Finding Camellia - 116. Bölüm (Türkçe Novel)


Soylular odalarına yerleşirken, görevliler büyük salona yayılmış muhteşem akşam yemeğinin hazırlıklarını bitirmekle meşguldü. İmparatorun görevlileri, misafirlerin uzun yolculuklarından ve bekleyişlerinden dolayı aç olduklarını bilerek onlara katıldı. 

Akşam yemeği hazırlığı, en iyi şarapların ve şampanyaların dökülmesi ve yanı sıra çeşitli meyve sularının birkaç koltukta bir cam şişelere konulmasıyla sona erdi.

Pipi, Lia'nın odasına gitmeden önce, bir şişe elma suyu almak için mutfakları ziyaret etti. Büyük salondaki masanın karşısına benzer şişelerin konduğunu fark etti, bu da diğer hizmetçilerden Del Casa'nın meyve satıcılarının bütün öğleden sonra malikaneye girip çıktığına dair duyduğu söylentilere inanılırlık kazandırdı. Merdivenleri çıkarken şişeyi göğsüne bastırdı. Bu meyve suyu, Lia'nın son birkaç gündür tüketebildiği tek şeydi. Pipi, Lia'nın bir an önce iyileşmesi için aklına gelen tüm yüksek güçlere dua etti, çünkü bu kırmızı elmalar, günler ısınmaya başlayınca ortalıkta daha fazla kalmayacaktı.

Bir köşeyi döndü ve Betty'yi çağırma niyetiyle Leydi Bale’in odasına yürüdü. Kendini toparlayarak derin bir nefes aldı. Eski hanımıyla karşılaşmak ürkütücü bir olasılıktı. Neyse ki oda kapılarının önünde Betty ile karşılaştı.

"Betty!" Pipi küçük bir sırıtış ile seslendi. Betty, sert yüz hatlarını bozan sıcak bir gülümsemeyle ona doğru yürüdü. "Leydi Camellia size çağırdı."

Betty, Pipi'nin ellerini tutarak, "Seni görmek harika." dedi. "Başkentte çok şey yaşadığını duydum."

"Ah, dürüst olmak gerekirse günlerce anlatabilirim."

"Bunu duymak isterim." Betty başını salladı. "Ama... Leydi Camellia beni görmek istiyor dedin, değil mi?"

Betty'nin yüzündeki endişe ve beklentiyi fark eden Pipi başıyla onayladı.

"Akşam yemeğinden önce odasına gelin. Sanırım diğer soylu hanımlar yemekten sonra onu ziyaret edecekler." Biraz hızlı adımlarla uzaklaşırken Betty'ye gülümsedi. Lia hakkında alenen pek bir şey bilinmediğinden, yeni grandüşes hakkında bir şeyler öğrenmek isteyen soylular, hizmetçiler ve özellikle de Pipi aracılığıyla bilgi toplamaya çalıştılar.

Onu durdurmaya çalışan herkesi görmezden gelen Pipi, gururla doğruca Lia'nın odasına gitti.

Edith'le birlikte giyeceği ziyafet elbisesini seçmekle meşgul olan Lia, başını kaldırarak, "Bu elma suyu mu?" diye sordu.

"Evet Leydi’m. Aşçı, soğuk içebilin diye bir avuç buz ekledi."

Lia, Pipi'den dolu bardağı alırken dudaklarını yalayarak, "Tam zamanında. Canım çekiyordu." dedi. Bu arada, Edith nihayet bir elbiseyi kenara ayırdı. Açık mavi bir kombinezondu, sade ama hoştu.

"Bu elbise için korseye ihtiyacı yok, bu yüzden güzel ve rahat olacaktır."

"Teşekkürler Edith."

"Rica ederim. Şimdi Leydi Ihar'la ilgilenmem gerekiyor, ama acele etmenize gerek yok, yavaşça hazırlanabilirsiniz." diye vurguladı Edith odadan çıkarken. Lia, Pipi'nin koşuşturmasını izlerken bardakla oynadı.

Ne büyük bir yük olmaya başladım. Rahibe manastırında hizmet etmem bile yasaklandı.

