A Barbaric Proposal - 37. Bölüm (Türkçe Novel)

a barbaric proposal novel - chapter 37

Linden'ın tehditleri daha da arttı.

(Linden) "Rafit'i geri ver. Şimdiye kadar boynunu kırmamış olmamın tek sebebi o. Barbarı ikna etmek için vücudunu kullan."

(Rienne) "Kendinize yalan söylemeyin. Kleinfelder'lar için bir şey yapmak için artık çok geç. En iyisi vazgeçin ve Nauk'un ortak egemenliğinin kime ait olduğunu kabul edin."

(Linden) "O canavarlara karşı tuhaf bir inanç duyuyor gibisin ama o küçücük kafanı kullanıp düşünmelisin. Nauk'a kadar onca yolu sadece senin yanında olabilmek için geldiğine gerçekten inanıyor musun?"

(Rienne) ”...?”

Tıpkı Rafit'in daha önce yaptığı gibi, Linden de Black’in başka bir nedeni olduğunu söylemeye çalışıyordu.

‘Onlar ne biliyor ki?’

Rienne'in ifadesi taktiksel olarak soğuklaştı.

(Rienne) "Bu sefer ne saçmalıyorsunuz?"

(Linden) "Kelleni almaya geldi. Bunca zamandır amacı evlilik bahanesiyle Nauk'a girmekti. Bu onun doğasında var; bir şeyi kullanabildiği kadar kullanmak ve kullanım süresi dolduğu anda da bir kenara atmak. Böyle bariz bir şey hiç aklınıza gelmedi mi?"

(Rienne) "Yanılıyorsunuz. Söylediğiniz hiçbir şey mantıklı değil. Tiwakan liderinin tüm bunları Nauk'u elde etmek için yaptığını söylemek bir köpeği bile güldürmeye yeter. Tüm bunları, istese bir günde kolayca ele geçirebileceği bir ulusa göz diktiği için mi yapıyor?"

Linden ona güldü. Garip, korkunç bir kahkahaydı.

(Linden) "Böyle düşünme lüksüne sahipsiniz çünkü hiçbir şey bilmiyorsunuz. Bu yüzden taç senin için uygun değil."

(Rienne) "Sen neden bahsediyorsun?"

Rienne cevaplar için bastırmaya devam ederken, Linden geri çekildi. Sanki çok fazla şey söylediğini fark etmiş gibiydi.

(Linden) "Belki de kelleni almadan önce seninle biraz eğlenir. Vücudun o hayvanın gözünde değerli olmalı. Senin için epey para harcamış."

(Rienne) "Kes şunu ve bana bilmediğim şeyin ne olduğunu söyle.......Ah!"

Linden bileğini kavrayışını artırıp sertçe sıkarken Rienne haykırdı. Sanki her an kırmaya hazırdı. Rienne sessizliğini korurken, Linden bir başka alaycı yorumda bulundu.

(Linden) "Nauk'u bütün olarak yemesini istemiyorsan, ne yapman gerektiğini biliyorsun. Rafit'i dışarı çıkar. Sonra da barbarı öldür."

(Rienne) “Ne...? Asla!”

(Linden) "Bu senin için imkânsız değil. Onu yatağına götür. Gardını düşürecek ve o zaman boğazını kesme şansını yakalayacaksın. Sonra gerisini ben hallederim. Nauk'u o canavarlardan kurtarmanın tek yolu bu."

(Rienne) "Haha... ha... Neden yapayım ki..."

(Linden) "Hâlâ anlamıyorsun. Seni öldürmek istediğine dair kanıt göstereyim mi?"

(Rienne) "….!”

Rienne yavaşça kafasını kaldırdı.

(Rienne) “Kanıt... var mı?”

 

*****

 

Her şeyden çok bilmek istediği bir şey varsa, o da buydu.

Black hakkındaki gerçekler.

Bu kadar küçük, yoksul bir topraktan ne istiyordu? Aradığı şey gerçekten intikam mıydı? Ve istediği intikam ona karşı duyduğu bir kin yüzünden miydi? Kraliyet ailesine karşı mı?

