This Marriage Is Bound To Sink Anyway 29. Bölüm (Türkçe Novel)
Evet, tuhaftı. O gün en hafif tabirle tuhaftı.
"...Ines ama bunu benim gibi bir hizmetçiyle değil de arkadaşlarınla konuşman gerekmez mi?"
"Benim hiç arkadaşım yok."
Ines, sanki kremle kaplı bacakları gıdıklanıyormuş gibi kıvranırken basit ve net bir şekilde cevap verdi. Böyle karamsar bir konuda nasıl bu kadar net ve aydınlık olabiliyordu...?
Juana yine içini çekti ve endişeli bir kız kardeş gibi efendisine baktı.
"Peki ya geçen gün birlikte ders dinlediğiniz hanımlar?"
"Onlar annemin misafirleriydi, Luciano'nun karısı olabilecek bayanlar."
"O zaman bir an önce arkadaş edinmen gerekmez mi?"
"Hayır, hiç başıma sıkıntı çıkaramam."
"Evlendiğinizde yalnız kalacağınız söylenir. Yüzbaşı Escalante elbette verdiği bir sözden pervasızca dönmez, ama her ihtimale karşı..."
"Bir gözetleme ağı oluşturmamı mı söylüyorsun?"
Ines'in açık sorusuna karşılık olarak Juana ihtiyatlı bir şekilde başını salladı.
Sonuçta kimse bir zamparanın güvenilir bir insana dönüşebileceğine inanmıyordu. Ines, Carsel Escalante'nin kuşkulu ifadesini bir an için unuttu ve neşeyle güldü.
"Sorun değil. Escalante'ye güveniyorum."
“Az önce nasıl birdenbire güvenilir birine dönüşebileceğini sorgulamamış mıydın...?”
"Arkadaş konusuna gelirsek, sen bana yetersin."
"..."
"Sorun yok. Sen varsın işte."
"..."
"Çok mu etkilendin yoksa? Konuşamıyorsun bile..."
"...Yine de arkadaşların olmasını isterdim."
"Bu durumdan rahatsız olduğun için mi?"
"Hayır. Ines'in ne kadar eşsiz biri olduğunu başkalarının da bilmesini istiyorum... Çünkü söylediğimde bana inanmıyorsun."
Tuhaf olduğunu söylerken elinden geldiğince kibar olmaya çalıştığı açıktı. Bu sözlerin sonunda Ines, Juana adına utanmak yerine, sanki kremin sırtına sürülmesini bekliyormuş gibi arkasını döndü.
Tuhaf olup olmadığını umursamayan asil bakışlarının kenarında yine on yaşındaki Escalante vardı.
'Üzgünüm ama bensiz yaşayamazsın Ines Balestena.'
Kulaklarında alaycı bir şekilde çınlayan ses, birkaç gün önceki Escalante'nin sesiydi. Ines gözlerini kıstı ve sanki öfkesini çocuktan çıkarıyormuş gibi konuştu.
“...Kurtulun artık şu şeyden."
***
Jose Almenara odaya girmeden önce kapı aralığından şüpheyle etrafa baktı. Sadece kapanan kapının sesini duyunca başını kaldıran Carsel kaşlarını çattı.
“...Ne oldu?"
Kapıyı kapattıktan sonra bile Jose'nin yüzünde tam olarak ‘Ben suçluyum, lütfen herkes benden şüphe etsin.’ ifadesi vardı.
"Öğrendim."
Jose, Carsel'in karşısına oturmak yerine sandalyesinin arkasına geçti, iri vücudunu öne eğdi ve çok alçak bir sesle konuştu.
Carsel kaşlarını çatarak eğik bir şekilde yukarı baktı.
"...Neden şüpheli biri gibi görünmek konusunda bu kadar ısrarcısın?"
"Hayır, sadece endişeliyim."
"Neler oluyor..."
Carsel dilini şaklatıp devam etmesini işaret edince, Jose itaatkâr bir şekilde daha da eğildi.
"Kimse yok."
"Ne?"
"Hayatında gerçekten kimse yok."
Beklenmedik bir rapordu ama Carsel tamamen anlamış görünüyordu ve ağzının kenarı hafifçe büküldü. Jose, Carsel'in kulağına kısık sesle fısıldadı.
“Bayan Balestena, Perez'de bile iffetli ve edepli bir kişi olmasıyla biliniyor. Bu yüzden Kedi bana ilişkisi olmasına imkan yok dedi. Ve Baykuş da günlerinin çoğunu kütüphanede yalnız geçirdiği için bir sevgilisi olmasının mümkün olmadığı düşünüyor. Koridorda nöbet tutan Fare de aynı şeyi söyledi. Sonuçta içeri giren herkesi izleyebilen biri o...”
