This Marriage Is Bound To Sink Anyway 50. Bölüm (Türkçe Novel)


Odanın büyüklüğü ile mobilyaların büyüklüğü birbirine uymadığı için biraz komikti ama manzara o kadar etkileyiciydi ki Ines balkona çıktı ve bir süre odaya dönmedi. Carsel onun arkasından sadık kahyasını gözleriyle sessizce eleştiriyormuş gibi kaşlarını çattı ve çenesiyle bir şeyleri işaret ediyordu. Sadık olan ama Carsel'e pek saygı duymayan yaşlı kahya, kaşlarını çatışına itiraz eder gibi eliyle bir o yana bir bu yana işaretler yaptı.

O kadar eşyası varken aniden bu küçük evi seçmesine, sonra da birkaç gün içinde taşınma işlerini bitirmeye zorlamasına içerlemiş gibiydi.

Carsel ve Arondra'nın çıt çıkarmadan yaptıkları tartışma Ines'in arkasını dönüp yatak odasına doğru yürümesiyle kesildi.

"Peki ya benim yatak odam?"

Ines, en başından onunla ayrı yatak odaları olacağını açıkladığı için değil, sanki bu dar yatak odasını iki kişinin paylaşabileceğine inanamadığı için sordu.

Carsel artık Binbaşı'nın durumunu anlayabiliyordu. Öncelikle ayrı yatak odaları kullanma seçeneği diye bir şey yoktu ve yer olmadığı için bir arada kalmaya mecburdular.

"Bu tarafta mı?"

Kimse cevap vermeyince başka bir kapıya doğru yürüdü. Kapıyı açtığında kendini yarısı Carsel'in giysileriyle dolu olan bir giyinme odasında buldu.

"...Burası bizim giyinme odamız."

Carsel kapıyı açıp içeriyi kontrol ettikten sonra gereksiz bir açıklama yaptı. Ines başını iki yana salladı.

“Sanırım bu sadece senin, Carsel. Benimkileri dahil etmek çok zor olur...”

"Hayır, çiftin yatak odasındaki giyinme odası hanımefendiye aittir. Hangi Senyör, kıyafetlerini karısının izni olmadan yatak odasında bırakmaya cüret edebilir? Onları hemen attıracağım."

"Sorun değil Arondra. Çok fazla kıyafetim yok, onunla birlikte kullanabilirim."

"...Neden attırıyorsun ki..."

Carsel şaşkınlıkla Arondra'ya bakıp mırıldandı. Eşyalarını oraya yerleştiren kendisiydi...  Ancak çalışanı onu umursamıyormuş gibi görünüyordu. Hatta Carsel'in birkaç kıyafetini sanki atacakmış gibi almaya başlayınca Ines onu tekrar durdurdu.

Carsel'in yarı boyunda ve abartmak gibi olmasın ama epeyce ağır olan Arondra, düzenlenmesi için emir verdiği mobilyaların arasında dikkati dağılmış bir şekilde kaşlarını çatarak dolandı. Ines'in eşyalardan kaçınmak için zahmet bile etmiyordu... Bir şeylere çarpıp duran tek kişi Carsel'di.

Dalgın bir şekilde koltuğun kol dayama yerine çarpınca, ifadesi acıdan çok sürekli tekrarlanan sakarlıktan dolayı sinirle buruştu. Ines'in şaşkın ve iri gözlerle kendisine baktığını fark edince güldü. Tam iyi olup olmadığını soracaktı ki Arondra elini umursamazca salladı ve Ines'i diğer tarafa yönlendirdi.

"Senora, burası doğrudan Teğmen'in kütüphanesine gidiyor."

“Ah, bu taraftan mı? Kütüphaneni paylaşabilir miyiz Carsel?"

"Elbette-."

“Mendza ya da Esposa’da öyle mi bilmiyorum ama ben şahsen Teğmen'in kitap okuduğunu hiç görmedim. O yüzden burası sizin kişisel kütüphaneniz bile olabilir."

Kıvrak zekalı olması iyiydi. Kahyası yeni hanımının, evi beklediğinden daha küçük ve sefil görüp kaçmasından korkuyordu... Niyet... kesinlikle iyiydi.

