This Marriage Is Bound To Sink Anyway 48. Bölüm (Türkçe Novel)


***

Arabadan iner inmez başı döndü ve görüşü bulanıklaştı. Bu büyük ölçüde aceleci kişiliğinden kaynaklanıyordu. Sabırsız olduğu için uyanır uyanmaz ayağa fırlayıp yüksek vagondan yere atlamıştı.

Asıl sebep ise, Düşes'in düğünden önceki on günde ona dayattığı diyetti...

Hayal meyal kafasının arkasından bir küfür mırıldanıldığını duyar gibi oldu. Ines, dengesine geri kavuştuğu vücudunun aceleyle çekiştirilmesiyle tökezledi.

"Başın mı dönüyor? İyi misin? Sorun ne, neler oluyor? Kansızlığın falan mı var?"

"...Çok gürültü yapıyorsun Carsel..."

Dudaklarını kulağına yaklaştırıp alçak, kesintisiz bir sesle sorduğu soruları dinlerken başı çatlayacak gibi oldu. Sesi beyninde yankılanıyordu... Ines şakaklarını ovuşturdu ve başını sallayarak onu nazikçe itti.

O arabada derin uykudayken dışarıya çıkan Carsel, tek kelime etmeden arabadan inen Ines'in tehlikeli bir şekilde zayıf ve savunmasız göründüğünü fark etti.

Uzaklaştırmaya çalışırken onu tekrar kollarının arasına çekerek dudaklarını kulağına gömdüğünde Ines şaşkınlığını gizleyemedi.

"Benim yüzümden mi?"

Tenine değen dudaklar bir karıncalanma hissine neden oldu. Tıpkı dün geceki bazı anlar gibiydi... Ines yanlışlıkla yemi yutmuş bir balık gibi irkildi, sonra başını çevirdi ve asaletini korumak ister gibi sakin ve soğukkanlı bir yüz ifadesiyle cevap verdi.

Bu küçük yerde bile çalışanlar vardı.

"Hayır."

"Öyle olmalı."

Dudakları uzaklaşmamıştı. Ines yüzündeki sakin ifadeyi korumasına rağmen öfkeyle konuştu.

"Neden bahsediyorsun?"

"Çünkü bütün gece seni çok zorladım."

"...Uyanır uyanmaz aceleyle arabadan indiğim için oldu.”

"Neden?"

"Hızla kalktım ve..."

"İşte, neden?"

Carsel sanki ortostatik tansiyon hakkında hiçbir bilgisi yokmuş gibi sordu. Tüm vücudu taş gibi sağlam olduğundan sıradan insanların küçük şikâyetlerini anlaması pek mümkün değildi.

Ines içini çekti.

"Bazen uzun süre oturduktan sonra aniden ayağa kalkarsanız... bu olabilir.”

"Bu bir hastalık değil mi?"

"Kadınlar bunu sıklıkla yaşar."

On gündür pek bir şey yememişti... 

Carsel, Ines'in cevabını görmezden gelerek hafifçe başını salladı ve zayıf görünmesinin nedeninin kendi hatası olduğu sonucuna vardı. Ines'in omuzlarını sıkıca kavradı ve onu desteklemek istercesine tüm ağırlığını kendine doğru çekti.

Ines tutsak edilmiş bir esir gibi kıvrandı.

"O yüzden kes şunu."

"Tamam. Yürüyebilir misin?"

"Alt tarafı bir tansiyon."

"Benimle sabaha kadar seks yaptın..."

"Carsel Escalante, biri bu saçmalığı duyarsa..!"

"Kimse duyamaz. Bu yüzden bir saat bile uyuyamadın..."

"...Asıl uyuyamayan sendin."

Yine de hiçbir şey olmamış gibi sağlam görünüyordu... Ines sanki tuhaf bir şey görmüş gibi Carsel'e baktı.

"Arabada bütün yol boyunca uyudum."

"Ona uyumak denmez."

Ines saati kontrol etmek için ceketinin cebinden hafifçe dışarı çıkmış olan cep saatinin kayışını çekiştirdi. Ballestena Dükü'nün Mendoza'daki evinden ayrıldıklarından bu yana yedi saat geçmişti. Arabaya biner binmez uyuyakaldığına göre, bu kadar zamandır yolda olmalıydılar.

Yolculuğun beş saat sürmesi gerekirdi, yani arabayı özellikle yavaşlatmış olmalıydı. Belki de bedenini aşırı zorlamaktan endişelendiği içindi.

Bu gerçekten de beklenmedik bir incelikti.

"...Yedi saati geçmiş bile Carsel.”

"Bu bir araba, yatak değil."

Ines sanki biraz şaşırmış gibi güldü.

“Evet, bunlar hep senin yüzünden. O halde ellerini üzerimden çek."

Eğer bir suç işlendiyse, söyleneni yapmak gerekirdi. Elini itaatkar bir şekilde çekmesi onun karakteri hakkında çok şey anlatıyordu. Ines daha aydınlık bir yüz ifadeyle yürüdü.

