Finding Camellia - 26. Bölüm (Türkçe Novel)


Bu bir kabus olmalı.

Pipi, Lia'yı rahatlatmak için hızla çalıştı, o da isteksizce merdivenlerden aşağı indi.

Claude hafifçe aydınlatılmış yemek odasında, yuvarlak masanın önündeki sandalyeye yaslanmış oturuyordu.

"Geç kaldın." dedi başını gazeteden kaldırmadan.

Lia, kahvesini soğukkanlılıkla yudumlaması karşısında sersemledi. Mavi pantolon, mavi yelek ve beyaz bir ceket giyiyordu. Dün geceki askeri üniformasından eser yoktu. Yemek odasının, onun varlığıyla birdenbire küçüldüğünü hissetti.

Claude'un yanında kahve demliği tutarak duran hizmetçi, Lia'nın yaklaşmasıyla kızardı.

"Özür dilerim." diye cevapladı. "Çok fazla uyuyamadım. Sabahın erken saatlerinde burada ne yapıyorsunuz? "

"Sence?"

"Bilmiyorum Lord'um." diye mırıldandı Lia. "Aklınızı okuyamıyorum."

Claude gülümsemeden edemedi.

Karşısına sandalye çekip oturdu ve elindeki sabah gazetesine baktı. Ön sayfada, Kont Garion'un on üç yaşındaki kızının nişanı ile ilgili bir makale vardı. Asil aileler, sosyal basamakları tırmanmak söz konusu olduğunda hiçbir sınır tanımıyorlardı.

Kieran, prensesle nişanlanmasına karar verildiğinde on beş yaşındaydı.

Peki ya Claude? Marilyn Selby ile ne zaman sözlendiler?

"Kahvaltı yapmak ister misiniz, Lord'um?" Lia sordu.

"Hayır, bu yeterli." Kahvesini tuttu.

Hizmetçi Lia'nın önüne, üzerinde tatlı incir kompostosu olan bir tabak krep, bir bardak meyve suyu ve rengarenk tatlılarla dolu bir kase yerleştirdi. Tatlıların güzel kokusu ağız sulandırıcıydı, ama etkilenmemiş görünmek için elinden geleni yaptı. Claude, tatlı koktuğu için onunla dalga geçiyor ve onu her zaman utandırıyordu. Artık çocuksu olmasıyla alakalı alay edilmek istemiyordu - özellikle Claude tarafından.

Genç dük, Lia'nın çatalı geri çevirmesini eğlenerek izledi.

"İnatçı olma, ye." dedi hafif bir sırıtışla. "Önümüzde yoğun bir gün var."

“Bizim mi?” diye sordu.

Belki de dün gece olanlardan dolayı, hala gözlerine bakamıyordu. Lia, gergin olmamaya karar verdi, çünkü mutlak bir kanıtı olmadığı sürece, yakasına yapışamayacağını biliyordu.

"Kieran seni almamı istedi."

"Kieran mı?" Bir ağız dolusu tatlı şeftali kompostosu yediği için mırıldandı.

"Sevgili..." diye fısıldadı, Lia'nın aklında şiddetli bir fırtınaya yol açarak.

Ağzının içindeki şeftali küle döndü. Claude devam ettiğinde zar zor yutmayı başardı.

"Sevgili arkadaşım kardeşine başkentte bir tur attırmam için ısrar etti."

"Lord'um. Ben..."

"Claude."

"Efendim?"

"Bu kadar formalite yeter. Bana sadece Claude de. "

Lia, neden aniden saygı ifadelerini bırakmasını istediğinden emin değildi, ama şaka yapmıyor gibi görünüyordu.

"Lord Claude,", boğazını temizledi. "bunu sizden kardeşimin istediğini mi söylüyorsunuz?"

"Neden? Bununla ilgili bir problemin mi var? "

"Ne? Hayır, elbette yok. Ben sadece- "

"O zaman yemeğini ye, Camellius." Yine lafını bölmesi onu rahatsız etti ama dilini tuttu.

Claude genellikle kaba davranırdı, ama diğer tüm soylular da öyleydi. Dinlemeden önce konuşmak doğalarında vardı ve sonra da  duymak istedikleri cevabı beklerlerdi.

Daha önce yaptığı gibi, yumuşak ama tehlikeli bir gülümsemeyle sandviç tabağını ona doğru itti.

"Yemek yemeyi bitirdikten sonra çıkacağız. Boş bir midenin hiçbir faydası olmaz. "


*****


At arabası, Eteare'nin ortasında durdu. Yoldan geçenler, merakla araçtan kimin çıkacağına baktılar. Kapıyı açmadan önce Claude sessizce Lius'un yüzünü inceledi. Yüz hatları genç bir oğlan çocuğu gibiydi. Zümrüt gözleri ışıkta parıldıyor ve ballı sarı saçları hiç olmadığı kadar yumuşak görünüyordu. Claude onunla ilgili başka bir şey bilmiyordu. İstemsiz bir şekilde, Lius'u dün geceki kadınla karşılaştırıyordu.