"Yine de arada sırada okuduğuna eminim."

"Hiç de bile. Dürüst olmak gerekirse bunca zaman bir kitabın kapağını açtığını bile görmedim."

"Benim de birkaç kitap okumuşluğum var..."

"Hayır, o kadar kullanılmıyor ki kitaplık her zaman örümcek ağlarıyla kaplı oluyor.”

Kahyasının tek derdi Ines'in kaçmasını engellemek miydi yani? Hizmetçinin sözleri ‘Kocanız tuhaf ama yaşadığınız ev o kadar da tuhaf değil, merak etmeyin.’ demekten farklı değildi.

Şimdiye kadar Carsel Escalante için çizdiği imaj, duvara karşı bilardo oynayan, kumara meraklı olan, tek başına satranç oynayan, hiç arkadaşı olmayan ve daha önce hiç kitap okumamış, sosyal açıdan uyumsuz bir kişiydi.

Carsel, sanki kapa çeneni der gibi Arondra'ya ters ters baktı. Arondra ne demek istediğini anlamış gibi güven verircesine gülümsedi. Bu pek hayra alamet değildi.

"Kütüphane sadece kitap okumak için kullanılmaz. Başka işler de yapılabilir..."

"Ne işinden bahsediyorsunuz?"

"..."

Carsel olayların tahmin ettiğinden farklı ilerlemesi karşısında iç çekti.

" Teğmen tüm işlerini karargahta bitirir, asla eve iş getirmez!"

"Ah, anlıyorum."

Ines anlamış gibi başını salladı. Pek haksız sayılmazdı ama yine de rahatsız ediciydi.

"Ve bu kütüphanenin en iyi yanı manzarası. Hem denizi hem de Rogorno Tepesi'ndeki donanma konutlarını görebiliyorsunuz. Şu sevimli kırmızı çatılara bakın. Sadece burada hissedilebileceğiniz harika bir zevk."

Yalnızca beş gündür bu evde yaşayan hizmetçisinin evi övme seviyesi, beş yıldır bu evde yaşayan Binbaşı Alba'ya göre çok daha yüksekti. Çaresizlik insana her şeyi yaptırıyordu sanırım...

"Yatak odasından gün batımı harika görünüyor ama bu tarafta da kitap okurken güneşlenmenin keyfini çıkarabilirsiniz. Kitaplığın güneş ışığına maruz kalmaması gerekiyor o yüzden burayı gölgede kalacak şekilde ayarladım..."

'O yüzden lütfen burayı terk etmeyin.' deme eğiliminde gibi duruyordu.

Ortega'nın tüm inançlı yaşlı kadınları gibi, üç yıl önce Esposa Kalesi'nden Calstera malikânesinin yönetimini denetlemek üzere kâhya olarak getirilen Arondra da son derece muhafazakârdı. O, 'sağlıklı olarak dünyaya geldiyseniz, zamanı geldiğinde Tanrı'nın isteğine göre evlenmeli ve Tanrı'nın isteğine göre çok sayıda çocuk dünyaya getirmelisiniz' gibi dogmatik ve eski moda bir inanca sahipti.

Ona göre asıl suçlu, Tanrı tarafından son derece hassas hesaplarla, her kasına, her uzvunun uzunluğuna ve açısına kadar mükemmel bir görünüşe sahip şekilde yaratılan adamın çılgınca hovardalığıydı. Bu onu her gördüğünde derin bir iç çekmesine neden oluyordu.

Aarondra, ev sahibiyle ne zaman karşılaşsa, 'Neden nişanlınızı bırakıp gittiniz?', 'Evlenme yaşınız çoktan geldiği halde neden hala evlenmediniz?', 'Neden böyle çılgınca şeyler yapıyorsunuz?', 'O tuhaf kadınlar da neyin nesi?', 'Aklınızdan ne gibi tuhaflıklar geçiyor?', 'Tanrı size böyle yakışıklı bir yüz bahşetmişken bu iyiliğin karşılığını böyle mi ödüyorsunuz?', 'Neden her gün kiliseye gitmiyorsunuz?', 'Neden böyle yaşıyorsunuz?'... gibi şeyler söylüyordu. Konuşma şekli dikkatliydi ama kelime dağarcığı son derece kabaydı.

