This Marriage Is Bound To Sink Anyway 54. Bölüm (Türkçe Novel)
Oscar tarafından her türlü saçmalığa maruz kaldığı için bu tarz şeylerden zerre kadar utanç duymaması gerekiyordu ama öyle olmadı.
Geçmişi göz önüne aldığında bu hiç de normal değildi... Örtünün altında birleşmiş bedenlerine baktı. Şaşırtıcı bir şekilde, karnının alt kısmına sertçe baskı yapan penisin boyutu daha da büyüdü.
İşin bu noktaya geldiğine inanamadı... Bıkkınca kaşlarını çattı.
"Böyle kolayca sertleştiğim için üzgünüm ama yapabileceğim bir şey yok."
"Sabah oldu."
Carsel onu kulağının altından hafifçe öptü ve ayağa kalktı.
"Bununla ben ilgilenirim."
Carsel'in neyi kastettiğini anlaması birkaç saniyesini aldı. Sakin bir şekilde 'mastürbasyon yapacağını' söyledikten sonra, yataktan indiğini gören Ines, titreyen gözlerle ona baktı ve hızla sordu.
"Bunu şimdi burada yapacağını söylemiyorsun, değil mi?"
"Burası yatak odası, başka nerede yapabilirim?"
"Ben buradayım..."
"Fark etmez, değil mi?"
"Eder. Fark eder tabii ki..!"
Carsel soyunmaya başladı bile.
"Burada olup olmaman fark etmez... Sonuçta biz evli bir çiftiz. Aslında sen izlersen daha çok tahrik olacağımı düşünüyorum.”
“Evli çiftler arasında bile korunması gereken bir sınır vardır.”
"...Bana oral seks bile yaptığını düşünürsek, bu sınırlar çok hoş.”
Ines geceliğini çekiştirip kalçalarından aşağı indirdi ve bir anda yataktan kalktı. O şeyi parlak güneş ışığı altında tekrar görmeden giyinme odasına kaçtı.
***
Uzun zamandır ilk kez kendini yenilenmiş hissediyordu. Carsel Escalante sabah sekiz buçukta Donanma Karargâhı'nın ana girişine doğru ağır adımlarla ilerledi.
At arabalarının hızla girip çıktığı yerdeki trafik nedeniyle, uşaklar gitmeden önce efendilerini selamlayacak zamanı bile bulamıyordu.
Generallerin at arabaları ana kapıdan geçerek girişe yakın ahırlara giderken, kendi atlarını getirmiş olan subaylar duvar boyunca yavaşça arka kapının yanındaki daha aceleyle inşa edilmiş ahırlara doğru ilerlediler.
Durum böyle olduğuna göre, en baştan arka kapıdan girip çıkmaları gerekirdi ama onlar atlarıyla gösteriş yapmayı seçiyorlardı. Atın cinsi, geldiği ülke nedir; babası, annesi nasıldır... Mendoza'nın aksine, bu küçük kasabada övünülecek başka pek bir şey yoktu.
Bu durum kaçınılmaz olduğu için Carsel, erkeklerin çocuksu doğası hakkında alaycı sözler söyleme alışkanlığını hızla unuttu. Atların otlatıldığı her yerde olduğu gibi hayvan ve pislik kokusu etrafa yayılmıştı ama bu onu pek rahatsız etmiyordu.
Deli gibi burnunun dibindeki pis kokuyu reddediyor ve onun yerine başka birinin kokusunu hayal ediyordu. Binaya girdiğinde ve rahatsız edici kokular kaybolduğunda, hafızasındaki koku fazlasıyla gerçekçi bir hal aldı. O kadar gerçekçiydi ki midesini allak bullak etti. Birkaç küfür ağzından kaçtı ama kendini iyi hissetti.
Sanki erektil işlev bozukluğu yaşamış gibi, dün bütün gece dizginsiz bir tay gibi tekrar tekrar erekte olup boşalmıştı. Gerçekte yaşadığı şeyler, rüyasında gördüğü yanılsamalardan çok daha iyiydi.
Parmak ucuyla bile dokunamasa da öyleydi.
Her gün kirli rüyalarına giren Ines onun istediği her şeyi yapıyordu ama ne benliği ne de ruhu vardı. Ne de olsa bu onun hayaliydi ve tüm sorumluluk onundu.
Her uyandığında kendini mutsuz ve suçlu hissediyordu, bu yüzden tekrar düşününce evliliğin tam zamanında gerçekleştiğini anladı. Artık kendini suçlu hissetmesine gerek yoktu.
