How to Get My Husband on My Side - 61.Bölüm (Türkçe Novel)
Eleştiriyor mu yoksa kendi kendine mi konuşuyordu bu gerçekten merak konusuydu.
Biraz tuhaf olsa da konuşmaya devam ettim.
(R) "Bu arada paladinlerle ne hakkında konuşuyordun?"
(I) "Buz Ormanı'nı yok etme planı hakkında."
(R)“…….”
(I)"Şaka şaka. Boynunu gevşet. Eğer o biraz terbiyeli olsaydı sessizce yaşamaya devam ederdi.''
Bir ejderhadan terbiyeli olmasını isteyen bir şövalyeyi dünyanın neresinde bulabilirsin?
Yaptığı şaka benlik değildi. Kalbim yerinden çıkacak sandım!
(I)"Arkadaşların için çok endişeleniyor olmalısın."
(R)"Oh hayır."
(I)"Neden olmasın? Çok eğleniyor gibiydin. Gözlerini kapat."
Ne diyeceğimi bilemedim. Çünkü eğlendiğim doğruydu.
Kovadan kafama doğru su döktü.
Vay canına!
(I)"Seni almaya geldiğim zaman arkadaşlarından ayrılmak istemediğin için ağlamıştın."
(R)"Aslında öyle değil, sadece başım belaya girer diye korkmuştum..."
(I)"Popori ile tanıştıktan sonra seni korkutan şey bu muydu?"
İlk bakışta kulağa şaka gibi gelen şeyler bana yabancıydı. Neredeyse dalga geçiyor gibiydi... Bu adam da kimdi?
(I)"Seni bulmayı başardığımda yüzüme mantar attın."
(R)"Hadi ama özür dilerim..."
(I)"Eh, güvendesin ve tüm bilmem gereken bu. Sanırım saçlarınla işim bitti.”
Tam da beklendiğim gibi ona mantar atmamı asla unutmayacakı.
Umursamaz olduğum günlerimi hatırlayarak döndüm ve küvetin korkuluğuna tutundum.
Yoğun buhar kaplı odada Izek diğer eliyle kalın bir süngeri sıkarak alnındaki teri sildi.
(I)"Pencereyi açmam gerekiyor."
(R)"Ben……."
(I)"Olduğun yerde kal."
Çok geçmeden soğuk hava içeri girdi.
Yarı açık pencereden gece göğünün pırıl pırıl parladığını görebiliyordum.
Vay canına bu harikaydı.
(R) "Her gün burada banyo yapmaya devam edersem kendimi gerçek bir prenses gibi hissedeceğim."
(I) "Sen zaten bir prensessin."
Ben Papa'nın kızı ve Romagna'nın prensesiydim. Ama demek istediğim bu değildi.
(R) "Ama daha önce Romagna'da bu kadar güzel bir banyo görmemiştim."
(I) "İhtişam, kutsal Papa'nınkiyle boy ölçüşemez."
Ne? Papa'nın küveti de kutsal takımyıldızlarıyla mı dekore edilmişti?
Bunu bilemezdim. Çünkü babamın özel banyosuna hiç görmemiştim.
(R) "Güzel demek yetmez. Burası gerçekten çok harika!”
(I) "Hoşuna gittiyse istediğin zaman buraya gelebilirsin."
(R) "Gelebilir miyim?"
(I)"Elbette."
(R)"Gerçekten mi?"
(I)“Neden her seferinde bunu soruyorsun…?”
Aşağılık dili olan adam bana doğru yaklaştı ve korkuluğa oturdu.
Gözlerim genişledi.
(I)"Kolun."
(R)"Ne?"
(I)"Yıkayabilmem için kolunu uzatmalısın."
Ah.
Büyülenmişçesine kolumu kaldırdım. Izek tek eliyle bileğimi tuttu ve köpüklü bir süngerle ovmaya başladı.
Bileğimden dirseğimin içine ve altına doğru…….
(I) "Acıyorsa söyle. Gücümü kontrol etmekte zorlanabiliyorum."
Şu anda sorunun bu olduğunu düşünmüyordum.
Damarlı ağır kolları aralıklarla yukarı ve aşağı hareket etti.
Yarı açık elbisenin içinden ortaya çıkan göğüs bölgesindeki sert kaslar da ritme göre hareket ediyordu.
Kasları ve onun kayıtsız yüzü arasında gidip gelerek dalgın gözlerle baktım.
Gümüşi saçları alnına ve şakağına yayılmıştı.
Ensesinden de ter akıyordu.
"Diğer taraf."
Böyle bir durumda gerçekten iyi hissediyor muydu?
