How to Hide the Emperor's Child - 12. Bölüm (Türkçe Novel)

how to hide the emperors child novel - chapter 12

Theor, birkaç gün içinde Vellian ile oldukça yakınlaştı. Bunun sebebi genç kontun temiz ve masum görünüşü gibi görünüyordu.

Oyuncağıyla koşuşturan Theor’u izlerken Vellian Astelle’e tekrar sordu. “Çocuk çok küçük ama çok saygılı. Leydi Astelle bunca zamandır onunla tek başına mı ilgileniyordu?”

“5 yıl önce ailesini kaybedince ona ben bakmaya başladım. Büyükbabam bana çok yardım etti.”

“İyi iş çıkarmışsınız. Mükemmel bir şekilde büyümüş.” Vellian gerçekten hayran kalmıştı.

Üst düzey bir soylu olarak yaşamış yaşlı adam ve eskiden kraliçe olan 20 yaşında bir soylu genç bayan, yeni doğan bir bebeği kusursuz şekilde büyütmüştü. Çocuğun açlıktan ölmeden büyüyebilmiş olması bir mucizeydi. Hatta çocuğa evde, kendi başına eğitim vermiş olması da hayret vericiydi.

“Beni bağışlayın ama çocuğun annesi..”

“Onu doğurduktan sonra terk etti. Başka bir yerde yaşıyor.”

Vellian ikna olmuştu. Genelde soylu bir ailede düşük mevkili bir kadın tarafından doğan bir çocuk halef olarak alındığında anne göz ardı edilirdi. Bu durumda annesi bir hizmetçi ya da hayat kadını olmalıydı.

Theor ailenin varisiydi, öyle bir kadın annesi olarak bulunursa üzerinde kötü bir etki yaratacaktı bu nedenle öz annesini göndermek en iyi seçimdi. Yürek burkan bir durumdu ancak bu durumda herhangi bir aile üyesi bu şekilde davranırdı.

Belli ki eski marki bu konuda çok inatçıydı. Daha yaşlı soylular başlangıçta muhafazakâr yasalara uyardı. Bu şekilde sadece zavallı torununa daha çok acı çektirmişti.

Kaizen gibi Vellian da Astelle'in büyükbabası Marki Carlenberg'ü kınadı ve dilini şıklattı.

“Ah, bu arada Majesteleri, Marki'nin emekli maaşının iadesini emretti, ben de başkentle temasa geçtim, bu aydan itibaren normal olarak ödenecek.”

“Oh, çok teşekkür ederim.”

Astelle gerçekten mutluydu.

Büyükbabasının malikanesine ilk gittiğinde kendi çapında zengin olduğunu görmüştü. Her şeyini kaybetmiş olsa da maaşını kaybetmemişti. Doğuda manzaralı bir konumda bulunan küçük konağında tek bir hizmetçiyle rahatça yaşayacak kadar durumu iyiydi. Ancak kuzeydeki isyan bastırılıp büyükbabasının emekli maaşı kesildiğinde durum hızla kötüye gitmişti. Üstüne hamile Astelle’i saklayıp onunla ilgilenirken daha da dibe batmıştı. Theor doğduğunda doğu yakasının en ucunda eski bir eve taşınmak zorunda kalmışlardı.

"Marki'nin emekli maaşından mahrum bırakılması yanlıştı. Torunu, o iç savaşta Majesteleri için savaşırken öldü. Yönetimde bir hata olmuş olmalı.”

Aslında, yaşlı adamın imparatorun idari yetkilileri tarafından Dük Reston ile akraba olduğu için dezavantajlı duruma düşürülmesi yüzündendi.

Normalde dürüstlüğünden ödün vermeyen Vellian yanlışlıkla kabullendi.

“Evet, şimdi geri aldığına sevindim.”

Malikane anlamsızdı ama büyükbabası emekli maaşını geri alınca hayatları çok daha iyi olacaktı.

Astelle çiçek tarhının yanındaki Theor’a baktı ve düşündü.

‘Tabii hepimiz sağ salim geri dönebilirsek.’


***


Yağmur öğleden sonraya kadar yağmaya devam etti.

