How to Get My Husband on My Side - 88.Bölüm (Türkçe Novel)


(R) “Prenses Arien?"

İçeri giren küçük kız elimi tuttu ve yukarı baktı.

Kırmızımsı kahverengi saçları at kuyruğuydu.

Mavi ve yeşil karışımı gözleri parladı.

(Arien) "Leydim, bugün bir peri gibi görünüyorsunuz."


(R) “Teşekkür ederim Prenses. Sende çok güzel görünüyorsun. Elbiseniz yeni mi?”


(Arien) “Evet, babamın hediyesi. Sizde benim gibi taç takmışsınız.”


Gülümsedim ve Arien'in saçlarını süsleyen küçük taca baktım. 

(R) “Sizde çok tatlısınız.”


(Arien) “Prenses olduğunuz için mi taç takıyorsunuz?"


(R) “Ahahaha, hayır. Bu sadece bir süs.”


(Arien) “Ama Leah sizin bir Prenses olduğunuzu söyledi..."


“Prenses, Düşesi rahatsız etmeyelim."


Benim söylediğim bu değildi.


Arien'ın arkasından yaklaşan kadını görünce başımı eğdim.


(R) “Ekselânsları."


(Kraliçe) “Bana karşı bu kadar kibar olmak zorunda değilsiniz. Prenses sizden o kadar bahsetti ki. Bizzat teşekkür etmek istedim. Ayrıca sizi geç karşılayabildiğim için üzgünüm."


Bu onu ikinci görüşümdü. Onunla ilgili ilk izlenimim egzotik bir kraliçe olmasıydı. Yakından bakınca zarif bir kedi gibiydi. Üzerinde omuzları yarı açık mor ipek bir elbisesi vardı. Kraliçeden çok peri kızı gibi görünüyordu.


Prenses de büyüyünce böyle mi görünecekti? Kral Feanol'un nasıl bu kadar romantik biri olduğunu daha iyi anlıyordum.


(Kraliçe) “Prensesle sık sık vakit geçirdiğiniz için ne kadar minnettar olduğumu anlatamam."


(R) “Oh aslında Orenses bana eşlik ediyor."


Beceriksizce verdiğim cevap karşısında anne ve kızı kahkahalara boğuldu.


Gülümsediklerinde bile birbirlerine çok benziyorlardı.


Ah, birbirine bu kadar benzeyen anne ve kızı… Çok güzel görünüyorlardı. Aynı zamanda biraz kıskanç ve yabancı hissettim.


(Kraliçe) "Uyum sağlayabildiğinize çok sevindim. Size birkaç kez davetiye göndermek istesemde sorun çıkabileceğini düşündüğüm için tereddüt ettim.”


Kraliçenin Britannia'nın aristokrat toplumundaki konumu düşünüldüğünde bu hiç de mantıksız değildi.


Bir bakıma birbirimize benziyorduk ama farklı durumlardaydık.


(R) "Olur mu öyle şey. Majesteleri beni davet ederse bundan onur duyarım.”


 (Kraliçe) "Güzel olduğun kadar da tatlısınız."


 Limon rengi gözleri keskin bir parıltı yaydı ve hafifçe kıvrıldı.


Garip bir şekilde ele geçirilmiş gibi hissedip ve boş boş baktım.


(Cesare) "Neden bu kadar geç kaldığını merak ediyordum."


Bir süredir gevşeyen tüm vücudum tekrar gerginleşti.


Ah, mahvoldum!


(Kraliçe) "Kardinal Valentino."


(Cesare) "Ekselânsları."


Cesare, kendisini selamlayan Kraliçeye kısaca ve soğuk bir şekilde yanıt verdi.


Annesinin arkasına saklanan Arien'a bakmadı bile. Bu saygısızlık seviyesi diğerlerinden farklı olsa da Kraliçenin umrunda değil gibiydi.

 

(Kraliçe) "Tekrar görüşürüz, Düşes. Hadi gidelim Prenses."