"... Lord Claude?" Lia ona seslendi.

Gözlerinde hafif bir korku gören Claude, kapıyı açarken nazikçe gülümsedi. “Önden buyur.”

Lia, arkasına döndü ve faytondan inmeden önce ona kısa bir süre baktı.

Faytondan iki beyefendi inerken, izleyiciler kendi aralarında heyecanla fısıldadılar. Tüm Eteare, Camellius hakkında dedikodular ile doluydu. Evin ikinci oğlu, gölgelerin çocuğu - nihayet başkente gelmişti.

Özellikle orta sınıf, Akademi'nin profesörlerinin kibirini ezen bu güzel, zeki çocuk tarafından büyülenmişti. Lius, farkında olmadan ünvanların başarının tek ölçüsü olmadığını kanıtlamıştı. Onun varlığı müthiş bir hâl almıştı.

Claude, başkentin ortasındaki Cohen bankasına doğru yöneldi. Kavşak, merkezindeki banka ile birlikte, müzeler ve sanat galerileri, opera binası ve ana postane ile kaplanmıştı. Eteare'in en mükemmel simgesiydi.

"Buradaki yolu ezberle, çünkü insanlar Cohen bankasını yol tarif aracı olarak kullanıyorlar. Hafızandan eminim, sorun yaşamayacaksın. "

"Bunu duymuştum. Akademi buradan iki buçuk mil ve saray da üç mil uzaklıkta. "

"Fena değil", Claude alaycı bir şekilde söylendi.

Lia, gururla sırıtarak yürümeye devam etti.

Claude, kasıtlı olarak Lius'u arkasından takip etti, kısa adımlarını dikkatlice gözlemledi, yürürken kollarının hareket etme şeklini ve kentin manzaraları izlerken ki ifadelerini inceledi.

Genç dük, ne hissettiğini nasıl tarif edeceğini bilmiyordu. Ne kadar büyüleyici olursa olsun bu çocuğu öpmesi bir hataydı, tıpkı Louver'de gördüğü kadını Camellius sanması gibi. Bu hatalar Claude'u rahatsız etti, ani dürtülerin mantığına hükmetmesinden memnun değildi.

Kieran'ın Gaior'da olduğu dört sene boyunca Corsor'u ziyaret etmemesinin birçok nedeni vardı, ama en büyük nedeni basitti: her kar yağdığında aklına gelen yüz onu rahatsız ediyordu.

Claude yine de gözlerini ondan ayıramıyordu.

Meydandaki Saint Matthew heykeline gelene kadar şehrin etrafına büyülenmiş bir çocuk gibi bakan Lia'ya ayak uydurdu. Lyon Nehri'nin tüm güzelliğinin gözler önüne serildiği en iyi yerdi. Ihar Hanesi'nin şehir evi de yakınlardaydı.

Lia, nehir kenarında piknik yapan insanları izlerken gülümsedi. "Eteare vatandaşları çok rahatlar. Hiçbir dertleri yok gibiler.”

"Işığın olduğu yerde karanlık da vardır. Işık ne kadar parlak ve güçlü olursa, karanlık da o kadar büyür. İlk bakışta en iyisini düşünmeyin."

Lia bakışlarını şehrin nehrin karşısındaki kısmına kadar takip etti.

"Karanlıkta olanlar..." Lia başladı, "muhtemelen neyin içinde yaşadıklarını bilmiyorlar. Belki de cehalet onları mutlu ediyordur. Bu yüzden bir şeye alışmak tehlikelidir. "

Küçük sohbetleri esinti ile vurgulandı. Zar zor Claude'un omuzlarına geliyordu ve beli o kadar inceydi ki, muhtemelen tek koluyla kolayca sarabilirdi.

"Gölgelerde yaşadıklarını bilmeyenlerin, hayatlarından memnun olduklarını mı söylüyorsun?" diye sordu.

"Kesin olarak söyleyemem, ama mutluluğun göreceli olduğuna inanıyorum. İnsanlar, farklı olanları, kendinden daha iyi durumda olanları gördüklerinde mutsuz hissediyorlar. Bununla birlikte, bu farkın farkında değillerse, başka bir şey bilmedikleri için durumlarını kabul ederler. Bu, memnuniyetten biraz farklı bir konu. "

Kısa bir an için, Lius'la karıştırdığı gizemli kadının hafızasındaki görüntüsü, kaşını çatan Lius ile örtüştü. Claude eldivenlerini sıktı.

"Camellius." İsim dilini gıdıkladı.

"Evet?" Lia ona döndü.

Claude ona soluk bir gülümseme gönderdi ve yol üzerindeki renkli bir mağazayı işaret etti. Faytonla bu mağazanın yanından geçmişti. Bulut benzeri, aşırı tatlı şekerler satıyorlardı. Oraya doğru yürüdüler ve pencerelerin önünde durdular.