‘Bilmiyorum.’

Ona cevap veren Kleinfelderler olsa bile.

(Rienne) "Ne... ne oldu?"

Her şeyden önce bunu bilmek istiyordu.

(Linden) "Bilmek mi istiyorsun? O zaman öldür onu."

(Rienne) "Saçmalıyorsun. Eğer varsa bana kanıt göster."

Linden çirkin bir sırıtışla karşılık verdi.

(Linden) "Bu halde bile hala pazarlık yapmak istiyorsun. Merak eden tek kişi sensin, bu yüzden talepte bulunacak durumda değilsin."

(Rienne) "Yeğenini kurtarmak için burada değil misin? Burada pazarlık yapacak biri varsa o da sensin, o yüzden benimle pazarlık yapmaya kalkma..."

(???) "Aslında ben de merak ediyorum."

Yerden bir ses yükselip havaya karıştığında odadaki herkes kaskatı kesildi.

Oradaki kimseyle uyuşmayan bir sesti.

(Phermos) "Lordum ne yapmak istiyor?”

Bu Phermos'tu.

Sesi yerden geliyordu çünkü orada, masanın altında saklanıyordu.

Ama saklanan biri için fazla rahat görünüyordu. Kendini gizlemeye çalışmaktan ziyade, durgun ve uykulu görünüyordu. Sanki odada kestiriyormuş gibiydi.

a barbaric proposal novel - chapter 37

(Linden) "Seni sinsi küçük sıçan!"

Linden Kleinfelder herkesten daha çok şaşırmıştı. Bir soylu olarak onurunu tamamen unutarak büyük bir coşkuyla bağırdı. O kadar şaşırmıştı ki, mümkün olduğunu bile bilmediği bir sesle haykırdı.

(Phermos) "Saklanan kişinin ben olduğumu biliyorum, ama bu neden beni bu odadaki tek sıçan yapıyor? Ve burada tam olarak neler oluyor?"

Rienne gülmemek için dudağını ısırdı.

Durumun komik olduğunu söylemek hafif kalırdı.

Kralın ofisi fare yuvası değildi ama yine de insanlar bir şekilde ortaya çıkıyordu. (Y/N; Hiçbirinin orada bulunma izni olmamasına rağmen ofisinde bu kadar çok insan olmasına duyduğu şaşkınlığı ifade eden bir espri gibi düşünebilirsiniz.)

Orada özellikle değerli ya da çalınmaya değer bir şey saklı olmasa bile, yine de Rienne'in izni olmadan başkalarının serbestçe girip çıkamayacağı bir yerdi.

(Rienne) "Lord Phermos. Masamın altında ne aradığınızı sorabilir miyim? Sana burada olman için izin verdiğimi hiç sanmıyorum."

(Phermos) "En içten özürlerimi sunarım. On tane ağzım olsaydı bile, yine de söyleyecek işe yarar bir şeyim olmazdı. Uygun gördüğünüz her cezaya razıyım."

Phermos'un yüzünde depresif bir ifade vardı. Özrünün samimi olduğu anlaşılıyordu ama bu asıl amacını unuttuğu anlamına gelmiyordu.

(Phermos) "Ama şimdilik bunu bir kenara bırakmanızı rica ediyorum. Lordumun Prenses'in kellesini almaya niyetli olduğunu söylemek... Ugh, ne kadar iğrenç bir cümle. Tekrarlarken bile ağzımın kirlendiğini hissediyorum. Yine de lordumun neden böyle bir şey yaptığını merak ediyorum. Bu meraklı küçük fareye açıklamak ister misiniz? Bahsettiğiniz bu kanıt nedir?"

(Linden) “... Kapa çeneni!”

Deli gibi gözleri yuvalarından fırlayan Linden aniden bağırarak Phermos'a doğru koşmaya başladı. Durumu nasıl değerlendirirse değerlendirsin, bunu düzeltmenin başka bir yolu yoktu.