Arien'ın bakışlarını üzerimde hissetsemde onunla Cesare'ın yanında konuşmak iyi bir fikir değildi.


Cesare, bir çocuğun önünde kötü olmaktan çekinecek türdün biri değildi.


Parlak bir şekilde gülümsedim.


(R) "Ben de tam dönüyordum. Sanırım bekleyemediniz ve beni bulmaya mı geldiniz?"


(Cesare) "Evet. Kocanın somurtkan yüzünü görünce yanına gittim. Gitmem gerektiğini söylediğimde isteksizce yol verdi. Ama yine de o sevimli bir adam.”


Sevimli bulduğu canavar hakkında böyle düşünüyordu. Fakat ailemizi yokedecek olan kişide oydu. 


Şansını yavaş yavaş kaybediyordu.


Bu gidişle ölecektim.


Yoksa…Bu ikisi yakınlaşacak mıydı?


 Cesare dikkatsizce alnıma dokundu ve aniden balkon korkuluğuna yaklaştı.


 Birdenbire manzarayı mı görmek istiyordu?


(Cesare) "Burada görülecek pek bir şey yok. Angvan Sarayı'nda ki Ay Kulesi’nin çok ünlü olduğunu söylüyorlardı.Orayı görmeyi dört gözle beklemiştim. Ama orası sadece rustik bir saat kulesiymiş.”


Bu doğru. Seni kibirli piç kurusu!


(R) "Güney'den çok farklı. Eğlenceli değil mi? Eğlendiğinizi zannediyorum."


(Cesare) "Tabii ki eğlenceli. Seni tekrar gördüğüm içinde mutluyum. Ancak buradaki ziyafetler o kadar da büyük değil. Sanırım şehri dolaşmak daha iyi.”


Bunu Romagna'da sık sık yapardı. Paskalya ya da Noel festivali yaklaştığında, Cesare beni her zaman festival sokaklarında gezdirirdi. Açık hava oyunları, alaylar, yarışmalar, büyük havai fişekler ve Santa Maria Meydanı'ndaki sokaklarda yanan dev şenlik ateşleri…


Heyecanlıymış gibi davranmanın bu denli zor olduğunu bilmiyordum. Benden gerçekten ne istediğini sık sık merak ederdim. Bir çok yönden önceki hayatımdaki abime benziyordu.


(Cesare) "Tapınağı ziyaret istiyorum. Ne dersin?"


(R) "Şehir merkezinde hiç bulunmadım. Bu yüzden size düzgün bir şekilde rehberlik edip edemeyeceğimi bilmiyorum."


(Cesare) “Neden bunun sorumluluğunu senden isteyeyim? Dışarı çıkmayı pek sevmiyor gibisin. Kocan yüzünden mi?”


Nazik gülümsemesi ve bana bakışı tıpkı bir yılan gibiydi.


Kafamda uyarı ışığı yanıp söndü ama sakince gülümsedim.


(R) "Evet, şaşırtıcı bir şekilde, çok dırdır ediyor."


(Cesare) "Dırdır mı yoksa kıskançlık mı?"


Belki ikisi de? Ama öyle desem de değişen bir şey olmazdı. 


(Cesare) "Henüz kocanı iyi tanımıyorsun."


Bunu mırıldanan adam tekrar yanıma yaklaştı ve elini sırtıma koydu.


Biraz okşadı. Hafifçe iten dokunuşuyla tüylerim ürperdi.


(Cesare) "Git ve onunla konuş."


 * * *


Her geçen kişi beni tek tek selamladı.


Hızlı adımlarla yürürken etrafı bir grup insan tarafından sarılmış olan Ellenia ve Lorenzo'nun yanağına dokunup bir şeyler konuşan Freya dikkat çekiyordu.


Onu görmeyeli epey zaman oldu.


O şarkıyı Cesare'ın önünde söylese neler olurdu diye düşündüm. 


