This Marriage Is Bound To Sink Anyway 53. Bölüm (Türkçe Novel)
"Hmm."
"Daha fazla yatmak istemiyorum."
Kendini bunalmış hissettiğinden, Carsel'in uyanması için saatin hâlâ erken olup olmaması onu ilgilendirmiyordu. Düzenli nefes sesi bir anda dağıldı.
Carsel yavaşça gözlerini açarken Ines'in gözleri kısıldı.
"...Uyanık mıydın?"
"Evet."
Rahat bir tavırla cevap verdi. Pişkin ya da saçmalıyor gibi değil, sadece bariz olan gerçeği söylüyor gibiydi.
Yani gerçekten arsızdı. Ines başka bir şey söylemeden onu belinden sıkıca tutan koluna vurdu. Bunun nedeni, özel bölgelerini zar zor kapatan iç çamaşırına yine sert bir şeyin temas ettiğini hissetmesiydi ve şimdi yüz yüzeydiler.
"...Olmaz."
"Ben bir şey söylemedim, Ines."
"Belden aşağın konuşuyor."
Kalçalarını geriye doğru çekti. Utanmaktan çok gergin olduğu için yaptığı bir hareketti bu. Carsel'in büyük elinin sırtında olduğunun farkındaydı. Daha önce olduğu gibi bu hareketi de sadece sonuçsuz bir girişim olarak kaldı.
"..."
"Bu şeyleri nasıl söyleyeceğini iyi biliyor."
Bunu söylerken sanki kendisinden biraz daha genç birini övüyormuş gibi güldü. Carsel onu daha çok kendine çekerek karınlarının alt kısımlarını tamamen birbirine bastırdı.
Ines şimdi daha sert bir yüz ifadesi takınma ihtiyacı hissediyordu. Gece birlikte yatmış olmaları çok saçmaydı. Kaşlarını sert bir şekilde çattı.
"Sabah sabah seninle böyle yatmayacağım. Asla..."
"Tabii ki yatmazsın."
Ağzından çıkan sözler kibar bir yanıttı ama karnının alt kısmına baskı yapan şey son derece ukala ve azametliydi.
Ines'in şüpheyle kısılan gözlerine Carsel yumuşak bir gülümsemeyle karşılık verdi.
"Ines, nasıl istersen öyle yap."
"Kendi istediğimi yapmayalı uzun zaman oldu."
"Yapmayacağım. Bir şey yapmayacağım dedim."
"Sabahtan beri bir yerlerini sürttükten sonra hiçbir şey yapmayacağım diyorsun..."
"...Sadece biraz daha böyle kal, hiçbir şey yapmayacağım."
Sesi hâlâ tam uyanmamış gibi hırıltılı geliyordu. O kadar hoştu ki içini ürpertiyordu. Dudakları başının üstüne yerleşti.
Bu tehlikeli bir atmosferdi. Böylesine özel bir temas, böylesine bir dikkat dağıtma... bunlar hiç iyi değildi. Ines içgüdüsel olarak onun kollarının arasından tekrar kaçmaya çalıştığında, dudaklarını sıkıca başının üstüne bastırdı.
"Bunu yapmaya devam edersen kendi ellerinle uyandıracaksın."
Vücudunun alt kısmındaki tutuşu sıkılaşınca Ines yüzünü buruşturdu.
"Kes şunu. Öyle bir şey istemiyorum...”
"Farkındayım."
Sanki bir şey istemiş de reddedilmiş gibi üzgünce mırıldandı. Ines aklını başına toplamasını istermiş gibi dudaklarını itti.
"Hala uyukladığın için saçmalıyorsun."
"Uyanalı uzun zaman oldu ve şaşırtıcı bir şekilde senden daha dinç olduğumu düşünüyorum.”
"Erken uyanmış olsaydın çoktan ortadan kaybolmuş olurdun..."
