This Marriage Is Bound To Sink Anyway 33. Bölüm (Türkçe Novel)


“Gerçekleri söylüyorum, Sör Escalante.”

Bununla birlikte yaklaşık on kez aynı şeyi duymuştu.

Akşam yemeğinden sonra herkes oturma odasına giderken, alkolden dolayı sendeleyen Düşes'e sadece kısa bir süreliğine destek olmak isteyen Carsel, onun tarafından hapsoldu ve işkence dolu bir sohbet etmek zorunda kaldı.

Sürekli, sürekli, sürekli aynı şeyi söylüyordu.

Tipik bir sarhoş insan örneğiydi. Söyledikleri bir kulağından girip diğer kulağından çıkan Carsel uzaktan Miguel'le konuşan Inés'e baktı ve hafifçe kaşlarını çattı.

'Bu ikisi ne zamandan beri bu kadar yakın arkadaş oldu?'

"...Dinliyor musunuz?"

“Elbette Düşes. Devam edin lütfen."

'Ne demeye bu kadar yakın duruyorsunuz?' sorusuna kafayı takmıştı.

Carsel sanki bütün dikkati kendisindeymiş gibi kibarca başını Düşes Balestena'ya çevirdi.

"Ben o dar kafalı dükten çok farklı düşünüyorum. Sizi en başından beri sevdim."

"Bu benim için bir onurdur, efendim."

"Ines'e her zaman söylüyorum... Siz onun için çok fazlasınız. Ne yazık ki Ines benim istediğim gibi bir evlat değil. Yapmasını istediğim şeyleri hiçbir zaman yapmadı. O çok hayal kırıklığı yaratan bir kız... Yaptığı her şey beni hayal kırıklığına uğrattı."

Sarhoş kadının bıkmadan usanmadan tekrar ettiği şeyleri dinlerken kulaklarına bir gariplik hissi doldu.

Carsel gözlerini kıstı.

"Bana nasıl baktığını hiç gördün mü, onu doğuran kişiyi nasıl yok saydığını... Sence sana da aynı şekilde mi bakıyor?"

“...”

“Elbette her zaman böyle değildi. Bir zamanlar çok şirin ve sevimliydi... Ama o... sanırım korkunç bir ateş geçirdikten sonraydı..."

Ballestena Düşesiyle, Ines'in aracılığıyla çok uzun zamandır birbirlerini görüyorlardı, ancak bu zamana kadar birbirleriyle sadece birkaç kelime konuşmuşlardı.

Düşes'i sık sık içerken görmüştü ama Dük tarafından toparlandığı için sarhoşken onunla sohbet ettiğini hiç hatırlamıyordu.

Belki de bu yüzden tanıdığını sandığı yüz birdenbire yabancı gelmişti. Bazen hassas ve gergin görünse de temelde her zaman zarif ve bakımlıydı...

“O andan itibaren hayatım onun beni hayal kırıklığına uğratmasıyla geçti. Ben sadece normal, güzel bir kızım olmasını istedim ama ona bir bakın... Cadı gibi görünüyor. Buna nasıl dayanılır?”

“...”

“Onunla evlenip bir ömür geçirebilir misin? Böyle biriyle aynı yatağı paylaşma düşüncesi bile korkunç olsa gerek... Ona sadece bakmak bile beni ürpertirdi!”

Balestena Düşesi en azından dışarıdan göründüğü kadarıyla sanki çocuklarına karşı büyük bir sevgi besliyormuş gibi konuşan biriydi. Herkes gibi.

İnsan, hizmetkarlarını ne kadar acımasızca eleştirse de kendi çocuğunu görünce bambaşka bir insana dönüşür ve gülümser. Sadece Ortega'nın soylularının değil, tüm ailelerin eğilimi bu yöndeydi.

Dünyadaki tüm sevgiyi çekip kendi çocuklarına yansıtırlardı ve çok fazla çocukları varsa, sevmek için bir veya iki tane seçerlerdi. Çocuklarını o kadar sahiplenirlerdi ki, çiftlerin onlar için kavga etmesi ve ayrılması nadir değildi.

Ballestena Düşesi de o Ortegalılardan biri gibi görünüyordu. İnsanlardan nefret eden ama kendi çocuklarını seven, tipik bir insanlık duygusuna sahip aristokrat bir bayan.

"Peki şimdi vaz mı geçeceksiniz? Hayatınızın geri kalanında böyle korkunç biriyle nasıl yaşayacaksınız? Lütfen onu iyileştirin, onu iyileştirmek zorundasınız. Bu bir hastalık...”

Düşes'in Ines'e bakarkenki yüzü hiç de annesininkine benzemiyordu.

Bıkkın bir ses ve tiksinti dolu bir bakış...

Aslında Ortega'da Ines'in davranışlarını onaylayacak hiçbir ebeveyn yoktu. Kıyafetleri, dışlayıcı kişiliği, sert ifadesi... Bunların hepsi Carsel için artık önemsizdi ama her ebeveynin son derece endişe verici bulacağı şeylerdi.

Aristokrat aileler bir yana, tüccar ve çiftçilerin bile anlayışlı olamayacağı bir durum olduğu açıktı.

Bu nedenle ebeveynlerin tavrı öfkeden kaygıya, azarlamaya, yalvarmaya dönüşürdü... Ne gerekiyorsa yapmak zorundaydılar. Sonuçta herkes çocukların ebeveynlerinin itibarını temsil ettiği söylerdi.

Ancak bu endişeler sevgilerinin önüne geçemezdi. Ortega ebeveynlerinin çocuklarına olan sevgisi o kadar büyüktü ki, bazen kocalarını öldüren kızlarını ve arkadaşlarını öldüren oğullarını korumak için hayatlarını tehlikeye atarlardı.