Phermos'u hemen burada öldürüp çenesini sonsuza dek kapatsa daha iyi olurdu.

(Phermos) "Tıpkı Prenses'in dediği gibi, sen aptal bir adamsınız. Kime saldırdığınızın farkında olmalısınız."

Ancak Phermos'un zeki ve temiz görünümüne rağmen, tek gözlük onu daha çok bir bilgin gibi gösteriyordu, yine de o on uzun yılı savaş alanında geçirmiş bir adamdı.

Linden'in yanından zekice geçti ve adamın iyi yerleştirilmiş ayağına takılıp tökezlemesine izin verdi.

Güm, güm!

(Linden)"Ahh!"

Linden öne doğru düşerek başını masanın kenarına çarptı. Yere düştüğü anda Phermos ayağını hızla Linden'in ensesine bastırarak ona doğru yürüdü.

(Linden) "Agh! Bu ne cüret...! Defol... git…!"

(Phermos) "Seninle bir anlaşma yapacağım. Her şeyi şimdi açıklayın, ben de bugün burada söylenenlerin sadece yarısını lorduma aktarayım. Yani bu, ona anlatırken kulağa daha hoş gelecek şeyler söyleyeceğim demek. Sana söz veriyorum, bu anlaşma bundan daha iyi olamaz. Lordum çok sık sinirlenmez ama sinirlendiği zaman da gerçekten iğrenç olur."

(Linden) "Ne…!? Piç, ugh!"

(Phermos) "Öyleyse söyle bana. Lordum ne yapmaya niyetli?"

(Linden) "Bu çok açık... (öksürük!) ... Başka neden olsun ki... bu kadar küçük bir ülke için... (öksürük!)"

Phermos Linden'ın boynuna daha fazla baskı uyguladı.

(Phermos) "Hm, daha önce söylediğin bu değildi. Daha önce bu kadar belirsiz değildin. Kanıtın olduğunu söylememiş miydin?"

(Linden) "Eğer sana söyleyeceğimi düşünüyorsan... Augh!"

Çıt!

Phermos'un ayağının altından acı verici bir çatlama sesi geldi.

(Maslow) "Prenses! Ne yapıyorsunuz? Onu durdurmalısınız!"

Maslow Rienne'in koluna yapıştı.

(Maslow) "Bir paralı asker Nauk aristokrasisinin bir üyesine bu şekilde zarar vermeye cüret ediyor! Böyle bir hakareti görmezden gelemezsiniz!"

Bunu söyledikten sonra hem Rienne hem de Phermos'un bakışları rahatsız edici bir enerjiyle doldu.

(Phermos) "Ve sen, ulusunun prensesinin bileği bükülüp neredeyse kırılırken boş boş duruyorsun. Bu en büyük hakaret değil mi?"

(Maslow) “B-Bu...”

Maslow, sözleri onu terk ederken hemen bocaladı.

(Phermos) "Beni durdurmasını mı istiyorsun? Hangi terbiyeli adam bir prensesin koluna böyle yapışır? Senden çok daha genç birinin arkasına saklanmak için fazla yaşlı değil misin? Hiç utanman yok mu senin?"

(Maslow) "Utanmak mı… Ne cüretle böyle bir şey sorarsın....."

Maslow yüzü kıpkırmızı olurken soluk soluğa kaldı.

Sadece yüzüne bakınca bile sorunun ne olduğu anlaşılıyordu.

Devlet işleri Rienne'e devredildikten sonra Nauk halkı bu şekilde yaşamıştı. Kleinfelderler, aristokrat delegasyonun başkanları olarak bunu sağlamış olmalıydılar.

Phermos, Rienne'in ilk kez iktidara gelmesinin yaklaşık altı yıl önce olduğunu duymuştu. Bu onun reşit olmasından hemen sonra olmuş olmalı, yani hâlâ gençti. O yaşta, sadece sorumluluğunu yerine getirmek ile halkı için her şeyini feda etmek arasındaki farkı ayırt etmekte zorlanırdı.

