A Barbaric Proposal - 36. Bölüm (Türkçe Novel)

a barbaric proposal novel - chapter 36

Yıkanmayı bitirdikten sonra sıra giyinmeye gelmişti.

Rienne uzun zamandır giymediği lila renkli bir elbise giydi. İnce kumaşın üzerinde küçük, ayrıntılı nakışlar vardı; o kadar narindiler ki, kazara bazı yerlerinden yırtılıp yırtılmayacaklarını merak etmekten kendini alamadı.

Pratiklik önemliydi, bu yüzden gerçek bir amaca hizmet etmeyen çoğu giysisi çabucak satılmıştı ancak bu kalmıştı.

Rienne'in özellikle bu elbiseyi bir kenara bırakmasının tek nedeni Bayan Flambard'dı. Bayan Flambard ağlayarak bu kıyafeti bırakmasını istemiş, Rienne'in yüz hatlarına çok yakışan lila rengi bir elbiseden kurtulmanın israf olacağında ısrar etmişti.

(Bayan Flambard) "Tanrıya şükür, yüz kere sorduktan sonra sizi bunu saklamaya ikna etmeyi başardım."

Başını sallayarak dikkatini Rienne'in saçlarına verdi ve kıyafetine uyması için saçlarını özenle düzeltti.

(Bayan Flambard) "Evet, sizi ikna ederek iyi bir şey yaptım. Ülkemizin sevgili prensesi nasıl sadece sade ve sağlam kıyafetlere sahip olabilir?"

(Rienne) "Başka bir şeye ihtiyacım yok."

(Bayan Flambard) "Ama neden? Böyle güzel giyinince çok hoş görünüyorsunuz."

(Rienne) "Sanırım."

Hünerli elleriyle özenle çalışan Bayan Flambard, Rienne'in saçlarını ördü ve menekşe çiçekleriyle tutturdu.

(Rienne) "Çok güzelsiniz. Sizi giydirenin ben olduğumu biliyorum ama tek kelimeyle çok güzel görünüyorsunuz."

Rienne utangaç bir gülümsemeyle baktı.

(Rienne) “Teşekkür ederim.”

Yaşlı kadın yüzünde mutluluk ifadesiyle Rienne'e baktı. Rienne'in saçını gerekli tüm aksesuarlarla süslemeyi bitirdikten sonra başını salladı.

(Bayan Flambard) "Şimdi, meraklı gözler başka yerlerde oyalanırken tapınak girişine gitmeliyim. Yemeğiniz boyunca sizinle kalamayacağım için özür dilerim Prenses."

(Rienne) "Hayır, çok daha önemli bir şey yapıyorsunuz. Lütfen güvenli bir şekilde geri dönün."

(Bayan Flambard) ”Baş üstüne, Prenses.”

Gergin bir yüz ifadesiyle başını eğdi ve sessizce Rienne'in odasından çıktı.

(Rienne) "Hâlâ biraz vaktim var."

Hazırlanmak için acele ettiği için, söz verilen zamandan önce hâlâ biraz vakti vardı.

(Rienne) "Belki kıyafetleri tamir etmesinde için ona yardım edebilirim? Henüz bitirmediği bir şey olmalı."

Rienne yüksek sesle böyle söyledi ama vücudu hareket etmedi. Nedense aynaya bakmaktan kendini alamıyordu.

(Rienne) "Böyle bir şey bana gerçekten yakışıyor mu...?"

Kendisine önden baktığında, Bayan Flambard'ın saçlarına ördüğü çiçekleri görmek zordu.

(Rienne) "Keşke ben de görebilseydim."

Bayan Flambard ona güzel göründüğünü söylüyorsa, bu doğru olmalıydı, ama Rienne yine de kendi gözleriyle emin olmak istiyordu.

Acaba... o da güzel göründüğünü düşünür mü...

(Black) -"Birdenbire çok güzel göründüğünü düşündüm.”

Rienne bunu hatırlayınca içgüdüsel olarak gözlerini kapadı ve onu öpücük yağmuruna tutarken söylediği o sözleri düşündü. Bu, sanki havada süzülüyormuş gibi başının dönmesine ve ayak parmaklarının ucunun karıncalanmasına neden oldu.

