A Barbaric Proposal - 33. Bölüm (Türkçe Novel)
Rienne sessizce bir sonraki sözlerini bekledi.
(Black) "Kendi iyiliğin için çok mu kurnazsın
yoksa gülünç derecede masum mu takılıyorsun? Anlamıyorum."
(Rienne) "...Bunların hiçbiri bir iltifat gibi
gelmiyor."
(Black) "Sana gelince hayır diyemeyeceğimi
bildiğin için mi böylesin, Prenses?"
(Rienne) "Düşündüğünüz bu mu?"
(Black) "Bugün neler olduğunu gayet iyi
biliyorsun."
(Rienne) "…”
Amacını kesinlikle anlamıştı.
Olanlar için ödemesi gereken bedel hakkında konuşmaya devam
etmişti, ama görünüşe göre gerçekten onunla birlikte olmak gibi bir niyeti
yoktu.
(Black) "Ama bu sonsuza dek sürmeyecek..."
Black uzandı ve ıslak bezi Rienne'den aldı.
(Black) "Hala sana iyi bir insanmış gibi
davranırken gitmelisin."
Artık elleri boştu.
Rienne ellerine bakıp bezi ondan geri aldı. Eğer ilişkileri
böyle devam ederse , hiçbir şey değişmeyecekti. Bu adam olanları yanlış
anlamaya devam edecek ve kalbi sıkıntı içinde debelenmeye mahkum kalacaktı.
Rienne işlerin böyle olmasını istemiyordu.
(Rienne) "Sizin 'iyi bir insandan' daha fazlası
olduğunuzu biliyorum, Lord Tiwakan."
‘Senden korkmuyorum.’
(Rienne) "Bu yüzden lütfen, burada kalmama izin
verin. Nişanlımla elimden geldiğince ilgilenmek ve yardımcı olmak
istiyorum."
(Black)"..."
Black'in yüzündeki kasların seğirdiğini görebiliyordu, ama
bu sefer onun sözlerinden rahatsız olmuş gibi de gözükmüyordu.
*****
Tüm yaralarını tamamen temizlemek biraz zaman almıştı.
Rienne ısrarla saçlarını yıkamasına yardım ederken zaman çok
hızlıca geçmişti.
Black, ona zahmet etmesine gerek olmadığını söyleyerek reddetmeye
çalıştı, ancak Rienne yaralarını görmezden gelmeye çalıştıktan sonra saçlarını
düzgün bir şekilde yıkamayacağına emin olduğundan ona güvenememişti.
Her şey bitip, Rienne banyodan çıktığında bitkin düşmüştü.
Ama nedense, Black ondan çok daha yorgun görünüyordu, ki bu
biraz tuhaftı.
Astlarından birinin ilacı uygulamasına yardım etmesi için
birkaç talepte bulunduktan sonra, Rienne odasına döndü. Kolları o kadar ağırdı
ki, geceliğini giymek için Bayan Flambard'ın yardımına ihtiyacı vardı. Sonunda
Bayan Flambard'ı odadan ayrılmaya ve akşam yemeği yemeye ikna etmeyi
başardığında, Rienne hemen kendini yatağına bıraktı.
‘Çok uzun bir gün oldu.’
Tek yapmak istediği gözlerini kapatıp uykuya dalmaktı ama
uzandığı anda sırtı yoğun bir şekilde ağrımaya başladı.
(Rienne) "Ah... neden... şimdi incinmek
zorundasın...?"
Kendini uzanmaya zorladı. Onu acıdan kurtaran tek şey cenin
pozisyonunda yatmaktı ve bu bile sadece kısa bir süreliğine ve zar zor yardımcı
oluyordu.
(Rienne) "Ben de mi sırtımı incittim…?
Morluklarımın vücudumun yanlarında olduğunu sanıyordum."
Birkaç yara aldıktan sonra bile çok fazla acı hissediyorsa,
o nasıl dayanıyordu?
Bu adam geldiğinden beri neredeyse sürekli bir kargaşa durumundaydı.
