How to Get My Husband on My Side - 95.Bölüm (Türkçe Novel)
(Ellen) ‘’Şu anda ne yapıyorum?’’
Kollarını kavuşturup avluya doğru ilerleyen kardeşlerin
arkasından bakan Ellenia, bir an için ciddi bir utanç duygusuna kapıldı.
(Ellen) ‘'Benimle sorunun ne?'’
Beş yaşına girdikten sonra kendi evini ve başkalarını
gözetlemeyi bırakmıştı.
Britannia'nın Buz Prenses’i yemek salonuna geri dönmeyi
düşünsede kendisini onları takip etmye devam ederken buldu.
Ne yaptığının bile farkında değildi.
Izek'in isteği yüzünden miydi? Yoksa Rudbeckia daha önceden
tuhaf göründüğü için miydi?
Hangi nedenden dolayı ele geçirilmiş olursa olsun, peşlerini
bırakmayı düşünmüyordu.
Kendini o kadar garip ve müdahaleci hissediyordu ki bu
düşünce sinirlerini bozuyordu.
Mantıklı bir sebebi bile yoktu…….
(Ivan) "Öhöm."
Elenia aniden gelen öksürük sesiyle üzerine öfkeyle başını
çevirdi.
Anlamlı parlak yeşil gözleri olan bir şövalye gördü.
Bir anlık sessizlik oldu.
(Ellen) "Sör Ivan eğer sizi iyi tanımasaydım, beni
izlediğinizi düşünürdüm."
(Ivan) "Leydim eğer sizi iyi tanımasaydım, Güney'in
Veliaht Prensi’ne aşık olduğunu düşünebilirdim."
Dalga mı geçiyordu?
Ellenia doğrudan Ivan'ın gülümseyen yüzüne baktı.
Kısa süre sonra fikrini değiştirip bir iç çekti.
(Ellen) “Abisi mi…?”
(Ivan) “Evet Prense……?”
(Ellen) “Eğer durum buysa onun ilk etapta maça neden
katıldığını bilmiyorum. Sadece ona bağlı kalmalıydı.’’
Ellnia gerçekten sinirlenmiş görünüyordu. Bir o kadar da
sinir bozucuydu.
Nedenini bilmiyordu ve Ivan onu sessizce takip ederken söyleyeceği
bahaneleri yuttu.
(Ivan) "Sanırım cam bahçeyi dolaşmaya gittiler."
(Ivan) "Prenses?’’
(Ellen) “……Ne yaptığımı bilmiyorum. Ruby görseydi çok
üzülürdü...Acınası…"
(Ivan) “Hakkında acınası hissedeceğimiz bir kişi daha var.
Burada kötü olan ilk başta Iz değil mi?”
(Ivan) "Size Romagna elçilerine göz kulak olmanızı
söylemişti bu şekilde casusluk yapmanızı değil."
(Ivan) "Bir nedeni olmalı değil mi? Eğer ortada bir şey
varsa bunun iyi bir nedeni olmalı. Tamam o zaman."
Yavaşça ekleyen Ivan aniden bir kolunu uzattı.
Ellenia bir süre koluna baktı ve sonunda ağzını açtı.
(Ellen) "Evet…"
***
(Cesare) "Hadi gidelim. Bahçede yürüyüşe çıkıyoruz!"
Birisinin değerli bölgesine gizlice girmeye çalışırken
yakalanan bir çocuk gibi hissediyordum. Ama burası değerli ve gizli bir yer
değildi ve abimin benim isteğim olmadan istila etmedi.
Şu andaki duygularımı karşılaştırmak zorunda kalsaydım
muhtemelen benzer olurdu. Tabii benim nasıl hissettiğimin farkında olmayan
Cesare sanki bahçenin görünüşünü gerçekten merak ediyormuş gibi meraklı bir
yüzle etrafına bakıyordu.
(Cesare) "Bu da ne? Ruby, orada oynayabileceğini
sanmıyorum."
Oyuncak bebek evinin
anlamı buydu.
Ah, birdenbire yüzüm
yanmaya başladı.
(R) "Tabii ki benim için değil. Prenses Arien buraya sık
sık arkadaşıyla oynamaya gelir ve oyuncaklarını getirir.”