Ortega ailelerinin sevgisi, katil olduklarında bile çocuklarını kucaklayabilecek kadar büyükse, katıldığı ziyafetler her zaman yas kıyafetleriyle katılan bir kız ne kadar sinir bozucu olursa olsun yine de sevilirdi.

“Ona her baktığımda sanki birisi beni boğuyor ve çabuk ölmem için bana lanet okuyormuş gibi hissediyorum. Buna katlanamıyorum. Sanki bütün gününü beni utandırmak için çaba sarf ederek geçiriyormuş gibi...!”

Kızı hakkında yakınırken biraz aşırıya kaçmıyor mu?

"Çok asi çok..." İşlerin istediği gibi gitmemesinden bıkmış bir çocuk gibi mırıldanıp duruyordu.

“O zamanlar birisi ruhunu değiştirmiş olmalı. Bazen sanki bir şeytan tarafından ele geçirilmiş gibi davranıyordu... O küçük şey beni sayısız kez tehdit etti ve defalarca kendine zarar vermeye çalıştı. Tek sebebi de beni dinlemek istememesiydi.”

“...Sizi tehdit mi etti?”

"Sadece daha sevimli görünmesini sağlayacağımı söylemiştim, hepsi bu, ama birden tavırları değişti ve beni reddetmeye başladı. Bu tavırlarını düzeltmek için onu kıyafetlerini değiştirmeye zorladım, cildine bakım yaptım, fazla yiyip kilo almadığından emin oldum.... Hepsi onun iyiliği içindi.”

“...”

“Ama bugünkü halini gördünüz, değil mi? Evlenmenize sadece bir hafta kalmış olmasına rağmen bulduğu her şeyi ağzına tıkıştırdı."

Ines'in yemesinde aşırı bir şey yoktu. Kendisine ayrılan uygun miktarda yiyeceği incelikle çiğneyip ve yutmuştu.

“Asillik bunun neresinde? Kafası yem yalağına sıkışmış bir hayvandan farkı yok. Bu kaba ve medeniyetsiz bir şey. Makyaj yapmadan etrafta böyle dolaşıyorsa en azından güzel vücudunu korumalı. Hiç dikkat etmeden bir de domuz gibi kilo alırsa ne yaparız?”

“...”

“Bir anne olarak bu tür şeyleri önlemem gerekiyor. Gelecekteki kocası tarafından sevildiğinden, onu kaybetmeyeceğinden emin olmalıyım..! Ama günkü bakışları o kadar acımasızdı ki... O kadar korktum ki bir daha ona hiç dokunmadım. O zamandan beri yüzü böyle görünüyor işte. Çirkin...”

“...”

"Benim kızım olduğuna inanamıyorum. Onu bir odaya kilitlemek daha iyi olurdu. Hiçbir yerde başıboş dolaşmaya izin verilmemeli...”

"...Senorita Ballestena oldukça güzel, Düşes."

Carsel sonunda sanki boğazına takılan bir dikeni tükürüyormuşçasına soğuk bir tavırla karşılık verdi. Düşes Ballestena aniden gülümsedi.

“Komik. Babası da aynen böyle söylemişti...!”

“...”

"Dük bana Inés'in dindar görünümünü bozmamamı söyledi. Bu onun seçimiymiş, bir anlamı olmalıymış. Oldukça komik, değil mi? Tanrı dün ölmüş değil ve o sadece siyah giyindi diye dindar olmadı."

“...”

“Annesinin yüzünü yere eğdi. Onu kilitlemediğim için ben evde mahsur kaldım, insan içine çıkacak yüzüm yok... Sör Escalante, onun yaşında birçok kadınla tanıştınız, hangisi etrafta böyle dolaşıyor? Hiç böyle bekar bir kadın olur mu? Bunu düzeltmelisiniz. Bu gerçekten bir hastalık."

O yorucu akşam yemeğinden sonra kalan azıcık gücü de bir anda yok olmuş gibi hissetti.

Carsel, karmaşıklaşan düşüncelerini bir kenara itti ve Düşes'ten uzaklaşmak için Dük ve Luciano'ya bakındı. Ama nedense onlardan hiçbir iz yoktu. Carsel iç çekerek cevap verdi.

"Kızınızı 'düzeltmek' bana düşmez. Umarım bunu biliyorsunuzdur."

“Yakında onun kocası, yani sahibi olacaksınız.”

"Ben onun sadece kocası olacağım."

"Çok yumuşak başlı bir cevap. Lord Escalante zaten bir sürü kadınınız olduğu için mi eşinizin nasıl göründüğünü önemsemiyorsunuz..."

"Ve bundan sonra kızınız hayatımdaki tek kadın olacak."

Düşes sanki çok komik bir şey duymuş gibi kahkahalara boğuldu. Bu ses üzerine uzaktan Ines ve Miguel'in aynı anda bulundukları yöne baktıklarını hissetti.

Inés'in annesinin sözlerini duymasından endişelenen Carsel onu pencereye doğru yönlendirdi. Biraz temiz havanın içeri girmesi için nazikçe pencereyi açtı.

"Hayatı boyunca yapmasını takdir ettiğim tek bir şey var."

Nezaket olsun diye bile ne olduğunu sormak istemediği için Carsel bakışlarını pencereden dışarı sabitleyerek sessiz kaldı. O sırada Düşes kuru parmak uçlarıyla yüzüne hafifçe dokundu.

"Siz daha aklınız yetmezken boynunuza zincir taktı kendine bağladı."

Yorumlar

Yorum Gönder