A Barbaric Proposal - 44. Bölüm (Türkçe Novel)
Black daha önce de benzer bir şeyden bahsetmişti. Nişanlı olduğunu biliyordu ama bu sadece babasının bahsettiği bir şey olabilirdi.
(Rienne) "Eğer durum böyleyse, kraliyet
kayıtlarında yer almaz, değil mi?"
(Bayan Flambard) "Emin değilim."
(Rienne) "Her ihtimale karşı bakacağım."
Rienne aceleyle arkasını döndü. Kraliyet kayıtları kralın ofisinde
bir yerde tutuluyor olmalıydı.
Lütfen. Orada bir şey olsun..
(Bayan Flambard) "Nereye gidiyorsunuz, Prenses?
Neden aniden geçmişteki bir nişandan bahsediyorsunuz? Hem de o adam hakkında
konuşurken?"
(Rienne) "Eskiden nişanlıydık."
(Bayan Flambard) "Affedersiniz?"
Kadın şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı, sanki az önce
duyduğu kelimeleri anlayamamış gibiydi.
(Bayan Flambard) "Siz ve kim? Bildiğim kadarıyla
Lord Kleinfelder sizinle hiç nişanlanmadı."
(Rienne) "Lord Tiwakan."
(Bayan Flambard) "Pardon?"
Aldığı cevap karşısında o kadar şaşırdı ki, hemen ağzını
kapatıp sustu.
(Bayan Flambard) "Peki... ne zaman... bu...
yirmi yıl önceydi demiştiniz?"
(Rienne) "Emin değilim, tam tarihi tespit
edemeyecek kadar uzun zaman oldu. Ama böyle hatırladığını söyledi. En başta bu
yüzden evlenme teklif etmiş."
(Bayan Flambard) "O zaman... bu onun Nauk'tan
olduğu anlamına mı geliyor?"
(Rienne) "Evet. Ailesi öldürüldükten sonra
Nauk'tan ayrıldığını söyledi."
(Bayan Flambard) "Ne kadar garip..."
Rienne eliyle saçlarını geriye doğru savurdu, yüzü sıkıntılı
bir hal almıştı.
(Rienne) "Bana her şeyi unuttuğunu çünkü her şeyin çok
uzun zaman önce yaşandığını ve bana evlenme teklif etmesinin nedeninin bu
olduğunu söyledi. Ama ben sadece..."
Rienne'in sözleri boğazında düğümlenirken uzun bir nefes verdi.
(Rienne) "Sürekli... korkunç şeyler düşünüyorum. Belki
de... ailesini öldüren Kral'dı? Yaşlı adamın Lord Tiwakan'ın ellerinde 'kanayacağını'
söyleyip durmasının nedeni bu muydu?"
(Bayan Flambard) "Neden bahsediyorsunuz,
Prenses?"
Kadın, Rienne'in sözlerinin ne kadar korkunç olduğunu ifade
edercesine kararlı bir şekilde başını salladı.
(Bayan Flambard) "Kral iyi bir adamdı. Bilge,
düşünceli ve açık fikirliydi. Onun... birinin ailesini öldürmek gibi bir şey
yapacağına inanmak hayal bile edilemez. Bu çok saçma bir düşünce."
(Rienne) "O zaman yaşlı adam neden böyle söyledi?"
(Bayan Flambard) "Bu... "
Kalbi sıkışan Rienne acı içinde kendi omuzlarını tuttu.
Bayan Flambard üzgün bir ifadeyle ona bakıyor, onu teselli etmek için elinden
geleni yapıyordu.
(Bayan Flambard) "Şunu bir düşünün Prenses. O
yaşlı adamın kim olduğunu gerçekten anlayan biri var mı? Akli dengesinin
yerinde olup olmadığını bile kesin olarak söyleyemeyiz. Birinin sadece
kendisine yemek getirmek isteyen bir hizmetkârı dövmesi için akli dengesinin
yerinde olmaması gerekir. Böyle biri sizin de benim de bilmediğimiz şeyleri
nasıl bilebilir Prenses? Bu hiç mantıklı değil."
