A Barbaric Proposal - 30. Bölüm (Türkçe Novel)
(Black) "Rienne, oradan hemen çekil!"
Rienne sağa doğru kaçmıştı ama Black, Rienne’i
uzaklaştırmaya çalışırken ağır bir darbe yedi.
(Rienne) "Lord Tiwakan!"
Rienne çığlık attı.
Bir anda her yer kaosa bürünmüştü. Tahta fıçılar
yuvarlanmaya devam ettikçe, arkalarında bir toz sisi bırakıyorlardı.
İnsanlar telaş içinde koşuşturuyor, yakalanırlarsa onları
kolayca ezebilecek olan varillerden kaçınmak için ellerinden gelenin en iyisini
yapıyorlardı.
(Rienne) "Lord Tiwa...........ah!"
Tüm bu kargaşa sırasında, birisi Rienne'i arkadan yakaladı
ve elini ağzına götürerek sıkıca bastırdı.
(???) "Sessiz olun."
(Rienne) ".......!"
Rienne bu sesin sahibini tanıyordu.
(???) "Yakalanmamızı istemiyorum."
Bu tanıdık ses ona sıkıca tutunarak Rienne’in tüm çabalarına
rağmen onu zorla sürükleyerek oradan hızla uzaklaştırdı.
***
(Rienne) ".......Ah! Aklınızı mı kaçırdınız!?"
Ağzını tıkayan el sonunda onu rahat bırakmıştı. Rienne
ciğerlerine giren ani havayla öksürdüğü anda, öfkesini haykırdı. Doğrusunu
söylemek gerekirse, çok daha sert bir şey söylemek istemişti.
(Rienne) "Kafayı mı yediniz?.. Ne yaptığınız
hakkında bir fikriniz var mı...!?"
(Rafit) "Rienne."
Bunu yapan kişi Rafit'ti.
Rafit, Rienne'nin elini tuttu ve yüzüne koydu. Bu, herkesin
önünde denediği tartışılmaz deliliğin ardından çok kibar ve nazik bir eylemdi.
(Rafit) "Seninle konuşmam gerekiyordu. Ve bunu kimin
dinlediği konusunda endişelenmemize gerek olmadığı, sadece ikimizin olduğu bir
yerde yapabilirdim…."
(Rienne) "... Tamamen aklını kaçırmışsın."
Rienne'in yüzünde gerçek bir iğrenme ve yorgunluk ifadesi
vardı. Görünür pencereleri olmayan bir arabadaydılar. Onu etkili bir şekilde
kaçırmak için biraz çaba sarf edildiği açıktı.
(Rienne) "Arabayı durdurun."
Elinin soğuduğunu hisseden Rafit, elini sıktı.
(Rafit) "Rienne, aklını bir an için ondan
uzaklaştıramaz mısın?"
(Rienne) "Neyden bahsediyorsunuz?"
(Rafit) "Şimdiye kadar ölmüş olacak,
yani..."
(Rienne) "Dur, beni bırakın!"
Birdenbire, içinde korku ve paniğin bir karışımı kabardı.
Tüm bu büyük tahta fıçılar onlara doğru yuvarlanırken, Rienne'in
hatırlayabildiği son şey, Black'in sesiydi. Ona yoldan çekilmesini söylemişti...
‘Şimdi o......’
Soluk eli hızla titremeye başladı.
‘Öldü mü?
Hayır... hayır, böyle bir şey mümkün değil...O ölmüş
olamaz.’
Savaş alanında on yıl geçirdikten sonra, böylece ölemezdi.
Bu kadar çok şeye katlanan bir adam sokaklarda bu kadar kolay kaybedemezdi.
‘O ölmedi. Ölemez..’
(Rienne) "O... ölü..."
Görüşü bulanıklaşmaya başladı, ama ağlamıyordu. Gözyaşları
özgürce aksa düzgün bir şekilde görebilirdi. Ama solmuş vizyonunda, Rafit'i ona
tutunurken izlerken, gözünde başka biri gibi görünmeye başlamıştı.
O adam gibi..
Ve işte o zaman farkına vardı. Hissettiği şey
çaresizlikti... çünkü o adamın ölmesini istemiyordu.
(Rienne) "O ölmedi."
Rienne titrek bir şekilde nefesini vermişti. Gözyaşları
yüzüne akmaya başladığında, sonunda Rafit tekrar Rafit gibi görünmeye
başlamıştı.
(Rienne) "Bana dokunmayın. Ve sadece gidin."
Bunu söyleyerek ellerini geri çekti ve onları Rafit'in
kavrayışından çıkardı.
(Rienne) "Nauk'tan ayrılın ve bir daha asla geri
dönmeyin. Bunu bir daha söylemeyeceğim."
(Rafit) "Bunu söylerken bana olan gerçek hislerini
bilmediğimi mi düşünüyorsun?"
