How to Get My Husband on My Side - 90.Bölüm (Türkçe Novel)



Kalbim gergin bir şekilde atmaya başladı. 

Gelişigüzel bir şekilde gülümsedim ve onu takip ettim.

Sert mermer merdivenlere bastığımızda ayak seslerimiz belli belirsiz yankılandı.

Tapınak her zaman ki gibi sıkıcı gelsede bugün çok ürkütücüydü.

Koridor uzun bir geçit gibi uzanması kasvetli görünüm sergiliyordu. Sanki cehennemden gelen hayaletler her an ortaya çıkacakmış gibiydi. Farkında olmadan bileğimdeki bileklikle oynadım. Daha önce üzerimi değiştirdiğimde bunu taktım.

Sayısız koridor ve merdiveni tek kelime etmeden geçtik. Kapısı ardına kadar açık büyük bir odanın girişine girdiğimizde uzaklardan ağır bir gümleme sesi geldi.

Tapınağın ana kapılarından birinin kapanma sesiydi.

Şaşkınlıkla arkama baktığımda arkamdaki kapı da gümbürtüyle kapandı.

Sustum.

(R) "Bu..."

(Cesare) "Hoş geldin." 

Cesare, üzerinde sadece ince bir gömlekle şöminenin yanındaki bir sandalyede oturuyordu.

Bardağında ki içeceği yudumlarken ve bir bacağını masaya rahatça uzattı.

Rahat hissetmiyordum.

(R) "Burası Başpiskoposun odası değil mi?"

(Cesare) "Gereksiz şeyleri çok fazla önemsiyorsun. O sabırsız ihtiyar burada kaldığımı duysa çok mutlu olurdu.”

Alaycı bir tavırla cevap veren adam bana döndü.

Birden üzerimi değiştirmediğime pişman oldum.

Elbisemi yırtıp ocağa atmak istiyormuş gibi hissettim.

(Cesare) "Sence de öyle değil mi?"

Gözleri bana baksada sözleri arkamdaki adama yönelikti.

Kapıyı kapattıktan sonra heykel gibi duran sahte keşiş yanımdan geçip Cesare'ye gitti. Ardından kapşonu aşağı çekti.

(Cesare) "Tabanlarını seve seve yalar."

Göz kapağındaki yara izi karardı.

Ancak sahte keşişin sert görünüşü beni şaşırtmadı. Bunun nedeni, tanıdık sert kızıl saçlarıydı.

Bu adamı ilk kez bugün görüyordum. Demek istediğim onu ilk kez bizzat görüyordum.

Orijinal kitaba göre Cesare'nin sadık ve gaddar bir uşağıydı.

Canavar benzeri uşağın sert bir izlenimi vardı.

Ve o ses...... 

Yorgun olduğumdan mıydı bilmiyordum ama daha önce duyduğum bir sese benziyordu.

Doğru, geçen seferden...

(Pietro) "Bu harikaydı, Leydi Rudbeckia."

Ayağıma basan o muydu?

Yazarın yazdığı gibi adı Pietro muydu?

(Cesare) "Bu domuz kafesini andıran yerde çok çalıştın."

(Pietro) "Gerçekten… Ev hasreti çektiğim için neredeyse ağlayacaktım. Shifu'yu bekliyordum."

(Cesare) "Seni teselli edeyim mi?"

(Pietro) "Buna cevap vermeyeceğim."

Birbirleriyle şakalaşırken hala bana bakıyorlardı.

Beni bu şekilde izlediği gerçeğini açıkça ifade etmesi gerekiyordu.

Sahte keşişi daha önce fark edip etmediğimi bilmiyordum. Ah, tabii ki takip edileceğimin farkındaydım ama Pietro'nun burada yalnız olması beklenmedik bir durumdu. Bildiğim kadarıyla Cesare, ne olursa olsun Pietro'yu asla yanından ayırmazdı.

Ama onu Kuzeye neden gönderdi? Bana göz kulak olması için mi? 

Peki ne zamandan beri?

Ateş verici bakışlardan kaçıyormuş gibi yaparak keşişe baktım. Efendisiyle sakince konuşsada canavara benzeyen yüzü gergin görünüyordu.

Bir ayınınki gibi kocaman omzu kaskatıydı.

(Cesare) “Reddettiğin için kendini suçlu hissediyorsun, değil mi? Hiçbir şeyi doğru dürüst yapmadığın için."