(Cesare) "Prenses? Ah, o. Onunla oldukça yakın olmalısın."
(R) “Yakın olmaktan
ziyade... Burayı çok seviyor. Aynı zamanda burası kuzeninin de evi.”
(Cesare) "Herkes asil Omerta'nın yarı melez bir
akrabayı kabul etmeyeceğini bilir."
Nasıl umursamaz bir ses tonuydu! Bir çocuk hakkında daha
yumuşak konuşabilirdi. Maalesef o bu kadar sağduyulu olabilecek bir insan
değildi… Bu yüzden sadece belli belirsiz gülümsedim.
Üstelik böyle düşünen yalnızca Cesare değildi.
Geçen gün Freya'nın bana benzer şeyler söylemişti.
Bana yakın olana kadar Arien'ın Omerta ile hiçbir özel bir
ilişkisi olmadı.
Orijinal hikayede böyle bir şey yoktu. Bu yüzden her şeyi
ayarladım.
Aww… Zavallı Arien…
(R) “Eğer babamız şu anki konumunda olmasaydı biz de benzer
durumda olurduk. Pagan kanlı varlıklar olarak muamele görmekten daha iyi olurdu.”
Neden kendine bakıyormuş gibi yapıyordu?
Gözlerimi kocaman açarak arkama baktım.
Cesare kollarını kavuşturmuş halde ayakta duruyor ve suyun
serin bir şekilde aktığı şelale çeşmesine bakıyordu.
(Cesare) “Bu yüzden babam her şeyi bana devretmek istiyor.”
(R) "Elbette. Bunun verilmiş bir şey olduğunu
biliyorum…”
Sesi kısık bir şekilde azalırken, vahşi mavi gözleri de
titriyordu.
Ah, neden aniden huysuzlaştığını bilmiyordum!
Cidden çevremdeki insanların hepsi aynıydı.
Aralarında oradan oraya savrulan küçük bir tay gibi
görünüyordum, değil mi?
Akıl sağlığı yerinde, inatçı ve güçlü tek bir yetişkin yok
muydu?
Geçmişte de şimdi de...
Yoksa sorun ben miydim?
Benim yanımdakilerin ruhsal sorun yaşamalarına neden olan
bir lanetim mi vardı?
Kahretsin! Bu çok olası bir şeydi...
(R) “Babam Papa
olmasaydı bile... Abim harika biri olurdu. Biliyorum."
Konuşmalarında ileri geri gitmeye alışkındım. Garip bir şekilde
acı atmosfere alışamamış olmama rağmen neşeyle söylemiştim.
Duygularım bir yana… Bu kadar hırslı ve yetenekli bir
pislik, babasının gücü olmasaydı başka bir şeye dönüşebilirdi.
Gözlerini sudan ayıran Cesare yavaşça bana baktı.
Karşılaştığım adamın yüzü acı ve yalnız görünüyordu, içinde
karmaşık duygular vardı.
Gerçekten önceki hayatımdaki abime benziyordu. Sadece
görünüşü değil, davranışı ve tutumu da.
(Cesare) "Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?"
(R) "Tabiki tabiki. Doğrusunu söylemek gerekirse
şimdikinden pek farklı olacağını düşünmüyorum… Aynı şey senin için de geçerli.”
(Cesare) "Bazen Papa olmasaydı hepimizin şimdi
olduğumuzdan daha mutlu olabileceğini düşünüyorum."
(Cesare) “Özellikle sen ve ben. Bazen.. Her şeyi bırakıp
seninle birlikte çok uzakta küçük bir adaya gitmek istiyorum. Kimsenin kim
olduğumuzu bilmediği ve kimsenin bize müdahale etmeyeceği bir yer.”
Sessizlik oldu.
Konuşamıyordum. Onaylayıcı bir tepki vermem gerekiyordu.
Yüzümün bembeyaza döndüğünü hissediyordum.
Neden böyle saçma bir şey söyledim?
Onun niyetinde ne olduğu belliydi.
Suskun kalmamın nedeni artık ciddi olduğunu bilmemdi.