Rafit, Rienne'in ona ne anlatmaya çalıştığını hala
anlamıyordu.
(Rafit) "Böyle acımasız sözler söyleyerek benden
kurtulmaya çalışmanın bir faydası yok. Seni dinlemeyeceğim. Ve... ve sorun
değil Rienne, şimdi dürüst olabilirsin. O adam öldü! Ölü! Ve öyle olmasa bile,
yakında ölecek… Böyle şeyler söz konusu olduğunda asla önlemimi yarım yamalak
almam."
(Rienne) "Ne... neden bahsediyorsunuz?"
(Rafit) "Sen yalnızken bu fırsatı boşa
harcayamazdım. Sadece başlangıçta seni almayı planlıyordum, ama o ortaya
çıktığında planlar değişti. Bu yüzden Kleinfelder ailesinin şövalyelerine,
yaralandıktan sonra onunla ilgilenmelerini emrettim..."
Bam!
Onları taşıyan araba aniden bir şeye çarpmıştı. Araba
şiddetle sallanırken, Rafit’in sözleri yarıda kesilmişti. Ama neler olduğunu
anlamanın bir yolu yoktu. Pencere yoktu ve kapı dışarıdan kapatılıp
kilitlenmişti.
(Rafit) "Neler oluyor?"
Rafit bağırıp, arabacıya giden bölüme vurdu. Ama bir cevap
yerine bir çığlık duyuldu.
(Arabacı) "Ağğhh-ah!"
Bam!
Çığlık uzaklara yankılandı. Sanki birisi onu yakalamış,
hareket halindeki arabadaki koltuğundan zorla çekmiş ve yere atmıştı. Ve bu
sadece Rienne'in hayal gücü değildi. Rafit oturduğu yerden fırladı ve ayağa
kalktı.
Bam! (Y/N; İşte geliyooor özel harekaaattt!!!!)
Farkına bile varmadan önce, bir şey arabayı durduruyordu. Aniden
durmadan önce tekrar şiddetli bir şekilde sallandı ve ayakta duran Rafit'i
dengesini kaybedip Rienne'nin üzerine düşmesine sebep oldu.
Boom!
Ve onlar bu şekilde sıkışıp kalmışken, arabanın kapısı
sallanarak açıldı.
(Rienne) "..."
*****
Ani ışık karanlık arabaya dolarken, Rienne gözlerini kırpıştırdı. Karanlık bir figür güneşin parıltısını kesti ve Rienne soğuk gözlerinde kendi yansımasını görebiliyordu. Bu figürün tamamen karanlıkta gizlenmiş ve güneş tarafından aydınlatılmış olarak ortaya çıktığını görünce, Rienne'nin aklında sadece bir düşünce vardı.
Büyük, korkunç bir canavar.
(Black)
"..."
Vahşi bir hayvanınkine benzeyen açık mavi gözler ona baktı.
Sanki birinin boğazını yırtmaktan birkaç dakika uzaktaymış gibiydi..
(Black)
"Kalk."
Sesi bir hayvanın hırıltısı gibi alçak ve boğuktu.
Black, Rafit’in vücudunu Rienne’in üstünden çekip aldığında,
ancak o zaman onunla konuştuğunu fark etti.
Bam!
Rafit'i ayak bileğinden tutarak, sokağa mümkün olduğunca
sert bir şekilde attı.
Rafit şiddetli bir şekilde yere adeta çakılmıştı.
(Rienne)"…!"
Rienne ağzını sımsıkı kapattı, tek bir şok kelimesi bile
söyleyemedi.
(Black)
"Kalk."
Kendini tekrarladı.
(Rienne) "…"
Sonunda, Rienne’in aklı başına geldi. Önünde duran kişi
Black’ti.
Hissettiği ilk duygu rahatlamaydı.
‘Sonunda onu gördüm... Ölmedi... Rafit ölmediği halde
neden öldüğünü söyledi? Bu çok rahatlatıcı... Çok mutluyum......’
(Rienne) "Lord..."
Ancak bu rahatlama hızla ortadan kayboldu.
(Black)
"Yoksa seni kendim dışarı sürükleyeceğim."
Sesinde, yüzünde ya da gözlerinde bir gram sıcaklık
kalmamıştı.
(Black)
"İstediğin bu mu?"
(Rienne) "Hayır... Hayır değil..."
Rienne eteğini kaldırdı ve kendini yukarı çekti. Arabanın sarsıldığı
sırada, vücudunun çok ağrıdığını şimdi fark ediyordu.
(Rienne) "Nasıl..."
Sormasına bile gerek kalmadan, arabadan indiği anda durum
netleşti. Tiwakan paralı askerleri her yeri at sırtında kuşatmıştı. Duyduğu
arabacı hiçbir yerde görünmüyordu ve bir kenara atılmış olan Rafit çoktan
paralı askerlerin eline geçmişti. Rafit'in planı tam bir başarısızlıktı.
