama bu hayatında, belki ileride işine yarar düşüncesiyle, hesaplı bir hevesle onu kurtarmıştı.

Odadan bile çıkamayacağı bir durumda birine ihtiyaç duyması için hiçbir neden yoktu. Böylece onu yalnız bıraktı ve güzel yüzünü ve uzun boyunu kullanarak genç yaştan itibaren uşak olmayı başardı.

Yorumlar

  1. 🙏🏼❤️❤️❤️

    YanıtlaSil
  2. Sonundaaa özlemişiz iş ne 😁😁

    YanıtlaSil
  3. Teşekkürler,yeni bolumlerim sıklıkla gelmesi dileğiyle

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de aynı şeyi umuyorum da kısmet 😅

      Sil

Yorum Gönder