Kapının çalınması onu ürküttü.

Konuk, "Ben Betty, Leydi’m," dedi. Lia ve Pipi bakıştılar. Lia sertçe başını salladı, gergin olduğu belliydi. Pipi ellerini eteğine silerek kapıya doğru yürüdü.

"Merhaba Leydi’m. Çok uzun zaman oldu." Betty reverans yaptı, saçları ağarmıştı.

Betty'yi son görüşünden bu yana yıllar geçmişti. O yıllar, bir daha karşılaşırlarsa ne konuşacaklarını düşünerek dönüp durduğu uykusuz gecelerle doluydu. Lia hiçbir zaman tatmin edici bir kapanış hissi hissetmemişti - sadece onu saran ılık bir özlem vardı.

Ancak Betty'yi gördüğünde gülümsemeden edemedi. Betty de gülümsemesi karşısında gözle görülür şekilde rahatladı ama ellerini önünde kavuşturarak olduğu yerde kaldı.

"Yaklaşın." dedi Lia. Betty ona doğru bir adım attı, gözleri saygıyla yere indi. Lia onun buruşuk yüzünü inceledi, sonra elini tutmak için uzandı. "Çok mu değiştim Betty?"

Betty, gözleriyle gülümseyerek hafifçe yukarı baktı. "Hiç değişmemişsiniz Leydi’m."

"Sen de değişmemişsin." diye sıcak bir şekilde yanıtladı Lia. O anda, geçmişte Leydi Bale için yaptıklarını bilmesine rağmen onu affettiğini biliyordu. Betty odaya girmeden önce, Lia kızmaya hazırdı; ama sonunda onunla yüz yüze geldiğinde, bu duygu yerini eski bir dostu görmenin gerçek zevkine bıraktı.

"Lütfen beni affetmeyin Leydi’m. Affederseniz, bu sadece suçumu daha da kötüleştirecek." Betty başını eğdi.

"Betty."

"Olanları öğrendiğinizi duydum."

"Seni buraya azarlamak için mi çağırdığımı düşünüyorsun?" diye sordu Lia, Betty'nin kızarmış kulaklarını fark ederek. "Üzgünsün, değil mi?

"Öyleyim." diye patladı. "Çok çok özür dilerim. Özür dilerim Leydi’m.

"Benden özür dileme." Lia kabaca olmasa da onun sözünü kesti. "Ben annem değilim. Tek istediğim, onunla karşılaştığında ondan af dilemen."

Betty ağır ağır başını salladı, ağlamamak için çabalarken elleri titriyordu. Lia ellerini sıcak bir şekilde sıktı. "Hepsi bu. Sana yıllarca içerledim, biliyorsun. Duygularım tamamen tükenene kadar senden nefret ettim. Ne pahasına olursa olsun, seni affediyorum." Betty yukarı baktı, gözleri kan çanağına dönmüştü. Lia genişçe gülümsedi. "Seni özledim Betty."

Hızla gözlerini kırpıştırarak, yanaklarından aşağı akmakla tehdit eden gözyaşlarını durdurmaya çalıştı. Her nasılsa, Lia'nın affı, vicdanına onu fiziksel olarak cezalandırmasından daha sert bir darbe oldu.

Lia ile ilk tanıştığı günü asla unutamazdı. Lia'nın Laura'ya benzerliği olağanüstüydü ama yine de Kieran'ın yüzü küçük kızınkiyle örtüşüyordu.

‘Onu başkentte buldum. Onu temizle.'

Lia’nın Laura'nın çocuğu olduğunu öğrenmek için daha fazlasını sormasına gerek yoktu. O zamandan beri kıza suçluluk, korku ve sorumlulukla baktı. Gözyaşlarından hızla kurtulan çocuk, sahte bir isim ve kimlikle yaşayarak kaderine razı oldu. Camellius Bale olarak uzun yıllar geçirdikten sonra, Lia şimdi ona gerçek haliyle, herkesin saygı duyduğu güzel bir hanımefendi olarak bakıyordu.