Rienne, arabayı nasıl bu kadar çabuk takip edebildiklerinden emin değildi, ama
en azından ne kadar çabuk harekete geçtiklerini görebiliyordu. Ama sonra
Black'in kıyafetlerinin kanla lekelendiğini fark etti.
(Rienne) "Yaralarınız ciddi mi?"
Rienne bilinçsizce ona uzandı, ama Black küçük bir adım geri
attı ve endişeli elinden kaçındı.
(Black)
"Bana dokunma. Eğer sorduğun buysa, bugün kanayan tek kişi ben olmayacağım."
(Rienne) "Bu iyi... Bekle, affedersiniz?"
(Black)
"Yaralarımın beni öldürecek kadar ağır olup olmadığını mı bilmek istiyorsun?"
(Rienne) "Ben... anlamıyorum..."
(Black)
"Sana daha önce de söylemiştim. O gün, Kleinfelder'lerin gayri meşru
oğlunu görmezden geleceğim tek gündü."
(Rienne) "..."
Bununla Rienne, Black'in bir zamanlar ona gösterdiği
nezaketten neden bu kadar çabuk mahrum kaldığını anladı. Birliktelerken,
Rienne'nin kaybolmasıyla sonuçlanan ani bir kaza meydana gelmişti.
Black ne olursa onun peşinden koşmuştu. Ama daha sonrasında
fark ettiği şey Rienne’in eski sevdiğiyle bir arabaya doğru kaçtığıydı. Ve
kapıyı açtığında, Rienne ve Rafit birbirlerinin kollarındaydılar, sanki
birbirlerini kucaklamanın ortasındaymış gibi... ( Y/N;
"kucaklama" veya "sarılma" anlamında kullanılmış yani daha
çok romantik bir anlam da gibi düşünebilirsiniz.)
Black'in bakış açısına göre, Rienne en başından beri bu
planın bir parçasıymış gibi görünüyordu.
Çaresizlikle dolu Rienne başını salladı.
(Rienne) "Bugün olanlar… göründüğü gibi
değil..."
(Black)
"Bunu yapacağını bilmiyor muydun?"
(Rienne) "Buraya kendi isteğimle gelmedim.
Olanların bir kaza olmadığını ancak zorla arabaya sürüklendiğimde
anladım."
(Black)
"... Anlıyorum."
Ama "Anlıyorum" derken bile, sesinde küçücükk bir
anlayış ya da kabul olmadığı açıktı. Black, Rienne'in söylediği tek bir
kelimeye bile inanmıyordu.
(Black)
"O zaman Kleinfelder'lerin gayri meşru oğlu bu ihanet planını kendi
başına uydurmuş olmalı. Sen, git ve onu
al. Kellesini burada uçuracağız. Bedenden kurtul ve başını aileye geri
gönder."
(Paralı Asker) "Emredersiniz."
Emir açık ve özdü ve aynı hızla kabul edildi. Ama Rienne
tarafından değil.
(Rienne) "Lord Tiwakan!"
Rienne, Black'i geri çekmek için acele etti. Giysilerinin
kumaşı çamurla kaplanmıştı ve parmak uçlarını lekeleyen kanı hissedebiliyordu. Bu,
ne kadar yaralı olduğunu fark etmesini sağlamıştı.
(Black)
"Sana bana dokunmamanı söyledim."
(Rienne) "Yapamazsınız."
(Black)
"Neyi yapamam?"
Rienne gözlerini açmadan önce sıkıca kapattı. Bu durumdan
ondan daha bıkmış kimse yoktu. Kleinfelder ailesi bir vebadan başka bir şey
değildi ve zaten sona ermiş ilişkilerine takıntılı olan Rafit, sinir bozucu
olmanın ötesindeydi. Ama yine de Rafit asla öldürülemezdi. Bunu yapmak bir
savaş doğururdu.
Böylesine zayıf ve hastalıklı bir krallıkta çıkacak bir
savaş, onu parçalayıp sonsuz bir katliam döngüsüyle doldururdu. Rienne, düşüncesinde
dahi her iki taraftaki ölü sayısıyla yüzleşememişti.
(Rienne) "Lütfen... Onu öldüremezsiniz..."
(Black)
"Nauk, hainlerin başlarını tutmalarına izin veren bir yer mi?"
(Rienne) "Kleinfelder ailesiyse..."
Rienne sert bir şekilde yutkundu. Sanki boğazından aşağı
doğru inen dikenler vardı ve her konuştuğunda onu yaralıyor gibiydi.
(Rienne) "Bedel, ödemeyi göze alamayacağımız bir
bedel. Kleinfelder ailesi asla boş boş oturmaz."
(Black)
"Bununla başa çıkabilirim."
