A Barbaric Proposal - 39. Bölüm (Türkçe Novel)
(Y/N; Bu kısmın iç sesleri Black’in ağzından<3)
‘Demek durum böyle.’
Phermos'tan hikâyenin çok büyük bir kısmını dinleyememiş
olsa da Black, kralın ofisinde tam olarak neler yaşandığına dair canlı bir
resim çizebilmişti.
İşlerin onun için 'zor' olduğunu söylemek haksız ve acımasız
bir hafifletme olurdu.
Rienne tacı miras aldığında sadece on dokuz yaşındaydı,
henüz bir yetişkin bile sayılmazdı. On dokuz yaşında genç bir prenses, ondan
faydalanmak isteyen herkes için, yani Kleinfelder'lar için kolay bir avdan
başka bir şey olarak görülmezdi.
Kendi çıkarlarına hizmet etmek için, vahşi bir köpek sürüsü
gibi onu parçalamışlar ve zaten yıkılmakta olan bir krallıktan alabilecekleri
her şeyi almışlardı.
Ve tüm bunlara katlandıktan sonra, o zayıf görünen omuzların
güçlü durmaktan başka seçeneği yoktu. Bu yüzden onu ne zaman görse, her zaman
gözyaşlarının eşiğindeymiş gibi görünüyordu, ama bir kez bile ağladığını
görmemişti.
Her şeyi anladığı anda, sanki kalbinde bir şeyler patlamıştı.
Ve göğsündeki delikten, Rienne Arsak'ın varlığı yeni oluşan çatlaklardan
durmaksızın akıyordu.
Ama en azından artık Rafit Kleinfelder ile ilişkisinin
tamamen bittiğini biliyordu.
Rienne zekiydi, bu yüzden Kleinfelder ailesiyle evlenmenin
ne anlama geleceğini çok düşünmüş olmalıydı. Sonuçlarını derinlemesine
düşündükten sonra, bunu ona daha önce söylediğinde dürüstçe konuşuyor
olmalıydı.
Ona bir kez bile ihanet etmemişti ve böyle bir niyeti de
yoktu.
Sonunda Rienne, kendisini Rafit Kleinfelder'a bağlamayı asla
göze alamayacağı sonucuna varmıştı.
Onu sevse bile.
Ondan bir çocuğu olsa bile.
‘Çünkü Rienne Arsak'ın evleneceği kişi benden başkası
değil.’
Black elini Rienne'in alnında gezdirerek onu başını tamamen
yastığa koymaya teşvik etti.
(Black) "İyi olduğunuzu söyleseniz bile,
içinizdeki çocuk iyi olmayabilir."(Y/N; Hamile olduğunu yine unutmuşum
bir an ne alaka dedim sizin kafanız da karışmasın… kndfksdks)
(Rienne) "Çocuk mu? Siz neden… Ah."
Rienne, yüzü sertleşirken sıkıntılı bir ifade takındı.
(Black) "Dikkatli olmanın bir zararı yok. İyi
görünmüyorsun, bu yüzden dinlenmelisin."
Bu sözler üzerine gözleri sanki titrer gibi olmuştu.
Rienne için çocuk sahibi olmak hâlâ çok uzak bir fikirmiş
gibi görünüyordu. O da farklı değildi. Bunun nedeni henüz vücudunda herhangi
bir rahatsızlık hissetmeye başlayacak kadar ilerlememiş olması mıydı?
‘Ama bu kötü bir şey değil.’
Bu çocuğu taşıdığı süre boyunca Rienne'in yanındaki kişi o
olacaktı. Biyolojik babanın başka bir adam olduğu gerçeği hiçbir zaman
bilinmeyecek ve zamanla unutulup gidecekti. (Y/N; Zamanlamadan bahsediyor.
Rienne hamileliğinin çok başında olduğu için, biyolojik baba olarak hareket
etmesi mümkün çünkü zamanlama mantıklı.)
(Black) "Kalede hiç doktor yok mu?"
(Rienne) "Sık sık birini görmem gerekmiyor, o
yüzden hayır."
‘Kişisel doktoru olmayan bir kraliyet ailesi mi? Bunu
daha önce hiç görmemiştim.’