Buhar ne kadar yoğun olursa olsun, küvette çıplak oturuyordum ve o umursamaz bir şekilde vücudumu yıkıyordu.….
(I)"Neden bana öyle bakıyorsun?"
(R)"Ne…?"
(I)"Bacağını kaldır ve buraya gel. Yaralı olmayan tarafın."
İtaatkar bir şekilde iki kolumu indirdim ve ayak bileğimi tırabzana doğru uzatmak için sol bacağımı kaldırdım.
Ayaklarım onun sert tutuşuna yapıştı.
Aklıma karanlık bir düşünce geldi.
Beni kadın olarak görmüyor muydu? Bu yüzden mi yarıda durmuştu?
(R) “Hımm…”
(I) "Ne? Başka hangi şakaları yapacaksın?
Tam bir pisliksin!
Öfkem yükselse de aklım anında başıma geldi.
İlerleme önemliydi.
(R)"Yanıma gelemez misin? Beraber yıkanırız.”
Bir anlık sessizlik oldu.
Bana bakan Izek'in yüzü yavaşça sertleşti.
Birden yüreğim ağzıma geldi. Aman Tanrım! Yoksa hata mı yaptım?
(I) “Neyden yaratılmış olduğumu düşünüyorsun? Taştan mı?"
(R)"Ne? Öyle değil. Üzgünüm.…."
Kekeledim ve bileğimdeki tutuşu gevşedi.
Izek süngeri yere bıraktı ve vücudunun üst kısmını düzeltti.
(I)"Gerisini sen halletsen iyi olur."
(R)"Şimdi... Bir dakika bekle!"
Bu soğukkanlı adam çoklu kişilik bozukluğundan mustarip olmalı. Neden birdenbire soğuk davranmaya başladı?
Koluna yapıştığımda, hemen şaşkın bir ses çıkardı.
(I)"Ne yapıyorsun…"
(R)“Gitme! Seni rahatsız etmeyeceğim! Sadece seninle olmak istiyorum……."
(I)"Gitmiyorum, o yüzden önce bırak..."
Yalancısın! Yine çekip gideceksin!
Ön koluna yapışmam bir çaresizlik anıydı.
Dengemi kaybettim. Vücudum sallandı ve çok geçmeden muhteşem bir su sıçraması oldu.
Banyo suyuyla karışan kutsal su, köpürerek küvetten dışarı aktı. Bir süre kendime gelemedim.
Sudan çıkar çıkmaz öksürdüm.
Ah, sanırım kulağıma su kaçtı. Az önce ne oldu…….
(I)"Sen…."
(R)"Hickk."
Hıçkırıklarım patladı.
Garip hissediyordum.
Bu anın mümkün olup olmadığını merak ederek başımı geriye eğdim.
Islak gümüş rengi saçlarından su damlıyordu.
Elbisesinin içinde bile sırılsıklam duran ve avucuyla yüzünü ovuşturan Izek, canavar hamamına inmiş efsanevi bir canavara benziyordu.
Ben de bir hortlak gibi canavarın muhteşem omuzlarına asıldım.
Ah, bu pozisyon beni endişelendirdi.
(R)''Ah, iyi misin?''
Korkunç canavar cevap vermedi. Ağzımı tekrar açmaya çalıştığım anda hareket etti.
Merdivenleri çıkıp hemen banyodan çıktım.
(I) "Kahretsin…."
Ayak tabanlarım tüylü, deri, kürklü bir halıya değdi.
Ayak parmaklarım artık acımıyordu. Bunun yerine kalbim, tilkinin önüne atılmış tavşan gibi güm güm atıyordu.
Orada durup sular vücudundan damlar halde, boş gözlerle sırtına bakarken, kibirli yüzünü kafamda hayal edebiliyordum.
Islak saçlarım bedenime yapıştı.
Soğuk hava yüzüme değdikçe tüylerim diken diken oldu.
Lanet olsun yine ortalığı karıştırdım!
Bu rahatlığımın sebebi çok iyi bir iş çıkardığım için olmalıydı.
Belki sadece evden kaçmamla ilgili değildi. Düşüncesiz ve hatta külfetli davrandığımın bir göstergesiydi.…
Bakışlarımı yere indirdim.
Damlayan suyla bana yaklaşan büyük bir ayak görebiliyordum.
(I) "Gel buraya."
Dizlerim gerginlikle titriyordu. Ne yapmalıyım? Daha önce dayak mı yemeliyim?
Lütfen beni öldürme!
(I) "Arkanı dön."
