How to Get My Husband on My Side - 76.Bölüm (Türkçe Novel)

how to get my husband on my side novel - chapter 76

Önümde siyah metal zırhlı, terden ıslanmış ve tozla kaplı bir şövalye duruyordu.

Dudaklarımı büzüp hafifçe dilimi çıkardım. Vücudumu yavaşça hareket ettirme zamanım geldi.

Kibirle ödülünü isteyen kocam birden kaşlarını çattı ve omzumdan tuttu.

Korktum.

(I) "Bu da ne?"

(R) “Ö-Ödül…”

(I) “İçten bir öpücük olacağını söylemiştin."

(R) “Evet öyleydi!”

(I) "Saçmalama! Beni hep böyle mi öpüyorsun?"

Ne tür bir saçmalıktı bu?

Durum o kadar da kötü olmasa da yanaklarım kızardı.

(R) "O zaman sen…"

Daha ben konuşamadan çelik gibi eliyle başımı tuttu ve kendine çekti.

Seranın sıcacık ve mis kokulu atmosferinde, dudaklarıma bastırdığı bir çift dudakla başımın döndüğünü hissettim.

(I) "Neden, neden burada saklanıyorsun?"

Bir süre sonra dudaklarını kaldırdı ve alçak sesle homurdanarak kollarını uzattı.

Şaşırdım.

Bana hiçbir şeyden haberin olmadığını söyleme!

(R) "Burada olduğumu nereden bildin?"

(I) “Omerta Kalesi'nin tek sırrı bu değil. Bir gün saklambaç oynamak isterken ya burada uyuyakalırsan?”

Beni test mi ediyorsun?!

Her şeyi sana itiraf etmem için bana şansı mı veriyorsun?

Kahretsin! Sen tam bir piçsin!

(R) "Y-yemek yedin mi?"

Kafasını salladı ve beni tutan kollarını gevşetti.

Yıldız tozuyla kaplanmış gibi görünen gümüş rengi saçları dağınıktı.

(I) "Yememişsindir diye, seninle birlikte yemek yemek istedim."

(R) “Eh…"

(I) “Kilon hep aynı görünür. Kilo aldığına dair hiçbir belirti yok, düzgün yemek yediğinden emin misin?”

(R)"Ama bunun sorumlusu sensin."

(I) "Ne?"

Yakut rengi gözleri büyüdü.

Neredeyse dilimi ısıracaktım.

Ah neden bugün her şeyi pat diye söylüyordum?! 

(I) "Az önce söylediklerini bir daha söyle."

(R) "B-ben bir şey demedim."

(I) "Hayır, bir şey söyledin."

Yüzüm muhtemelen kıpkırmızı oldu.

Hadi ben deliyim ama ya bu doğruysa?

Son zamanlarda gecelerinizi benim gibi geçiren biri olsaydınız, her gün bir kase kurabiye hamuru yeseniz bile kilo almazdınız!

Herkesin yanıldığı bir şey varsa, o da kocamın asla ilk aşkından etkilenecek utangaç bir tip olmadığıydı.

Benim için bile zorlu bir rakipti.

O çılgın, vahşi, hayvansı ve beni tamamen yutabilecek erkeksi bir varlıktı.

Ve henüz...

(I) "O zaman bu bizim için bir sorun. Bugünden itibaren el ele tutuşarak mı uyumalıyız?”

(R) "Demek istediğim bu değildi..."

(I) “Demek istemediğin bu değilse neydi o zaman? Ne söylemek istedin? Güneylilerin zarif sözlerine aşina değilim, bu yüzden seni anlayabilmem için bana karşı açık olmalısın."

Yüzümü sadece boynunun arkasına gömdüm.

Gerçekten bir şey duymadı mı?

Bu yüzden mi çok mutlu görünüyordu?

(I) “Ruby?”

Yaramaz sesi biraz ciddileşti.

Kaslarımı hareket ettirmedim.

(I) “Ruby, neyin var?”

(R) "…Bir şey yok."

(R) "Öyle olduğunu sanmıyorum."

(I) “...”

(I) "Neler oluyor? Ben gittikten sonra arkamdan kaza falan mı oldu?"

Ben çocuk muyum?

Keşke gerçek bir kazaya sebep olsaydım!

Birine tokat attım! 