Black nedenini bilmeden Rienne'in elini kaldırdı ve sanki
kelimelerin dökülmesini engellemek istercesine parmağının ucunu hafifçe ısırdı.
(Rienne) "Um... Bir sorun mu var?"
(Black) "Canın yandı mı?"
(Rienne) "Hayır, pek sayılmaz... Sadece nedenini
merak ediyorum..."
Aslında gerçek bir açıklaması yoktu.
Öyle ya da böyle, Rienne'i her gördüğünde ona dokunmak
istiyordu. Elleri, dudakları, ne olduğu önemli değildi. Bu dürtü ona her
geldiğinde bir neden bulmak zorunda kalması işleri daha da karmaşık hale
getirecekti.
(Black) "Çünkü çok güzelsin."
(Rienne) "...Ne?"
‘Sadece bu şekilde ifade edeceğim.’
Çünkü Rienne'i her gördüğünde çok güzel görünüyordu. Yalan
değildi, bu yüzden şimdilik bu duyguyu açıklamanın en iyi yolu buydu.
(Black) "Phermos'u arayacağım."
(Phermos) "Hayır, bu kadar yolu gelmesine gerek
yok... Gerçi o bir doktor mu ki?"
(Rienne) "Tıp konusunda çok bilgili, bu yüzden
bir doktordan bile daha iyi olduğunu söyleyebilirim."(Y/N; Arkadaşlarrr
caferin sarı bez getirme zamanı gelmiş olabilir adkvmkdevmdlksa)
(Rienne) "Öyle mi?"
(Black) "Burada bir dakika dinlen. Ben hemen
döneceğim."
(Rienne) "Hayır, bekleyin."
Black tam ayağa kalkacakken, Rienne koşarak onu tuttu.
Bu çok önemsiz bir şeydi ama yine de Black'in içinde tuttuğu
duyguları bir karmaşaya dönüştürdü. Göğsünde baş döndürücü bir rahatlama ve
tatmin karışımı yükselirken, buna daha da yoğun bir arzu duygusu eşlik etti.
Ama tüm bu kabaran duygular arasında en güçlüsü, onu
kucağına çekme ve öpme dürtüsüydü.
(Rienne) "Lord Phermos... bir erkek… Doktor gibi
olsa bile... yine de biraz rahatsız hissederim."
Yüzünün ne kadar telaşlı olduğunu görünce, bundan daha fazla
nedeni olabileceğini düşündü.
‘Ama onu rahatsız edecekse burnumu sokmak istemiyorum.
Rienne ne kadar rahatsız olursa, kalbini bana açması da o kadar uzun sürer.’
(Black) "Hamileliğinizi doğrulayan doktor da bir
erkek değil miydi?"
(Rienne) "Şey... öyleydi ama benimle genellikle
dadım ilgilenir."
(Black) "O zaman onu çağıracağım."
(Rienne) "Şu anda kalede değil."
(Black) "Ne zaman geri dönecek?"
(Rienne) "Ben... gerçekten bilmiyorum. Gün
sonuna kadar dönmeyebilir."
(Black) "Onu geri çağırabilir miyim?"
(Rienne) "O..."
Rienne her ne düşünüyorsa acı çekiyormuş gibi görünüyordu.
Sonra kararını vermiş gibi başını salladı.
Yanındaki alanı hafifçe vurarak onu tekrar oturmaya davet
etti.
Bu da hikâyesini açıklamanın biraz zaman alacağı anlamına
geliyordu.
(Rienne) "Ondan benim için bir şey yapmasını
istedim."
(Black) "Uzağa mı gitti?"
(Rienne) "Hayır, öyle bir şey değil... Ama
bilmem gereken bir şey vardı, bu yüzden ondan benim için biriyle buluşmasını
istedim. Ama artık bunun gerekli olduğunu sanmıyorum."
(Black) "Peki nereye gittiğini söylemek ister
misin?"
(Rienne) "Evet. Artık bunu saklamam için bir
neden yok."
Black, Rienne'in yüz ifadesi hafifçe değişirken onu izledi.
Daha hafif ve tazelenmiş görünüyordu.
(Black) "Geçen gün sizi tanıyor gibi görünen
biriyle tanıştım Lord Tiwakan."
