This Marriage Is Bound To Sink Anyway 34. Bölüm (Türkçe Novel)


 “...”

“Gerçekten kusursuz bir karardı." Veliaht prense baktı. "Eminim ki on yıl içinde babanızın tacı sizin başınıza geçecek."

“—Böldüğüm için kusura bakmayın ama aklım yetmezken mi?”

Düşes'in sözleri kulağa sanki Ines ona ilaç vermiş ve nişanı zorla kabul ettirmiş gibi geliyordu. Ama bu mümkün olamazdı. O zamanlar sadece altı yaşındaydılar ve Ines sadece yüzüne hayran kalmıştı...

“Hatırlamıyor musunuz? İmparatoriçe'nin sizi çağırıp Ines ile evlenmeniz gerektiğini söylediği gün korktuğunuz için bütün gün ağlamıştınız."

Herkes onunla dalga geçtiği için unutmak istese bile unutamayacağı bir gündü. Carsel zorla gülümsemeyi başardı ve tekrar konuştu.

"O zamanları hatırlıyorum evet...”

“Lord Escalante, o zaman altı yaşındaydınız.”

"Evet."

"Altı yaşında hiç kimsenin aklı bu şeylere yetmez."

“...”

Gerginlik bir anda azaldı.

Ama eğer öyleyse, Ines... Carsel'in gözünde anılar canlandı.

“Fakat Ines farklıydı. O zamanlar kesinlikle ne yaptığının farkındaydı.”

“...”

“Şeytan budur işte Sör Escalante.”

“...”

"Bu çocuk şeytan tarafından ele geçirilmiş."

Düşes sanki Ines dışında birinden bahsediyormuş gibi anlamlı bir şekilde mırıldandı. Verdiği derin nefes alkol kokusuyla doluydu.

Söyledikleri hiç mantıklı şeyler değildi. Nasıl ki altı yaşındaki bir çocuğun aklı yetmezse, sarhoş olan bir kişinin de aklı başında olamazdı . Carsel, oturma odasına yeni giren Dük'e elini kaldırdı ve Düşes'i götürmesini sağladı.

‘O zamanlar birisi ruhunu değiştirmiş olmalı. Bazen sanki bir şeytan tarafından ele geçirilmiş gibi davranıyordu...'

Her nasılsa bu sözler bir süre aklında kaldı. Kızına yönelik dar görüşlü eleştirilerle dolu konuşmasında bu sadece abartılı bir suçlamaydı.


***


Ballestena Evi'ndeki atmosfer huzura kavuşmuştu ve artık oldukça rahattı. Fırtınalı akşam yemeği hiç yaşanmamış gibi görünüyordu.

Belki de atmosferin çok farklı olmasından kaynaklanıyordu. Carsel, yüksek sesle sohbet ederek uzaklaşan Luciano ve Miguel'e baktı ve sonra gözleri tekrar sessiz Ines'e döndü.

“...”

“...”

Tıpkı yemek yerken yaptığı gibi şarap kadehini suyla doldurup sessizce yudumladı. Sanki yanında oturmasını umurunda değil gibiydi.

Carsel bu tarz muameleye çok alışkındı, bu sayede Ines'i tek taraflı gözlemleme fırsatından yararlandı. Düzgün bir şekilde geriye toplanmış siyah saçlar, yuvarlak alın, düz burun köprüsü, hiçbir samimiyet içermeyen gözler... Sonra bakışları yeniden şarap kadehini tutan ele kaydı.

Zaman zaman bir alkoliğinkine benzer şekilde bardağı elinde döndürme konusunda yetenekli olmasına rağmen Ines'i hiç alkol içerken gördüğünü hatırlamıyordu.

Gerçi gençliğinden beri alkolsüz şeyleri alkolmüş gibi içenleri sık sık görmüştü.

Bu sadece önemsiz bir alışkanlık, farkında bile olmadan yapılan bir şey gibiydi.

Tıpkı; kibirli bakışları, kayıtsız ifadesi, sosyalliğe karşı duvar örmesi, saçlarını geriye attığında sürekli yan perçemlerini aşağı çekmesi, birisi hoşuna gitmeyen bir şey söylediğinde bir köpek havlıyormuşçasına alaycı tavırları, birisine sinir olduğunda bariz bir şekilde elini sallaması gibi...