Astelle, Theor’u bir süre kış bahçesinde yalnız bıraktı ve makyaj masasını kontrol etmek için odaya döndü. Daha sonra Sör Lyndon’ı bulmaya gitti.

“Sör Lyndon, bana bir dakikalığına yardımcı olur musunuz?”

“Sorun nedir Leydim?”

Astelle ona durumu açıkladı ve odaya onunla birlikte geri geldi. Sonra üç yeni hizmetçiyi çağırdı.

“Hepiniz buraya gelebilir misiniz?” Hizmetçiler garip suratlarıyla yan yana dikildi.

Astelle makyaj masasından ilaç kutusunu aldı.

“Biri bugün bu kutuyu hiç açtı mı?”

Hizmetçiler birbirlerine baktılar ve başlarını salladılar. Biri temsilci olarak konuştu.

“Hayır Leydim. Efendilerimize ait olan eşyalara dokunmamıza izin verilmez.”

“Tabii. Aslında verilmez.”

Temizleme emri almadıkça hizmetçiler efendilerinin çekmeceye koyduğu eşyaları açmamalıdır. Bu doğal bir kuraldı.

Astelle sakince, ilaç kutusunun üzerindeki altın süsleri bağlayarak konuştu.

“Ama biri bunu açmış gibi görünüyor.”

Kutuya şaşkın yüzlerle bakan hizmetçiler, sözleri karşısında hayrete düşmüş gibiydiler. Yan tarafta duran Lyndon’a baktılar. Durumun ciddiyetini yeni yeni anlamış gibi görünüyorlardı.

“Aslında dün biri bu kutuyu açmıştı ama suçlunun kim olduğunu bilemiyordum bu yüzden bugün çekmeceyi biraz aralık bıraktım. Suçlunun tekrar deneyebileceğini düşündüm.”

Düşündüğü gibi Astelle kış bahçesindeyken biri kutuyu açmıştı. Dikişler eskisi gibiydi ama yine bu sefer kutunun menteşesine takılan iplik ayrıldı.

Hizmetçiler gerildi. Astelle onların yüz ifadelerini izlerken tekrar sordu.

“Ben yokken odaya kim girdi?”

“Ha-Hayır. Ben değil…”

“O zaman kim olduğu hakkında tahminin var mı?”

“Leydim… Bugün hepimiz odaya girdik.”

Oda oldukça genişti ve birkaç başka oda yatak odasına, oturma odasına ve banyoya bağlıydı. Hizmetçilerin her biri temizlemek ve düzenlemek için bir yerlere giriyorlardı bu yüzden ne yaptıklarını belirtmek zordu.

Astelle kafasını eğip kutunun kelebek tokasına baktı. Her iki tarafında küçük kancalar asılı olan toka o kadar ince ve zarifti ki eldivenlerle açması çok zordu. Yani hizmetçi eldiven giymiyordu.

“Sadece merak ediyorum…”

Astelle bir mendil çıkardı ve tokayı temizledi. Mendilin üzerinde, kelebeğin renginden ayırt edilemeyen bir toz göründü.

“Buraya Lagenin suyu sürdüm.”

Astelle, birinin kutuyu açtığını fark ettiği anda çiçek tarhının köşesinde bulduğu Lagenini alıp suyunu sıkmış ve tokaya uygulamıştı.

“Lagenin ormanlarda nadir bulunan bir ottur. Suyu cilde temas ettiğinde kızarıklığa sebep olur. Parmaklar gibi özellikle hassas bölgelerde hızla kızarıklık yapar. Tedavi edilebilir ama kolay kolay iyileşmez. Ayrıca kaşıntı da yapar.”

Yan yana gergin suratlarıyla duran hizmetçilere emretti.

“Ellerinizi gösterin.”

Atelle’in emrinden sonra odada derin bir sessizlik oluştu.

Kenarda duran Lyndon’ın yüzü de gergindi.

Hizmetçiler yavaşça ellerini öne doğru uzattılar. İlk hizmetçinin elinde bir şey yoktu. İkinci hizmetçinin eli de yeterince beyaz ve temizdi. Ancak diğer ikisi ikiletmeden ellerini gösterirken son hizmetçi yerinde kıvranmaya başlamıştı.

