This Marriage Is Bound To Sink Anyway 47. Bölüm (Türkçe Novel)


Ines sessizce kendisine dikkatle eşlik eden Carsel'e baktı, sonra doğrudan ileriye baktı, sonra tekrar Carsel'e baktı ve dudaklarını büzdü.

"...Küstahlık ettiysem beni bağışla." Dudaklarının tekrar tekrar seğirdiğini gören Carsel önce davrandı. 

Ines dudaklarının arasından iç çekmeye benzer bir ses çıkardı.

“Bunu yapmak zorunda değildin.”

"Bunu söyleyeceğini tahmin etmiştim."

Bileğine doladığı büyük elini avucunun altına soktu ve parmaklarını birbirine kenetledi. Yine de elini tutuyormuş gibi hissetmekten ziyade sanki destekleniyormuş gibi hissetti.

Bu, yakında yıkılma tehlikesi olan kumdan bir kalenin altına uygun olmayan bir set inşa etmek gibiydi.

"Ama özür dilemene gerek yok. Ailem bazen biraz sevimsiz olabiliyor... Gerçekten üzgünüm, görevine dönmen gereken günde sabahtan beri seni rahatsız ettim ”

"Bunu çok kolay söylüyorsun."

Carsel bir an inanamayarak mırıldandıktan sonra derin bir iç çekti.

“Tek taraflı bir sözlü tacize maruz kaldığın için kendini kötü hissetmene hiç gerek yok Ines.”

"Sözlü taciz demek biraz..."

“Hiçbir normal ebeveyn kızını bu şekilde küçümsemez. Hem de böyle çirkin bir şekilde."

"..."

"Kızının onurunu, yeni evlendiği bir adamın önünde zedelemez."

"Annem aslında evliliğimiz konusunda oldukça heyecanlıydı. Eğer sonuna kadar dinleseydin muhtemelen 'sayenizde korktuğum gibi olmadı Escalante' dediğini duyardın."

Ancak sonunu dinlemek isteyeceği çok fazla an yoktu, zaten büyük bir vedalaşma istemeyen Ines rahatlamış hissetti. Carsel sessizce kaşlarını çatınca onu sakinleştirmek için biraz daha ekledi.

“Bu çok sık olmuyor. Zaten bunu yaptığı tek kişi de ben değilim.”

"..."

“Babam çoğu zaman Mendoza'da, annem de çoğu zaman Perez'de kalıyor, bu nedenle tüm aile nadiren bu şekilde bir çatı altında toplanıyor. Benim için sakıncası..."

"...Yüzündeki ifadeyi gördüm, Ines."

"Yüz ifadem mi?"

“Zırıltının nereden geleceğini anlayıp kulaklarını hemen tıkamandan bu tür şeylerin başına çok sık geldiğini anlayabiliyorum."

"..."

"İster Balestena ol, ister Escalante.... annenin seni küçümsemesine izin vermemelisin.”

Ines'i tutmayan eliyle, birkaç kez kabaca yüzünü ovuşturdu. Alnına dayadığı elinin altında birdenbire kaşlarını çattı. Ines sessizce ona seslendi.

"Carsel."

"Ben... üzgünüm"

"Ne için?"

"Seni o şekilde zorlamak istememiştim."

“...Zorlamak mı? Birdenbire...”

“...Hayvan gibi davrandım. Dün gece olanlardan sonra benden bıkarsan hiç şaşırtıcı olmaz."

"Neden bahsedi...? Ah..."

Carsel'in ne demek istediğini anlaması biraz zaman aldı. Ines cevap vermeden sadece hafifçe başını salladı.

Carsel buna benzer bir şeyi daha önce de birkaç kez söylemişti. Son hatırladığında -banyodan çıkıp yeni kıyafetlerini giydiğinde- o kadar kendinden geçmişti ki bırakın ne söylediğini, sesinin tonunu bile seçemiyordu.

'Ama ihtiyacın olmadığına göre bana sana tecavüz etmemi söylüyorsun.'

'Ne tecavüzünden bahsediyorsun...'