Carsel kuşkulu gözlerle onu takip etti. En ufak bir şekilde tökezlese, hemen onu kaldırıp hasta yatağına yatırmaya hazırdı.

"Seninle birlikte görev yerine geleceğimi bilmiyordum."

"Öyle mi?"

“Sen görev yerine döndüğünde Esposa Dükalığı'na gideceğimi düşünmüştüm.”

"Ama ben orada olmayacağım."

"Sürekli yan yana olmamız gerektiğini söyleyen bir yasa yok..."

Subayların çoğu eşleriyle birlikte yaşamıyordu. Adamlar görev yerindeyken eşleri memleketlerinde veya başkentte bulunan aile konutunda kalıyorlardı ve çift, yalnızca tatillerde kısa bir süreyi birlikte geçiriyorlardı.

İlişki biraz daha samimiyse, eşler sık sık tatile çıkabilirlerdi veya kadınlar kocalarının görev yerini ara sıra ziyaret edebilirlerdi. Eğer ilişkileri bundan da samimiyse, arada bir görev yerinde güzel bir sezon geçirebilirlerdi...

“Calstera'da çok sayıda subay eşi kalıyor. Sonuçta burası bir tatil yeri kadar güzel."

Carsel omuzlarını hafifçe silkti. Şehrin, aşık olmasalar bile bir çiftin birlikte yaşaması için yeterince çekici olduğu ima ediliyordu.

Ines de bunu inkar etmedi. Calstera sahili boyunca deniz meltemlerinin estiği bir tepe üzerinde yer alan Carsel'in evi, yazın tüm hızıyla devam ettiği Mendoza'nın sıcak ve nemli havası yerine dalgaların sesinin rüzgar tarafından sürekli taşındığı hoş bir yerdi.

beyaz duvarlı ve kırmızı çatılı güzel donanma konutları tepenin aşağısına kadar uzanıyor ve devasa askeri limanın büyüleyici manzarasına bakıyordu.

Mendoza'da devasa bir sosyal yaşam çevresi olmasaydı Mendoza ile burası arasında bir seçim yapmak gerekse herkes bu limanı seçerdi. Ines, yeni turkuaz rengine boyanmış yüksek demir çitlere ve güzel mazgallar arasından görünen kırmızı çatılara bakarken derin bir nefes aldı.

Limanların veya kaplıcaların yakınında yer alan küçük tatil beldelerinin aksine burası, sanki özenle hazırlanmış parçalar en ufak bir özensiz alan olmadan bir araya getirilmiş gibi, son derece rafine bir rahatlık ortaya koyuyordu.

Büyük limanın haşinliğini, açık gökyüzü ve denizin güzel mavisiyle harmanlayan bir şehir....

Art arda yaklaşıp uzaklaşan dalgaların sesi donmuş kulaklarına çarptı. Dalga sesi ona hep anılarındaki birini hatırlatırdı. Dalgaların sert sesi, titreyen görüşü, boğazında düğümlenen nefesi, 'onu' her an kaybedeceği endişesiyle titreyen elleri...

Hatırlamak istediği bir şey değildi. Çünkü 'onların' çok daha güzel anları olmuştu. Ines titreyen göz kapaklarını yavaşça kapatıp açtı.

Yorgunluktan bayılacak kadar kötü olduğundan bu konuda endişelenemiyordu bile. Yavaş hareket eden bir vagonda uzanma düşüncesi artık o kadar da hoş gelmiyordu.

Ta ki dalgaların sesi onu gerçekliğe geri döndürene kadar...

"Ines?"

"...Bir şey yok, hadi içeri girelim."

'O günkü' liman aslında Calstera'nın ana limanı değil, sahilin aşağısında bulunan çok küçük bir balıkçı limanıydı. Burası ise ana limanın biraz ilerisinde bulunan donanma limanıydı, dolayısıyla sivillerin özgürce giriş çıkış yapmaları mümkün değildi.

Tekrar kendisini kolunun altında nazikçe tutarak destekleyen Carsel'in eline baktı ve sonra yüzüne baktı.

O gün neden oradaydın?

Emiliano'ya neden yardım ettin?


***


Kaptan Escalante'nin şahsi malikanesi, sahibi için bile pek tanıdık sayılmazdı.

Donanma limanının hemen batısında yer alan alçak Rogorno Dağı'nın sırtı boyunca uzanan subay yerleşim alanı güzel manzaralı bir konuma sahipti.

Bir Calstera deniz subayının malikanesi için limanda demirlemiş filonun, kıyı boyunca inşa edilmiş irili ufaklı çeşitli ofis ve kışlaların ve görkemli Merkez Donanma Karargahı'nın geniş manzarasına hakim olmaktan daha büyük bir onur olamazdı.