Üçüncü hizmetçi kendi avuçlarına bakarken titredi.

“Ah… B-b-ben…”

Herkesin gözleri hizmetçinin eline kaymıştı. Küçük beyaz avucunun orta kısmında sorun yoktu. Ancak işaret parmağında parlak kırmızı bir döküntü vardı ve eklem kısmı da kırmızıya dönmüştü. Üst işaret parmağının ucu ve başparmağının içi tamamen kırmızıydı. Kutunun tokasını açmak için baş ve işaret parmağını kullanmış olmalıydı.

Ellerine bakan hizmetçi çaresiz ve pişman bir şekilde bakışlarını Astelle’e çevirdi.

“L-Leydim… B-ben…”

“Bunu sana kim emretti söyle.”

Hizmetçi şaşırdı ve Astelle'in soğuk sesiyle donup kaldı. Gözleri endişeyle titredi ama ağzını kolayca açmadı. Eh, böyle bir şeyi yapmak için tehdit edilmiş olmalıydı. Astelle doğrudan hizmetçiye baktı ve sakin olduğunu belli etti.

“Eğer kimin emrettiğini söylemezsen hırsızlık yaptığına ya da daha kötüsü, beni zehirlemeye çalıştığına inanacağım.”

“Oh, hayır… Bunu asla yapmadım!...”

Astelle onu korkutunca hizmetçinin bütün vücudu titremeye başladı.

Bu günlerde değişip değişmediğini bilmiyordu ama geçmişte saray hizmetçileri bir şey çaldığında ceza olarak bilekleri kesilirdi.

Burası saray değildi ama yine de kral burada kalıyordu. Benzer bir ceza uygulanabilirdi.

Ve herhangi bir zehirleme girişiminin cezası ölüm olurdu.

Astelle mosmor bir şekilde titreyen hizmetçiye baktı ve Lyndon'dan kısa bir ricada bulundu.

“Sör Lyndon, lütfen bu hizmetçiyi götürün.”

Lyndon kapıyı açarken hizmetçi yere kapandı ve yalvarmaya başladı.

“Oh hayır… Lütfen söylememe izin verin… Lütfen konuşmama izin verin!...”

Dizlerinin üzerine çöken hizmetçi başını kaldırdı ve itiraf etti. Hizmetçinin ağzından çıkan ismi Astelle çoktan tahmin etmişti.

“Leydi Marianne emretti!”

İşte Astelle’in tek ihtiyacı olan kanıt buydu.

Lyndon başka bir asker çağırıp hizmetçiyi odadan çıkardı.

Durumun detaylarını tek başlarına arayacaklardı.

Astelle bahçede bıraktığı Theor’u banyosunu yaptırmak için aldı.

Sıcak suya girmeden önce elinde oyuncak ayısıyla Theor sordu.

“Levin de benimle birlikte girebilir mi?”

Astelle hayır demek istedi ama sonra oldukça perişan haldeki ayıcığı gördükten sonra başını salladı.

“Tamam, hadi bu seferlik onu da yıkayalım.”

Her şeyden habersiz olan Theor küvette oyuncak ayısıyla oynamaya başladı.

Banyo bittikten sonra çocuğu yatak odasına götürüp gözüne iksiri damlattı.

Sonra, kralın hizmetlilerinden biri odaya geldi.

“Leydi Astelle, Majesteleri sizi çağırıyor.”

Astelle, Theor’u hizmetçilere bıraktı ve dışarı çıktı.

Kapıyı kapatıp koridoru geçtikten sonra akşamın serin havası tenine dokundu. Bu kale eski modaydı ama antika ve güzeldi. Gri tuğladan yapılmış duvar uzun koridor boyunca devam ediyordu ve birkaç yerde altın işlemeler vardı.

Astelle, imparatorun ofisine giden kalenin koridorunda yürüdü.

Yorumlar

  1. Ellerine sağlık 🥰🥰

    YanıtlaSil
  2. Teşekkürler eline sağlık.

    YanıtlaSil
  3. Astelle'in kendine yakışır şekilde sorunların üstesinden gelmesi çok güzel.
    Bölüm için teşekkürler❤

    YanıtlaSil

Yorum Gönder