How to Get My Husband on My Side - 84.Bölüm (Türkçe Novel)


(R) "Bu doğru değil. Sör Ivan'dan ya da senden nefret etmem için ortada hiçbir sebep yok."

(Leah) "Ama... Abim sizi tekrar rahatsız etmedi mi?"

(R) "Beni rahatsız etmedi..."

(Leah) "O halde Dük size yine mi zorbalık etti?"

(R) "O..."

"Görüşmeyeli uzun zaman oldu Leydi Rudbeckia."

Ah sonunda yakalandım.

Derin bir nefes alıp başımı çevirdim.

Gösterişli yumuşak giysiler, taze kestane rengi saçlar ve gece denizi gibi siyah gözler.

Onu son gördüğümden bu yana aynı görüşe sahipti.

(R) "Görüşmeyeli uzun zaman oldu, Alphonso. Zi burada görmeyi beklemiyordum.”

(Alphonso) "Bu beni gördüğüneze sevindiğiniz anlamına mı geliyor?"

(R) "Maça katılmak için mi buraya kadar geldiniz?"

(Alphonso) "Oh hayır! Boşverin. Komutam altındaki şövalyelerden biri katılacak. Ama katılımcı sayısı o kadar fazla ki maçın sonucuna dair pek bir beklentim yok."

Şaka yollu ekleyerek Leah'ya baktı ve gülümsedi.

Leah utangaç bir şekilde selamlaşmaya benzer bir şeyler mırıldandı ve dadısına doğru koştu.

(Alphonso) "Leydim hala eskisi gibisiniz."

(R) "Nasıl yani?"

(Alphonso) "O zamanlarda benden kaçmıştınız."

Ondan kaçtığımı duymuş muydu? Şu anda saklanabileceğim bir fare deliği var mıydı?

(Alphonso) "Bana veda etme şansı bile vermediniz."

(R) “O zamanlar ben...”

(Alphonso) "Sizi anlıyorum.Elinizde değildi…”

Benim yüzümden dalga konusu olan haline gelen bir adama nasıl selam verebilirdim?

Söyleyebileceğim tek şey üzgün olduğumdu. Ama o zamanlar özgürce konuşabilme hakkım yoktu.

(R) "Alphonso, o zamanlar neler oldu?"

(Alphonso) "HAYIR! Sorun değil Leydim. Her şey bitti! Artık dalga konusu olmaya bile alışmaya başladım.”

Alaycı mı görünmeye çalışıyordu?

Gözlerimi dikkatlice kaldırdım ve Alphonso'nun ifadesine baktım.

Hafızamdakiyle aynı dostça bir gülümsemesi vardı. Sanki küskünlüğü kalmamış gibiydi. Bağışlayıcılığın ta kendisi olan bir gülümsemeydi.

Orijinal hikayede ailemizin çökmesine yardım eden adamla bu adamın aynı adam olduğuna inanamadım.

İkimiz yan yana dururken etraftaki ilgi bir anda bize yoğunlaştı.

Bu ne saçma bir kombinasyondu?

Ancak Alphonso, diğerlerinin heyecanla bizi izlemesini pek umursuyor gibi görünmüyordu.

(Alphonso) “Hala endişeli görünüyorsunuz. Aslında ben kısa bir süre önce nişanlandım."

Kabaca olanlardan haberim vardı.Yine de şaşırmış gibi yaparak gözlerimi kocaman açtım.

(R) "Öyle mi?"

(Alphonso) "Elbette hala dalga geçenler var. Çoğunluğu erkekler.”

(R) "İyi biriyle karşılaşmış olmanız beni rahatlattı..."

(Alphonso) “Bu güzel…Sizin mutlu olmanıza çok sevindim.  Daha cesur bir adam olsaydım, o şansı ben yakalardım.”

Giderek daha fazla kafam karışıyordu.

Neden böyle konuşuyordu? Onun niyeti neydi?

(R) "Seni suçlu olmanızı gerektirecek bir şey değildi. O zamanlar gençtim...”

(Alphonso) "Suçlanmam gereken bir durumdu.Yeminimi paylaştığım sürece sorumluluğu sonuna kadar almam gerekiyordu.Herhangi bir suçludan farkım yok. Çok utanç verici."

(R) “…….”

(Alphonso) "Sadece... Karşısınıza çıkmaya utanıyordum. Sizi kendi gözlerimle görmek etmek istedim. Nasılsınız?"

