How to Get My Husband on My Side - 56.Bölüm (Türkçe Novel)

how to get to my husband un my side novel - chapter 56

“Belki evden kaçmadı. Başka bir amacı vardı? Uzun süredir birlikte olduğu sevgilisine gitmiş olmalı.”

“Erkekler için çok deli olduğu söylentileri doğru olmalı.’’

“O rustik güney aksanını her duyduğumda sinir oluyorum. Kulağa neden bu kadar barbarca geliyor?”

Şunlara bak. Bunlara hazırlıklı olsam da biraz bunaldığımı hissettim.

Freya'nın zehirlenme girişimi, benim kontrolden çıkma rahatsızlığım sayesinde bir dereceye kadar örtbas edilmiş gibi görünse de, ben ve ailem hakkında hala konuştuklarını biliyordum.

Hiçbir şeyi gözetlemeyecek veya ifşa edemeyecektim.

Omerta ailesine, tapınağa ve Vatikan'a katılmam büyük bir mesele haline geldi.

Izek'in ziyafetinin ardındaki gerçek niyet ne olursa olsun, durumum eskisine göre daha iyiydi. Yaptıkları şey halka açık bir duyuru kadar iyiydi. Fakat herhangi bir yanlış anlaşılmaya Omerta ailesinin dahil olması hoş görülmezdi.

İstedikleri kadar arkamdan konuşabilirlerdi. Kaçmış olmam da bir şekilde skandala dönüşebilirdi. Ama yine de böyle bir kamuoyu olmasını beklemiyordum. Onları zor durumda bırakmak istedim.

Toplanıp fısıldaşan hanımlardan biri ben nefesimi tutarak yaklaşırken perdeyi açtı. O dahil diğer iki hanımın da şaşkın bakışları vardı. Az önce üçü de benim hakkımda sohbet ediyorlardı. Şimdi suratlarında ki şaşkın ifadelere bak!

“L-leydim, biz…….”

“…Eee!”

(R) "B-benim..."

Timsah gözyaşları dökerken bana boş boş baktılar.

(R)"Ben, ben, ben..."

"Oh-"

(R) "Gerçekten, gerçekten, gerçekten hiçbir şey yapmadım. Durumun bu kadar da kötü olacağını düşünmemiştim..."

Ben gözyaşlarına boğulan yüzümü ellerimle kapatırken, ne yapacaklarını bilemeden telaşla birbirlerine yapıştılar.

"Leydim, üzgünüm, öyle düşünmüyorduk. Gerçekten de..."

(R) "Umm, gerçekten hepinizin benden hoşlandığını düşünmüştüm..."

"S-sandığınız gibi değil... Bundan sonra kokteyller yüzünden sarhoş olmamaya ve aptalca hatalar yapmamaya dikkat edeceğiz ..."

"Oh, oh, herkes Leydi Furiana'yı incittiğimi söylüyor... Nasıl böyle düşünürsünüz... B-ben gerçekten hiçbir şey yapmadım. Sizi gerçekten sevmiştim… Buraya gelirken çok heyecanlanmıştım…….”

"Özür dilerim Leydim. Üzgünüm, aptalca, aptalca bir dil sürçmesiydi... Üzülmeyin... Öyle demek istemedik.” 

Demek istemedik de ne demekti?

Fısıldayarak ağlayan genç kızlardan biri bir anda hıçkırmaya başladı.

“Hick… Çok üzgünüm leydim. Bir daha sizin arkanızdan bu şekilde konuşmayacağım. Beni affedin lütfen. Sadece diğer insanların söyledikleri şeyler ilgimi çekti.”

"Ben de, çok üzgünüm. Söylediklerim yüzünden yeterince pişmanım.”

"Böyle korkunç bir şey söylediğim için üzgünüm. Lütfen olanları unutalım."

Çok gençtiler. Gözleri yaşlarla dolu af dileyerek beni takip eden kızlar o an çok sevimli göründüler. Bu anlar, arkamı döndüğümde unutacağım türdendi.

Onlarla sadece biraz dalga geçecektim. Bu yüzden gözyaşlarımı sildim ve burnumu çektim.

Sessiz bir yerde uzun süre kalmak diğerlerinin dikkatini çekebilirdi.

(R) "Ahh, öyleyse, benim hakkımda gerçekten böyle düşünmüyor musunuz?"

"Tabii ki!"

"Tabii ki! Öyle demek istemedim. Ne kadar aptalım... Gerçekten çok üzgünüm…”

(R) “Gerçekten mi?”

"Evet kesinlikle!"

Kızların aynı anda başlarını sallamalarına gülümsemekte tereddüt ettim.

Kızlar da gözlerini silerek gülümsediler.

Ah, ne kadar iç açıcı bir manzaraydı. Sizi kıskanıyorum çocuklar. Çok kıskanıyorum…

Yanlarından ayrıldım ve ziyafet salonuna döndüm. Atmosfer ısınmış gibiydi. 