Kahyasının elinde olsa ona tavsiye verirken kendisinin astlarına davrandığından daha fazla patronluk taslardı.

Anne babası, kardeşleri, rahmetli kocası, kocasının kardeşleri ve hatta çocukları ve torunları, hepsi uzun zamandır Escalante ailesine bağlıydı. Ailenin sadakati tarif edilemeyecek kadar eşsizdi ve beyaz saçlı yaşlı kadınlara statüsü ne olursa olsun herkesin saygı duyduğu Ortega kültüründe Arondra, Carsel'in babasının bile hafife alamayacağı biriydi.

Bu yüzden kendisine, 'Teğmen... böyle kutsal bir yüzü heba etmeye devam ederseniz... şeytanın yüzüne dönüşür.' dediğinde gülmeden edemedi. Defalarca nişanlısının yanına gitmesini ve ona böyle gülmesini söyleyip dırdır etmişti.

"...Sahibi kitapları okumamış olsa da düzenleme konusunda harika bir iş çıkarmış."

Ines cümlesini bitirirken kıkırdadı. İşin garibi, o hafif kahkahanın sesi gülünç bir adam olma konusunda kendini daha iyi hissetmesini sağladı.

"Teğmen bu kitapları okusa da okumasa da bu masa Senora'ya ait. Hoşunuza gitti mi?"

"Bayıldım."

Ines ona ve Arondra'ya baktı ve parlak bir şekilde gülümsedi.

Gerçekten beğenmişti.


***


Küçük ama şirin yemek salonunda akşam yemeğini yedikten sonra, dalgaların sesini duyabilecekleri birinci kattaki loş terasta oturdular.

Evin her köşesi gibi teras da çok küçük ve sıkışıktı. Bununla birlikte, küçük bahçe boyunca sokak lambaları gibi dizilmiş, her birinde küçük mumların yandığı ve etrafındaki beyaz yaz çiçeklerini aydınlatan pirinç fenerleri görmek de oldukça romantikti.

Bunlar, Binbaşı Alba'nın Calstera'da eşiyle birlikte yaşayacağı yeni hayatı için hevesle yaptığı birkaç romantik izden biriydi. Geceleri güneşin battığı ve denizin görünmediği zamanlarda bile eşinin bu evde güzel bir şeyler görmesini istediğini, pirinç rengi ışıkları her gördüğünde kendisini düşünmesini istediğini, eşinin bu manzarayı beğendiğini söylemişti...

Carsel, evinin yakınına bile gitmemiş olmasına rağmen Binbaşı Alba'nın onu nasıl tutsak edip saatlerce bunları anlattığını hatırladı. Tamamını kendi elleriyle yapmıştı, daha doğrusu uzman zanaatkârlara yaptırmıştı.

Carsel ona şaşkın bir bakış attığında, bunları bulmanın ne kadar zor olduğunu bilip bilmediğini sormuş ve her şeyi baştan anlatmaya başlamıştı...

Yorumlar

  1. 🧿NAZAR BONCUĞU🧿4 Ağustos 2024 23:34

    Neden bilmiyorum ama Arondra bana çok komik bir tip gibi geliyor😅😅😅
    Ines bence gerçekten evi sevdi. Sessiz sakin küçük ama samimi bir havası var.
    Ellerine gözlerine sağlık Özge Hanım🌷🌷🌷

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tam sevimli bir teyze kendisi dimii ben de sevdim 😊😄

      Sil
  2. Ayhh artık Bi iletişime ki geçseler çok durgun oldu birbirlerine hakkında hiç bişey bile farketmediler aşk yokmuş halaaa 🤔🤔

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Olacak olacak sadece yazar sabrımızı sınıyor gibi hissediyorum😄

      Sil
  3. 🌸 iki bölümdür bi olay aksiyon olmayınca yine mi bölüm bitti diyip üzülüyorum. Olsun heyecan gelmesi yakındir ☺️ Iyiki yazıyorsun,ellerine emeğine sağlık 💕

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaaa üzülmee hazzı geciktiriyolar öyle düşün 🙄😄😘

      Sil

Yorum Gönder