İlk etapta o oku atmasıyla Rafit tarafından başlatılan bir
meydan okumaydı. Bütün bunlar onun hatasıydı. Çünkü mizacı beş yaşındaki bir
çocuktan daha kötüydü. Neden artık bittiğini anlamıyordu?
‘Yine de Rafit'e ne olduğunu hiç sormadım.’
O adam onu bir yere kilitlemesini söylemişti. Bu yüzden
muhtemelen şu an herhangi bir yerde tek başına olmalıydı.
‘Yarın her şey karmaşa içinde olacak...’
Linden Kleinfelder muhtemelen bunun için onu yok etmeye
çalışacaktı. Lord Maslow'u ondan bir şeyler tırtıklamaya çalışması için
gönderecekti. Peki, bu gerçekleştiğinde bununla başa çıkma planı neydi?
‘....Hah... Şu anda bunu düşünmeyi bırakmalıyım...’
Bunu yarın geldiğinde düşünmek istiyordu... Uyumadan hemen
önce o ailenin insanlarını düşünmek iyi bir fikir değildi. Aklını onlarla
doldursaydı kabuslar görürdü.
‘Daha iyi hissetmeye odaklan. Sırtının ne kadar
ağrıdığını unut.’
Ne yapmalıydı ki....
Aniden akla gelen şey, Black'in daha önceki alçak ve derin
sesiydi.
(Black)– " Hala sana iyi bir
insanmış gibi davranırken gitmelisin."
Birdenbire, yüzünün yanında ki tüylerinin diken diken
olduğunu hissetti ve boynundan aşağı bir ürperti gönderildiğini hissetti.
Neden bu konuda bu kadar garip hissetmişti? Sözleri açıktı,
bu yüzden kafasını karıştıran şey arkasındaki duyguydu. Black her zaman olduğu
gibi nazikti, ama bir şekilde onun o konuşmasını duyunca, tehlikede olduğunu
hissetmişti… Silahsız ve çıplak bir şekilde vahşi bir hayvanın önünde durmak
gibiydi, ve aynı zamanda canavarın onu incitecek hiçbir şey yapmayacağını
biliyordu...
‘.... Bu nasıl bir delilik?’
Yüzünü aşağı eğen Rienne başını salladı. Mantıklı değildi,
ama Black için tamamen mantıklıydı. Onunla tanıştığından beri, onu çelişkilerle
dolu bir adam olarak görmüştü.
‘Sadece uyumaya çalış.’
Rienne gözlerini zorla kapattı.
‘En azından bu gece kabuslar görmeyeceğim.’
Sırtı hala ağrıyordu ama uykuya dalarsa acıyı fark
etmeyecekti. Sadece yorgunluktan bilincini kaybetseydi onun için en iyisi
olurdu.
(Rienne) "...?"
Ama gün henüz bitmemişti.
Tık!
Bir an yanlış duyduğunu düşündü, ama değildi. Birisi
kapısını tıklayıp içeri girmişti.
(Rienne) "Kimsiniz...?"
Rienne, oturmak için mücadele ederken, Black'in kapısında
durduğunu ve ona doğru baktığını gördü.
‘Neden... Neden burada? Hayır... yapamaz...’
(Black) "Ödemen için buradayım."
(Rienne) "…"
Rienne, giysilerinin hışırdadığını duydu. Bilinçsizce
geceliğinin kumaşını çekiştiriyordu.
(Rienne) "Ama düşünceli olacağını...
sanıyordum..."
Boğazı o kadar nefessiz kalmıştı ki sanki kendisine ait
olmayan bir sesle konuşmaya çalışıyordu. Black yavaşça ona doğru yürüdü. O
karanlık odanın sessizliğinin ortasında, ona bakan açık mavi gözler etrafından
bağırıyor gibiydi.
(Black) "Tam olarak istediğin gibi hareket
ettin, Prenses."
(Rienne) "Ben..."
(Black) "Benim de yapmak istediğim bir şey var.
Bu yüzden gerçek bir prenses ol ve sadece buna katlan."