Çok saçma bir şekilde onun kalbinin olup olmadığını merak
ediyordum…
Deli olduğunu bilmiyordum…
Beynimden vurulmuşa döndüğümü hissediyordum.
Ben donup kalmışken Cesare çeşmeden döndü ve parlak güneş
ışığının döküldüğü cam kubbe duvarına baktı.
Onu gördüğümde sanki farklı birini görüyormuşum gibi tuhaf
hissettim.
(Cesare) “Sakar olsan da olmasan da kesinlikle harika bir
avsın. Böyle bir şeyden etkileneceğimi bilmiyordum... O müthiş bir adam!”
Ne demek istiyordu?
Hızla kendime geldim. Her ne ise, yarına kadar buna
katlanmam gerekiyordu!
Zihnimi güçlendirdiğimde tekrar elimi tuttu ve yavaşça
girişe doğru döndü.
(Cesare) “O kadar da kötü değil. Ama Romagna’da ki evinin
bahçesi çok daha renkli.”
(Cesare) “Burada çok mutlu olmalısın."
(R) "Peki…"
(Cesare) "Sence de öyle değil mi?"
(R) ‘’Ha?"
(Cesare) "Burada
mutlu musun Ruby?"
Bana mutluluğun gerçek anlamını söyle…
Buna mutluluk diyebilirsiniz…
Ne zaman uyuyabileceğimi bilmesem bile Romagna'da olduğum
zamanlardan çok daha iyi.
Ölmekten daha az endişeleniyordum.
Durdum ve ona somurtarak baktım.
(R) "Bana bunu neden sorduğunu bilmiyorum."
(Cesare) "Yani?"
(R) "Ne demek istiyorsun! Uzun zamandan beri Lord’un
gelini olmak istediğimi söylüyorum. Eğer durum böyle olmasaydı kardeşimden ayrılarak
bu kadar kolay satılmazdım.”
Gözlerimin içine baktı.
Sanırım ciddi olup olmadığımı anlamaya çalışıyordu. Veya…
(Cesare) "Manastırın duvarlarının içinde ne olduğunu bilmiyorsun."
Genç kız olduğum zamanlardan bahsediyordu.
Nabzı biraz düşüktü.
Bir kahraman edasıyla manastırda tacize uğrayan kız
kardeşinizi kurtarma hikâyesini yeniden gündeme mi getirmek istiyordu?
(R) "Ne demek bilmiyorum? Genç kızken manastırdaydım.”
(Cesare) “Bu farklı…Gençtim… Gerçek bir rahibe olsaydın bile
muhtemelen sonrasında nasıl yaşayacağını hayal bile edemezdin.”
Ah, bu beklenmedik bir cevaptı. Hatta bir an benim için
ciddi anlamda endişelendiğini düşündüm.
Yanlış anlamaması için kendimi durdurdum.
Ah, çok naziksin…
(R) “Zaten rahibe olamam, değil mi? Abim tuhaf bir soru
sorduğu için böyle söyledim.”
(Cesare) "Tuhaf…?"
(R) "Elbette tuhaf."
(Cesare) “O halde
benim söylediğim herşey tuhaf mı?”
(R) "Neden bahsediyorsun?"
(Cesare) “Her şeyi
bırakıp seninle bir adaya kaçmak istediğimi söyledim.”
Onun nesi vardı?
Yüz ifademi kontrol edip uygun kelimeleri seçmeye çalışırken
konuşmaya devam etti.
(Cesare) “Babam, neden biz hazırken Kuzey'i tümüyle yok
etmeyelim diye sordu. Sen bana karşı beklenmedik bir hamle yaptın!’’
Vücudumun sertleştiğini hissettim.
Bir arada tuttuğum ellerim titredi.
Nefesim düzensizleşti.
Az önce ne söyledi…?
Tepkimi beklese de beklemese de Cesare sakin bir şekilde bana
baktı ve son derece kuru bir tavırla devam etti.
(Cesare) "Eğer bir Prenses olmanın ötesine geçip Kraliçe
olursan, cesur Kuzey’in artık sana yardım edemeyecek."
« Önceki Bölüm Sonraki Bölüm »
Yorumlar
Yorum Gönder