Eski malikanelerin yoğun olarak yer aldığı dağ sırtı üzerinde, aristokratları tatmin edecek kadar büyük bir malikane inşa etmek için yeterli arazinin olması pek mümkün değildi, bu nedenle bu büyüklükteki bir malikaneyle yetinmeyen soylu generaller ve üst düzey subaylar karargahın dışından arazi satın aldılar ve kendilerine malikaneler inşa ettiler. Her halükarda, Calstera'da değerli olan tek şey manzaraydı.

Carsel Escalante, adı Ortega Donanması'nın tarihinde bin yıl boyunca yaşayacak olan olan Amiral Calderón Escalante de Esposa'nın torunuydu ve bir gün bu ünvanı o miras alacaktı.

Subayların yerleşim bölgesine kibirli bir şekilde aldırış etmemiş, donanma karargâhının sağında yer alan askeri avluyu ve onun arkasındaki konağı emekli bir albaydan satın alıp burada yaşamaya karar vermişti. Bunları yaptığı sırada teğmen olarak göreve başlamasının üzerinden bir yıldan az zaman geçmişti.

Üst rütbelilerin pek bir değer verdiği deniz manzarasına aldırış etmiyordu. Köşkün içinden bakıldığında burasının kıyıda mı yoksa denize beş saat uzakta bir yerde mi olduğu anlaşılmıyordu ve çok küçüktü. Bazılarının anlam veremediği, bazılarının da alaycı bir tavırla eleştirdiği bir seçimdi bu. Ancak kendine göre bir nedeni vardı.

Carsel gerçekten de denizden bıkmıştı. Göreve başladığı ilk sene Talarianları ortadan kaldırmak için seferlere çıktıklarından, 10 ay süren düzensiz çatışmalar nedeniyle karaya çıkamamıştı.

Tüm hayatı gemide geçiyordu. İster uçsuz bucaksız denizde seyir halinde olsun, ister askeri bir limana güvenli bir şekilde demir atmış olsun, sert toprağa ayak basmadığı gerçeği değişmiyordu. Evinde bile olsa gözlerini her açtığında denizle yüzleşmek zorunda olma düşüncesi Carsel'i mest etmekten ziyade yorgun hissetmesine neden oluyordu.

Huzurlu şehir, huzurlu dağlar ve ovalar... Albay Valencia'nın büyük malikanesi oldukça iyi bir sığınaktı.

O halde neden Calstera'nın donanma limanına bakan bir tepe üzerinde yer alan güzel ve sade bir malikaneye geçmişti?


Çevirmen Notu: "Sevgili takipçilerimiz yorum yazarken isminizi veya nicknameinizi yazsanız keşke, ben de sizi tanımış olurum ne güzel olurr  🌸 🌸

Yorumlar

  1. 🧿NAZAR BONCUĞU🧿2 Ağustos 2024 23:23

    Benim adım Cana. Memnun oldum 🤗 ama siz beni 🧿NAZAR BONCUĞU🧿 diye bilin 😉😉😉
    Bazen diyorum ki keşke herkes Carsel gibi bir lanete sahip olsa.
    Yani demek istediğim hatırlarsanız Carsel, Ines a tutulup afedersiniz bir tek ona cinsel tepki verebiliyordu. Keşke bütün erkekler böyle olsa. Yani sadece cinsel açıdan değilde duygusal açıdan da sadece sevdiği kadından başka kimseye istese de bakamasa. Birax karmaşık anlattım ama beni anlayan anladı bence 👍🏻👍🏻👍🏻

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de çok memnun oldum Nazar Boncuğumcum Canancım 🤗 😄
      Evrene iyi enerji göndermek gerek tabii 🧿 Sadık, bebeği gibi seven birini bulursun inşşşş 🥰🥰

      Sil
  2. Benim adımde Nesrin hni şu riftancığım olan varya onunla başlamıştı sayfadaki maceram... Ahhh Ahhh üzümlü kekimmm 😁😁çeviri için teşekkürler admincim.. Bu arada nazar boncuğu ne iyi olurdu dediğin karşılarında başkasına kapalı erkek ve kadınlar harika..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 🧿NAZAR BONCUĞU🧿3 Ağustos 2024 00:31

      Ne diyeyim Allahtan umut kesilmez. İnşallah öyle biri çıkar karşımıza 😂😂😂 bu biraz toz pembe bir hayal ama neyse

      Sil
    2. Kızzz ben evliyimm hemde 13 yıllık 🤭🤭🤭

      Sil
    3. Nesrinnn çok memnun oldum eski Riftancılardan kim kaldı hey gidi heyyy eski dostlar özlendi 🥰🥰😇😇

      Sil
    4. Ahh özgeee ne sen sor ne ben söylim dönüp dolaşıp sayfanda onları gene okuyom çoz özlüyorum yaa

      Sil
    5. 🧿NAZAR BONCUĞU🧿4 Ağustos 2024 15:49

      Endless 🌷🌷
      O zaman senin için eşin sana daha da bağlı olsun diyelim😂😂😂

      Sil

Yorum Gönder