(Rienne)"Ne... Ne istiyorsunuz...?"
(Black) "Hayır demene izin vermeyeceğim."
(Rienne) "…"
Ama ondan istediği şey, korktuğu şey gibi görünmüyordu. Ona
yakından bakan Rienne, Black'in elinde bir şey tuttuğunu fark etti.
(Rienne) "Bu... nedir?"
(Black) "Bu bir ilaç. Arkanı dön."
(Rienne) "…"
Rienne bir an tereddüt ettikten sonra istediğini yapıp
arkasını döndü. Otururken yatağın ağırlığının kaydığını hissetti. Ona yakın
oturmuyordu, ama uzakta da değildi. Sesi Rienne'nin sırtına çarptığında
alçaktı.
(Black) "Senden kıyafetlerini çıkarmanı
istemeyeceğim."
‘...Ne yapmayı planlıyor?’
(Black) "O yüzden, sadece dayan. Gıdıklansan
bile.”
‘...?’
Yine giysilerinin hışırtı sesini duydu.
(Rienne) "Ne...?"
Rienne utanç içinde başını çevirdi. Tam o sırada gözleri
buluştu ama Black'in eli geceliğinin altında ilerlemeye devam etti.
(Rienne) "Bekleyin."
Hemen döndü ve bileğini tuttu, ama acı onu aynı hızla vurdu.
Rienne gözlerini kırptı, sesi yumuşak bir şekilde dışarı fırladı.
(Black) "Dik oturmalısın. Yanlış oturursan sadece
acıyı daha da kötüleştirirsin."
(Rienne) "Ne yapacaksınız?"
(Black) "Nişanlımla ilgileneceğim. O kendine
bakmasa da aynı şeyi yaptıkları için başkalarına dırdır eden biri."
(Rienne) "Hayır, ben kendim yapabilirim...
Kendim ulaşabilirim. Kendi başıma ilaç kullanma konusunda mükemmel bir yeteneğe
sahibim."
(Black) "Ben ne demiştim?"
(Rienne) "Bu..."
(Black) "Arkanı dön. Ya da bana bakmaya devam
edebilirsin."
(Rienne) "…"
Black, dinleme ya da durma havasında gibi görünmüyordu.
Rienne bileğini olabildiğince sıkı tutsa bile, yine de kolaylıkla hareket
edebilecekti.
(Rienne) "Buraya ödemenizi almaya geldiğinizi
söylememiş miydiniz?"
Rienne'in sesi çok alçaktı.
(Black) "Onu bununla değiştirdiğimi söylesem
daha mı iyi olur?"
‘...Öyle olduğunu söyleyemem.’
Black ona bir seçenek sunuyordu ama aslında sunmuyordu da.
Kendi ağzıyla, ona ilaç uygulamasındansa birlikte uyumayı
tercih edeceğini söyleyecek değildi. Aslında böyle daha rahat hissediyordu.
‘Ama bu... bu biraz garip.’
Kendi istediğini yapmak yerine... sadece onun için bir
şeyler yapıyordu.
(Rienne) "Fikrinizi değiştirmenize ne sebep
oldu?"
Sonunda, Rienne başını çevirdi.
Yüzünün her geçen saniye kızardığını hissetti, bu yüzden
dizlerini göğsüne çekti ve kollarını etraflarına sararak yüzünü sakladı.
(Black) "Ne demek istiyorsun?"
(Rienne) "İlaç."
(Black) "Bunu kendinin yapmayacağını düşünmüştüm."
(Rienne) "Eğer onu bana verseydiniz, o
zaman..."
(Black) "O zaman sana dokunamazdım."
(Rienne) "…"
(Black) "Ve morluklar kendi başına
ulaşamayacağın bir yerdeymiş gibi görünüyordu."
‘Bunu nereden biliyor...? Ah, bunu görmüş olmalı.’
Rienne utancın yanaklarına yerleştiğini hissetti. Onu ne
kadar gördüğünden emin değildi. Mantıklı değildi... Rienne onu daha önce
gömleksiz görmüştü, ama nedense şu anda utançtan ölüyormuş gibi hissediyordu.