(Rienne) "Belki… Ama o çok yaşlı. İkimizin de
hatırlamaya bile başlayamayacağı şeyler yaşamış olmalı."
(Bayan Flambard) "..."
Haksız da sayılmazdı.
Rienne'in öncelikleri şu anda tersine dönmüştü. Yaşlı adamın
söyledikleri hakkında endişelenmeden önce, onun kim olduğunu öğrenmesi
gerekiyordu.
(Rienne) "O hizmetkârın bildiğine eminim."
(Bayan Flambard) "Bastonuyla dayak yiyen kişiyi
mi kastediyorsunuz? Buna bakılırsa, orada kesinlikle konuşulamayacak bir hikaye
olmalı. Ama hizmetçi kaçmadı mı…? Hayır, ya Tiwakan şimdi hizmetçilere kötü
davranıyorsa?"
(Rienne) "Öyle değil. Şu anda kesin olarak
bilmiyoruz ama onun peşindeler çünkü Başrahip’in ölümünden sorumlu olan kişi o
olabilir."
(Bayan Flambard) "Ne? Hayır, bu gerçekten doğru
mu?"
Şok olmuş bir ifadeyle ellerini dua eder gibi birleştirdi.
(Bayan Flambard) "Bu nasıl olabilir... Hem de
çok nazik ve saf görünen genç bir adam. Tiwakan yanlış kişiyi yakalamış
olabilir mi?"
(Rienne) "Hayır, onun suçlu olduğunu gösteren
ipuçlarımız var. Ama hizmetçinin yüzünü gördünüz mü madam?"
(Bayan Flambard) "Şans eseri oldu. Sizin de fark
etmiş olabileceğiniz gibi yüzünü kapatıyordu Prenses, ama yaşlı adam onu o
kadar şiddetli dövüyordu ki, sonunda kapüşonu çıktı."
Son derece nazik görünen hizmetkârın yüzünde son derece
üzgün bir ifade vardı.
Elinin arkasındaki yara izinden bahsetmiyordu bile.
(Rienne) "Yine mi o dua...?"
(Bayan Flambard) "Dua mı?"
(Rienne) "Bu bir kefaret duası. Kefaret olarak kişinin
bedenini kırbaçlamasını gerektirdiğini duymuştum."
(Bayan Flambard) "Ah... bir Tanrı bile böyle
duaları duymaktan hoşnut olamaz."
(Rienne) "Ben de aynı şeyi hissediyorum. Hizmetçi neyin
kefaretini ödüyor olabilir?"
(Bayan Flambard) "Bir suç işlemiş olabilir... bu
yüzden sanırım o kadar da iyi bir genç adam olmayabilir."
Eğer hizmetkâr Klimah gerçekten de Başrahip'in
öldürülmesinden sorumluysa ve yaşlı adam bunu biliyorsa, bu dayağı
açıklayabilirdi. Klimah'ın bu saldırıyı yaptıklarının kefareti olarak kabul
etmesi de mümkündü.
Eğer yaşlı adam bunu anlayacak kadar aklı başında biriyse,
belki de daha önce söylediklerini sadece deli olduğu için söylememişti.
Yaşlı adamın ağzından kaçırmak istediğinden daha fazlasını
biliyormuş gibi hissetmeye başlamıştı.
(Rienne) "Tiwakan'ın onu nereye götürdüğünü merak
ediyorum. Düşündüğüm gibi, sormaktan başka çarem yok."
(Bayan Flambard) "Bu doğru ama... onu bilerek
gözaltına aldılarsa bunu size bu kadar kolay anlatırlar mı? Bunu saklamak ve
her türlü bahaneyi uydurmak onlar için çok kolay olurdu."
(Rienne) "Belki... ama en azından bana hizmetçiden
bahsedebilmeleri gerekir."
(Bayan Flambard) "Katılıyorum. Tapınağa döneyim
mi?"
(Rienne) "Hayır, zaten geç oldu. Yarın birlikte
gidelim."
(Bayan Flambard) "Zamanınız olacak mı?"
(Rienne) "Olmazsa bile, o vakit ben de zaman yaratırım.
İş yükümü hafifletmek için yeni bir danışman geldi."