Gözlerini kapadığında rüya görüyordu ve rüya gördüğünde Ines ortaya çıkıp onunla her türlü şehvet dolu şeyi yapıyordu. Kucağına oturuyor, göğüsleri başının üzerinde zıplıyor, temaslarıyla inliyordu... Yine de sık sık şefkatle öpüşüyorlardı. Bacaklarını açıp açgözlülükle kendini içine gömdüğünde, baştan çıkarıcı bir kadın gibi onu daha derine itiyordu. Onu yüz üstü yatırıp içine girdiğinde Ines, sanki daha fazlasını istiyormuş gibi kalçalarını sallıyordu.
'Sen çok fenasın.'
Carsel pis pis sırıttı. Bu aşağılık rüyalar, bulanık bir sanrının ve rezil bir bilinçaltının tohumlarıydı.... Kendi kendine bu rüyalardan daha zavallıca bir şey olamayacağını düşündü.
Yine de gözlerini açtığı anda saçma sapan rüyalarını düşünüp bir makine gibi mastürbasyon yapıyor ve bir an için hafif bir suçluluk duygusu yaşıyordu. Sonra da utanmadan Ines Ballestena'nın gözlerinin içine bakıyordu.
Onu beyaz elbisesiyle şapele girerken gördüğü gün bile... Ballestena Dükü ile yemek yedikleri gün bile... Sanki rüyalarında Ines'in saçının tek bir telini bile görmemiş gibi davranıyordu.
Merdivenleri çıkarken sakin nefeslerinin arasından iç çekişe benzer bir ses kaçtı. Carsel sabahın erken saatlerinde Ines'in yükselip alçalan narin omuzlarına baktığını hatırladı.
Ines o tek omuz hareketiyle tüm rüyalarını alt etmişti. Rüyalarındaki Ines'in yaptığı tüm şehvet dolu hareketlerden daha etkileyiciydi.
Herhangi bir şey yapmasına gerek olmadan, onu sadece sarılmak için kendine çekmesi bile erekte olmasına yetiyordu. Alt bedeni ona dokunduğu anda, nefesi onun çıplak omzuna dokunduğu anda tüm mantığını kolayca kaybediyordu.
Bazen ensesinden yayılan tatlı koku bile kanının aşağıya hücum etmesine için yeterli oluyordu. Bekaretini yeni kaybetmiş bir çocuk gibi ne yapacağını bilmiyordu.
Uyuyan bir kadına karşı böyle tepki göstermesi çok yabancı bir histi ve inanılmaz utanç vericiydi... Ama bu defalarca tekrarlandığı için artık pek bir önemi yoktu. Bilincinin kapalı olması bir yana, uyansa bile gerdek gecesindeki gibi tepki vermesinin imkanı yoktu, bu yüzden ne yapacağına dair hiçbir fikri yoktu.
Sonunda sabahın erken saatlerinde soğuk suyla duş aldıktan sonra bile inmeyen penisini tutarak kendini bir makine gibi rahatlattı. Neyse ki -ya da ne yazık ki- Ines, Cassel'in yatak odasına girip çıkarken uyanmamıştı. Ona sert bir ifade veren kaşları gevşemişti, gardını asla düşürmemeye alışkın olan yüz ifadesi ona ihanet ediyormuş gibi rahattı. Şaşırtıcı derecede hafif bir uykusu vardı ve onu kollarına aldığında uykusunda tatlı tatlı mırıldandı...
Onun için bu gerdek geceleri gibiydi. Tek farkı bunu yalnız yapıyor olmasıydı.
Biraz sefil bir his veren şafak saatlerinden farklı olarak, sabahın bazı oldukça spesifik öğeleri vardı. Karmaşık gecenin erken saatlerine dair belirli hayallere, konumlara veya anılara gerek yoktu. Birkaç dakika önceki yumuşak teni ve ondan yayılan hafif kokuyu hatırlaması yeterliydi. Tabii bu aynı zamanda Carsel Escalante'nin hayal bile edemeyeceği kadar sefil bir durumdu
Ama Ines -Ines Escalante- gerçekti, hiçbir sahtelik izi yoktu.
Ines Escalante'ydi, Balestena değil... Esposa'lı Ines... Onunla aynı soyadını taşıyan karısı. Saçma sapan bir yatak odasını paylaştığı karısı.
Yatak odasının absürt görüntüsü aklına gelince yüzünde bir gülümsemeyle kapıyı açtı.
"Gülümsüyor mu?"
“Gü-gü-gülümsüyor..?”
"Kim teğmenin gülümseyerek geleceğine bahse girdi? Kimse yok mu?"
Teğmen Munoz viyaklayarak konuşunca kanepede çapraz olarak uzanmış olan ikmal bölümünden Binbaşı Bardem aniden ayağa kalktı ve 'Ben!..' diye hızlıca cevapladı. Acınası bir şekilde asalete uymayan bir davranıştı ama kimsenin umurunda değilmiş gibi görünüyordu.
Ulaştırma ve ikmal departmanı tarafından ortak kullanılan ofis -sigara içme odası-, ön kapıdaki at gübresi kokusu ve ağır puro kokusundan dolayı insanın burnunun ucunu delen bir yerdi.