Rafit onun güzelliği söz konusu olduğunda hiçbir zaman nazik bir söz söylemekten kaçınmazdı. Her cümlesinin sonunda onu sürekli överdi ama bu sözler hiçbir zaman onun kalbine bunlar gibi dokunmayı başaramamıştı.

Ve onun görünüşü hakkında da aynı şeyi hissediyordu. Rafit'in her zaman yakışıklı olduğunu düşünmüştü ama onun görünüşü hiçbir zaman Black ile olduğu gibi zamanın nasıl geçtiğini anlamamasına neden olmamıştı.

(Rienne) ”Gergin hissediyorum.”

Gözlerini kapatırken kirpikleri titriyordu. Rienne yakasının kumaşını kavradı ve elini göğsüne götürdü.

Daha önce sadece biriyle buluşma düşüncesi, onu hiç bu kadar germemişti. Kalbi baştan aşağı titriyormuş gibi hissediyordu. Diğer pek çok şey gibi bu da bir ilkti.

(Rienne) "Neden... sadece o adamla...?"

Rienne Black'i düşünmeden edemiyordu. Sanki düşünceleri onunla birlikte bir yerlerde hapsolmuş gibiydi. Kalbini çelikleştirerek aynanın önünde ayağa kalktı.

(Rienne) "Yapamam. Bu gidişle ona karşı biraz sevgi hissetmeye başlayabilirim." (Y/N; Ha hala başlamadı o sevgi yani..)

Ona karşı 'aşk' gibi bir şey hissetmeyi göze alabileceği bir adam değildi.

Ama Rienne her ne kadar görmezden gelmeye çalışsa da, belki de bu kelimenin kalbine girdiği pek çok zaman olmuştu. Belki de kendine bu tür şeyler söylemeye çalışmak için artık çok geçti.

(Rienne) "Bir şeyler yapmam lazım. Önce yemek salonuna gitmek istemiyorum."

Bayan Flambard'ın geride bıraktığı giysileri tamir etmekle uğraşmayı düşünen Rienne, onun kaldığı odaya doğru yola çıktı. Burası Rienne'in şu anki yatak odasından biraz uzaktı. Bir zamanlar dadısı olduğu için, Rienne'in çocukken kullandığı odanın tam karşısındaydı.

O çıkarken Rienne, Black'in odasının boş olduğunu fark etti. Odadan tek bir ses bile gelmiyordu.

(Rienne) "Yemek salonunda olmadığına eminim."

Söz verilen saate daha bir saatten az vardı.

(Rienne) "...Belki de başka bir yerde meşguldür."

Rienne, Bayan Flambard'ın odasının bulunduğu doğu kanadına doğru yürümeye başladı.

(Maslow) ”Prenses!!”

Beklenmedik bir şekilde, yolda Maslow ile karşılaştı.

(Rienne) "Lord Maslow...? Sizi kaleye getiren nedir?"    

Rienne, Maslow'un kralın ofisinde şövalyelik için bir atama mektubu yazmaya çalıştığını fark ettiğinden beri, oraya kendi başına girmesini yasaklamıştı. Artık Maslow'un girişine sadece Rienne'in şahsen onay vermesi ya da önce kendisinin giriş için talepte bulunması halinde izin veriliyordu.

(Maslow) "Yapılması gereken çok fazla iş vardı. Tapınak merdivenlerinin yeniden inşası ve Kleinfelder şövalyeliği konusunda sizinle konuşmam gerekiyordu..."

(Rienne) "Daha önce de konuştuğumuz gibi, merdivenler için gereken para Tiwakan tarafından ödenecek. Şövalyelik konusuna gelince, bu konuda söyleyecek başka bir şeyim yok. Kleinfelder'lar bir fiyatta anlaşana kadar sizin için yapabileceğim bir şey yok."