(Rienne) "Ah, sırtımda da morluklar var
mı?" diye sordu, utancını öksürükle örtmeye çalışarak.
Bu süre zarfında Black'in eli artık geceliğinin altında
serbestçe dolaşıyordu.
(Black) "Evet."
Parmağının ilacı sırtının ortasına bastırdığını hissetti. Çok
küçük bir dokunuştu, ama korkunç derecede acı vericiydi. Öyle ki Rienne çığlığını
tutmak zorunda kalmıştı.
(Black) "Burası acıyor mu?"
(Rienne)"Bir... biraz..."
Bu bir yalandı. Ona iyi olduğunu söylerse dokunuşunun daha
da yoğunlaşacağından korkuyordu. Ama durum biraz şüpheliydi. Ne kadar az acı
çektiğini görmek çok garipti. Hafif bir gıdıklama hisseyle, uyuşturucu bir etki
hissetmişti. Gerçi içini garip hislerle dolduran bir gıdıklama değildi.
Yaralarına bu kadar nazik bakan kişiye sarılmak için arkasını dönmek istemek
gibi garip bir duyguydu.
(Black) "Bunu elimden geldiğince nazikçe
yapıyorum."
Rienne bunu biliyordu. Sorun şu ki, bunu çok yavaş
yapıyordu.
(Rienne) "Lütfen... acele edin."
Bu garip gıdıklama hissi ancak ellerini ondan çektiğinde
kaybolacaktı.
(Black) "İstemiyorum."
(Rienne) "...Ne?"
Ama Black onun sözlerini dinlemiyordu.
(Black) "Sana elimden geldiğince uzun süre
dokunmak istiyorum, bu yüzden acele etmeyeceğim."
Sıkılmış dişlerini serbest bırakan Rienne konuştu.
(Rienne) "Bu... yaralılara ilaç uygulayan biri
için pek uygun bir davranış değil."
(Black) "Biliyorum. Ama şu anda 'uygun' olarak
görülmeyi umursamıyorum."
Eli yavaşça omurgası boyunca aşağı doğru ilerlemeye başladı
ve Rienne'in bildiği bir yere ulaştı… sırtından çok daha hassas bir yere.
Daha fazla dayanamayan Rienne, vücudunu büktü.
(Rienne) "D-dur..."
(Black) "Biraz sabretmelisin. Tıpkı benim
yaptığım gibi."
Black ilacı yanlarına yaymaya başladı. Bugün onun hakkında
bir şeyler farklıydı. Her zamanki benliğine kıyasla, sevecen ama garip bir
şekilde iddialı görünüyordu. Uygun davranmayı umursamadığını söylerken
kastettiği bu muydu? Ama neden?
(Rienne) "Neden düzgün görünmeyi
umursamıyorsunuz?"
(Black) "Herhangi bir anlamı olduğunu
sanmıyorum."
(Rienne) "Anlamsız mı?"
(Black) "Sana zaten sahibim, Prenses."
(Rienne) "...İşler böyle yürümüyor. Dünyada
kibar davranmayan bir erkeği seven hiçbir kadın yoktur."
Biraz düşündükten sonra, Rienne aklından geçenleri söyledi.
Ancak Black'in cevabından sonra, söyleyecek başka kelime bulamadı.
(Black) "Başka bir erkeğin olmasaydı rol yapabilir
ve uygun davranmaya devam edebilirdim."
(Rienne) "..."
(Black) "Onu kendin unutana kadar bekleyebileceğimi
sanıyordum, Prenses... Ama bugünden sonra bunun olacağını sanmıyorum, bu yüzden
fikrimi değiştirdim."
İlacı uygularken eli hareket etmeyi bırakmıştı. Rienne'in
geceliğinin altında morarmış belinin etrafına hafifçe sarıldı.
(Rienne) "Ben... Size daha önce de söyledim,
asla sizi aldatmadım."
(Black) "Ve dediğim gibi, sana
inanmıyorum."