Ama hiçbir şey yapmıyordu…


"Leydi Rudbeckia..."


"Düşes, bir süreliğine..."


"Leydim…"


Yürüyordum. Ama tutunmaya ve benimle konuşmaya çalışan insanlar dikkatimi dağıttı.


Davranışlarıma dikkat ederek ilerlemeye çalışmak ve sohbetten kaçmak için acele etmek bana Romagna'daki bir ziyafeti anımsatıyordu.


Evet, evet, hem abim hem de kocam ünlüler!!! Öyleyse neden gidip o korkunç adamlarla flört etmiyorsunuz??!!


(I) “Ruby”


Geçen seferki gibi farkında olmadan ezileceğimden endişe ettiğim anda kalabalığın arasından yanıma yaklaşan biri kollarımı omuzlarıma doladı ve beni kolları arasına aldı.


Ah, çok güçlü…


Ancak o zaman biraz nefes alabildim.


(R) "Vay canına, Kızıldeniz'i ikiye böldün."


(I) “…….”


Mizah anlayışım gerçekten berbattı.


Kocam büyük avucuyla yanağımı kavrayarak bana sert bir bakışla baktı. Utançtan başımı eğiyormuş gibi yaptım.


(I) "Geri gelmen zaman aldın. Neredeydin?"


(R) “Biraz temiz hava aldıktan sonra Prenses Arien ile karşılaştım. Sen neler yaptın?"


(I) “Aldatan karımı arıyordum.”


Kendinden emin bir şekilde söyledi.


Neden hep bana bunu yaşatıyorsun?


(R) “Sen de beni abimle aldattın."


(I) "Ne?"


Izek'in gözleri neredeyse fal taşı gibi açıldı.


Neredeyse dilimi ısıracaktım.


Ne hakkında konuşuyordum?


(R) "Hehe, şimdiden ikinizinde yakın olduğunu göründüğüm için çok mutluyum."


(I) “Kulağımda su mu kaçtı? Neden dalga geçiyormuşsun gibi hissediyorum?”


Hemen gülümsedi ve yanağımı hafifçe sıktı. 


Şu iki zıt kutuplu adama bakar mısınız?


(I) "Kibar olmak kadar doğal bir durum yok. Sonuçta o senin abin. Bu durumdan nefret mi ediyorsun?”


Kibar olmayı önemseyen biri miydin? Şimdiye kadar kimseye karşı kibar olmadın.


Başımı salladım ve sebepsiz yere elini tuttum.


Bakışlarını yüzümde hissettim.


(R) "Hayır tabii de. Ben sadece minnettarım.”


(I) "Şükredecek çok şey var. Buraya gel. Neden öncesinde bir şeyler yemiyorsun?”


Yemek masasının etrafındaki alan hâlâ sessizdi.


Beyaz geyik derisiyle kaplı bir sandalyeye oturdum.Meyve suyu içtim ve deniz ürünlerinin olduğu yemekleri yedim. Küçük karides ve limon suyu serpilmiş ızgara istiridye oldukça lezzetliydi.


(I) "Lezzetli mi?"


(R) "Evet. Sen neden yemiyorsun?"


(I)) "Pek iştahım yok."


Her ne kadar güvenilmez bir cevap olsada gerçekten iştahı yokmuş gibi bir bardak suyu yudumladı ve beni izledi.


Hangi tatlıyı yemeliydim?


(I) "İştahın yoksa kendini yemek yemeye zorlamana gerek yok."


Bu da neyin nesiydi?


Bana işkence yaptığın öğle yemeğinde bunu söylemen gerekmez miydi? 


Beni test mi ediyorsun?


(R) "Yemek için kendimi zorlamıyorum. Ah, bir şey soracaktım.”


(I) "Tabi?"


(R) “Abim benimle festivale gitmek istiyor. Senin bu konuyla ilgili ne düşündüğünü bilmek istiyorum”


Boş deniz ürünleri tabağını ittim. Çikolata tozu serpilmiş pastadan büyük bir ısırık aldım.