Seni o kadar utandırdıktan sonra bile iyi olup olmadığımdan mı emin olmak istedin?

Yani beni ortadan kaldırmayı düşünmüyordun?

Bir yandan şüphelerim artsada bakışları o kadar samimiydi ki kafa karıştı.

Daha önce Osorel’e yaptığım şeyi yapmalıydım.

(R) "Gördüğün gibi iyiyim..."

"Romegna’nın maiyeti geldi!"

Doyasıya coşan ziyafet salonunun havası bir anda ciddileşti.  

Ve aniden üzüldüm.

Ah, bu nasıl bir andı?

Ailem sayesinde uluslararası ortamds hadım olarak bilinen eski nişanlım, psikopat canavar abim ve korkunç kocam… Hepsi aynı yerde toplandılar…

Biri beni kurtarsın!

(Alphonso) "Erkeklerin arasında kalmak boğucu olmalı."

Alphonso, sanki anlamlı bir şey söylemiş gibi alçak bir tonda mırıldandı.

Sen de bir erkeksin, neden bahsediyorsun?

Gerçek bir hadım gibi konuştun!

(R) "Erkek... Ne demek istiyorsun?"

(Alphonso) "Benim gibi biri, hemen kaçman için sana bir tür baskı uygulardı."

Bunu çok ciddi bir şekilde açıklayarak gülümsedi.

Anlayabileceğimi sanmıyordum.

Görkemli ziyafet salonunun ana kapısından Kralın oturduğu koltuğa kadar, insanların bir anda Kızıldeniz gibi ikiye ayrıldığını görmek gerçekten ender bir manzaraydı.

Britannia'nın Karşılama Timi'nin sıkı eskortu altına giren, saygılı ve bir o kadar kutsal görünen Rumen Kardinalleri’nin gerginlik ve baskı dolu bakışlarının nedeni önde gelen iki adamdan kaynaklanıyor olmalıydı.

Abim ve Kocam.

Üst koltukta oturan Kral Feanol ve yanında duran Dük Omerta dışında, ziyafet salonundaki her yaştan erkek ve kadın büyülenmiş bir halde gözlerini ikisinin üzerlerinden alamıyorlardı.

Bir anda nefesim durur gibi oldu.

Şeytanın enerjisiyle parıldayan lacivert gözleri kasvetli ve karizmatikti.

Onu aylar sonra ilk kez görüyordum.

En son hatırladığım şey üzerinde ki siyah ve mor karışımı olan Samir kıyafetiydi

Bugün,18. yaş günümde giydiği şeylerin aynısını giymişti.

Siyah kürk süslemeli bir pelerin ve lacivert saten bir pardösü. Bakır tenini ön plana çıkarıyordu.

Koyu mavi saçlar özenle geriye taranmış ve safir işlemeli haçlar, kolyeler ve yüzükler her yürüdüklerinde ilahi bir ışık gibi parlıyorlardı.

Gerçekten şeytani bir güzellik ama benim gözümde bu şeytanın dönüşünden başka bir şey değildi.

Kahretsin, onlar gerçekten son patronlardı!

Ve kocam.  Dürüst olmak gerekirse, Izek'in bugün yine siyah zırh giyeceğini düşünüyordum. Ya da geçen gün gördüğüm siyah üniforması.

Ancak uzun bacaklarını öne doğru uzatan Izek o kadar düzgün giyinmişti ki başka biri gibi görünüyordu. Üzerindekiler onun Paladin üniforması değildi.Etkinlik üniformasıydı.

Mavi pelerin yerine, omzunda gümüş bir üniforma üzerinde beyaz kürk bir pelerin vardı. Altın iplik desenler, yakutlar ve elmas broşlar, heykelsi uzun gövdeyle uyumlu hale gelerek sanatsal bir karizmaya dönüşmüştü.

Benzer kişiliğe ve güzelliğe sahip olan iki adamı yan yana görünce tüylerim diken diken oldu.

Siyah leopar ve kar leoparı karışımı gibiydi.

Geri kalanımız sadece zavallı avcılardık.

Kayınpederim ve Kral bile dişsiz aslanlar gibi görünürdü.

(Cesare) "Romagna'nın Kutsal Babası Britanya Kralı Feanol'u kutsar."

(Kral) “Kutsal Baba'ya teşekkür ederim.  Hepiniz çok çalıştınız ve uzun bir yol kat ettiniz.”

Sakince selam veren kralın yanındaki üst sıra boştu.