Bu amaçla, aristokrat delegasyonun kaprislerine boyun eğmenin egemenlik görevinin bir parçası olduğuna inandırılmış olmalıydı.

(Phermos) "Tch. Yani sessiz mi kalıyorsun?"

(Linden) "Ahh..... (öksürük!)"

Linden istese bile konuşamayacak bir pozisyondaydı. Boynu artık tamamen mahvolmuştu.

(Linden) "İyi o zaman. Seni uyarmadığımı söyleme."

Phermos ayağını Linden'in boynundan çekerek onu yakasından yakaladı ve sürükleyerek götürdü. Kralın ofisinden çıkmaya çalıştığı belliydi.

O kapıdan geçtiğinde her şey bitecekti. Bugün olanları saklamak mümkün olmayacaktı.

(Maslow) “Prenses!

Maslow sesindeki panikle Rienne'e tekrar seslendi.

(Maslow) "Bunun olmasına izin veremezsiniz! Kraliyet ailesi Kleinfelder'ları düşman edinemez! Onu durdurmak zorundasınız!"

(Phermos) “...Hahh!”

Phermos sırtını dikleştirdi ve olduğu yerde durdu.

Her şeyin başından beri böyle olması gerektiğini biliyordu. Döndü ve Rienne'e sordu.

(Phermos) "Ne yapmak istiyorsunuz Prenses? Beni durdurmak mı istiyorsunuz?"

(Rienne) “...”

Belli ki Phermos, Linden Kleinfelder'ın varlığını görmezden gelmeye istekli olduğunu ima etmiyordu. Sadece Rienne'in kimin tarafında olduğunu görmek istiyordu.

Tüm bunlar olurken Linden, Rienne'e Black'i öldürmesini emretmişti.

Hemen cevap vermedi ama Phermos'un onun ne tür bir sonuca vardığını bilmesi gerekiyordu.

(Rienne) "...Hayır, istemiyorum."

Rienne cevap vermeden önce derin bir nefes aldı.

(Rienne) "Sizi durdurmaya çalışmanın bir anlamı yok, durdurmak da istemiyorum."

Sonuçta hepsi aynıydı.

Artık Phermos bunu öğrendiğine göre, ne kadar uğraşsa da bunu örtbas edemezdi.

Kleinfelder'ların hatalarını düzeltmeye yardımcı olmak için Black'e sürekli yalan söyledikten sonra, Rienne tüm bu duruma son derece içerlemişti.

Çünkü ne yaparsa yapsın, Kleinfelder Hanesi asla değişmeyecekti.

Hayatta kaldığı sürece Rafit gelecekte de bu tür aptalca girişimlerde bulunmaya devam edecek, Linden de Rienne'e olayı örtbas etmesi için baskı yapmaya devam edecekti.

Er ya da geç, her şeyin sona ermesi gerekiyordu.

Aristokrat delegasyondaki her aile onunla savaşmaya çalışsa bile, eninde sonunda bununla başa çıkmak zorundaydı. Ama bu şimdi oldu.

(Phermos) "İyi düşünmüşsünüz."

Phermos bunu yüzünde bir gülümsemeyle söyleyerek başını salladı. Şaşkınlıktan ağızları bir karış açık kalan Maslow ve Linden ile yan yana durması tuhaf bir görüntüydü.

(Phermos) "O zaman bunu sürükleyip götüreceğim ve hapse atacağım. Duruşmayı dört gözle beklemeye başladım."

Bam!

Konuşması bittikten sonra Phermos ofisin bir zamanlar sıkıca kapalı olan kapısını açtı.

(Phermos) "Sen, oradaki! Buraya gel ve onu götür. Burada bir tane daha var."

Zavallı Maslow, Phermos'un bahsettiği diğer 'kişinin' kendisi olduğunu biraz geç fark etti.


*****


Tiwakan son derece hızlı çalışıyordu.

Maslow ve Linden, içeri girmelerine izin vermeleri için kandırılan muhafızlarla birlikte zindanlara yerleştirilmişti.

Kale muhafızlarının kaptanının kafası biraz karışmıştı ama Phermos tek bir adım bile atmamıştı.

