How to Get My Husband on My Side - 63.Bölüm (Türkçe Novel)

how to get my husband on my side novel - chapter 63

Dairesel cam duvarlardan gelen parlak güneş ışığı, tüm seranın aydınlanmasını sağladı.

Yeşil çimenler, mis kokulu güller, leylaklar, zambaklar, yıldız çiçeği, kolza çiçekleri, rudbeckia, petunya ve daha her türden rengarenk çiçekler, güzel figürlü heykeller, serin ve huzurlu sesler...

Romagna'ya dönmüş gibi hissettim. Aynı zamanda aileme olan hislerim dışında güneyin doğasını ve iklimini özlediğimi fark ettim.

Altın güneş ışığı ve ılık rüzgar, siesta ve şerbet, solmuş sarı saçlı kadınlar, dantel şemsiyeler ve bronz tenli erkekler.

Belki de önceki hayatımda yaşadığım yere benzediği içindi.

(Ellen) "Burada tekne gezintisine çıkabiliriz."

Sera bahçesine kadar beni takip eden Ellenia çeşmeden muhteşem şelaleye bakarak sözlerini sakince dile getirdi.

Aynı onun gibiydi, bu yüzden güldüm.

(R) ''Ellen, zambakları seversin, değil mi? Senin için taç yapacağım.”

(Ellen) "…Teşekkürler."

Bu belirsiz bir cevaptı ama önemli değildi.

Bir gün başlarında taç olan abi ve ablayı görmek istiyordum.

Ben zambaklardan ve diğer çiçeklerden bir taç yaparken Ellenia güllerle kaplı bir banka oturdu ve çevredeki manzaraya baktı. Hangisinin daha güzel göründüğüne karar veremedim.

Güller mi yok Ellenia mı?

(Ellen) “Demek güneydeki bahçeler böyle. Güneydeki bahçeleri andırıyor mu?”

(R) "Tam olarak aynı değil ama evet, oldukça benzer. Beğendin mi?"

(Ellen) "Evet, bence harika. Alışkın olduğumuzun aksine farklı bir tarz.”

Farklı olmalıydı. Çünkü burası hamamböceklerine benzer doğurganlığa sahip cücelerin geçimini sağlamak için bahçede tüneller kazdığı bir yerdi.

Bu nedenle bahçeyi yöneten bahçıvan tapınak bağındandı. Daha fazla iyileştirme yapmak için bütçe ve insan gücü harcamak yerine, güvenliği artırmaya odaklanıyorlardı.

(Ellen) "Bu arada senin adına bir sürü davetiye var."

(R) "Ohh, teşekkürler."

(Ellen) "Her birine cevap vermek zorunda değilsin. Dikkat etmen gereken çok şey var. Bu yüzden festival sezonu bittikten sonra sosyal aktivitelere başlamanın bir sakınca olmadığını düşünüyorum. Yapman gereken tek şey bunları nasıl takip edeceğini öğrenmek.”

Romagna'da sosyal aktiviteler olmazsa olmazlardandı. Oradaki durumum ve pozisyonum düşünüldüğünde bu çok doğaldı. Davet edilmenin aksine daha çok ev sahipliği yapıyordum. Babamın ev sahipliğindeki toplantılar buradakilerden daha lükstü.

Bazıları meşgul olduklarını söyler ya da vakit bulamadıklarına dair bahaneler uydurdu. Ama herkes onların gizlice davetlere katıldıklarının farkındaydı.

Şimdiye kadar katıldığım tüm sosyal aktiviteler binicilik toplantıları ve St. Agnes'in yardım etkinliğiydi. Ancak kocamın benim için düzenlediği ziyafet sonrası her yerden davetiyeler almaya başlamıştım. 

Basit çay saati davetlerinden her türlü sosyal toplantıya kadar neredeyse hepsi kafamı karıştırdı.

Tabii ki, sadece ziyafet değil... Nihayet gerçek evliliğimiz başlamıştı.

Evet, sonunda kibirli kocamla bir kale inşa ettim. Tapınağı ziyaret ettik! Hehe.

Tapınağın çanının ne kadar kutsal geldiğine bakılmaksızın, genellikle ifadesiz görünen Başpiskopos'un gözleri bile sıcak bakıyordu.

how-to-get-my-husband-on-my-side-novel

(R) ''Haklısın. Ama birdenbire müdahale etmeye çalışırsam bu diğerlerini rahatsız eder mi merak etmiyor değilim...”