Söylediği gibi uzun zaman önce uyanmış olmalıydı. Darmadağın saçlarının altındaki heykele benzeyen yakışıklı yüzü yeni uyanmış birine benzemiyordu. O darmadağınık saçları bile titiz bir planın sonucu gibi harika görünüyordu.
Muhtemelen kendisi de çok dağılmış görünüyordu... Ama ne kadar karman çorman olursa o kadar iyiydi. Böyle göründüğünde bile yanında bir kadının olmasından heyecan duyuyorsa, bundan daha güzel görünmemeliydi.
"Ortadan kaybolmak falan... bunlar çok sert sözler."
Buna sert mi diyordu? Ines, ona daha da sert tavır göstermek niyetiyle, hiç tereddüt etmeden iki ayağıyla uyluklarını ve kaval kemiklerini itti. Şu an gece olmadığına göre ona itaat etme zorunluluğu yoktu
Daha önce uyuduğunu düşündüğü için onun cinsel tacizine göz yummuştu ama şimdi...
...Ne yaparsa yapsın hiçbir faydası yoktu. Bu, bir kayayı itmeye çalışmak gibiydi.
Kesinlikle uyguladığı bu seviyedeki güç ve azim ile, geçmişindeki birini acınası bir şekilde yere sererdi, ancak o kişiden farklı olarak Carsel, Ines'in aşırı agresif hareketlerine rağmen gayet sakin görünüyordu.
Hiç istifini bozmadan ona baktı. Güçleri arasında ezici bir fark vardı.
Carsel tembelce başını yastığa yaslayıp mırıldandı.
"Kalkmak istemiyorum."
"Asker olmak için fazla tembel değil misin?"
"Benim kadar tembel birinden bunu duymak istemiyorum."
"...Az önce duvar saatine baktım, hiç de tembel sayılacak bir saat değil.
"Peki ya ben?"
"Asker olarak, uyanır uyanmaz yataktan fırlaman ve vücudunu hangi talimlerle zorlayacağını düşünmen gerekirdi."
Ines sakin bir şekilde aralarındaki çifte standardı öne sürünce Carsel sırıttı.
"Sana komutanlığa terfi ettiğimi söylememiş miydim?"
“Bunu ilk kez duyuyorum.”
"Senin sayende, bırak vücudumu fazla çalıştırmayı, bir an bile terlememe gerek yok."
"Ah, iyi olmuş."
"Seninle yattığım zamanlar hariç tabii."
Sanki onun ruhsuz cevabına karşılık veriyormuş gibi ekledi.
'Sadece bir gece birlikte uyuduğumuz halde sanki bu her zamanki rutinimizmiş gibi... her gün beraber egzersiz yapıyormuşuz gibi konuşuyor... Ne kadar utanmazca...' Ines sanki peşinden biri kovalıyormuş gibi kendi kendine hızla mırıldandı.
Elbette Carsel olağanüstü bir şey yapmıyordu. Mantıksız derecede ateşli arzusu, şimdiki gibi anlık garip ruh halleri, aşırı ilgisi... Bunlar dışında Carsel'in yüz ifadesi sanki hayatında hiçbir şey değişmemiş gibiydi ve onunla aynı ses tonuyla konuşuyordu.
Tavrı o kadar doğal ki, 'Belki de her zaman yaptığımız şeyi yapıyoruzdur.' diye düşünmesine neden oluyordu.
Aslında, pervasız kişiliğine rağmen Carsel Escalante, istemediği nişanlısına karşı çok nazik davranmıştı. Şey... aslında diğer tüm kadınlara davrandığı gibiydi...
Dolayısıyla başlangıçtan itibaren sergilediği tavırlarında dramatik bir değişiklik yapmasına gerek yoktu. Evlilik hayatında yaşanabilecek katlanılması daha güç şeyler vardı o nedenle bu olumlu bir şeydi.
Ama o kadar mantıksız ve ısrarcıydı ki...