Ve bu kişi Ellenia'nın dadısıydı…

(R) "Hayır, sadece... seni gördüğüme sevindim."

(I) "Zevkten yüzünü gizlemek bir güney geleneği mi?"

(R) “…Geleneği yaratan benim.”

(I) "Anlıyorum. Peki saklambaç oynamayı seven prenses, günün nasıl geçti?”

Büyük avucuyla dikkatle sırtımı okşadığını hissettim.

Nazik, yatıştırıcı ve güven vericiydi.

Çılgınca bir kahkaha atma isteği duydum.

Onu kötülüğü geri püskürtmek yerine ortalıkta dolaşırken görmek korkutucuydu. Bu yüzden büyülenmiş gibi görünüyordu.

(R) "Sadece…"

(I) "Sadece?"

(R) "Ben bir şey yapmadım."

(I) "Nasıl yani…?"

(R) “Gerçekten hiçbir şey yapmadım! Hiçbir şey yapmadım!”

Benimle temas halinde olan bedeni kaskatı kesilmiş gibiydi.

Sırtımı okşayan eli de durdu.

Anda garip bir gerginlik vardı.

Hiçbir şey duymamış gibiydi.

O zaman neden...

(I) “Ruby?”

(R) "Bana inanmayacağını biliyorum. Ama yalan söylemiyorum.”

(I) “…Ruby, başını kaldır.”

(R) "Seni hayal kırıklığına uğrattığım için üzgünüm. Hazine odasının anahtarını da geri vereceğim.”

Nefesim düzensizleşirken, doğal olarak gözyaşı musluklarım açıldı.

Baş hizmetçiye tokat attığım parmak uçlarımın sızısı yüzünden kalbim vahşi bir atın koşuşu gibi delice çarpıyordu.

Artık geri dönüşü yoktu.

Beni bir şekilde kenara köşeye atacak olsa da, sonunda…

Evet, bana ihtiyacı olacaktı. İster iş için ister özel şeyler için. Beynim veya bedenim için.

Şu andan itibaren gerçekten dikkatli olmalıydım.

İlk defa böyle bir insanla uğraşıyordum.

Cesare ve ailem doğaları gereği tamamen farklıydı. Benden istediği basit bir şey olsaydı her şey daha kolay olurdu… (Ç.N. Cesare’den bahsediyor.) 

Ona sarılan kollarım gevşediğinde ayaklarım yavaşça yere değdi.

Hemen avucumla yüzümü kapatmaya çalışsam da Izek elimi tutarak hırladı.

(I) "Bana bak."

(R) "Hayır, yapamam..."

(I) "Beni artık görmek istemediğini mi söylüyorsun?"

Bu ne demekti şimdi? Saçma gelse de ifademde bir değişiklik göstermedim ve sakince burnumu çektim.

(R) "Öyle değil. Sadece yüzüne bile bakmaya cesaretim yok."

(I) "Neden?"

(R) "Çünkü sessizce bitmesi gereken bir şey hakkında gereksiz dramaya neden oldum."

(I) “...”

(R) “Eminim herkes kibirli olduğumu düşünüyor. Ama sonunda kimin en önemli olduğunu biliyorum. Gitsem bile..."

(I) "Ne?"

Ellerimi sıkıca tutmasına rağmen soğuk sesi o kadar korkutucuydu ki neredeyse irkilecektim.

(I) "Ne oluyor? Sana böyle saçma sapan şeyler söylemeye kim cesaret etti?!"

Ben haklıyım, değil mi?

Izek'in elini şiddetle sıktım. Ya da denedim.

(I) "Söyle bana, bunu sana kim ima etti?!"

(R) “...”

(I) "Bizzat kendim mi kontrol etmeliyim?"

Izek'in alçak sesle homurdanması, ona eşini kaybeden ayaz kurdunu hatırlattı.

Belki de bu yüzden daha çok üzüldüm.

Seni pis kaltak!

En çok senden nefret ediyorum!

En çok senden nefret ediyorum, seni sapkın kahraman!

(R) "Sana söylersem benden nefret edeceksin!"

Aynı zamanda elimin tutuşu gevşedi.

Ben ne yaptım?

Ben daha farkına varmadan bedenim geriye düştü.

Neyse ki, yerdeki çalılar kabarıktı.

(I) "Ruby..."

Uzakta donup kalmış olan Izek hızla hareket etti.

