How to Get My Husband on My Side - 67.Bölüm (Türkçe Novel)
(Ivan) "Başka bir şekilde denk gelseydik hepinizi döverdim. Böyle bir durumda diğer canavarlar ölmüş olurdu ama sen şanslısın.''
Ondan bir şey isteyebileceğimi zannetmiyorum. Bu kalpsiz adamdan sıcak ve nazik bir şeyler dilemekle aptallık ettim.
"Grrrr..."
(Ivan) "Neden çeneni kapatıp nazik davranmıyorsun?"
Utanmaz kocam kurda yaklaştı.
Dirseğine tutundum.
(R) "Ben..."
(I) "Sorun değil, onlarla savaşmayacağım."
Gerçekten mi?
Ben endişeyle izlerken Izek eğildi ve yaralı dişi kurdu yavaşça kayanın üzerine bıraktı.
Bu sırada alfa kurdu derin bir nefes verdi ve Izek'in koluna ters bir bakış gönderdi.
Eğer o herhangi bir yanlış sinyal alırsa daha da sinirlenebilirdi.
Dişi kurdun ağzındaki ağızlık gümbürtüyle düştü.
Izek bir adım geri attığında, taş gibi hareketsiz kalan Ayaz Kurdu sonunda kıpırdadı.
Uzun burunlarını birbirlerine sürterek koklaştılar.
Dişi alfa kurdunun ön bacağına bağlı paladin pelerinini görünce alfa kurdun sinirleneceğini düşünerek gerginleştim. Neyse ki bu olmadı.
Birbirlerini koklayan, yalayan ve burunlarını sürten alfa çifti bir süre sonra ayrıldı.
Dişi kurt üç ayağı üzerinde durup ulurken, erkek de eşiyle birlikte kuyruğunu yavaşça sallayarak aynı şeyi yaptı.
O anda canavarın gözlerinde büyüleyici bir bakış vardı.
Kötülük, uyanıklık, gurur, kibir ve rahatlamanın birleşimiydi.
(I) "Hadi gidelim."
Çelik bir el beni tuttu ve öne doğru çekti.
Son bir bakış attım ve kocamla birlikte yürüdüm.
Ağır bulutlar sürükleniyordu ve alacakaranlık oluyordu.
Batan güneşin ışığı göz kapaklarıma sızdığında bir gerçeklik duygusu içime hücum etti.
Ne diyeceğimi ve ne yapacağımı bilemedim.
Atların garip sessizlik içinde durduğu yere geri döndük.
Yanlarında durarak yaprak sigara içen Sör Ivan bizi karşıladı.
(Ivan) "Bitti mi? İyi görünüyorsunuz.”
(I) "Bu seferlik paçanızı kurtardım. Biraz utanman kaldıysa, şimdi çekip gidersin. Bu arada diğerleri nerede?”
(Ivan) “Kaçak avcıları tutuklayıp götürdüler. Sigara içmek ister misin?”.
(I) "Hayır!"
Eyeri tamir ediyormuş gibi yapan Andymion yaklaşıp namluyu ve eldivenlerini aldı.
Gözlerim, sessizce eldivenini çözen Izek'in umursamaz duruşuna takıldı ve ağzımı açtım.
(R) "Kollarına masaj yapmamı ister misin?"
(I) “…Koluma nolmuş?!”
(R) ''Ayaz Kurdu ağır olduğundan kolların uyuşmuş olmalı...”
(I) "Ne iş yaptığımı sanıyorsun? Kılıcım o şişko köpekten daha ağır.”
Şişko mu?
Bakışlarım farkında olmadan belinde asılı olan kılıca gitti, inanılmaz bir bakış yükseldi.
Bir aksesuarı andırıyordu. O kadar da ağır görünmüyordu.
Ve burası fantastik bir dünyaydı.
Belki de şüpheli bakışlarım yüzünden Sör Ivan yaprak sigarasını fırlattı ve gülerek yanıma yaklaştı. Kılıcını çıkardı ve ileri doğru uzattı.
(Ivan) "Denemek ister misiniz?"
(I) ''Ivan!''
(Ivan) "Neden? Leydim size güvenemiyor gibi görünüyor.”
Benimle alay etme şekli biraz acı vericiydi. Hiçbir şey söylememeye karar verdim.
Sen Ivan'sın, bir çiçek.
Ne kadar ağır olabilir ki?
Elimi uzattığım için kızdım ve kısa süre sonra "Kılıcı bırakacak mısın?" diye sordum.
(I) "Ne?"
Elinde tutmuyor muydu?