(Maslow) "Farkındayım ama inşaat başlamadan önce taş ocağına ön ödeme yapmamız gerekmiyor mu? Bu süreç ne kadar gecikirse, rahiplerin dualarının yerini o kadar çok feryat figan alıyor. Bu onlar için çok fazla oldu, bu yüzden benimle konuşması için birini gönderdiler."

(Rienne) "Eğer durum buysa, neden doğrudan bana gelmek yerine size geldiler?"

(Maslow) "Bir rahip sizinle konuşmak için burada. Tam da bu yüzden kaleye girdim. Konuşulacak çok şey var."

(Rienne) ”Anlıyorum.”

Rienne'in zamanı biraz kısıtlıydı ama sırf yemek yemek istediği için siyasi meselelerle ilgilenmeyi ertelemek onun doğasında yoktu.

(Rienne) "O zaman çabuk olalım. Önden buyurun."

Rienne onu Kral'ın ofisine doğru davet etti.

(Maslow) "İzniniz için teşekkürler Prenses."

Maslow hızla onu takip etti, aceleci adımlarla ilerledi ve etrafına birkaç bakış attı.

O anda bir şeylerin ters gittiğini fark etmeliydi.


*****


Bang!

Kralın ofisine girer girmez kapı arkasından kapandı. Rienne şaşkınlıkla başını geriye çevirdiğinde kapıyı kapatan kişinin bir rahip cübbesi giydiğini gördü.

(Rienne) ”Neler oluyor?”

Gözleri rahip ve Maslow arasında gidip gelen Rienne sordu. Maslow sadece başını eğdi ve mırıldandı.

(Maslow) "Başka ne yapabilirdim ki...  Başka seçeneğim yoktu Prenses."

Cübbe giyen adam aslında bir rahip değildi.

(???) "Lanet çeneni kapalı tut ve beni dinle, Prenses."

Hızlı bir el hareketiyle yüzünü örten kapüşonu çıkardı. Aynı diş gıcırdatan sesi duyan Rienne onun kim olduğunu hemen anlamıştı.

Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, Linden Kleinfelder'dı.


a barbaric proposal novel - chapter 36

(Rienne) "Ne kadar utanç verici bir görünüm, Lord Kleinfelder. Kapıları koruyan Tiwakan o kadar korkunç muydu ki, Tanrı'nın hizmetkârı kılığına girmeniz gerekti?"

(Linden) "Sana çeneni kapalı tutmanı söylediğimi sanıyordum. Kulakların tıkalı mı?"

Rienne'in iğneleyici sözlerine Linden anında ateş püskürerek karşılık verdi.

(Maslow) "Ah... Lordum... Bunu nasıl yaparsınız?"

Linden'in Prenses'e karşı bu şekilde davranacağını bilmeyen Maslow'un elleri titrerken yüzü soldu.

Ama ne Rienne ne de Linden hangi kelimeleri kullandıklarını umursuyordu. İlişkileri çoktan dibe vurmuştu, hoşmuş gibi davranmanın zamanı çoktan geçmişti.

Rienne de nazik davranmaktansa sözlerini savaşmak için kullanmayı tercih etti.

(Rienne) "Kulaklarım gayet iyi. Bu noktada size yardım edeceğime dair tüm umutlarınızı bir kenara bırakın ve buradan gidin. Yoksa onun yerine çığlık mı atmalıyım?"

(Linden) "Seni küçük...!"

Linden sanki Rienne'e vuracakmış gibi elini kaldırdı.

Ama bu boş bir tehditti. Linden henüz o çizgiyi geçmeye hazır görünmüyordu.

Ve tabii ki Rienne de bunu sessizce karşılamayacaktı. Eğer Linden ona el kaldırmaya cüret ederse, kafasına bir mürekkep şişesiyle vurmaya hazırdı.

(Linden) "Dinleyin… Rafit'i bugün serbest bırakacaksınız. Beni iyi duyuyor musunuz?"

(Rienne) "Bunun gerçekten mümkün olduğunu düşünüyorsanız, o zaman rüyanızdan uyanmanız gerek."

(Linden) ”Ne?!”

(Rienne) "Ne yaptığını biliyorsunuz. Şehrin ortasında güpegündüz nişanlımı öldürmeye çalıştı! Ve siz bunu görmezden gelip gitmesine izin vermemi mi istiyorsunuz?"