"Şeker sana karmaşık felsefelerden daha iyi uyuyor." dedi.

Lia kaşlarını çattı, parlak gözlerle şekerlere bakıyordu. "Sadece tatlıları seviyorum, hepsi bu. Bana çocukmuşum gibi davranmayı bırakın. "

"Sana çocukmuşsun gibi davranmıyorum. Sen zaten çocuksun. "

“Benden çok da büyük değilsiniz, Lord Claude.”

“Haklısın. Ben de hala gencim. Olgunlaşmamış ve düşüncesizim. Hatalar yapıyorum.”

Lia ondan uzaklaşıp konuşmalarını aniden sonlandırdı.

Eğlenceliydi. Rahatsız edici, ama eğlenceli. Rahatsız olsa da Lius'a bakmayı bırakamadı.

Claude dükkana tek başına girdi. İçerideki herkes genç dükü görünce saygılarını sundu.

"Hoş geldiniz!"

"Sahip olduğunuz en tatlı olanlardan verin."

"Hediye mi olacak efendim?"

Claude başını salladı ve dükkan sahibi, sırıtarak sarı şekerleri bir cam kavanozu doldurmaya başladı. Çoğunlukla şeker satın alan iki tür erkek vardı. Çocuklarını ödüllendiren babalar ve sevgilileri için hediye alan erkekler. Genç lord evli olmadığı için ikinci gruba giriyordu. Dükkan sahibi, hediyeyi alacak olan hanımefendiyi görmek için bakındı. Ancak, dışarıda duran tek kişi, şeker görünce yüksek sesle yutkunan Camellius'tu. Kafası karışan dükkan sahibi, bir miktar mavi renkli şeker eklemeden önce bakışlarını ikisi arasında gezdirdi.

"Hangisini tercih edeceğinizden emin olamadığım için, iki farklı lezzet ekledim. İyi günler dilerim efendim." Beyaz bir kurdele ile süslenmiş kavanozu ona uzattı.

Claude mağazadan çıktığında, Lia hemen elindeki kavanoza odaklandı.

"Bunun senin için olduğunu mu düşünüyorsun?" Claude alay etti.

"Hayır!" Lia kafasını salladı ve ona baktı. "Lady Marilyn'in iyileştiğini duydum. Bu hediyeyi seveceğinden eminim. "

Gereksiz bir yanlış anlaşılma mı yarattım?

Claude merak ederken, Lia, mağazanın içine uzun bir bakış attıktan sonra arkasını döndü. Güvenle bir güvercin sürüsüne doğru yürüdü, ancak kanatlarını vahşice çırpıp uçtuklarını görünce şaşkınlıkla irkildi.

Claude, Lius'u izlerken kafası karıştı. Boğazı tıkandı ve göğsü sıkıştı, sanki yanlış bir şey yemiş ve nefes almakta zorlanıyormuş gibiydi.

Sokağın karşı tarafında bekleyen bir fayton görünce, çeşmenin üzerinde oturan kuşa gizlice yaklaşmaya çalışan Lius'a doğru yürüdü ve onu omuzlarından tuttu. 

"Bu senin için."

"Efendim?"

"Marilyn Selby tatlıları sevmiyor." Şeker kavanozunu ellerine itti ve onu arabaya sürükledi.

Bakışları şeker kavanozu ve Claude arasında gidip gelirken Lia'nın kulakları kıpkırmızı oldu.

“T-teşekkür ederim," diye fısıldadı, başını eğerek.

Belki de Claude çıldırmış olan tek kişi değildi.

"Işığı gördüğüne göre," dedi Claude, Lius'un kızarmış yüzüne bakarak, "karanlığı görmemizin vakti geldi." dedi.

Claude, hedeflerini duymaya istekli olan faytoncuyla göz göze geldi.

“Louver'e. Kuzey girişine.”



Yorumlar

  1. Ayyy yeni bölüm geldiğini görünce okadar sevindim ki anlatamam.
    Keşke daha sık yayınlasaniz. Hikayeyi ingilizce mangadan okuyorum ama ayrıntılarıyla yazılmış novelin tadiyla aynı olmuyor
    Bu novele şans verin gerçekten çok ama çok tatlı bi hikaye 😊

    YanıtlaSil
  2. Bende çok merak ediyorum bunu acaba nereden okuyorsunuz lütfen daha sık çeviri paylaşıp bizi mutlu edin 😚

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Finding camilla manga yazıp aratin mangası çıkıyor,ingilizce ama 🤷‍♀️

      Sil
    2. Mangasının türkçe çevirisini yapan var aratırsanız bulursunuz

      Sil
  3. Ellerine sağlık 🥰🥰

    YanıtlaSil
  4. Yaaa lutfennn yeni bölüm gelsin

    YanıtlaSil

Yorum Gönder