"Leş gibi kokuyorsun, uzak dur benden."
Erkekler bir araya toplandığında havaya tuhaf bir koku yayılıyordu. Hoş olmayan bir çiğlik, hoş olmayan ter kokusu...
Sanki burnu görevini bile yapamadan felç olmuş gibiydi. Ines'in tatlı kokusu zihninin gerilerinde kayboldu. Carsel astlarından birini iterek ofisine doğru yürümeye çalıştı ama bir düzine iri yarı subayı iterek geçecek maharete sahip değildi.
Karmaşa içindeydiler, Carsel'in geri çekilmesini engellemek istercesine acele ediyorlar, aynı zamanda iç çekip oraya buraya gümüş paralar atıyorlardı. Bu keşmekeşte kazanan tek kişi onurunu bir kenara bırakıp astı adına iddiaya giren Binbaşı Bardem oldu.
Carsel, emir subayı José Almenara'nın utangaç bir ifadeyle gümüş paraları teslim etmesini yakından izledi. O da bu işe dahildi.
"Şimdi, 'ifadesiz olacak' diyen beş kişi, 'hiçbir şey düşünmüyor gibi görünecek' diyen iki kişi, 'baştan çıkarıcı bir şekilde gülümseyecek' diyen bir kişi ve 'yarım yamalak gülümseyecek' diyen bir kişi varmış."
"Evet, Teğmen! Yarım yamalak gülümsemek aslında gülmek için ısınma hareketi değil midir? Bu durumda ben kazanmış oluyorum."
Çavuş Sanchez kaşlarını çatarak ciddi bir şekilde itiraz etti. Carsel'in sinirli ifadesini görmemiş gibiydi. O kibirli Sanchez bütün gün, kendisiyle hiçbir ilgisi olmayan işleri yaparak işkence görecekti.
Carsel kendisi hakkında bahis oynayanların hepsinin yüzünü tek tek inceledi. Yarın başına ne geleceğini bile bilmezken onun yüz ifadesi üzerine bahse girmeleri saçmalıktı.
"Aman Tanrım, 'ağlayarak gelecek' diyenler bile var."
"Çünkü... evlilik bir mezardır... O mezera... tekrar tekrar girip çıktığını düşünmek..."
Henüz otuzuna bile gelmemişken iki evliliği başarısızlığa uğramış ve üçüncüsü de uğramak üzere olan Yüzbaşı Salvatore somurtarak mırıldandı.
"Ama yine de Teğmen Escalante gülümseyerek geldi."
"Ağlayamamak için gülmeyi tercih ediyor olmalı..."
"Gerçekten gülümsediğini sanıyordum."
"Ah, artık gülümsemiyor!...”
"Haklısın. Şu an yüzünde berbat bir ifade var."
“Ama baştan çıkarıcı bir şekilde gülümseyerek geldiğin emin misin? Bana hiçbir şey düşünmüyormuş gibi gülümsüyor gibi geldi... Binbaşı Bardem'in cevabını bir kenara atalım ve bunu yeniden değerlendirelim."
“Hayır, kesinlikle baştan çıkarıcıydı. Dün gece ne yaşandıysa artık Escalante'nin aklından o geçiyordu..."
"Evet haklısın ve hala mezara girmedim."
Carsel Binbaşı Bardem'e ters ters baktı ve kalabalığın arasından tekrar ilerlemeye başladı ama hemen her taraftan engellendi.
"Aman Tanrım, Escalante. Bu da ne demek oluyor?"
"Mezarda değilim derken, hâlâ takımların yerinde olduğunu söylüyor!"
"Bu bir metafor dostum."
Ölçülü olma çabasının ters gittiği çok açıktı.
« Önceki Bölüm Sonraki Bölüm »
Herif evlendikten sonra bile rahata eremedi napcazzz😅😅😅
YanıtlaSilEmeklerine sağlık Özgeciğim
🤍🩷🤍🩷
Eyvah Nazar deldirdim galiba😅😅😅 şuraya bir 41 kere MAŞALLAH diyelim, belki düzelir
YanıtlaSil🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿🧿
Eyvah eyvah...
SilDeğdirdim yazacağıma deldirdim yazmışım. Neyi deleceksem artık😅😅😅
EVET YA kaç gündür bende girip çıkıyom özge inşallah iyisindir Bi sıkıntın yoktur..
YanıtlaSilBi sıkıntı yok canımm teşekkür ederim ilgin için 🥺💕
Sil🧿🧿🧿
YanıtlaSilCanım yeni bölüm gelmese de olur. Sen iyi misin? Endişelenmeye başladım. Bir ses ver Özge balım...
🧿🧿🧿
İyiyim bebeğim döndüm endişelenme 🧿🥰
Sil