Rienne, Bayan Flambard'ın elini sıktı.
(Rienne) "Çok sıkı çalışıyorsunuz madam. Tamamen
güvenebileceğim tek kişi sizsiniz."
(Bayan Flambard) "Benim için bir onurdur,
Prenses."
Kadın elini nazikçe Rienne'in dağınık saçlarında gezdirdi,
şefkat dolu bir jestti bu.
(Bayan Flambard) "Şimdi uyumaya gidelim. Yarın
yine yoğun bir gün olacak."
(Rienne) "Biliyorum."
Ardından, Rienne ve Bayan Flambard salondan ayrılarak kendi
yatak odalarına döndüler.
Neyse ki Rienne dönüş yolunda kimseye rastlamadı. Normalde
etrafta olması gereken tüm Tiwakan'lar dışarıdaydı ve hizmetçi Klimah'ı
aramakla meşguldüler.
*****
Tık.
Tam Rienne kapı koluna uzanacakken-
(Black) "Nereye gittin?"
Sanki onu bekliyormuş gibi kapı içeriden açıldı. Şaşıran
Rienne, açık kapıdan görünen yüzü görür görmez geri çekildi. Karşısındaki
Black’ti.
(Rienne) "...Ben dadımla biraz konuşmaya
gittim."
Sertçe yutkunan Rienne'in sesi şaşırtıcı derecede sakindi.
Rienne, Black'in önünde yalan söylemenin anlamsız olduğunu
zaten biliyordu. Muhtemelen o banyodayken konuştuklarını ve gittiklerini çoktan
fark etmişti.
(Rienne) "Size onu bir ayak işine gönderdiğimi
söylemiştim. Dışarıdayken Lord Phermos'la karşılaştığından ondan istediğim her
şeyi yapamadığı için özür diledi. Sonra onu odasına götürdüm ve artık buna
gerek olmadığını söyledim."
(Black) "Anladım."
Black başını salladı, görünüşe göre yanlış bir şey
olmadığına ikna olmuştu.
Sonra elini uzattı.
(Black) "İçeri girmeyecek misin?"
(Rienne) "Oh..."
Rienne sonunda elini tutmadan önce Black'in eline baktı.
Elleri her zamanki gibiydi. Onun elini tutmak çok sıcaktı,
bazen çok fazla sıcaktı ve o kadar büyüktü ki sanki her şeyi kavrayabilirmiş
gibi hissettiriyordu.
Odaya girdiklerinde bile Black onun gitmesine izin vermedi.
Odanın ortasındaki yatağın yanından geçerken Rienne bir şaka
yaptı.
(Rienne) "Bana odama kadar eşlik etmeyi mi
planlıyorsunuz?"
(Black) "Hayır."
Rienne'in odasına gitmek için önce Black'in odasından geçmek
gerekiyordu.
Yatağın karşısında iki kapı vardı; biri banyoya, diğeri de
yatak odalarının arasındaki küçük odaya açılıyordu.
Bu küçük oda bir zamanlar Kral'ın galerisi olarak
biliniyordu.
Eskiden kral ve eşi için egzotik ve paha biçilmez
mücevherler ve tablolarla dolu olduğu günler vardı. Ancak o kadar uzun süredir
boştu ki, Rienne bazen ne işe yaradığını bile unutuyordu.
Kral'ın galerisinin kapısını açan Black konuştu.
(Black) "Ben de seninle geliyorum."
(Rienne) "...Anlamadım?"
(Black) "Seninle tekrar yatmak istiyorum. Dün
yaptığımız gibi."
(Rienne) "..."
Yine o his.
Kalbinin durmadan sıkıştığı hissi.
Bu duygu ne zaman içinde kabarsa, Rienne kendini hep biraz
sıkıntılı hissediyordu. Boğazı yanıyor ve hiçbir şey yutamıyordu.
(Black) "Biraz daha iyiye gittiğimizi sanıyordum...
Öyle değil mi?"
(Rienne) "..."
Evet. Muhtemelen bu konuda haklıydı.
Bu yüzden kuşkular daha da acı veriyordu. Dadısı onun
hakkında böyle şeyler söyledikten sonra bile Rienne ondan nefret etmek
istemiyordu.