Bu arada Rienne'in Black ile kahvaltı edeceği saat gelip geçti.

(Rienne) "...Burada kimse yok."

Rienne geldiğinde yemek salonu bomboştu.

Yemek servis edilmişti ama kimse katılmadığı için masada soğumaya bırakılmıştı. Yine de Rienne, Black'in bir noktada orada olduğunu söyleyebilirdi. Sandalyelerden biri ters çevrilmişti.

Belki de söz verdiklerinden daha erken gelmişti ve beklerken neler olduğuna dair bir rapor alıp gitmişti.

Rienne, Black'in bir zamanlar oturduğu yerin karşısındaki koltuğa oturdu.

Yine de onun geri gelmesini beklemiyordu. Her şeyin sonuçlarıyla uğraşmakla meşgul olmalıydı. Ama buna rağmen Rienne yine de geldi, verdiği sözü elinden geldiğince tutmak istiyordu.

(Rienne) "Üstümü değiştirmeliydim."

Rienne masadan özenle katlanmış bir peçete aldı ve kendi kendine mırıldanarak kucağına yaydı. Güzel leylak rengi elbisesinin kolları aşağıya doğru kıvrılmış, morarmış ve kararmış bileğini ortaya çıkarmıştı.

(Rienne) "Çok çirkin."

İşarete dokunan Rienne, ona bakarken acı acı yüzünü buruşturdu.

‘Sadece çirkin değil. Acı da veriyor.’

Ve şimdi de şişmeye başlamıştı.

(Rienne) "Umarım ciddi bir şey değildir.

Rienne çatalını ve bıçağını aldı, en yakınındaki kızarmış sülünü kesti. Bileğini her oynattığında bir acı hissediyordu ama yine de hareket edebiliyordu.

(Rienne) "...İyi. Bu kadarını yapabilirim."

Yemekler harikaydı ama ne yazık ki hiç iştahı yoktu.

Tiwakan'ın yanında çok iyi bir aşçı olmalıydı. Önüne böylesine süslü bir yemek konduğunu görmeyeli çok uzun zaman olmuştu.

‘...Ama şimdi hepsi boşa gitti.’

Kendisini yemeğe davet eden Black, bu işe çok dikkat ve özen göstermiş olmalıydı.

Ama bu daha da büyük hayal kırıklığı yarattı.

‘Keşke birlikte yemek yiyebilseydik.’

Yorumlar

  1. Teşekkürler çevirmenim.

    YanıtlaSil
  2. Rennie kiz ilk defa akıllıca hareket ettin,bi an linden uyuzunu korursan diye korktum(yapmadığın sey değil,biliyoruz)

    YanıtlaSil
  3. Ellerine sağlık 🥰🥰

    YanıtlaSil
  4. Tesekkurler ceviriler sık gelmeye basladi hikaye daha çok sariyo birde black gecmisini bilsek daha cok sevicez

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rica ederimm, yavaş yavaş öğreneceğiz gibii❤️😚

      Sil
  5. Bugun yeni bölüm gelir dimi,lütfen bizi üzme😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Genelde olunca sabah paylaşılıyor :((

      Sil
    2. 🥺🥺 yeni bölümün gelip gelmeyeceğini @citcittoz adlı twitter hesabından öğrenebilirsiniz<33

      Sil
  6. Umarım soyları kurur şu klein... Bilmem nelerin 😒
    Ellerine sağlık

    YanıtlaSil
  7. Ya bu Phermos bizim Ruth işte oda böyle uyumuyor mu abuk subuk yerde. Ah be Ruth Serbel'i özledim...

    YanıtlaSil
  8. Nerde o günler be kızım siz en az 10 bölüm daha acı çeker 30 bölüm daha birlikte kahvaltı edemzsiniz

    YanıtlaSil
  9. pehrmos un bu kadar yakışıklı olmasını beklemiyordum 🤤 Aferin rienne sonunda lunları korumayı bıraktın

    YanıtlaSil

Yorum Gönder