(Rienne) "Onun için... Bir an dahi ben..."
‘Onu hiç sevdim mi?’
Teknik olarak 'birlikte' idiler, ama ilişkileri asla gerçekmiş
gibi davranmazdı. Rafit'in sevgilisi olarak hayatı, ince bir üzerinde
geçiyormuş gibi hissettiriyordu.
Ama kelimeler boğazına takıldı.
Rienne'in Rafit'ten bir çocuğu olması gerekiyordu. Black'e
onu sevmediğini söylese bile, sadece durumdan kaçmak için ona ucuz bir yalan
daha söylediğini düşünürdü.
(Rienne) "... Zaten her şeyi olduğu gibi kabul
ettim. Ona sadece, sizinle evleneceğimi ve gelecekte çocuğumun babası olacağınızı
söyledim, Lord Tiwakan. Başka hiçbir şey olmadı."
(Black) "Seni görünce Prenses, bir şeyleri
olduğu gibi kabul etmekle, kalbinden bir şeyi tamamen koparmak arasında bir
fark olduğunu fark ettim."
(Rienne) "..."
Black fiziksel sadakatsizlikten bahsetmiyordu. Rienne'in,
eski sevgilisini hala unutmadığına inanıyordu.
(Rienne) "Ben... yapacağım... elimden gelenin en
iyisini yapacağım."
Başka bir şey söyleyemedi.
(Black) "Evet. Elinizden gelen her şeyi
yapın."
Black'in parmakları Rienne'in çıplak tenine dokundu, ama
acıtmadı. Sanki onun acısına neden olmaya çalışıyormuş gibi değildi. Onu tutan
eller sabırsızlık ve endişe ile dolu gibi hissediyordu.
(Black) "Sana güvenene kadar, Prenses."
Black başını ona doğru eğdi. Artık ona o kadar yakındı ki,
nefesini başının üstünde hissedebiliyordu.
(Black) "Seni öpeceğim."
Bu sefer izin istemedi.
(Black) "Burayı."
Diğer elini uzattı ve uzun saçlarıyla kaplı boynunun arkasına
dokundu. Bir elini çıplak belinde tutarken, tüm saçlarını alıp omuzlarından
birinin üzerinde yana doğru topladı ve soluk boynunu ortaya çıkardı. Rienne,
boynunun arkasının ne kadar beyaz olduğundan ya da Black'in bakış açısından
nasıl görünebileceğinden emin değildi.
(Rienne) "..."
Parmakları dudaklarından önce ona dokundu. Rienne'nin
omuzları, saçlarını havaya kaldıran küçük dokunuşla titriyordu.
Ellerinize sağlık çeviri için çok teşekkürler..
YanıtlaSilBölümlere önceki sayfa sonraki sayfa ekleyebilir misiniz? bölümler arası uzayınca nerede kaldığımı unutuyorum önceki bölümü bulmak çileli oluyor..
Selamlar sevgiler...
-Sahra...
Yaa yorumun için ben teşekkür ediyorum umarım sorun hallolmuştur<33
SilBlake de riftann 2
YanıtlaSilBiraz benziyor cidden🤣
SilTesekkurler
YanıtlaSilRica ederim<33
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBirikince okumak istiyorum ama dayanamıyorum her gün umutla grlip bakıyorum jfjfjfjf
YanıtlaSilyaa yerim seni🤣🤣
SilEllerine sağlık 🥰🥰
YanıtlaSilTeşekkür ederimm🥰🥰
SilYeni bölümler hangi günler geliyor en güzel yerinde kaldi
YanıtlaSilMaalesef uzun süre sabitleyemedim:(( Elimden geldiğince hızlı çevirmeye çalışacağım<3
Silmangasi var mi
YanıtlaSilmaalesef:/
SilYeni bölüm ne zaman gelir var mı öğrenebileceğimiz bir platform? Twitter vs
YanıtlaSilGenelde @citcittoz twitter hesabında paylaşılıyor açıklamalar
Sil@citcittoz hesabından öğrenebilirsiniz:)
Sil