Gözlerinde çok fazla endişe vardı.

(I) "İyi misin?"

Bu soru karşısında dürüst olmak bile utanç vericiydi.

Karşımdaki kaya kütlesinin göğsünü itmeye çalışırken düştüm.

Yumurtayla kayaya vurmak gibiydi.

Neden onun önünde hep utanıyordum?

Utançtan başım dönerken kalbim gümbür gümbür atıyordu.

Yumuşak ipek bir mendil ıslak yanaklarıma dokundu.

(I) "Ha, kahretsin, nihayetinde..."

Kocam dişlerini sıktı ve bir eliyle saçını geriye doğru attı.

Yılanı andıran gözlerine koyu bir gölge düştü.

(I) "Bunca zaman bunun için mi endişelendin?"

Endişelenmemem mi gerekiyordu?

Aklımdan birçok kelime geçse de cevap vermedim.

Çünkü bunu yapacak durumda değildim.

Öfke ve utanç dışarı çıkmaya devam etti. Ağzımı bir mendil yardımıyla kapattım ve inledim.

Yaptıklarıma boş gözlerle bakan Izek, daha fazla dayanamayarak mendilimi aldı.

(I) “Ruby.”

(R) “Karşılık vermeden durabilirdim ama sorun çıkarmaya devam ettim. Geçen seferki gibi beni geri göndermeye çalışacağını düşündüm..."

Geçmişe dönüp bakacak vicdana sahip olmasını gerçekten beklemiyordum.

Bu adamın sempatik bir vicdanının olmasına imkan yoktu.

Ama onun yanında neden hıçkırıklarımı kontrol edemiyordum?

Hıçkırıklarımdan kurtulmaya çalışırken bir an hiçbir şey duymadım.

En sonunda merakıma engel olamadım ve gözlerimin etrafındaki yaşları siliyormuş gibi başımı kaldırdım ve afalladım.

(R) "Bu..."

Karşımda oturup bana bakan Izek'in daha önce hiç görmediğim bir bakışı vardı.

Bir bakıma şoka girmiş ya da acı çekiyormuş gibi görünüyordu. Ama bu tuhaf bir bakıştı.

Gözbebekleri o kadar çok titriyordu ki hiçbir şey duyamıyor gibiydi.

Söylediklerim basit değil miydi?

Ama anlaması için açık sözlü olmam gerektiğini söyledi.

Bu kadar alışılmadık bir tepki karşısında korkmak yerine, garip bir ruh hali içinde ayağa kalktım ve farkında olmadan konuşmaya devam ettim.

(R) "Sonra benden nefret ettiğini söyledin ve sinirlendin..."

(I) “...”

(R) “Bu yüzden, sevmediğin şeyleri yapmamaya çalıştım, tekrar ve tekrar...”

Oyunculuğa bağlı olarak hüsran gözyaşlarım damladı.

Siz hayatta kalmaya çalışırken etrafınızdaki insanlar küçük deniz kızındaki gibi sorun çıkarmaya devam ettiğinde ne yapardınız?

Ah, bundan sonra herkesi aşağı çekeceğim!

İşler ters gider ve ölürsem, asla yalnız ölmeyeceğim!

Çektiğim anlamsız utancı düşündüğümde gözleri çarpıklaştı.

Bir an için onun öfkesine tüm kalbimle hayran kaldım.

(I) "O zaman... Öyle demek istemedim."

Yorumlar

  1. Siz nasıl iletişim özürlü bir çiftsiniz ne diyorsunuz Allah aşkına ne anlatıyorsunuz bnm beyin error veriyor sizin muhabbete

    YanıtlaSil
  2. Yeni chapter için teşekkürler!! 🌸 Ruby hiç mutlu olacak mi merak ediyorum 😔

    YanıtlaSil
  3. Ah rubycim lafi nekadar eveledin geveledin😅 olayları bilmemize rağmen biz bile bisey anlamadık izek ne yapsın 😅
    Izegin sevgisini şefkatini gördüğüm çok tatlı bir bölümdü

    YanıtlaSil
  4. Maxi ne kadar anlatmıyorsa Ruby de o kadar anlatıp aslında hiçbir şey anlatmıyor... :'))
    - Robin.

    YanıtlaSil
  5. Çeviri için teşekkür ederim 🥰

    YanıtlaSil

Yorum Gönder