Yüz ifadesini kontrol etmek istesemde bunu yapamadım.


Yalan söylemiyordum ama yalan söylüyormuşum gibi hissettiren bu kirli his de neyin nesiydi?


(I) “Festival sokaklarından mı bahsediyorsun? Onun bu kadar basit bir şeyden hoşlandığını bilmiyordum.”


(R) "Şaşırtıcı bir şekilde biraz uysal. Küçüklüğümden beri böyle."


(I) "Sadece bu mu? Öyleyse kılavuzu tapınağa bırakacağım. Rehberlik etmek istersen bu sana yardımcı olur.”


Durdum ve ona doğru baktım.


Izek yüzündeki o kayıtsız ifadeyle içkisini yudumluyordu.


Gergindim. Her şeyin bu kadar kolay olabildiğine inanamadım.


Kocam, kardeşlerin mükemmel oyunculuğuna mı aşık oldu?


Rahatlamam gerekirken neden bu kadar rahatsız hissediyordum?


(R) "Eğer uygunsa..."


(I) "Yazmamı ister misin?"


(R) "Bu değil…"


(I) “Kardeşler birlikte biraz zaman geçirmek istiyorsa neden buna izin vermeyeyim?”


Bu çok sağduyulu ve örnek alınabilecek bir açıklamaydı. Ne zamandan beri bu kadar anlayışlı bir insan oldun?


(R) "Önemli değil... Sadece seni yalnız bıraktığım için biraz üzüldüm."


(I) "Bunu uyduruyorsun."


Tabii ben bunu söyler söylemez sinsi kocam sanki bu anı bekliyormuş gibi konuştu.


Hiç böyle bir pislik görmedim.


(R) "Ben ciddiyim!"


(I) "İlk kez bir ilişki yaşamıyorsun, artık alıştım. Bu arada o nerede?"


(R) "Ne?"


(I) "Abinden bahsediyorum. O nerede?"

Yorumlar

  1. Eline emeğine sağlık çevirmenim çok teşekkürler harikasın 🥰

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tişikkür ederim tatlış okuyucumuz 😻😻🩷🩷~Çağla

      Sil
  2. Yeni bölüm pleaseee

    YanıtlaSil
  3. Bölüm için teşekkürler♡ yeni bölüm ne zaman gelir acaba?(şu cesareyi ve fiona yı parçalamak gebertmek istiyorum. Ruby ve İzek in mutlu olduğu birbirlerine özellikle Ruby in sakladığı hastalığını ve geçmişte yaşadıkları şeyleri anlattığı bölümleri okumak görmek o kadar çok istiyorum ki. Zaten manhwasında da hala yeni bölüm yayınlanmadı çok sinirliyim ühü ;( . )

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fiona değil Freya imiş kızın ismi yanlış yazmışım (amaaan ne fark eder ki gerçi her şekilde rezil ve pislik karakter zaten hiç sevmiyorum onu)

      Sil
    2. Teşekkür ederimmm 😻 Yeni bölüm çevirisi hazır yarına hazır 🥰 ahhh inan bende çevirirken sinir krizleri geçiriyorum 😏 Cesare mi yoksa Freya mı kötü hala karar veremedim 😏~Çağla

      Sil
  4. İnternette İngilizce olarak 120. bölümlere kadar var ben okudum neredeyse hepsini (google çeviri ile) lütfen sizde bizleri bölümsüz bırakmayın ben sizin çevirilerinizi gerçekten beğeniyorum bu yüzden okumama rağmen bölüm yayınladığınızda buradan okumaya devam edicem.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Düşüncelerin ve bizi takip ettiğin için çok teşekkür ederim 😻 Aktif olarak çevirilerimiz devam ediyor 🥰🩷🩷~Çağla

      Sil
  5. Çeviri için teşekkür ederim 🥰

    YanıtlaSil

Yorum Gönder