Ellenia'nın sesi hemen soğudu ve başını eğip dilini şaklattı, "Sen bu ailenin bir parçasısın. Kim sana müdahale etmeye cüret edebilir?  Buna cüret eden biri olursa hemen kovarım.” dedi.

how-to-get-my-husband-on-my-side-novel

Bazen bu kardeşleri ayırt etmekte zorlanıyordum.

Teşekkür ederim ama pek gerçekçi değildi.

Omerta ailesinin hizmetçilerinin hepsi yaşlı ve sadıktı. Bana ne yaparlarsa yapsınlar kovulma ihtimalleri çok zayıftı. Açıkçası, bunu Ellenia ile tartışmak yerine aniden onları kovmaya çalışırsam çok fazla tepki toplayabilirdim.

Her ne olursa olsun sonsuza kadar bir şey yapmadan duramazdım. Sadece bir rol olsa bile, elimden gelenin en iyisini yapacaktım.

(R) "Teşekkürler. Yardımcı olacağımı sanmıyorum. Halihazırda kurulmuş olan düzeni bozmak istemem.”

(Ellen) "İstediğini yapabilirsin. Aceleye gerek yok. Seni her konuda adım adım bilgilendireceğim. Biliyorsun, çocukluğumdan beri ben de aynısını yapıyorum……”

Gözlerini indirip ellerini birbirine kenetlerken Ellenia'nın sesi yumuşadı.

(Ellen) “Annem ölmeden bir yıl önce… bir süre her şeyle dadım ilgilendi. Çünkü annemin hiçbir zaman aklı başında olmamıştı. Sadece bu alışkanlığa sahip değildi. Ruby, annem birçok yönden senden farklıydı.''

(R) "Ah…"

(Ellen) "Sana söylediğim gibi, onun yemek yeme alışkanlıklarını bilen tek kişi ben ve birkaç kişiydik. Ama geri kalan her şey gerçekten tuhaftı. Görünüşüne, abartılı kıyafetlerine takıntılıydı. Aniden yüklü miktarda bağışlarda bulanmak için ısrar ederdi. Bir gün çok enerjikse ertesi gün tüm gününü yatağında geçirirdi.”

Yakut rengi gözlerinde acı bir bakış vardı.

Birden onun için üzüldüm. Kimse için üzülecek durumda değildim ama depresyon ve bunun sonucunda ortaya çıkan yeme bozuklukları kombinasyonunun kendim de dahil olmak üzere çevremdekilerin zihinlerini nasıl etkilediğinin de farkındaydım.

Önceki hayatımdaki kız kardeşim böyle bir durum yaşamıştı.

Sarsılmış zihnimi sadece birkaç kişinin bilmesi, ölen kayınvalidemin durumuna çok benziyordu. Ancak ailem durumumu çaresizce saklamış olmasına rağmen, modern tıptan ve başka insanlardan yardım almıştım. Ancak depresyonu bu dünya görüşü açısından anlamak ve tanımlamak zordu.

İnsan hakları veya akıl hastalığı kavramının olmadığı bir dünya...

(R) "Annen neden..."

(Ellen) "Şey, bunu hâlâ bilmiyorum. Onu bu kadar mutsuz eden neydi… Annem öldüğü için kardeşim ve babam şu an bu haldeler.”

(R) "Baban yanlış bir şey mi yaptı?"

(Ellen) “Aralarında bir sürü tartışma yaşandı. Ama nedenini bilmiyorum… O zamanlar çocuktum. Bu sadece benim düşüncem. Abim annem yüzünden paladin oldu. Çocukluğundan gelen saf düşünceyle, hortlak olan annemizle bir gün buluşabileceği hayaliyle bu fikre tutundu.”

Tüylerim diken diken oldu. Kalbim ağrıyordu.

Bunun mümkün olduğunu görebiliyordum. 

Annesi tanıyamayacağı bir varlığa dönüşmüştü….

(Ellen) "Şimdi nasıl tabii ki bilmiyorum. Bu hikaye bir sır. Sana anlattığımı öğrenirse bana çok kızacağına eminim."

Sesinde şakacı bir ton vardı. Tacı dokuyan elim durdu ve ona gülümsedim.