(Linden) "Bunun ne önemi var ki? Kleinfelder'ların en büyük oğlunun Nauk'ta yapamayacağı hiçbir şey yok!"

Yorgunluk bakışlarına yerleşirken Rienne Linden'e baktı. Eğer gerçekten böyle düşünüyorsa, yaptığı onca şeyden sonra bile soğukkanlılığını koruyabilirdi.

(Rienne) "...Fikrimi değiştirmeyeceğim. Ayrıca, yapabileceğim bir şey yok. Nauk'un güvenliğinden sorumlu kişi artık Lord Tiwakan."

(Linden) "Duyduğuma göre tam bir köpekmiş, eteğinizi kaldırdığınız anda ağzının suyu akıyormuş Prenses, ama yine de yapabileceğiniz bir şey olmadığını iddia ediyorsunuz."

(Rienne) "Yeter artık!"

(Maslow) "L-lord Kleinfelder! Böyle bir şey söyleyemezsiniz...!"

Bu inanılmaz bir hakaretti, her türlü mantığın ötesindeydi. Maslow bile Kleinfelder'a karşı çıkacak kadar şaşırmıştı.

Rienne'in yüzü, bembeyaz yumruklarını sıkarken soldu.

(Rienne) "Bir daha asla böyle bir şey söylemeyin. Buna ikinci kez izin vermeyeceğim."

(Linden) "Ya reddedersem?"

(Rienne) "Rafit'in bu kadar küstahça ihanet girişiminde bulunduktan sonra neden hala hayatta olduğunu anlamıyor gibisiniz. Arsak adına yemin ederim ki, onun hayatını ikinci kez bağışlamam."

(Linden) "...Kahretsin!"

Öfkesini kontrol edemeyen Linden bir küfür savurdu.

Rienne'in haklı olduğunu biliyordu.

Bahsettikleri adam Tiwakan'ın lideriydi.

Neredeyse ölümüne neden olan kazadan sonra, birkaç kişi onun Rafit'i bir canavarın vahşiliğiyle kovaladığına tanık olmuştu. Rafit'i hemen o anda lime lime etmek isteseydi, onu durdurmanın neredeyse hiçbir yolu yoktu.

Asla kabul etmese de, yeğeninin şu anda hayatta olmasının tek nedeninin Rienne olduğu açıktı. Tamamen tesadüfen kazandığı bir tahtta oturan o küçük kız, onun hayatı için bir teklif yapmış olmalıydı.

Yeğeninin, Prenses'in güzel görünüşü karşısında tüm mantığını yitirecek kadar büyülendiğini biliyordu ve Tiwakan'ın canavar lideri de farklı değildi.

(Linden) "O zaman pazarlık edelim."

Bu da Rafit'i hapisten çıkarmak için Rienne ile anlaşma yapmaktan başka bir yol olmadığı anlamına geliyordu.

(Linden) "Her zaman yaptığımız gibi para konuşalım. Borcundan yüzde otuz kesebilirim ve karşılığında Rafit'i dışarı çıkarmanın bir yolunu bulmaktan sorumlu olacaksın. Beni anladın mı?"

....Anlamış mıydı?

Linden Kleinfelder, Rienne'e Rafit'in hayatı için yalvarmaya gelmiş olmasına rağmen, bir şekilde yüce gururunu korumayı başarmıştı. Onun kaba ses tonunu, dişlerini sıkarak söylediği sözleri duymak bile Rienne'de onu tokatlama isteği uyandırıyordu.

(Rienne) "Sadece yüzde otuz mu? Rafit'in hayatının sizin için bu kadar değersiz olduğunu bilmiyordum."

Rienne tam da bunu yapma dürtüsüne engel olarak ellerini sıktı.

(Rienne) ”Yeniden dene.”

(Linden) "Ne diyorsun sen? Paraya ne kadar düşkün olduğunuzun bir önemi yok Prenses. Bu şekilde konuşmanız uygunsuz."