*****
(Y/N; Bu kısımın iç sesleri Rienne’nin.)
Tapınağın dışındaki yaşlı dilenciyle nasıl konuştuğunu
anlatması o kadar uzun sürmedi ama bu kadar kısa bir süre sonra bile Rienne
kalbinin çok daha hafiflediğini hissetti.
(Rienne) "...Benimle ilk görüşmeye geldiğinde sizin
hakkınızda bir şeyler duydum, Lord Tiwakan. Hiçbir şey söylemedim çünkü
kimliğini bilmenizin iyi bir fikir olup olmadığından emin değildim."
O konuşurken bile Rienne yüz ifadesinin tuhaflaştığını
hissedebiliyordu.
Bunca zamandır ondan sakladığı bir şeyi ifşa etti ve
gülümsemekten kendini alamadı. Daha rahat bir kalp doğal olarak daha rahat
dudaklara da yol açıyor gibiydi.
(Rienne) "Acaba... bir yerdeki söylentileri
duymuş mudur? Ya da belki sizi hatırlıyordur, Lord Tiwakan. Belki de Nauk'ta
yaşadığınız zamanlarda sizi görmüştür."
(Black) "Hiç sanmıyorum."
Black, onun ağzını bir gülümsemenin kapladığının farkındaymış gibi uzandı ve parmaklarıyla dudaklarına dokundu.
Sadece küçük bir şeydi. Olayların büyüklüğü içinde anlamsız
bir şey. Ama sanki onları birbirine bağlıyor, gerçek bir nişanlanmanın
temellerini atıyor gibiydi.
(Black) "Yüzüm yirmi yıl önceki halinden farklı
görünüyor."
(Rienne) "Öyle mi?"
(Black) "Gençtim, yani çok daha küçüktüm."
(Rienne) "Belki... Ama ben olsaydım sanırım
hatırlardım."
Derin derin düşünen Rienne, genç Black'in görüntüsünü
zihninde canlandırmaya çalıştı. Doğrusu hayal etmesi biraz zordu ama yine de
onun gibi birini gördüğünü hatırlayacağından emindi.
(Rienne) "Gözleriniz hala aynı görünürdü."
(Black) "Gözlerim sıra dışı olsa bile, eşsiz
değiller."
(Rienne) "Öyle mi...?"
Rienne daha önce onunki gibi gözleri olan biriyle hiç
karşılaşmamıştı ama belki de bunun nedeni Nauk'un dışına hiç çıkmamış
olmasıydı.
(Rienne) "Her halükarda, Bayan Flambard'a geri
gelmesini söylemem gerekiyor. Başı belaya girmiş olabilir."
(Black) "Birini göndereceğim."
(Rienne) "Teşekkür ederim."
Rienne gülümseyerek konuşurken gözleri hafifçe kapandı.
Black ona bakarken aniden başını eğdi.
(Black) "Ama o dönene kadar hâlâ vakit var, o
yüzden Phermos'un seni kontrol etmesini sağlamalıyız."
Ve böylece önceki sorun geri dönmüştü.
Rienne, aralarında sadece küçük bir mesafe olan Black'e
bakarken yüzünü sakin tutmaya çalışıyordu.
(Rienne) "Hayır... gerçekten iyiyim. Doktora
ihtiyacım yok."
(Black) "Emin misin?"
Eğer bir doktor onu muayene etmeye gelirse, büyük bir olay
olacaktı.
Rienne bu sözleri söylemesi gerektiğini biliyordu. Ona hamile
kalmadığını söylemek istiyordu.
Ama... daha fazla zamana ihtiyacı vardı. İşler bu şekilde
devam ederse eninde sonunda tüm yalanlarını itiraf edebilecekti. Sadece
cesaretini toplamak için biraz daha zamana ihtiyacı vardı. Sadece biraz daha.
(Rienne) "Evet... o yüzden lütfen endişelenmeyin
Lord Tiwakan. Buna hiç gerek yok. Ben her zaman olduğum gibiyim."
(Black) "Öyle söyleme. Sen aynı değilsin."
Black, Rienne'in çürüklerle dolu bileğini avucunun içine
aldı.
(Rienne) "...Bu hariç."