Komutanlığa atanması kötü mü olmuştu? Eğitim yoktu, enerjisini harcayabileceği çok fazla bir şey yoktu. Yeni evliliğini bu amaçla kullanabilir miydi?
O kadar çok kadınla tanıştıktan sonra bunalıp yuvasına mı dönmek istemişti?
Delirmiş miydi?
Ines ona şüpheyle baktı. Açık sarı saçları yastığın yumuşak ipek kumaşına yayılmıştı. Saçları güneş ışığında altın teller gibi parlıyordu.
Bir tabloya benziyordu ama aynı zamanda berbat görünüyordu. En azından şu ana kadar sürekli küçük küçük hatalarını görmüş olan Ines'in gözünde öyleydi.
Çabuk öfkelenmenin kötü yanı buydu. Bazen, önemsiz konularda bile gözü kararıp saldırabiliyordu... Sanki onun gardını düşürme fırsatını değerlendiriyormuş gibi bedenini kaldırdı ve oturur pozisyon geçti.
Bir şeyi ne kadar başaramazsa, o kadar takıntı haline getirme eğilimindeydi. Ne kadar küçük, önemsiz, anlamsız olursa olsun...
"Ines, eğer vücudunu bu şekilde üzerime atmaya devam edersen yanlış anlaşılacaksın."
"..."
"Ya yanlış anlayıp seni kendime çekersem?"
Onu hafifçe tuttu ve sanki endişesini ifade ediyormuş gibi mırıldandı. Çıplak göğsü vücuduna temas ediyordu. O kadar şaşırmıştı ki ne konuştuklarını unuttu.
Geceliğinin üstünden yavaşça omurgasını takip eden el, geceliğinin altına girdi ve yumuşak, çıplak tenini okşadı.
Ines donup kaldı, sonra kaşlarını çatarak ona baktı.
"-Dur."
"Dudakların olmadığı sürece sorun olmayacağını söyleyen sendin..."
"-Bunu bu şekilde mi kullanıyorsun?"
"Yardım edeceğini söyleyen sendin."
Bu 'yardım'ın ne anlama geldiğini hatırladı. Ines şok olmuş bir ifadeyle cevap verdi.
"Geceleri için bunu söylemiştim."
"Gece ya da gündüz olması ne fark eder?"
"Çok fark eder."
"Hemfikir olursun diye düşünmüştüm."
Carsel'in sesinde bir parça hayıflanma vardı. Ines güldü.
"Olmayacağımı biliyor gibi görünüyordun."
"Tamam duruyorum."
"Carsel, söylediklerinle yaptıkların çelişiyor."
"Aklım dur diyor ama bedenimin yapmak istediklerine engel olamıyorum."
"Aklının ve bedeninin bir olması gerekiyor, Carsel."
Ines sert bir tavırla konuşurken Carsel yutkundu ve dudaklarını boynuna gömdü.
"Bu kadar güzel kokmayı bırak."
"...Hiçbir koku almıyorum."
"Ben alıyorum."
Carsel hafifçe burun kemiğini ovuşturdu ve ağzının kenarlarında küçük bir gülümseme belirdi.
"Bu yüzden bir saattir bu halde bekliyorum."
« Önceki Bölüm Sonraki Bölüm »
"Belden aşağın konuşuyor." kısmında bir tek kopan ben miyim??? 😂😂😂
YanıtlaSilAdamın çavuşu senden başka kimseyi görmüyorsa tabiki seni bırakmaz Ines
Gece gece güzel bir bölüm okuduğuma göre rahat rahat uyuyabilirim artık😴😴😴
Emeklerine sağlık 🥰🥰🥲
Off yaa kadındaki soğukluk yaşadıkları çok zor ama karşısındaki başka Bi insan.. Bence bunun sonu hayır diilll🤭🤭 çeviri için teşekkür ederiz ademin
YanıtlaSil