Her nasılsa, net bir şekilde hatırladığı şeylerin çoğu olumlu değildi.

Yine de yüzünde sanki tavşan ya da tilki yavrusu gibi sevimli bir hayvanı düşünüyormuş gibi hafif bir gülümseme belirdi. Bu gülümseme çok geçmeden ekşi bir hal aldı.

Delirmiş olması gerektiği gerçeği bir yana, Ines'i bu şekilde düşünmek, yakında onu zihninde tekrar soyacağı endişesine kapılmama neden oldu. Carsel kararlı bir şekilde bu düşüncelerini kafasında uzaklaştırdı.

Gerçek Ines'in önünde böylesine sapkın bir düşe en son balo günü kapılmıştı.

Neyse, yakında bu hayali gerçek olacaktı. Evleneceklerdi ve sürekli sertleşmiş bir şekilde gezmenin onursuzluğunun üstesinden gelecekti. Yakında yasal seks yapacaklardı.

Yatakta muhafazakar olduğu aşikar olan Ines, kazanma arzusunu uyandıracak ancak kısa süre sonra ona olan ilgisini kaybedecekti.

Yine de Ines, hayatının geri kalanında seks yapabileceği tek kadın olacaktı, dolayısıyla düzenli olarak ağırbaşlı bir şekilde seks yapacaklardı... Bu zamana kadar yeterince eğlendiğine göre durağan bir hayat düşüncesi o kadar da fena değildi.

Her şeyden önemlisi, gerçek Ines'e sahip olduğunda bu korkunç kabus ortadan kalkacaktı. Ya ilgisini kaybettiği için ya da daha çok ilgi duyduğu için... Dolayısıyla bu kadar utanç verici sanrılara artık gerek kalmayacaktı.

Bu düşüncelerle boğuşup Ines'i hayal ederken her zaman olduğu gibi Carsel'in alt vücudu yine  uyandı.

Bu, kontrol edilemeyen bir dürtü gibi aniden ortaya çıkan şeytani bir sanrıydı ve her zaman oradaydı... Carsel hiçbir zaman ihtiyaçlarını kendi başına giderecek ya da bu konuda hayal gücüne güvenecek kadar çaresiz olmamıştı.

Yani şu anda ona doğru koşup kravatını çekiştirdiğini ya da Ines'i evin ortasında çırılçıplak soyup göğüslerini emdiğini hayal etmesi hiç hoş bir düşünce değildi.

Bunu istiyor olması bile kendinden nefret etmesine neden oluyordu. Aynı şey ne kadar tekrarlanırsa tekrarlansın, utanç ve kendinden nefret etmesine sebep olan şeyler ortadan kalkmıyordu.

Rüyasındaki Ines gerçek değildi. Var olmayan bir kadındı. Ama şaşırtıcı bir şekilde çok gerçekçiydi...

Askeri akademideki zamanlarında sınıf arkadaşları ara sıra mastürbasyon hakkında konuştuklarında bile Carsel onlara yukarıdan bakan aydınlanmış bir bilge gibi gülmüş ve onlara acımıştı. Ve şimdi kendisi günün her saati Ines'i düşünüp ereksiyon oluyordu.

Çok aç, çok çaresiz ve domuz gibiydiler.

Ines'i gözlemledikçe kendini daha da perişan ve suçlu hissediyordu, bu yüzden bu kasvetli havayı kendisi dağıtmaya karar verdi.

Ne de olsa Ines'le birlikteyken patavatsız olmak onun işiydi.

“...Peki Miguel'le ne zaman bu kadar yakınlaştınız?"

Ağzından çıkan her kelime, niyetinin aksine kulağa sanki bir tartışma başlatıyormuş gibi geliyordu.

Sesindeki ince tonu fark eden Ines bir kaşını kaldırdı ve dudaklarını kadehinden kaldırıp ona baktı.

“Ne zamandan beri böyle şeyleri merak ediyorsunuz Lord Escalante?”

“Şu resmi konuşmaya bir son ver artık."

"Escalante."

“Escalante'yi de çıkar. Artık baş başayız."