“...Kedi mi? Fare mi? Onlar ne alaka"
“İstihbaratta en önemli şey kodlardır.”
Komutanının nişanlısıyla ilgili beceriksiz bir soruşturma yapan biri için inanılmaz derecede görkemli bir cevaptı. Carsel başını salladı ve sanki cevabını duymamış gibi alnını avcuna gömdü.
"Yani..."
Başını kaldıramamasının nedeni muhtemelen hâlâ soru sorduğu için kendinden utanmasıydı ya da belki de hâlâ nişanlısının geçmişinin izini sürüyor olmasıydı.
Ancak ‘birileri olmalı’ düşüncesi içgüdüsel olarak beynine girdikten sonra bundan kurtulamadı. Bundan hoşlanmadığından ya da kıskançlık duyduğundan değildi... Sadece kontrol etmek istedi. Mümkünse kendi gözleriyle.
Bıçaklansa bile bir damla kanı dökülmeyecekmiş gibi görünen kadın, bir adama mutlulukla gülümsemiş miydi? Gülümsediği adam nasıl biriydi? Onu görüşmeye nasıl ikna etmişti? Basit bir merak gibi ortaya çıkan düşünceleri kuru bir susuzluğa dönüştü.
"Her neyse, Leydi Ines'in bir kez olsun şüpheli bir şekilde dışarı çıktığını ya da birini gizli bir görüşmeye davet ettiğini gören yok. Bırakın erkeklerle görüşmeyi, kalede ailesiyle birlikte bile olmaktan çekindiğini duydum... Neden ki?"
Jose sanki kendi kendine konuşuyormuş gibi hararetle sordu.
"Bana mı soruyorsun? Soruşturmayı yapan sen değil misin?"
Carsel sanki emir subayının kafasına her an bir şaplak indirebilecekmiş gibi bir ses tonuyla karşılık verdi. Jose yüzünde şaşkın bir ifadeyle aceleyle konuştu.
"Lafı açılmışken merak ettim sadece...”
"Başka?"
"Senorita hakkında tek bir toz zerresi bile yok. Soğuk bir mizacı var ve bazen biraz itici olabiliyor ama davranışlarından varoluşuna kadar her şeyi mükemmel...”
“...Ama tüm bunları Balestena ailesinin çalışanlarından duydun. Sadece parayı alıp bilgileri saklayan boktan bir insanlar olabilirler. Hanımımız mükemmel biridir laflarını dinlemek için mi para ödüyorum?
"Hayır, öyle değil."
"Efendisinin arkasından konuşacak satılık adamlar nerede? Birini araştırıyorsan farklı farklı kaynaklardan bilgi almalısın. Daha önce hiç böyle bir iş yapmadın mı?"
"İlk defa yapıyorum. Kaptan, bu sizin de ilk seferiniz değil mi?"
Doğruyu söylüyordu. Carsel bir an hiçbir şey söylemeden aptalca bir dürüstlüğü olan astına baktıktan sonra tekrar iç çekti.
Kendi saçma duygularını bastıramıyordu. Ne kadar aptalca...
Aslına bakılırsa, arka plan bilgileri ve geçmişe dair Jose'nin aktardıkları Mendoza'daki herkesin kabaca tahmin edebileceği şeylerdi. Bunda yeni bir şey yoktu.
Üstelik çamaşırları yıkayan hizmetçinin, arka kapıyı koruyan hizmetçinin ifadeleri... Sıradan bir Ortega asili olsaydı, bu insanların anlatacak sonsuz hikayeleri olurdu ama Ines Balestena'nın malikanesinde gizlenmiş harika bir hikaye olmalıydı.
Olsa bile, böylesine aptal bir araştırmacı tarafından bulunması pek olası değildi.
Saf astına böyle bir görev verdiği için bile kötü hissediyordu. Daha önce hiç bir kadının geçmişini araştırmamıştı ve ne aradığını ya da nasıl bulacağını bilmiyordu. Jose Almenara kısa sürede beklenenden daha çok bilgi toplamıştı ama tahmin ettiği gibi bunda da özel bir şey yoktu.
Hayatında hiçbir kadının geçmişine dair en ufak bir merak bile duymamış olan Carsel, böylesine tecrübesiz bir casusu kullanarak çok ciddi bir suç işlediğini hissetti.
'Eğer böyle bir suçluluk duygusuna katlanacaksam, bunun bir karşılığı olmalı...' diye düşünen Carsel, kısılmış gözlerle Jose'ye baktı. Jose sanki mesajı yanlış anlamış gibi kararlı bir şekilde cevap verdi.
"Ben... Tabii ki benim efendim değilsiniz, ama olsanız benim için büyük bir onur olurdu. O anlamda efendi ve çalışan olduğumuzu varsaydığınızda, ben...”