Kraliçe, yabancı delegasyonları karşılamak için her zaman oradaydı. Ancak kral onu ne kadar severse sevsin, Romagna Kardinali’ni selamlamasına izin vermedi. Görünüşe göre  Pagan bir ülkeden olan Kraliçeyi göstermeyi düşünmüyordu.

Pekala, önemsiz de olsa yakalanma olasılığını göz ardı etmek daha iyiydi.

(Kral) “Bazılarınızın deniz tutmasından muzdarip olduğunu duydum. Bu yüzden sizi daha erken bekliyordum.”

(Cesare) “Misafirperverliğiniz için minnettarım ama deniz tutmasından muzdarip değildim.”

Kardinaller arasında alçak bir kahkaha koptu.

Elbette.Deniz tutması da ne demekti? Muhtemelen akşamdan kalmalardı.

Kral Feanol insanlara neyin komik olduğu hakkında hiçbir fikri yokmuş gibi baktı. Her şeye rağmen zarif bir şekilde başını salladı.

(Kral) "Fazla olmadığına sevindim."

(Cesare) “Misafirperverliğiniz için tekrar teşekkür ederim.  Bu arada, sizi ilk kez şahsen görüyorum Dük Omerta."

(Dük) “Hoş geldiniz Lordum. Karşılama ekibinin bu kadar küçük olması beni üzdü.”

(Cesare) "Böyle olması daha iyi. Küçük bir grup tarafından karşılanmış olmak beni rahatlattı.”

Cesare ve Kayınpederimin birbirlerini selamladıklarını görmek bana gerçekçi gelmiyordu.

Gerçeklerden bir kaçış mıydı?

Son derece kibar davranıyordu.....

 (Kral) "O zaman yavaş yavaş detayları konuşalım ve umarım herkes ziyafeti doyasıya beğenir."

Ziyafet salonunu işgal eden karmaşık sessizlik düzeni, Kralın avuçlarını hafifçe çırptığının bir işareti olarak kalktı.

Sohbetin uğultusu, saray müzisyenlerinin çaldığı müziğin sesi, soytarıların ve sihirbazların sihirbazlık sesleri etrafa yayıldı.

(Alphonso) "O zaman tekrar görüşürüz."

Beni karşılayan eski nişanlım sessizce kaçtı.

Zarif bir şekilde uzaklaştı.

Kızıldeniz üzerinden yaklaşanlar, kalabalığı yarıp geçiyormuş hissi uyandırdı.

Bir an yukarı baktım.

“Kıyamet Günü” büyük kubbe tavanını kaplıyordu.  Benim adım hayat kitabında olacak mıydı?

“Ruby?” 

Daha ben onlara bakamadan onlar beni gördüler.

Eşit genişlikte açılan iki çift farklı gözün şeklini görmeye değerdi.

Elimden geldiğince mutlu bir şekilde gülümsedim, eteğini hafifçe tuttum ve eğildim.

(R) "Geç kalacağımı düşündüm."

Izek'in bana baktığını hissettim.

Neye bu kadar daldığını bilmiyordum, çivilenmiş gibi görünüyordu.

Bugün güzel göründüğümü biliyordum ama ahem.  Hepsi bana verdiği yeni şeylerdi.

Bana kocamdan farklı bir bakışla bakan Cesare, çok geçmeden yavaşça gülümsedi ve ciddi ifadesini bıraktı.

Başkalarına son derece samimi ve güzel görünen parlak bir gülümsemeydi.

(Cesare) "Aman.Bu kadar resmi selamlaşmaya ne gerek var.”

(R) "Abi..."

(Cesare) "Buraya gel.  Zorlu bir deniz yolculuğu geçiren abine sarıl.”

Ve elbette, eli hafif açık olan abimden daha cana yakın kimse yoktu.

Elendale'in psikopatın gerçek rengi hakkında hiçbir fikri olmayan kadınları, büyülenmiş gözlerini bu tarafa çevirerek kızarıyorlardı.


Yorumlar

  1. Çeviri için elinize, emeğinize sağlık. Ruby için üzülüyorum, bu kıza rahat yok

    YanıtlaSil
  2. Eline emeğine sağlık çevirmenim teşekkürler

    YanıtlaSil
  3. Çeviri için teşekkür ederim 🥰

    YanıtlaSil
  4. Sarılmayı kaçırma zaten pis herif

    YanıtlaSil

Yorum Gönder