(Rienne) "Dilenmeye gelenler daha kibar davranmalı."

(Linden) "Seni küçük küstah..."

Linden dişlerini gösterdi ve hırıltılı bir nefes verdi. Rienne gözlerini ona doğru dikti.

(Rienne) "Bana yüzlerce kez hakaret etmekten çekinmeyin, bu hiçbir şeyi değiştirmez. Sizin gibilerden onur ya da nezaket beklemekten çoktan vazgeçtim. Bunun yerine, sadece düzgün ödeme yapmanızı istiyorum. Yüzde otuz yerine, elli olsun. Ve önümüzdeki üç yıl boyunca hiç faiz ödemeyeceğim."

(Linden) "Beni sıkıştırmaya mı çalışıyorsun?"

(Rienne) "Bunu bir Kleinfelder'dan duymak çok komik. Şu ana kadar aldığınız faiz hiç de azımsanacak bir meblağ değil, o yüzden bu kadar kasvetli olmanıza gerek yok."

Çıt.

Linden'in dişlerini gıcırdatma sesi kulaklarına çarptı.

(Linden) "...Eğer bunu yaparsam, onu hemen bırakacaksın."

(Rienne) "Kesinlikle olmaz. Önce bana borç için yazılı bir senet sunun."

(Linden) "Şaka yapıyorsun herhalde."

(Rienne) "Bana teşekkür etmeniz gerekirdi, ama yalvaran kişinin konumunu anlamıyor gibisiniz."

(Linden) ”...”

Linden'in gözlerindeki ifade birden değişti. Maslow'un varlığına aldırmadan Rienne'e karşı gayri resmi bir şekilde, saygıdan eser kalmadan konuştu.

(Linden) "Başına uymayan bir taç takan küçük bir kız benimle nasıl böyle konuşur?"

(Rienne) "Böyle konuşan kim... Ah!"

Linden uzandı, sert ve şiddetli bir şekilde Rienne'in bileğini yakaladı.

Maslow şaşkınlıkla bağırdı ama yardım etmek için hiçbir hamle yapmadı. Sonunda, korkak ve ürkek danışman Linden'ı durduracak cesareti bulamadı.

Bileğini sertçe geri çekmeye çalışan Rienne, Linden'a ters bir bakış fırlattı.

(Rienne) "Bırak beni."

Bunun yerine, Linden bileğini daha sıkı kavradı, hatta acı verici bir şekilde büktü.

(Linden) "Sana bunu daha önce de söyledim ama sen hala yerini anlamıyorsun. Babanın çaldığı taç bir şekilde senin eline geçti ve sen bunun için çok iyi olduğunu düşünüyorsun. Şu anda boynunu kırabilirim ve hiçbir şey değişmez."

Rienne diğer eliyle Linden'ı iterken sesi giderek yükseliyordu.

(Rienne) "Görünüşe göre bunamışsın. Öyle bile olsa, yapabileceklerinin bir sınırı var, o yüzden bırak beni!"

Ama Linden yerinden kıpırdamadı. Sesi acımasızlaştı, dişleri kuduz bir köpeğin dişleri gibi belirginleşti.

(Linden) "Rafit'i ne pahasına olursa olsun geri getirin. Aksi takdirde, Kleinfelder'ların gücüyle Arsak ailesini yeryüzünden silerim."


Yorumlar

  1. Allah im ya iki dakka black in yanından ayrılsa başına bi iş açıyor bu kız😅

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim çevirmenim

    YanıtlaSil
  3. Emeğine sağlık çevirmenim, yaaa ben bu hikayeyi çok sevdimmm

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaa ne mutlu bana🥺🥺teşekkür ederimm<33

      Sil
  4. Ellerine sağlık 🥰🥰

    YanıtlaSil
  5. Canim cevirmenim ama bugün yeni bölüm yokmu🙈 belki atarsın diye sıksık girip bakacam 🥰lütfenn

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaa geç dönüyorum ama umarım keyifle okumuşsundur🥺❤️

      Sil
  6. Teşekkür ederim emeğine sağlık çevirmenim 💖

    YanıtlaSil

Yorum Gönder