Pipi, Betty'nin yanına koştu ve bacaklarındaki güç tükenmeden önce bir sandalyeye oturmasına yardım etti. "Teşekkürler Pipi. Görmeyeli çok değişmişsin."

"Leydi Camellia benden çok daha fazla değişti." 

Betty başını salladı. "Hayır, Leydi Camellia..."

Hala güzel.

Bir mendille gözünü silerek cümlesinin geri kalanını yuttu. Lia gerçekten de Laura'nın tıpatıp aynısıydı. Pipi, Betty'ye bir fincan elma çayı uzattı. "Biraz alın. Leydi Camellia son zamanlarda bunu tercih ediyor. Eh, bugünlerde midesinde tutabildiği tek şey elma zaten."

"Midesinde tutabildiği tek şey mi?

"Evet, son zamanlarda midem bulanıyor." diye yanıtladı Lia, yeni bir fincan elma çayını yudumlarken. Betty ancak o zaman masanın her tarafına dağılmış elma, elma suyu ve elmalı turta sepetini fark etti.

"Başka bir nedenden olmadığına emin misiniz?" diye sordu çay fincanını tabağına geri koyarken.

"Ne demek istiyorsun?

"Bir doktora göründünüz mü?"

"Evet." Lia başını salladı. "Bana herhangi bir ilaç yazamayacağını söyledi ve dinlenmemi ve kendimi sıcak tutmamı tavsiye etti."

"O... size hastalığınızın ne olduğunu söyledi mi?

"Sadece bir hastalık olmadığını söyledi."

Betty'nin çenesi, Lia'nın cevapları karşısında titredi. Lia, tepkisinden şaşkına dönerek ona baktı. Betty daha sonra Pipi'yi kenara çekti ve ona Lia'nın son adet döngüsünün ne zaman olduğunu ve mide bulantısının ne zaman başladığını sordu. Çılgınca parmaklarıyla sayarken Pipi'nin yüzünün rengi solmaya başladı. Kendi kafasına vurdu, döngüleri yeterince hızlı hesaplayamadığı için açıkça hayal kırıklığına uğradı.

Lia, endişe verici bir şekilde Pipi'ye uzanarak, "iki ay." dedi. "İki ay önceydi Betty. Sanırım her şey çok stresli olduğu için Gaior'dayken atladım.”

"Gaior! Öyleydi. Hesaplarımın yanlış olmasına şaşmamalı. Bekleyin, ama sonra nasıl...”

Lia, iki hizmetçiye bakarak, "Neler oluyor? Söyleyin bana." diye ısrar etti. Pipi ve Betty, koltuklarından fırlayıp derin bir reverans yapmadan önce birbirlerine baktılar.

"Tebrikler Leydi’m. Hamilesiniz."

Lia, az önce söylediklerini tam olarak anlamadan onlara aptalca baktı. "Ne?"

Sıcak bir şekilde gülümseyen Betty'ye bakarken, Pipi'nin yanakları mutluluktan pembeleşmişti. "Sabah bulantısı. Laura da böyleydi; o da sadece üç ay elma yedi."

Lia sanki biri dünyayı ayaklarının altından çekip almış gibi hissetti. Baş dönmesi onu alt edip, kanepeye çökmesine ve bardağı yere düşürmesine neden oldu. Bardak halının üzerine düşüp kırılmaktan kurtuldu ama çay halının geri kalanını lekeledi.

Mümkün değil. Hamile mi? Hamile miyim? Benim... içimde bir bebek mi var? Doktor neden bana söylemedi? Edith neden söylemedi? Jasmine neden söylemedi? Claude...

Lia sevgilisinin adıyla başını salladı. Claude da onun kadar biliyor gibiydi, bu da ikisinin de karanlıkta kaldığı anlamına geliyordu.

"Sanırım Leydi Ihar bunu sizin için bir sır olarak sakladı, Leydi’m." dedi Pipi heyecanla. "Son zamanlarda kahkahalarla gülmesine şaşmamalı!"

"Bana neden söylemediğini düşünüyorsun Pipi? Biliyorsa bana söylemesi gerekirdi."