(Pietro) “O kısım için ayrı ceza alacağım.”

(Cesare) “Peki, ne yapmalıyım? Ruby, sen söyle.”

Boş boş göz kırptım. Daha doğrusu, öyleymiş gibi yaptım.

(R) "Neden bahsediyorsunuz?"

Cesare'nin ifadesiz yüzüne soğuk bir gülümseme yayıldı. Bardağını gelişigüzel bir şekilde çevirdi.

(Cesare) "Onu cezalandırmak için bana ne önerirsin?”

(R) "Şu an bahsettiğiniz konu hakkında hiçbir fikrim yok. Siz istediğiniz için mi beni izliyordu?

(Cesare) "Elimde değil beni endişelendirmeye devam ediyorsun. Sessiz kız kardeşim neden evden kaçtı?”

Kaçtığımı duyduğu için mi onu gönderdi? O halde ben ve canavarlar arasındakiler hakkında hiçbir fikri yoktu.

Sakinliğimi korumaya çalıştım ama nefesim titremeye devam etti. 

Aman Tanrım!

Sakin ol, dikkatli ol...

Yanlış davranırsan, her şeyi mahvedersin!

Kendime geldiğimde ağzımı yavaşça kapattım.

(R) “Hayatımda ilk kez bu kadar zor zamanlar geçirdim. Kötü bir şey yapamayacağımı biliyorsunuz. Bunu bana neden yaptılar?”

Söylediklerim beklenmedik bir şeymiş gibi, gülümseyen adam alnını hafifçe daralttı.

(Cesare)"Neden bahsediyorsun?"

(R) "Hepsi bana bir katilmişim gibi davrandı. Başpiskoposun yeğenini tapınakta zehirlemeye çalıştığımı söylediler. Bunu babam mı yaptırdı? En azından bana söyleseydiniz...”

Hafifçe nefes alarak konuşmamın sonunu belirsizce tamamladım.

Ben kurban gibi davranırken, Cesare sessizce bana baktı. Yandaşıyla bakışlarını değiştirdi ve çok geçmeden ağzını açtı.

(Cesare) “O sadece bir bakire değil mi? Ondan kurtulmanın bize ne faydası var?”

(R) Ben...bilmiyorum. Bilmiyorum... Ne babam ne de abim bana bir şey söylemezse...."

(Cesare) “Benim için aynısı. Pietro, neler bulduğunu söyle.''

Beklendiği gibi, sahte keşiş Pietro'ydu.

Dahası abim zehirleme teşebbüsü olayıyla hiçbir ilgisi yokmuş gibi davranarak kafamı karıştırdı.

Bir an da Freya ile yaşadığım tuhaf karşılaşma aklımın bir köşesinden geçti. O sırada Freya hırsını cesurca benim üzerime döktü.

Kuzeyin Kraliçe'si olmak istiyordu. 

Sadece Freya değil, Başpiskopos, Freya'nın amcası Sistine surlarına girmeyi amaçlamıyorsa ......

(Cesare) “Kuyruğunu sertçe sallıyor olmasına rağmen bir kase daha almak istiyor gibiydi. O açgözlü yaşlı bir köpek.”

(Pietro)"Bu doğru. Sihirli taşla suikast düzenlemek için tapınak kötü bir seçim. Her yer net olarak görülebiliyor.”

Farkına vardığım bilgileri yeniden sindirecek zamanım yoktu.

Bardağını rahatlıkla dolduran Cesare, şaşkın benliğime gözlerini devirerek baktı.

(Cesare) “Evet, korkutucu olurdu. Zavallı şey. Ama bu dürtüsel davranışlar sana göre değil!''

(R) “O sırada aklımı kaçırmıştım…Pek düşünmedim. Kendimi düşünmeye devam ediyordum.......”

(Cesare) "Kocan sana sarılınca mı aklını kaçırdın?"

Aniden konuya atlamaya çok aşinaydım.

Farkında olmadan gözlerim şöminenin üzerindeki haça takıldı.

Geçmişte ya da şimdi, haçım abimin olmalı.

(R) "Babam gerçekten kızgın mı?"

(Cesare) "Bu geçerli bir soru olsada babamız şu an burada değil. O yüzden bana dürüstçe ne olduğunu anlat. Bugün kocanın yaptıklarını görünce, seni bir şeyleri yapmaya zorladığını sanmıyorum."