Ona söküp atmak istediği bir çıbanmış gibi bakan Dük, sonunda sarhoş Düşesi yukarıya çıkardı ve birbirleriyle konuşacak bir şeyleri olmayan Luciano ile Carsel otomatik olarak Miguel ve Ines'in yanına gittiler. Böylece ortam çok barışçıl bir hal aldı.

Ancak barış her zaman yumuşak bir biçimde gelmezdi.

“Peki bu özel bir durum yaratıyor mu?”

Ines saygı ifadelerini tamamen bırakarak sordu.

Sesi memnuniyetsizlik doluydu. Akşam yemeğinde babasına sakince ders vermeye çalıştığı zamandan çok farklıydı.

Yani şikayetçi olduğu durumlar vardı. Her nasılsa onun sakinlik duygusunu kolaylıkla kırdığını hissetti ve içini garip bir tatmin duygusu doldurdu.

Carsel ağzının kenarları yukarı doğru seğirerek konuştu.

"Kendimi rahat hissedeceğim. Konu nezakete gelince, ordu buna büyük özen gösteriyor, bu yüzden seninle aramda böyle bir mesafe istemiyorum."

“O zaman sorun olmaz mı? Resmiliğimi bozmayın."

"Bu da fazla resmi."

“Uygun olan neyse onu yap. Seninle büyük bir dikkatle ilgileneceğim."

"Beni kadınlara kötü davranan eski kafalı, cahil bir adam mı yapacaksın?"

"Aslında bu tür şeyleri seviyorum. Sen ne düşünüyorsun?"

“Miguel... sonuçta on yedi yaşında ve yetişkinlik çağına geldi.”

“Hayır, o değil... Escalante, gerçekten benimle ilgileniyor musun?

“...”

Hazırlıksız yakalanan Carsel bir an sessiz kaldı.

Ines sanki şok olmuş gibi güldü.

"Sen?"

“...”

"Benden?"

"Böyle söylediğinde gerçekten tuhaf bir adam gibi görünüyorum."

“—Peki Miguel ne alaka?”

"Neden Miguel'e hala Miguel diyorsun?" Sözünü yarıda kesip sordu. Ines hafifçe gülümseyerek cevap verdi.

"Çünkü küçük kardeşin zararsız ve sevimli."

"Ben de zararsızım."

Elbette sevimli olamayacak kadar kaslıydı ve olmak da istemiyordu ama...

“Zararsızsa zararsızdır, zararlıysa zararlıdır... Bana göre... evet zararsızsın.”

Ines aniden tavrını değiştirdi ve gülümsedi.

"Ve yüzün dünyaya büyük fayda sağlayacak."

“...Birden bire iyi şeylerden bahsetmeye başladın.”

O kadar ilgisizliğin ardından tuhaf iltifatlar etmeye başlayınca niyetinden şüphelendi.

"Özür dilerim Carsel. Bugün baban yüzünden zor zamanlar geçirdin, değil mi?”

Aniden özür de diliyordu. Ve üstüne üstlük, dost canlısı bir şekilde ismini söylemişti....

Yorumlar

  1. çeviriyi bıraktınız mı acaba?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayır çeviri devam ediyor sadece sınavlarım bitene kadar ara vermem gerekti. 1 ay sonra siteye hızlı bir dönüş yapmayı planliyorum 🙏

      Sil
    2. Ah ne güzel bi haber💕sınavlarının çok güzel geçmesi dileğiyle

      Sil
    3. Yeni bölümleri sabırsızlıkla bekliyoruz

      Sil
  2. Bölüm için teşekkür ederim. ✨ Hem bu seriye hem de Kocamı Yanıma Nasıl Çekerim serisine bolca bölüm bekliyorum. 🥹 - Robin. 💜

    YanıtlaSil
  3. Ahh adminim bize yeni bölüm için bir tarih versen. hergün sayfayı kontrol etmekten mahvoldum 🥲🥲

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Belli bir tarih veremiyorum hala ama hayatım yavaş yavaş düzene oturuyor düzenli paylaşımlar yapmaya başlıyorum inşallah artık :)

      Sil
    2. Sınavlardan sonra toparlanmak kolay olmuyor, seni çok iyi anlıyorum

      Sil

Yorum Gönder