"Pekala... eğer bu bilgi yayılırsa, itibarınız zedelenir Leydi’m."

Lia bir eli alnında, derin bir iç çekti. Kabul etmekten nefret ediyordu ama Pipi haklıydı. Düğünden önceki bir hamilelik hem onun, hem de Ihar Hanesi'nin itibarı için felaket olurdu. Bu hikayenin sosyal çevrelerdeki dedikoduları nasıl körükleyeceğini herkesten daha iyi biliyordu. Lia elini karnına koydu ve endişeyle okşadı. Olabildiğince düzdü. İçinde başka bir canlının yaşadığı gerçeğini kavrayamıyordu. "Pipi," diye seslendi aniden. "Claude'a söyleme."

"Efendim?" diye sordu Pipi, gözleri kocaman açıldı.

"Tek kelime etme. Benim bir sorunum yok, sadece hafif bir mide bulantısı o kadar. Ona ne zaman söyleyeceğime ben karar vereceğim. Şimdi söylersem... yataktan kalkamam."

Pipi, ağzı açık kalmış bir şekilde hanımına bakarken, sözlerini anlayarak başını salladı. Lia yavaşça oturduğu yerden kalktı ve elmayla dolu olan masaya doğru yöneldi. Elini sepetteki parlak ve temiz kırmızı elma yağınının üzerinde gezdirdi. Diğer yiyeceklerin düşüncesi bile midesini bulandırıyor, bu da onun inanılmaz bir şekilde kıkırdamasına neden oluyordu.

Bunun sabah bulantısı olduğunu nasıl fark etmedim?

Üniformasını değiştirmiş olan Claude'un aniden odaya girmesiyle Lia'nın nefesi kesildi. Betty aceleyle ayağa kalkıp derin bir reverans yapartı ve odadan çıktı. Hizmetçiyi görünce onun Bale'in baş hizmetçisi olduğunu anlayan Claude'un gözleri sertleşti.

"Giyinmemişsin."

"Ah, benim hatam. Sohbete dalmışım.” dedi Lia, kombinezonunun asılı olduğu boy aynasına doğru yönelerek.

"Az önce ayrılan hizmetçi," dedi Claude, Lia'nın arkasındaki kanepeye otururken şüpheyle odaya göz atarak. "tanıdık görünüyordu."

Lia ev kıyafetini çıkardı ve Pipi'den korseyi gevşetmesini istedi. Claude, Lia'nın sırtını incelerken bacak bacak üstüne attı, o kadar inceydi ki omurgası sertçe dışarı çıkmıştı. "O Betty, Corsor'daki bakıcım. Hasret gideriyorduk."

Edith'in onun için seçtiği elbiseyi giyerken Claude, "Baleleri davetli listesine Majesteleri ekledi. Marki’ye karşı hala zaafı var." diyerek Lia’yı gülümsetti. Aynaya baktı ve bakışlarını Claude'a kilitledi, bu yanaklarının ısınmasına neden oldu. Çıplak boynunu ovuşturarak aksesuarların olduğu küçük masaya doğru baktı. Claude ayağa kalktı ve Lia'ya doğru yürüdü. Kurdeleyi bağlamayı bitirip uzaklaşırken Pipi irkildi.

Elini Lia'nın omzuna koydu ve bir öpücük kondurmak için eğildi. Dudaklarından yayılan sıcaklıkla titredi, ağzı kurudu. Gözlerini, aynada onun mavi ve arzuyla yanan bakışlarıyla buluşturmak için kaldırdı.

"Hayır."

"Ben bir şey yapmadım." Kaşlarını çattı.

"Ben... ama yine de. Yapamayız. En azından ben iyileşene kadar."

Claude içini çekti ve yanağını hafifçe öptü. "Dışarıda seni bekleyeceğim. Majestelerini fazla bekletme."

Claude odadan çıkarken, Edith ve Jasmine’in neden bunu ondan sakladıklarını anladı. Hızla gözlerini kırpıştırarak yanaklarını sıvazladı. Hızlı atan kalbinin akşam yemeğinden önce sakinleşmesini umuyordu.

Yorumlar

Yorum Gönder