(R) "Merak etme aramızda sır. Senin için gerçekten zor olmuş olmalı.''

(Ellen) "Evet... Ölüm sebebi ve hepsi... Abim o sırada cenazeye katılmayı reddetti. Frey onu ikna etmeyi başaramasaydı, gerçekten katılmayacaktı.”

Ugh, her şey bu kadar iyi giderken aniden Freya ortaya çıktı. 

Çocukluk arkadaşının gücü... Küçüklükten beri birlikte oldukları için çok özel bir şey değildi. 

O sırada bahçeye biri geldi.

''Leydim misafiriniz var."

Bu evde birinin beni  ziyaret etmesi çok nadir bir durumdur. 

Kimdi bu? 

Şaşkınlıkla başımı kaldırır kaldırmaz, önce Ellenia ağzını açtı, "Kim o?"

"O-Onları Dük'ün gönderdiğini söylediler ama..."

(Ellen) "Ne?"

"Longinus Şövalyeleri, Prenses."

Ne alakaydı? Paladinler böylesine güneşli bir günde beni görmeye mi geldi? Ve onları kocam mı gönderdi? 

Burnuma kötü kokular geliyor...

Kafası karışık görünen Ellenia da şaşkınlıkla bakıyordu.

(Ellen) "Konu nedir?"

"Ben... Emin değilim..."

Yarım kalmış bir tacı bırakıp ayağa kalktım. 

Sanırım bunun benim sırrımla bir ilgisi vardı.

(R) "Madem buraya kadar gelmişler tacı daha sonra bitireceğim."

(Ellen) "Senin için bir sakıncası olur mu? İstersen senin yerine ben…."

(R) ''Hayır, sorun değil Ellen. Bugün seninde katılman gereken randevuların var. Iz onları buraya gönderdiğine göre bizzat onlarla görüşmeliyim.''

(Ellen) "Seni buraya kadar görmeye gelmeleri normal değil."

Ben de böyle düşündüm. Ancak Ellenia kısa süre sonra başını salladı. Muhtemelen o da bugünlerde her şeyin mümkün olabileceğini düşünüyordu.

(Ellen) "Gitme zamanım geldi. Onlara buraya gelmelerini söyleyeceğim..."

(R) "Teşekkürler Ellen."

Bir dakika sonra güzel görümcemin yerine karanlık auralı paladinler belirdi.

(Ivan) "Günaydın leydim. Taç mı hazırlıyordunuz? Çiçeklerin kokusunu alabiliyorum."

En azından Sör Ivan onlar kadar siyah görünmüyordu. O her zaman çiçekliydi.

(R) “Sizin içinde bir tane yapmamı ister misiniz?”

(Ivan) "Ha? Ah, evet, onur duyarım.”

Sör Ivan bile bu sıcak ve güneşli bahçede garip görünüyordu.

Ona eşlik eden kişi… Sör Camu muydu?

Soluk mavi saçlı paladin geçen seferkiyle aynı sert ve pürüzsüz ifadeye sahipti ve ayaklarının altındaki çiçeklerle ilgilenmeye odaklanmıştı.

Ve Sör Galar... Tıpkı bir boz ayıyı andırıyordu... Tek kelime etmedi. Kafasında bir kelebek vardı.

how-to-get-my-husband-on-my-side-novel

(Ivan) "Aslında Leydim, biz buraya sadece sizi ziyaret etmek için gelmedik."

Gerçekten mi? Hiç bilmiyordum.

(R) "Ne için gelmiştiniz?"

(Ivan) "Aslında bir ricamız var... Izek, etrafta şüpheli biri olur diye yalnız görüşmemizi istedi."

Yani burada olmalarının tek sebebi onları Izek'in göndermesi miydi? Paladinler neden bu kadar cansız görünüyordu?

(R) "Ah, ne tür bir istek?"

Yorumlar

  1. Ahh Ruby cim umarim hikayenin devamında mutlu olduğun bölümleri keyifle okuruz

    YanıtlaSil
  2. Ellerine sağlık 🥰🥰

    YanıtlaSil
  3. Bizim kızı iyice saf salak sanıyorlar İzek göndermişmiş

    YanıtlaSil
  4. Emeğine sağlıık

    YanıtlaSil

Yorum Gönder