'...Başından beri söylediğin tek şey bu. Bana sana tecavüz etmemi söylüyorsun. Nasıl hissettiğini ya da isteyip istemediğini umursamadan sadece ne istersem onu ​​yapmamı, seni becermemi, boşalmamı ve sonra da çekip gitmemi söylüyorsun.'

'Her şeye rızam var diyorum. Bu tecavüz olamaz.'

'Sen çok fena bir kadınsın.'

Ines, Carsel'in güzel yüzünde açıkça ortaya çıkan suçluluk duygusunu ölçmek için biraz durdu.

Dün geceki müstehcen konuşmalarını parçalar halinde hatırladı. ‘Tecavüz’ kelimesini söylediğinde yüzündeki ifade korkunç bir şekilde değişmişti...

"Sana kötü davranan bendim. Annenle sanki ondan daha iyiymişim gibi konuşmaya hakkım yoktu."

"Öyle yapmadın..."

Ines dikkatle kelimelerini seçti. Tecavüz kelimesi bir çiftin birlikte geçirdikleri ilk geceyi bitirip gelinin evinden ayrılırken söylenebilecek bir şey gibi görünmüyordu.

Ne zaman üzerinde zorlayıcı bir kuvvet hissetse, sıcak bir demirin soğuk suya atılması gibi kuvvetini baskıladığını hatırlıyordu. Tahmin edebileceğinden daha ısrarcıydı ama Ines'e karşı sınırı aşmamayı sürdürmüştü.

Bu nedenle onun kendisini sadece şehvetten dolayı istediğini düşünmüyordu. Belki de bu hoş olmayan konuşma rahatsız edici bir duruma yol açmıştı... Her halükarda Carsel Escalante, görev duygusunun vücut bulmuş hali olarak görülebilecek bir komutandı. Özgür ruhlu çapkın mizacının aksine, söylediği gibi şaşırtıcı derecede güvenilir bir adamdı.

Her türlü güzel kadınla yakınlaşmış birinin gözünde, mükemmellikten oldukça uzak olan vücudu nasıl ve ne tür bir arzu uyandırabilirdi ki? Sadece ilk gecenin sorumluluğunu biraz fazla hevesli ve coşkulu bir şekilde yerine getirmişti.

"...Bana hiçbir zaman kötü davranmadın. Dün gerdek gecemizdi ve biz de sadece yapmamız gerekeni yaptık."

Inez'in nazik ve içten cevabı üzerine Carsel'in suçluluk duygusuyla dolu ifadesi biraz yumuşadı.

"Karı koca olarak görevimizi yapıyorduk."

"Beni hiçbir şey yapmaya zorlamadın..."

"Birkaç saat önce küvette ne yaptığımızı hatırlıyor musun?"

Yarı uyku halinde olduğundan dolayı zihni bulanıktı ama bunun sadece yıkanma eylemiyle sınırlı kalmadığı açıktı.

Carsel, Ines'in omzunun üzerinden eğildi ve ekledi.

“Orada benim için ne yaptın?”

“...Olağanüstü bir şey yaptığımı hatırlamıyorum.”

Sadece birkaç saat önce yaşanmış olsa da, böyle açık bir sabahta hatırlamak ve üzerine konuşmak istemeyeceği müstehcen bir anıydı.

Ines kayıtsız bir şekilde yanıt verince Carsel sanki alınmış gibi ağzının kenarını büktü ama sonra yüzünde tuhaf bir gülümseme belirdi.

"Bu olağanüstü değil miydi?"

"Tabii beceriksiz olduğumdan senin için yeterli olmadığına eminim."

Zevk almaması için özellikle dikkat etmek istemişti ama bu durumun süreci uzatacağını bildiği için çok çekingen de davranmamaya özen göstermişti.

Onu tamamen tatmin etmek ve hoş vakit geçirmesini sağlamak istememişti, ama aynı zamanda çok pasif davranarak işleri gereksiz yere yavaşlatmak da istememişti.

Ve anıları puslu olsa da orta yolu çok iyi tutturduğuna emindi.

"Kesinlikle beceriksiz değildin."

Carsel kahkaha atınca kendine güveni biraz kırıldı.

"Doğrusu beklediğimden çok daha iyiydin Ines.”

"..."