Dans salonu yeniden hareketlendi ve dans etmeyenler etrafa dağıldı, yiyip içip sohbet ettiler.

Biraz ağladığım için bir içki almamın iyi olacağını düşündüm. Oyunculuk gerçekten çok zordu. 

Neden burada bu kadar çok insan var? Ve bu da, çok uzun…

"Vay canına, şuna bak!"

Uzaktan havai fişek sesleri gelince insanlar balkona akın etti.

Kalabalık yüzünden diğer tarafa gitmekte zorlandım.

Gulliver'in seyahatlerinden bir karakter gibi hissediyorum hahahaa.

"Bu harika, Leydi Rudbeckia!"

Aniden kulaklarıma bir fısıltı geldi ve sarhoş ve heyecanlı insanlardan kaçınarak kocamın şimdiye kadar dönmüş olup olmadığını görmek için etrafıma baktım.

Başımı çevirip onu görmeye çalıştım ama başaramadım.

O her kimse, ortadan kaybolmuştu. Tam o anda büyük bir acının beni ele geçirdi.  Acı çok büyüktü. Sanki sağ ayak parmağım tek seferde ezilmiş gibiydi.

Ayağıma yayılan acı yüzünden çığlık atamaz hale geldim. Ben acı içinde çırpınıp başımı zar zor çevirirken, ayaklarımı acımasızca ezen kişi çoktan ortan kaybolmuşu. Dahası, yoldan geçen o kadar çok insan vardı ki kim olduğunu anlamak zordu.

Hayır, bu haksızlık, neden bu kadar önemli bir gecede!?

Ağrıyan parmağımı dikkatlice kaldırdım. Neyse ki kırılmışa benzemiyordu ama yine de yanıyormuş gibi acıyordu.

Bu affedilemez!

Bunu yapan kim? Ürkütücü sesi, çektiğim acıdan daha beterdi. Sarhoş olduğum için birinin yanlışlıkla ayağıma bastığını söylemek çok saçmaydı.….

Kulağımda çınlayan fısıltı hâlâ canlıydı. Sanki bir uyarı gibiydi…

(Andy) "Leydim, iyi misiniz?"

Andymion'un insanların arasında bana yaklaşıp elini uzattığını görmek beni fazlasıyla mutlu etti.

Aferin! Bir süredir beni kovalıyormuşsun gibi hissetsem de seni gördüğüme sevindim.

(Andy) "İyi misiniz?"

(R) “Sorun yok. Bir an tökezledim. Kocamı gördün mü?”

(Andy) “Evet sizden önce geldi ve şuradaki masada."

Andymion'a döndüm ve mümkün olduğunca topallamamaya çalışarak yemek masasına yöneldim.

Acıya katlanmaya alışmıştım ama gücümü kaybetmekten kendimi alamıyordum.

Acıyor, acıyor, acıyor kocacım…!

Kibirli kocam oradaydı. Yemek masasının yanında, kalabalığın ortasında gözüme tanıdık gelen siyah zırhları görünüyordu. Paladinlerle pazarlık yapan bir suikastçı gibi kollarını küstahça kavuşturmuş oturuyordu.

Ziyafet salonunda bu kadar ciddi ne konuşuyorlar? Beni geriyorlar.

(Andy) "Lord Izek, eşiniz..."

(R) "Canım!"

Az önce ne dediğimin farkında değilim. 

Yine de, bu gece zihnimin ve bedenimin iyiliği için duyularımı güçlendirmem gerektiğinin farkındaydım.

Ona böyle bir kararlılıkla yaklaşmaya çalışan ben, çok geçmeden yeni bir tuzak ile karşılaştım.

Zaten neredeyse ayağımı kırıyordum!!

Yemek masasında neden dev bir kaplumbağa var? Küçük bir tabakta olsa bile, kafası çok büyüktü! Gözbebekleri çok canlıydı!

(R)"Ahhh!"

(Andy)"Leydim?"

Sessizlik sürüklendi…Çok uzun bir süre sonra kendime gelmeyi ve şu anki durumumu kavramayı başardım…

Ben... kocamın kucağındaydım.

Yorumlar

  1. Ellerine sağlık 🥰🥰

    YanıtlaSil
  2. Sevgili çevirmenim biliyorum çok yoğun işinizin arasında bir de buna vakit ayırıyorsunuz. acaba biraz daha sık bölüm atabilir misiniz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eline emeğine sağlık ama gerçekten biraz daha bölüm atarsanız sevineceğiz çevirmenim

      Sil
  3. Elinize sağlık teşekkürler 😊

    YanıtlaSil
  4. Canım değil sanki balım diyordu manga da. Hatta Honey diyor

    YanıtlaSil

Yorum Gönder