Onun için bahaneler uydurmak istiyordu.
Eğer ailesinin kaybından önceki Kral'ın sorumlu olduğu ve bu
yüzden genç yaşta kaçmak zorunda kaldığı doğruysa, o zaman bu Arsak soyundan
gelen bir günahtı.
Belki de geçmişi çoktan unuttuğu ve sadece evlenme teklif
etmek istediği doğruydu. Söylediği gibi, aradan yirmi yıl geçmişti.
Ama o zamanlar hiçbir şey bilmeyen bir çocuk olsam bile,
benden, önceki Kral'ın yaptıklarını telafi etmemi istiyorsanız, bunu yapmak
için elimden gelen her şeyi yapacağım.
Çünkü seni bu kadar çok seviyorum.
Ve... Belki o da böyle hissediyordu. Bu mümkündü.
(Rienne) "Yine de beni endişelendiren bir şey
var."
Ama Rienne aklından geçenleri söyleyemiyordu.
Sıradan bir ailenin kızı olsaydı belki söyleyebilirdi. Ama
Nauk'tan sorumlu biri olarak böyle bir söz veremezdi.
(Black) "Ne demek istiyorsun?"
(Rienne) "Fazla deneyimim yok demiştiniz."
(Black) "...Ne?"
(Rienne) "Bu beceriksiz olduğunuz anlamına mı
geliyor?"
(Black) "..."
(Rienne) "Bu yüzden böyle biriyle birlikte olmak
konusunda biraz endişeliyim."
(Black) "..."
Aslında tam tersi de doğruydu. Onun bu alanda beceriksiz
olduğu aşikâr olan kendisine kıyasla çok yetenekli olabileceğinden
endişeleniyordu. Bunu düşünürken, bilinçsizce kendine geçmişte olan her şeyi
hatırlatmaya devam etti.
Ama bunu yüksek sesle bile söyleyemiyordu.
Ona henüz hamile olmadığını bile söylememişti.
(Black) "...Ha, bu çılgınlık."
İlk başta sert görünüyordu ama sonunda Black'in ifadesi
yumuşayarak bir sırıtışa dönüştü.
(Black) "Aklından ne geçiyordu ki?"
(Rienne) "Ne?"
(Black) "Seninle tekrar yatmak istediğimi söylediğimde,
benimle ne yapmayı düşünüyordun?"
(Rienne) "..."
Söyleyecek kelime bulamadığı için Rienne tamamen sessiz
kaldı ama büyüleyici bir şekilde kızarmış yanakları onun cevabı oldu.
(Black) "Eğer çok iyi olmasaydım, bu bir sorun olur
muydu?"
(Rienne) "...B-ben, cevabınızı anlıyorum. İyi
geceler o zaman."
Rienne sanki ondan kaçıyormuş gibi telaşla hızla
topuklarının üzerinde döndü ve yatak odasının kapısını açmaya gitti.
Bam!
Ama kapı açılır açılmaz tekrar kapandı. Black arkasından
uzanıp kapıyı tekrar yerine çekmişti.
Kapana kısılan Rienne, kapı ile Black'in bedeni arasında
kilitli kalmıştı.
(Black) "Seni tatmin etmek için ne kadar iyi olmam
gerekiyor?"
Rienne kollarının arasındayken Black başını Rienne'in
boynuna doğru eğerek usulca fısıldadı.
(Black) "Sizin gözünüzde yetkin sayılmak için ne
yapmalıyım?"
(Rienne) "Bunun gibi bir şey... Şimdi... Şimdi
değil..."
(Black) "Bu çok garip. Şimdi olması gerektiğini
söylediğini sanmıştım."
Black yavaşça kollarını kızın beline doladı, saçlarını itti ve dudaklarını kızın ensesine bastırdı. Sonra da dudaklarını yavaşça onun yumuşak, solgun teninde gezdirmeye başladı.
Boştaki elini yukarı kaldırarak saçlarına dokundu, kulak
memelerini gıdıkladı ve parmaklarının boynunda gezinmesine izin verdi.
(Rienne) "Hayır... değildi..."