"Küvetteyken üstüme tırmandın. Bacaklarını açarak içine girmemi sağladın ve sonra kalçalarını ritimle hareket ettirdin...”

"..."

Puslu anılarla birlikte titremeye başladı.

"Ben tükenene kadar içinde kalmamı sağlaman büyütülecek bir şey değil miydi yani?"

"Bu yatak odasının dışında konuşulacak bir şey değil Carsel."

“Biz sadece evli bir çift olarak görevimizi yaptık ve şimdi de evli bir çift olarak konuşuyoruz."

"Ne?"

"Tüm gece boyunca meni içinde yuvarlansak bile bu bir çift olarak bizim görevimiz."

"Ne söylemek istiyorsun?"

“Evli bir çift olarak görevlerimizi on dakika içinde de bitirebilirdik ama bize saatler bile yetmedi."

"..."

"Biz görevden çok daha fazlasını yaptık, Ines Escalante.”

Ines merdivenlerden inerken tökezleyince Carsel bir kolunu sıkıca beline dolayıp onu vücuduna yaslayarak yavaş yavaş yürümesine yardım etti ama sonra sanki onu bırakmaya hiç niyeti yokmuş gibi kucağına aldı.

Durumu bilmeyenler ciddi bir sakatlık yaşadığını düşünebilirlerdi. Ines çalışanlarının bakışlarının farkındaymış gibi onu itip kendinden uzaklaştırmaya çalıştı ve yüzünde belli belirsiz bir gülümsemeyle fısıldadı.

"...Böyle şeylerden hiç hoşlanmam. Bırak beni."

"Hayır."

"Beni yere indir."

"İstemiyorum."

"Carsel."

“Sanırım bana adımla seslenmenin faydalı olduğunu öğrendin artık.”

"Şu ana kadar pek bir faydasını gördüğümü söyleyemem."

"Tamam bakalım."

Merdivenlerden indikten sonra sanki Ines'in emirlerini yerine getirmiş gibi onu yere bıraktı.

Genç çalışanların kızarmış yüzleri ona yatak odalarının önünde bekleyen görevlilerin al al olmuş yüzlerini hatırlattı. Çiftin ateşli bir beraberlik geçirdiklerine dair söylentiler yayılmaya başlamıştı... Ines'in yüzü utanç içinde hafifçe buruştu.

Bu söylentilerin yayılması annesini o kadar heyecanlandırıp mutlu etti ki ona saldırdı. Annesi mutsuz olduğunda etrafındakilere saldırıyor, çok mutlu olduğunda ise dönüp yine etrafındakilere saldırıyordu. Bu da öyle bir hastalıktı. Etrafındakilere zorbalık eder, kendinden uzaklaştırır, mutlu olmaya tahammül edemezdi... Daha sonra sevdiği herkesin ona mesafeli olduğuna, onu dışladığına dair mağdur edebiyatı yapar ve kendine karamsarlığa iterdi. Luciano'nun yakında evlenmesi halinde onun ruh sağlığını da yok etmeye çalışacağı kesindi.

Ines içini çekerek önden yürüdü ancak Carsel hemen kolunu nazikçe çekiştirip ona eşlik etmeye devam etti.

Alçak, derinden gelen boğuk ses, vücudunu bağlayan bir ip gibi sinir bozucu bir şekilde bilincinde dolaştı.

Bu yüzden ona arabada Carsel'in görev yeri olan Calstera'ya gitmek üzere neden birdenbire yola çıktıklarını soramadı bile. Bunun nedeni ilk olarak bunu sormak aklına gelmediği için, ikincisi ise onun kucağında uykuya dalmakla çok meşgul olduğu içindi.

Yorumlar

  1. Ayyy 🙃🙃🙃çeviri için teşekkürler admincimm

    YanıtlaSil
  2. 🧿NAZAR BONCUĞU🧿2 Ağustos 2024 03:04

    İnes de güya Carselle soğuk ilişki yaşamaya çalışıyor. Sen onu benim külahıma anlat😂😂
    Son paragraf dediğimi gayet kanıtlar nitelikte 😅😅
    Hayy ellerin dert görmesin Özgeciğim 🌷🌷🌷

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yoruldu kızcağız napsın amaaa 😅😂

      Sil

Yorum Gönder