Ne kadar sert çekersem çekeyim Sör Ivan'ın avucuna sıkışmış gibi görünen kılıç hiçbir hareket belirtisi göstermiyordu.
Sonunda pes ettim. Sessizce bıraktım ve arkamı döndüm.
(R)"Duracağım."
Bu kadar kibirli olduğum için üzgünüm! İşte bu! Yine bir piliç gibi görünüyordum!
Utancımdan akan gözyaşlarımı o acı sözlerle geri yutarken bir an hiçbir şey duyamadım.
Çok çocukça davrandığımı düşündüm, bu yüzden arkamı dönmek üzereydim ama Ivan bir şekilde utanmış görünüyordu.
(Ivan) "Leydim, kızgın mısınız?"
(R) "Ne? Hayır."
Bu bir anlam ifade etmiyordu.
Büyük paladinlere kızgın olsam bile bir piliç olarak ben ne yapabilirdim ki?
(Ivan) "Oh, kızgın görünüyordunuz..."
(R) "Kızgın değilim. Neden kızgın olayım?"
Sessizlik sürdü.
Nedenini bile bilmediğim bu sessizlik neydi?
Bu neden oluyordu?
(Ivan) "Ne yapmalıyım…?"
(I) "Şimdilik tırnaklarını çekelim."
(Andy) "Haklısınız. Bunların hepsi Sör Ivan'ın suçu..."
(Ivan) "Hayır, bu pislik- ben çok... özür dilerim Leydim! Üzgünüm, sizi asla gücendirmek istemedim. Ben sadece size diyordum…..”
(R) "Ben de üzgünüm! Çikolatanız için açgözlü davranarak ölümcül bir günah işledim, kaba davrandım!”
(I) "Koluma dokunmanı istemediğimden değil, benim için endişelenmene gerek olmadığını kastetmiştim. Sadece buydu.”
Bu adamların aniden ne hakkında fısıldaşıp kavga ettikleri hakkında hiçbir fikrim yoktu.
Karışık zihnime uymayan üç mahcup yüz belirdi.
Özellikle, canavara benzeyen kocam en çok özür dileyen görünüyordu.
Sanki aynı kişi değilmiş gibiydi.
(I) "Özür olarak, sana yalnızca seçkin aile üyelerinin ellerine geçebilecek egzotik bir çikolata ziyafeti ya da çeşitli çikolatalı pudingler vereceğim."
(Ivan) "Ben de bir şeyler alacağım. Bu kılıç gurur duyulacak bir şey değil, sadece, hareketleriniz çok tatlı..."
(I) "Haklısın, kılıç çok ağır. Yaralı kurdu geri gönderirken yaptığınla kıyaslarsak, bu hiçbir şey değil!”
Daha önce şişman köpek diye şikayet ediyordu. Ve şimdi bunun bir hiç olduğunu mu düşünüyordu?
Bu gerçekten komikti. Böylesine gururlu adamların ters köşe yaptıklarını görünce biraz daha tazelenmiş hissettim.
Hu, bugün yıldızları görebiliyordum.
(R) “Rahatladım! Kocam çok tatlı, değil mi?!”
(I) "Efendim? Evet, evet. Biraz tatlı olduğum doğru.''
(Ivan) ''Etrafta arkadaş canlısı olmasıyla tanınır."
(Andy) "Elbette, Lord Izek kadar tatlı başka bir Lord asla bulamayız."
Sözleriyle boğuşan üç adam kısa süre sonra davranışlarından utanarak öksürmeye başladı.
(Ivan) "Pekala, Camu ve Galar'ın peşinden gideceğim... Onların işi sonlandırma biçimlerine hiç güvenmiyorum."
(I) ''Acele et ve peşlerinden git!''
(Ivan) "Leydim, bir dahaki sefere görüşürüz. Bugün çok yardımcı oldunuz.”
(R) "Görüşürüz."
Beni beceriksizce selamlayan Sör Ivan'a olabildiğince sıcak bir şekilde cevap verdim.
Bugün harika bir iş çıkarmamış olsam da bunun yeni bir imaj oluşturmama yardımcı olacağını umuyordum.
(I) "Ne düşünüyorsun?"
Söylemem gereken buydu.
Gözlerimi açar açmaz, kocamın bir kolu eyerde, bakışlarını bana dikmiş şekilde ayakta dikildiğini gördüm.
Gün batımı ışığı altında parlayan buz gibi yüzü fazlasıyla yabancı görünüyordu.
(R) "Ayaz kurdunu sağ salim teslim ettiğimiz için mutluyum."