(Black) "Hayır. Bugünden bahsediyordun."
Boynundan aşağı inen parmakları geceliğinin kenarında durdu.
İnce kumaşı kaldırdı, sanki onu yırtma fikriyle mücadele ediyormuş gibi
kenarlarıyla oynadı.
Bunu hisseden Rienne neredeyse ağlayacakmış gibi dudaklarını
ısırdı.
(Black) "Neyse ki, tepkinize bakılırsa, bundan nefret
etmenizi sağlayacak kadar beceriksiz olduğumu sanmıyorum Prenses."
Adamın parmakları geceliğinin kenarından boynuna ve çenesine
doğru ilerleyerek dudaklarına ulaştı ve adamın nazik ısrarıyla dudaklarının
birbirinden ayrıldığını hissetti.
(Black) "Bu bir yara izi bırakacak. Sana bu öğleden
sonra söyledim. Benim tarafımdan yapılmadıkları sürece, vücudunda başka yara
görmek istemiyorum."
(Rienne) "Bu..."
Vücudu o kadar titriyordu ki doğru düzgün konuşamıyordu
bile.
(Black) "Bunu bir daha yapma. Bana söz ver."
Dudakları ayrıkken Black, Rienne'in çenesini kavradı ve onu
kendine çekti, kendi ısırığı yüzünden acı çeken dudaklarına yavaşça sürtündü.
Sanki erimesine dakikalar kalmış gibi kaba ve ateşli
hissettiriyordu. Böyle devam ederse tüm düşünceleri tamamen yok olacaktı.
Neden bu kadar müstehcen davranıyordu? Bunu ona neden
yapıyordu? İçinde ne tür planlar saklıyordu...? Bu soruları aklından
çıkaramıyordu. Nauk öfkesinin bedelini ödemeden önce cevabı bulmalıydı.
(Rienne) "D-durun!"
Neler oluyor? Bunların hiçbirini istemedim.
Push-!
Düşüncelerindeki ani dalgalanmayla Rienne tüm gücüyle
Black’i itti.
(Rienne) "Lütfen buna bir son verin."
(Black) "..."
Black onun ciddiyetini hissetmiş gibi sessizliğini korudu ve
Rienne'e baktı.
Merhabaa<33
Yorumlarınızı okuyorum ve ilginiz için çok teşekkür
ediyorum. Gerçekten son zamanlarda aşırı yoğundum.. Normalde yorumlarınıza
mutlaka geri dönüş yaparken bu süreçte hiç yapamadım..🥺🥺
Amaa artık her şey benim için yolunda ve elimden
geldiğince bölümleri çevirip sizlerle buluşturacağım🥰
Hepinize beni bekleyip anlayış gösterdiğiniz için çok
teşekkür ediyorum.❤️
Yeni bölümlerde görüşmek üzeree<333 Hepinize iyi günler diliyorum.
~Elif~
Teşekkürler Elifcim. Umarım her şey hep yolunda gider. Çok ateşli sahneler okuyoruz. Çok 🤩 heyecanlı 😁
YanıtlaSilTeşekkür ediyorum🥺❤️ Umarım hep keyif alarak okursunn❤️😚
SilElifff ellerine sağlık, herseyin yolunda gitmesine hem senin adına hem kendim adına çok sevindim. Böylece yeni bölüm daha sık gelecek 😊
YanıtlaSilRennie sana gelecek olursam. Kızım ne yaptın sen şimdi ya :)) tam bir saçmalama oldu😅😅😅
Yaaa çok çok teşekkür ederim🥺 Mutlu oldum vallahii<3333
SilTesekkurler
YanıtlaSilRica ederimm❤️
SilElif merhaba, ben de uzun zamandir bölüm okuyamadim ve bir baktim kiii bi sürü bölüm gelmiş..eline emeğine sağlık, harika bir hikayeyi bize kazandırıyorsun❤️
SilEllerine sağlık Elifff. 😍
YanıtlaSilAyy hamile olmadığı söylesin artık ya çıldırıcam şurda😤😰
YanıtlaSilEllerine sağlık
rienne bazen çok salak olabiliyorsun
YanıtlaSil