(Black) "O zaman bir sorun yoksa seni öpebilir
miyim?"
(Rienne) "Ne? Neden böyle aniden?"
Rienne'in nutku tamamen tutulmuşken, Black ona baktı ve
alçak sesle mırıldandı.
(Black) "Benim için ani değil."
(Rienne) "...Bana bir hasta gibi davranmıyor
muydunuz?"
(Black) "Hasta olduğun için soruyorum."
(Rienne) "…"
(Black) "Sırf kendi öçgözlülüğümü tatmin etmek
için yaralı bir insan için işleri daha da zorlaştırmak istemiyorum."
Bu sözleri Rienne'i çok sevdiği için söylüyor gibiydi.
(Rienne) "Siz... sormak zorunda
değilsiniz."
Rienne zorlukla yutkunurken bir an sessizliğe büründü. Bu,
artık güvenle söyleyebileceğini düşündüğü bir şeydi.
Çünkü artık onun için ne anlama geldiğini çok iyi biliyordu.
(Black) "Hoşuna gitmedi mi?"
Hayır, bu tam olarak doğru değildi.
(Rienne) "Hayır."
Rienne uzandı ve parmak uçlarıyla Black'in dudaklarına
dokundu. Verdiği cevap Black'in kulaklarına ulaşır ulaşmaz, onun kaskatı
kesildiğini hissetti.
(Rienne) "Demek istediğim, her yapmak
istediğinde sormana gerek yok."
(Black) "..."
Black, Rienne'in kendisine dokunan parmaklarını parmaklarını
sadece gözleriyle takip etti. Bunu görünce ağzının kuruduğunu hissetti.
(Black) "...Bunu söylediğine pişman
olabilirsin."
Uzun bir süre sonra Black nihayet konuşmuştu. Her kelimede
dudaklarının hareketini parmak uçlarında hissedebiliyordu.
(Rienne) "Hayır... sanmıyorum."
(Black) "Geri almak için artık çok geç."
(Rienne) "Hâlâ bunun bir hata olduğunu
düşünmüyorum."
(Black) "Öyleyse..."
Adam yaklaşırken, Rienne onun şefkatle dudaklarını
araladığını ve üst dudağının ağzına doğru kaydığını hissedebiliyordu. Hâlâ
alışık olmadığı bu his karşısında yine göğsünde bir şeylerin heyecanlandığını
hissetti.
...Belki de bunu hoş karşılamak bir hataydı ama bu adam
kesinlikle yetenekliydi.
O sabahki kadar yoğun olmasa da, ısrarcı ve muhtaç
hissettiriyordu. Sanki derinlere iniyor, sanki onun her parçasını tatmaya
çalışıyormuş gibi hissediyordu.
Black onu belinden tutup kendine doğru çekerken, farkına
bile varmadan kollarını Black'in omuzlarına doladı. Altın rengi kirpikleri
vücutlarının ani yakınlığını hissederek titredi.
(Rienne) "..."
Birbirlerinden ayrıldıklarında, Black vücudunu Rienne'in
üzerine eğdi, hala bir eliyle onu tutuyordu. Rienne yatakta sırtüstü yatarken
Black ona baktı, iri vücudu Rienne'in üzerinde yükseliyordu.
(Black) "Bu yüzü sevdim."
Başparmağıyla Rienne'in hâlâ ıslak olan dudaklarını okşadı.
Bir öpücükten çok farklı bir histi bu.
Rienne utanç içinde gözlerini kaçırdı.
(Rienne) "Bu açıdan bakıldığında... genellikle çekici
görünmem."
(Black) "Aynasız bir ülkede yaşayan biri gibi
konuşuyorsun."
Rienne bir an için telaşlandığını hissetti. Adamın, daha
değerli ve renkli parçaların çoğunu sattıktan sonra kalede pek ayna kalmadığını
fark ettiğini düşündü.
(Rienne) "Ne… Ne demek istiyorsunuz?"
(Black) "Daha önce kendi yüzüne doğru dürüst
baktığını sanmıyorum."
(Rienne) "Yani…
Diyorsunuz ki…? "
Onun güzel
olduğunu mu söylemeye çalışıyordu?