Arkamı dönemeden görüşüm karardı. Başımı ovuşturan el gerçekten şeytancıldı.
Ah bu nasıl bir işkence!
Yumuşak, kabarık bir havlu ıslak saçlarımı ovuşturdu, boynumu ve omuzlarımı sildi.
Sadece havlu aşağı indiğinde önümü görebildim.
Arkamı döndüğümde, bir kanepede oturmuş saçımdaki suyu sıkan Izek şaşırtıcı derecede sakin görünüyordu.
(R) ''Kızgın değilsin, değil mi?''
(R) "Hey……."
(I) "Ne?"
(R) "Kızgın mısın?"
(I) "Hayır. Kollarını kaldır."
Bu çok tahmin edilemez bir tondu. Yavaşça ağzımı kapattım ve iki kolumu da kaldırdım.
O oturup vücudumu kurularken hiçbir şey düşünemiyordum. Beynimin boş olduğunu hissettim.
Neden sen…
O sırada sırtımdaki suyu kurulayan el durdu ve yumuşak havlu hızla düştü.
Garip bir sessizlik olduğunda soğukkanlılığını kaybetmesine neyin sebep olduğunu anlamam biraz zaman aldı.
Nasırlı avuçları kalçalarıma değdiğinde, gerçeklik duygusu bende geç de olsa yükseldi.
Hayır, bakma!
Arkamı döner dönmez hemen kocamın kafasını kaldırdım. Elim kendiliğinden hareket etti ve havluyu elinden kaptım.
Sessizlik...
Ben havluyla ortalıkta debelenirken uzun, acı verici bir sessizlik oldu.
Delireceğim! Küvetteyken o havluya ulaşabilseydim bunu görmeyecekti!
(R) "Hehe, utandım..."
(I) “…….”
(R) "Gençken biraz erkek fatmaydım da.... Sanırım bu hala devam ediyor."
Ugh, göz teması kurmak çok zordı.
Aptalca bir gülümsemeyle ayaklarına baktığım için pek önemi yoktu.
İlgilenmemesini diledim.
Kahretsin, en uygun sebep ne olabilirdi ki? Kusursuz olduğu varsayılan kadın bedenimde bana uzun süre kalıcı yaralar bırakan ne olabilirdi? Özsaygım hakkında yaygara kopardığımı söylemeli miydim? Bence en iyisi bu olacaktı.
Gerçekten neye benzediğimi bir kez anladığında, bana nasıl davranıldığını da anlayacaktı….
Merhametin geçici olduğunu ve zayıflıkların bir kaldıraç olarak kullanılabileceğini biliyordum. Ama nasıl sonuçlanacağının da farkındaydım.
Papa'nın sevgili kızı, Sistine'in neşesi, Romagna'nın prensesiydim.
Burada ne kadar baş belası olursam olayım, bu gerçek sayesinde bana biraz iyi davranıyorlardı.
Süslü ambalajı çıkarıp sefil çekirdeği - gerçek benliğimi - ortaya çıkarır çıkarmaz kandırıldıklarını düşüneceklerdi.
Papa'nın ailesinden olsaydınız, nerede ve nasıl bir muamele görürdünüz?
Bu yüzden Izek'in sempatisini kazanmak için gerçeği kullanmayı hayal bile edemiyordum.
Aslında papanın kızı olmadığımı ve sadece istedikleri gibi gevezelik eden biri olduğumu söylesem, her tökezlediğimde bana nasıl davranıldığını anlatsam, gelecekte bana hangi gözle bakacakları çok açık olmaz mıydı?
Ne zaman bunu düşünsem kendimi o kadar mutsuz hissediyordum ki başım ağrıyordu. Üstelik bana olan güvenleri daha da azalırdı.
Canavarlarla ilgili yeteneklerimin bile ortaya çıktığı bir durumda, Elenia'nın gelecekte zehirlendiğini açığa çıkarırsam, Izek ailemin tarafında olduğumu düşünebilirdi.
Hayır... Her şeyden önce, Kuzeyliler bu olanları duyarsa ve kocam kendini aldatılmış hissederse ve evliliğimizin iptalini kabul ederse... ne olacağını bilmiyordum.
Bu ne korkunç bir son olurdu? Peki ya Popo ve diğerleri…
« Önceki Bölüm Sonraki Bölüm »
Ahh kuzum ya kimseye güvenememek hep en kötüsünü beklemek çok zor
YanıtlaSilÇeviri için teşekkür ederim🙏🏻 Ruby icinden konuşup anlattıkça içim acıdı resmen 😔
YanıtlaSilEllerine sağlık 🥰🥰
YanıtlaSil