"Ne?"
“...”
"Söyle."
"Efendimin davranışları hakkında bazı bilgiler sunabilirdim."
'Şuna bak...' Carsel'in gözleri biraz daha kısıldı ve ölümcül bir hal aldı.
"Yani her an üstlerine ihanet etmeye hazır mısın?"
"Yani Ballestena çalışanlarının ifadelerinin... objektif olduğunu söylüyorum. İhanet derken neyi kastediyorsunuz? Sadece diyorum ki, o hizmetkârların Leydi Ballestena hakkında söyleyecek kötü bir şeyleri olsaydı, bunu birkaç gümüş karşılığında söylemeye hazır olurlardı. Ama Senyorita'nın konuşulacak hiçbir şeyi yok. Ah, nasıl desem... Kaptan'ın tam aksine yani..."
“...”
“...Bana vuracak mısınız?”
"Almenara."
"Evet?"
"Annenden tekrar konuşmayı öğrenmen senin için daha iyi olur."
Carsel bunu söylese de dolaylı olarak Jose'nin tarafsızlığını kabul etti. Evet, eğer kendisi araştırılsaydı çok daha fazla sorun çıkardı.
Ines Balestena ne kadar silkelenirse silkelensin, bir toz zerresinin bile düşmemesi şaşırtıcı değil. Doğası böyleydi ve aynı zamanda ölse bile zayıf noktalarını dikkatsizce ortaya çıkarmayacak türden bir insandı.
Bir şekilde hem hayal kırıklığına uğramış, hem de Ines'in hayatında kimse olmadığı için rahatlamış hissediyordu.
‘...Rahatladım mı?'
Ne için rahatlamıştı? Birden bire... 'kalp' kelimesi aklına gelir gelmez vücudunun her yerinde kurdeşen dökülüyormuş gibi hissetti. Carsel inkar edermişçesine başını salladı.
“...Nişanlımın işini aşırı titiz yapıyor olması mümkün mü?”
“Bütün hizmetçilerin bu fikre güldüğünü duydum. Erkeklere böcek gözüyle baktığını söylüyorlar."
Bu olası bir hikayeydi. Harika bir adam olan nişanlısına bile bazen sanki önemsiz bir böcekmiş gibi bakıyordu. Carsel başını sallayıp derin düşüncelere dalarken José az önceki dil sürçmesini telafi etmek istercesine tekrar öne eğildi ve usulca fısıldadı.
“Böyle sorular sormama rağmen insanlarda şüphe uyandırmadım. Öyle görünüyor ki geçmişte görüştüğünüz kadınlardan bazıları da kendilerince Leydi'nin zayıf noktalarını bulmak için geçmişini araştırmışlar..."
"-Ne?"
“Hizmetçilerin tepkileri bu tarz sorulara alışıklarmış gibiydi. Bu arada Kaptan, ben aylak gibi mi görünüyorum? Bu kadar şehirli görünürken bunun mümkün olduğunu sanmıyorum.”
Bir anlık duraksamadan sonra Jose gururlu ifadesini geri kazandı.
"Her neyse, benim Lord Escalante adına bu soruşturmayı yaptığımı bilmiyorlar... Bunun gibi o kadar çok vaka olmuş olmalı ki, sorma zahmetine bile girmediler."
“...”
"Kaptan?"
Astının yüzüne, 'Gerçekten bunu düzgün bir şekilde hallettin mi?' der gibi bakan Carsel yavaşça ellerini yüzüne götürdü.
‘Böyle kaç vaka olmuş...? Muhtemelen her şeyi biliyordur. Bilmemesinin imkanı yok.'
Artık anlamıştı. Ines Balestena ona karşı sevgisini kaybetmişti.
« Önceki Bölüm Sonraki Bölüm »
Fare, kedi ??? Kod adlarını okuyunca ne güldüm🤣🤣🤣 çeviri için çok teşekkürler
YanıtlaSilYeni bölüm gelmeyecek mi?😢😢😢
YanıtlaSilEllerinize sağlık carsel şimd böyleysen ileride ne olacaksın kdkckcllff
YanıtlaSilÖzge amaa yaaaa gözümüz yollarda yeni bölum bekliyoruz😅😅😅 üşengeçlik perileri mi geldi acaba 😘😘🥰🥰
YanıtlaSilBizi unuttun mu?? 😢😢😢 hasret kaldık yeni bölüme
YanıtlaSilYeni bölüm atmanı çok özledik
YanıtlaSil1 aydan fazla oldu 😓😓 Özge admin bizi sensiz bırakma lütfen. Seni ve yeni bölümleri çok özledik
YanıtlaSil