(Rienne)"Hayır, çıkamazsınız."
Rienne giysilerini sıkıca kavradığında, kan parmaklarından
usulca aktı ve ayaklarının üst kısımlarına damladı.
(Rienne) “Sonuçlarına katlanmak zorunda olan Nauk
olacak. Kleinfelderler’i öldürmek, Nauk'un yarısını öldürmekle
eşdeğerdir."
Eğer kraliyet ailesine karşı savaş açarlarsa, aristokrat
delegasyondaki tüm haneler Kleinfelderler’in yanında yer alacaktı. Savaş zamanı
geldiğinde ve Tiwakan onları yok ettiğinde, küçük bir isyancı grubunu
bastırmayacaklardı. Zaten küçük olan krallığı daha da küçük parçalara
ayıracaklardı, tamamen yok edeceklerdi ve geride kırık parçalardan başka bir
şey bırakmayacaklardı.
(Rienne) "Nauk zaten çok fazla kayıpla karşı
karşıya kaldı. En büyük pişmanlığım, Lord Tiwakan'ın teklifini daha önce kabul
etmemiş olmamdır. Eğer kabul etseydim... işler bu noktaya asla ulaşmazdı."
Keşke Rafit'in takviye için Sharka Krallığı'na gitmesini
engelleseydi. Keşke onunla olan gönülsüz, zorunlu ilişkisini çabucak bitirseydi
ve teklifi alır almaz kabul etseydi. Eğer öyle olsaydı, ölen yüzlerce insan
hala hayatta olurdu ve sadece Rafit'i kurtarmak için bu kadar tehlikeli
yalanlar uydurmak zorunda kalmazdı. Çocuk sahibi olma konusunda da yalan
söylemek zorunda kalmazdı. Özel gününün tarihi hakkında panik yapmasına ya da
deneyimsizliğini gizlemenin bir yolunu bulmasına gerek kalmazdı.
‘Ve benden istediğin her şeyi elde ettiğinde... intikam ya
da her neyse... en azından o zaman kafam patlayacakmış gibi hissetmek zorunda
kalmazdım… Sürekli olarak kalbinin içinde gerçekten ne olduğunu sorgulamak
zorunda olmazdım...’
(Rienne) "Lütfen… lütfen onu öldürmeyin. Sadece
Nauk'u korumak istiyorum..."
Alışılmadık derecede keskin gözleri Rienne'in ifadesini
taradı. Ne zaman bunu yapsa, Rienne ona asla yalan söyleyemeyecekmiş gibi
hissediyordu.
(Rienne) "Korumak istediğim taraf o değil,
Nauk."
(Black)
"...Sana inanmıyorum."
Ama Black'in yavaş cevabı nihayet ortaya çıktığında, kalbini
umutsuzluğa iten bir cümleyle karşılaştı.
(Black)
"Sürekli olarak inanılmaz bahaneler sunuyorsun ve tutmaya niyetinin
olmadığı sözler veriyorsun, Prenses... Şimdi sana inanamıyorum."
(Rienne) "Lütfen... Lütfen bana inanın. Şimdi
size söylediğim her şey gerçek."
(Black)
"Mümkün değil."
Black iyice gerilmişti.
(Black)
"Farkında bile olmadığım daha fazla yalan olabilir. Neden şimdi sana
güvenmeye başlayayım?"
(Rienne) "..."
Rienne söyleyecek kelimeleri bulamadı. Tamamen haklıydı.
Rienne ne zaman bir krizden kaçınmak için yalan söylese, Black cahilce
davranırdı, ancak ayrıntıları bilmese bile her zaman bir şeyler olup bittiğini
biliyordu.
(Rienne) "Her şey... Yalan söylemediğimi
kanıtlamak için her şeyi yapacağım..."
Rienne çaresizliğin içine girdiğini hissedebiliyordu, ama
Black bunu görmüyor gibiydi. Yüzünde bükülmüş ve çarpık bir sırıtışla ona
baktı.
(Black)
"Görünüşe göre sende korkunç bir alışkanlığı teşvik ettim,
Prenses."
(Rienne) "Neden bahsediyorsunuz...?"
(Black)
"Beni yatıştırmak için vücudunu kullanırsan bu sefer işlerin yolunda
gideceğini mi düşünüyorsun?"
Ellerine sağlık 🥰🥰
YanıtlaSilTeşekkür ediyorumm🥰🥰
Silrienne bırak öldürsün ya adam sırf zarar
YanıtlaSilKesinlikle haklısın,
Silrafit salağı da sevdiği için korumaya çalışıyor sanıyor,ölse rahat bi nefes alacak
Ay kesinlikle katılıyorum
SilAbooo işler karıştı en sevdiğim djdjfkfk ben Black'i tutuyorum arkadaşlar vur kelleyi gitsin oksijen israfı
YanıtlaSil