(R) "Çikolata olmasaydı burada olamayacaktım."
Suskun kocam beni kaldırdı ve kayışları çekerek eyere yerleştirdi.
(R) "Sana yardımcı oldum mu?" diye sormadan önce biraz tereddüt ettim.
(I) "Gerçekten bunu soruyor musun? Çıldırmak üzereydiler! Sen olmasaydın, başım belaya girerdi!”
Ne cömert sözler. Belki biraz daha ileri gitmeliydim…
(R) "O zaman bir sonraki sefere…"
(I) "Sonraki? Bir sonraki sefere ne olacak?
(R) "Ben olmasaydım..."
(I) "Bunu istiyorsun çünkü o arkadaşlarınla tekrar görüşmek istiyorsun."
Neredeyse dilimi ısıracaktım.
Ugh, sadece böyle şeyler söz konusu olduğunda zeki oluyordu.
(R) "Pek sayılmaz..."
(I) "Pek sayılmaz demekle neyi kastediyorsun? Öyle ya da böyle, sana uzaklara dalıp gitmen için bile fırsat vermeyeceğim.''
Dik bir şekilde ayağa kalktı ve pelerinimdeki suyu sıktı.
Sert tonunun aksine, kırmızı gözlerindeki ışık yumuşaktı.
Belki de gün batımından dolayı öyle görünüyordu.
(I) “Sonucunun ne olacağını düşünmeden hareket ediyorsun…”
(R) "Ben-ben sadece burada olup olmadıklarını merak ediyordum."
(I) "Yalan söylüyorsun."
(R) "Bu doğru! Ben her zaman seni düşünüyorum. Yani, bunu yapmazsan…”
(I) "Gerçekten? Bu yüzden mi buraya koştun?
Direkt konuya girdi.
Ah, bu yeni işkence de neyin nesiydi seni orospu çocuğu!
(R) "B-ben kendimi kaybettim. Ata binmeyeli ve yağmuru görmeyeli uzun zaman oldu..."
(I) "Öyle mi? Saçların dağınık, kıyafetlerin ıslak, çok yürüdüğün için terliyorsun. Ne olmuş yani dimi? Gerçekten bana böyle mi yardım etmek istiyorsun?”
Kan yüzüme hücum etti.
Mücadele etmeyi bıraktım ve Izek'in boynuna doğru eğildim.
(R) "Yani... bundan hoşlanmadın mı?"
Başını eğdi ve çelik gibi kolunu belime doladı.
Sıcak bir nefes boynumu gıdıkladı.
(I) "Hayır... Sadece bir an önce seni yıkamak istiyorum."
(R) "Geçen seferki gibi mi?"
(I) "Hayır!"
Sert bir cevaptı.
Sıcak, kuru dudaklarını yumuşak bir şekilde benimkilere bastırdı, dilini dışarı çıkardı.
Tam dudaklarımı ayırmaya istekliyken...Sonunda aklım başıma geldi!
(R) "B-Bekle bir dakika!"
(I) "Sorun ne?"
(R) "Sör Andymion..."
Bir an için zavallı Andymion'un varlığını tamamen unuttum!
Karşıya bakar bakmaz birkaç adım ötede, çenesi ardına kadar açık, donmuş halde duran siyah saçlı bir çocuk gördüm.
Parlak kehribar gözleri sanki dünyanın yok oluşuna tanık olmuşçasına titriyordu.
Yavaşça arkasına bakan Izek hüsrana uğramış bir şekilde homurdandı, "Neden hala buradasın?"
« Önceki Bölüm Sonraki Bölüm »
Ruby nin iç sesine hastayım sayıp söylenmesi çok komik 😅 çeviri için teşekkür ederim ellerinize sağlık 🥰
YanıtlaSilBölümün başında İzek yerine Ivan yazılmış.
YanıtlaSilHee şöyle biraz daha yakınlaşın karı-kocasınız siz yea
Eline emeğine sağlık çevirmenim teşekkürler
Paylaşım için teşekkürler
YanıtlaSilEllerine sağlık 🥰🥰
YanıtlaSilbu kız niye sürekli kocasına hakaret ediyor yaa.. üç kuruş romantizm olacak onu da yok ediyor.. hep mi rol yapacak hiç mi gerçek duygu yaşamayacak acaba?
YanıtlaSilÇeviri için teşekkürler ellerinize sağlık..
lütfen yeni bölümleri hızlı yükleyebilir misiniz mangada kalılan yere geldik çoook merak ediyorum neler olucak :DDD emeklerinize sağlık <3
YanıtlaSil