Bu, onun
gözünde böyle güzel göründüğü anlamına mı geliyordu?
Ona karşı
hissettiği şey gibi miydi?
(Black) "Keşke seni
kilitleyebileceğim bir oda olsaydı Prenses. Baş başayken zamanın geçmediği bir
oda."
Black
yavaşça elini ondan çekti.
Hapsedilmeyi
ima eden sözleri herhangi birinden duymak korkunç ve tedirgin ediciydi, ama
nedense ondan gelince farklı bir his uyandırıyordu. Özellikle de bunları
gözlerinde ateşle yavaşça söylediğinde.
Teninin
üzerinden sıcak bir rüzgâr geçiyormuş gibi hissetmesine neden olmuştu.
(Rienne) "Böyle bir
yer olduğunu sanmıyorum... Ama bulursam size söylerim."
Black
yumuşak bir sırıtışla, tuttuğunu bilmediği nefesini bıraktı.
(Black) "Dikkatli
olmalıyım."
(Rienne) "Eh...?"
(Black) "Etrafındayken,
Prenses."
Black
başını tekrar eğdi ve tehlikeli bir şekilde Rienne'in dudaklarına yaklaştı.
Rienne içgüdüsel olarak gözlerini kapattı.
Bu bir hata
mıydı?
Her şeye
rağmen, zamanın geçmediği bir odadaydılar. Burası gece ve gündüz kavramlarının
önemsiz olduğu bir yerdi. Böyle şeylerin önemsiz olduğu bir yerdi.
‘Ancak...
bu bir hata değil.’
Çünkü
Rienne bu odanın bu yönünü sevdiğini fark ediyordu.
En başta
onunla buraya gelmek kötü bir seçimdi ama bu hatayı yaptığı için mutluydu. Bu
da bunun bir hata olmadığı anlamına geliyordu.
(Black) "Bu aşamada kendimi
durdurabileceğimi sanmıyorum..."
Black
dudaklarını ovuşturdu, boğuk ve alçak sesi ona doğru fısıldarken durdu.
(Black) "Bunu yapmak
için de izin istememe gerek yok, değil mi?"
Bu sözler
nefesinin boğazında düğümlenmesine neden oldu. Bir an için boğulmak üzere
olduğunu düşündü, sonra kapının temkinli ve kararsız bir şekilde çalındığını
duydu.
(Phermos) "Benim,
Lordum.... Ve merhaba Prenses."
Phermos'tu.
(Phermos) "İçeri
girebilir miyim?"
Onu
reddedemezdi.
Kendini durduramayacağını
söyleyen Black'in sesi bunu yapamayacak kadar yoğundu. Rienne ne yapacağını ya
da ne söyleyeceğini tamamen şaşırmıştı, bu yüzden Phermos'un kapıyı çalması iyi
bir bahane olmuştu.
Phermos'u
çağırması için kimseye ihtiyacı olmadığını söyleyen kişinin kendisi olması
komikti ama şimdi birdenbire onun varlığına minnettar olmuştu.
(Rienne) "Sormak
istediğim birkaç soru var. Lord Kleinfelder'a ne oldu?"
Black'in
cesaretini kırmak için onu içeri buyur etti ama gerçekten de konuşmak istediği
pek çok gerekli şey vardı.
Linden
Kleinfelder'in gözaltına alınması Nauk'ta küçük bir olay değildi. Mesele sadece
onu hapsetmek değildi.
Bu önemli
kısmın başlangıcıydı.
Bugün çevirmenler coşa geldi
YanıtlaSil❤️😚
SilTesekkurler
YanıtlaSilRica ederimm🥰
SilEllerine sağlık 🥰🥰
YanıtlaSilTeşekkür ederimmm🥰🥰
SilCok teşekkürler
YanıtlaSilRica ederimm🥰
SilArtık söyle, ben rafiti sevmiyorum de çocuk falan yok de hadiiii
YanıtlaSilkeşke bir kaç bölüm black in iç düşüncelerini görsek çünkü rienne ne kadar akıllı olursa olsun bazen black ile ilgili saçma şeyler düşünüyo ve ARTIK HAMİLE OLMADIĞINI SÖYLESEN Mİ SEN ACABA
YanıtlaSil