Hafif gülümsemesi bile kayboldu. Sakin ve alçakgönüllü sesinin aksine gözleri mavi alevler gibi yanıyordu. Gömleğinin dirseğine kadar kıvrık kollarının altından görünen damarları yılan gibi kıvrılıyordu.

Korku kalbimi kemirirken aynı zamanda garip bir duygu beni büyüledi. Bu şekilde ödeme yapmayı beklemediğim için değildi. Kızgın olmasının tek sebebinin planını mahvetmem olmadığını hissettim. Her ne ise, gerçek duygularımı yakalamamalıydı. 

En azından şimdi değil...

Kekeledim ve başımı eğip ağzımı açtım.

(R) "Çünkü bunu yapmazsam öleceğimi düşündüm..."

(Cesare) “…….”

(R) “Kocamın aslında nasıl biri olduğunu görmedin. Son zamanlarda aniden değişti. Daha yumuşak davranmaya başladı. İlk tanıdığım adam tamamen farklıydı. Benden nefret ediyordu. Neredeyse ölmek üzere olan o leydi da onun eski arkadaşı..."

(Cesare) ''Seni bulmak için günlerce Elendale'i aradığını duydum.''

(R) "Benim için endişelendiği için mi olduğunu düşünüyorsunuz? Gerçekten çok korkmuştum. Burada kötü bir Borgian kızı muamelesi görerek ölürsem diye..."

(Cesare) "Sana vurdu mu?"

Derin bir nefes alarak bakışlarını kaldırdı.

Cesare, okunması güç bir ifadeyle gözlerime bakıyordu.

Gözlerimde ne görmeyi bekliyordu?

İstediği bu değil miydi? Kocam ve benim birbirimizden nefret etmemiz...

(Cesare) ''Ruby!''

(R) “……Her zaman gülümsedim ve onu memnun etmeye çalıştım. Bu yüzden sert davranmadı. Ama ben yine de emin olamadım. Böyle bir durumda başka ne yapabilirdim ki?...”

(Cesare) “…….”

(R) "Eve canlı dönebilseydim ne yapmam gerektiği umurumda olmazdı."

Bir anlık sessizlik oldu.

İronik bir şekilde, gergin ve ürkütücü sessizlik sırasında sarayda olan Izek için içimde biraz suçluluk duygusu yükseldi.

Az önce söylediğim satırların çoğu gerçeklere dayansa da...

Tabii ki Romagna'ya geri dönmek istemedim.

(Cesare) "Evet, yalnız başına zor zamanlar geçirmiş olmalısın."

Sonunda ağzını açan Cesare, az önce olduğundan daha hafif bir tonda konuştu.

Her şeyin farkındaymış gibi davranıyordu. Tavrı bu olsa da rahat gülümsemesi o kadar korkutucuydu ki kalbimi hızla çarpmaya başladı.

(Cesare) “Daha önce bu olanlara karşıydım. Ama yaşadıklarının babamın kendi çıkarına olduğunu düşünmedende edemiyorum. Her şeyden önce, tek başına halletmen için çok fazlaydı.”

(R) "Abi..."

(Cesare) "Ama ne kadar zor olursa olsun, Ruby. İstediğini elde etmek için bedensel arzuyu kullanmak cidden saygısızlık. Sistine Meleğinin böyle bir şey yaptığına inanamıyorum.”

Yeterince emindi.

Birçok yönden taze bir yaprak gibi olmasına şaşırdım. Ne kadar makul bir mazeret öne sürersem süreyim öylece bırakmayacağını umuyordum. Ama o buna uydu.

O gerçekten tanıdığım aynı kişi miydi?

Bardağnıı Pietro'ya verdi ve ayağa kalktı. Vücudunu yavaşça gevşetip yaklaşan bir engerek yılanı gibi göründü.

Yanıma yaklaştığında kendimi çaresiz hissettim.

(Cesare) "Hmm? Sen Papa'nın kızısın. Neden bu kadar değiştin?”

(R)"Ben sadece..."

Yorumlar

  1. Emeğine sağlık çevirmenim çok teşekkürler harikasın

    YanıtlaSil
  2. Ya siz ve sizin gibilerden gerçekten nefret ediyorum. Sözde din adamlarısiniz, her türlü dalavere, yalan dolan var... Ama kız bedeni ile sizin açınızdan günaha giriyor. Üstelik kocası.... Bi sktr gt, ötede öl Cesare.
    -Robin.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder