How to Get My Husband on My Side - 42. Bölüm (Türkçe Novel)

how to get to my husband on my side novel

Durmadan yağan dondurucu yağmur ve kar fırtınası sona erdi ve güneşli hava günlerce devam etti.

Ama garipti. Kar için çok erken ve güneşi görmek için çok geçti. Ejderhanın güçlerinin onlar üzerinde bir etkisi olsa bile, Elendale'de gün ışığı ancak yazın ortasında görülebilirdi.

"Korku ve karışıklık zamanlarında savaşçılar olarak daha soğukkanlı ve sakin kalmalıyız. Bir süre daha dikkatli olmalıyız.. Ejderhalar, diğer canavarlar gibi, yaklaşık 20 yıl önce sadece gladyatör maçlarında bulunan varlıklardı. Buz ejderi diğer ejderhalarla kıyaslanamaz bir tür olmasına rağmen yenilmez değildir ve olgunlaşmamışlığın birer göstergesi olan gereksiz korku ve disiplin eksikliğinin olmayacağına inanıyorum. Longinus Şövalyeleri kuruluşundan bu yana sayısız erkek ve kadını Kuzey'de barışa ve kalkınmaya getirdi...."

Toplantı, çocukluk arkadaşlarıyla birlikte iki yetişkin ateş ejderhasını yenme efsanesiyle tanınan şövalyeler komutanının vaazıyla sona erdi.

Kabaca özetlemek gerekirse, en zahmetli ejderha ortaya çıkmıştı. Bu, hiçbir şeyin değişmeyeceğini söylemek için düzenlenen başıboş bir oturumdu.

Sözler ağzından çıkar çıkmaz uykuları geri gelen paladinler birer birer ayrıldılar. Bu şekilde, koltuklar boşalana kadar sadece altı paladin yerlerinde kaldı. Bunlar, o gün Don Ormanı'n da olan birkaç paladindi. Sayıları ne kadar az olursa olsun, katı liderlerinin arkasından gizlice sorun çıkarmak günlük hayatın küçük bir neşesiydi. Hatta diğer meslektaşların her zaman yapamayacaklarını düşündükleri bir şeydi. Ayrıca, Tapınaktan ve Kraliyet Ailesinden sır saklamak onlar için daha da heyecan vericiydi.

Ama bu her zamankinden biraz farklıydı. O gün gördüklerini net bir şekilde sonuçlandırmakta zorlanıyorlardı ama bunun uluslararası bir anlaşmazlığa dönüşeceğinin farkındaydılar. Neslinin tamamen tükenip tükenmediği uzun süredir bilinmeyen buz ejderinin ortaya çıkması şok edici bir olay değildi.

Bir kuzeylinin her zaman aklında olan bir olasılıktı.

Ejderhalar da canavardı. Diğer canavarlar gibi, Şeytan'ın hizmetkarı olsalar bile, insanlara zararlı oldukları için Tanrı tarafından öldürülüp yok edilebilirler. Başka hiçbir ülkede bir canavarın insanlarla birlikte olduğu veya insanlarla iletişim kurduğuna dair hiçbir kayıt yoktu.

Ancak, Tanrılığın en yüksek zirvesindeki insanlardan biri olan Papa'nın kızı, canavarlarla dolu buz ormanının sınır bölgesinde hayatta kalmıştı. Ayrıca, onunla canavarlar arasında alışılmadık bir atmosfer vardı. 

Belki söylediklerine şüpheyle yaklaşacaklardı. Bu noktada, bazıları Borgian ailesinin garip yeni bir yöntem yarattığını söyleyebilirdi. Durumu bizzat gören seçkin paladinler, şimdilik muhakemelerini geri tutuyorlardı.

'Onlara söyle.'

'Hayır, sen söyle.'

Örtülü bir sessizlik içinde, en azından liderlerinin olanlar hakkında bilgilendirme yapması gerektiği ve korkanların yalnız ölmesi gerektiği yönünde görüşler vardı. Daha sonrasında Vigilante'nin üyeleriyle konuştukları ortaya çıksa bile kendilerini tek başlarına öldürmek daha iyi olurdu. Liderlerinin onları azarlamasından korksalar da bir şekilde hayatta kalabilirlerdi.

Tüm bunların asıl suçlusu, durumun baş belasından başkası değildi.

Dük Omerta'nın eli ağırdı. Sinirlendirilemeyecek kadar korkutucuydu.

İçlerinden biri vicdanı rahat etmez ve o gün sınır bölgesinde olanları liderle konuşursa, başlarına gelecek felakete hazırlıklı olmaları gerekirdi. Yoksa kaderleri o kaçak avcı kadın gibi olurdu....

Güvenilir meslektaşları bu ikilemin içindeyken Izek, yüzünde rahat bir ifadeyle kılıcını bilemeye odaklanmıştı. Sanki onlardan açıkça çenelerini kapalı tutmalarını istiyor gibiydi.

Seçkinlerin gergin ortamını izleyen paladinlerin komutanı, koltuğunu hemen terk etmek yerine kafasındaki düşündükleriyle ilgili olarak Izek'in yanına gitti.

Herkes yavaşça nefes aldı.

(Baronce)"Prenses'in güvende olduğuna sevindim."

(I)"Teşekkürler."

(Baronce)"Neden bu kadar endişeli görünüyorsun? Ortalığı birbirine katıp eşini bulmuş olmana rağmen mutlu görünmüyorsun."

(I)“…Efendim, eşiniz hiç evden kaçtı mı?”

(Baronce)“Yeni evliyken iki kez kaçmıştı. Bir kez de ilk oğlumuz olduğunda ailesinin evine kaçtı ama senin endişelendiğin bu değil, değil mi? Eşin seni görmek istemediğini mi söylüyor?”

İçeriyi gergin bir şekilde izleyen paladinler, liderlerinin bir şey fark edip etmediğini veya Izek'in bomba gibi patlayıp patlamayacağını merak ederek değişik yüz ifadelerine büründüler.

Karı-koca arasındaki çekişme yüzünden herkes çıldırmıştı.

Longinus Şövalyeleri Komutanı Baronce, Izek'e oldukça düşkündü. Yetenekli astlarını önemsiyordu  ama bazen biraz fazla ilgiliydi.

(I)"Öyle değil ama.."

(Baronce)"Kendini bu kadar suçladığına inanamıyorum. Yarın güneş batıdan doğacak!"

Izek, liderin şakasına kasvetli bir bakışla karşılık verirken, Lideri sanki eski anılarını hatırlatmış gibi sıcak bir ifadeye sahipti.

Lider acı acı gülümsedi, "Evde eşine de böyle sert mi bakıyorsun?"

(I)“…ona nasıl davranacağımı bilmiyorum.”

(Baronce)"Başkalarının senin hakkında ne düşündüğü konusunda endişelendiğini görmek harika bir gelişme. Yeni evli biri için normal bence. Özellikle eşinin yaşında bir kadın, bir cam kase kadar hassas ve narin olabilir. Bu yüzden…"

Lider Izek'in heybetli omuzlarını sımsıkı kavradı.

Izek'in kaşları kalktı ama direnmedi.

(Baronce)"Tek bir çözümü var. O kendini daha iyi hissedene kadar ona iyi davran.”

(I)“Peki, nasıl?….”

(Baronce)"Eh... O kadarda büyütülecek bir şey değil. Duygularını ona güzelce ifade et. Saçma sapan konuşma. Sık sık hediye ver. Sosyal toplantılara onunla birlikte katıl. Eşinin Güney'in sosyal kültürüne aşina olduğundan eminim. Bu yüzden buranın kültürüne alışmakta zorluk çekiyordur.”

Beklendiği gibi, orta yaşlı evli erkeklerden tavsiye almak mantıklıydı.

Izek bir an duraksadı ve tekrar “Nasıl bir hediye olmalı?..” diye sordu.

(Baronce)"Hah, kız kardeşin ve bir arkadaşın yok mu?"

(I)"İnsanların zevkleri farklıdır, değil mi?

(Baronce)“Peki ben eşinin zevkini nasıl bilebilirim? Kendi işini kendin halletmelisin."

Lider gururlu olmanın ötesinde görünüyordu. Yüzünü sıcak bir ifade kapladı. Bu inatçı baş belası için bir kıdemli olarak tüm tavsiyelerini verebileceği gün gelmişti.

(Baronce)"Eee?"

(Baronce)"Ne? Sorun nedir?"

(I)"…Hiç bir şey."

(Baronce)"İlişkinizde sorunu mu var? Bu tür konularda bana her zaman danışabilirsin.”

Liderlerinin cömert ve sevecen tavrıyla cesaret gösteren paladinler, beceriksizce sessiz kaldılar.

Kararsız görünen Lider sonunda sıcak bir gülümsemeyle koltuğundan ayrıldıktan sonra sessizlik bir süre daha devam etti.

(Camu)"…Ben söylüyeceğim-"

“…….”

(Camu)"Lidere olanları anlatmalıyız."

Boş yere konuşan solgun saçlı şövalye Camu'ya kimse tepki göstermedi.

Ortalığı kızıştıran kişi ince görünümüyle hala onları izliyordu.

Bir dizi sessizliğin ardından Camu sonunda patladı, “Siz gerçekten bu işin dışında mısınız?!! Bu durumdan rahatsız olan tek ben miyim?!! Kanunsuz kişilerle uğraşırken yakalanırsak, o zaman… o zaman….”

Yüzünde ki bilinmez bir ifadeyle ayakta duran Izek, yavaşça başını çevirip Camu'ya baktı.

Camu, bu gergin ortama yalnızca kendini kaptırmış gibi hissederek, gergin bir bakış karşısında bilmeden bocaladı.

(I)"Git konuş o zaman."

(Camqu=“…….”

(I)"Ne duruyorsun? Git konuş."

Çok gergin ve soğuk olan sert aurası çabucak yatıştı.

Camu şimdi öfkenin ötesinde mosmor görünüyordu, "Beni tehdit mi ediyorsun? Yani, bizi? Borgialı kadın yüzünden mi? Gülemiyorum bile!!!"

(Ivan)"Cam-"

(Camu)"Sana göre durum bu kadar basit mi? Olanları saklamaya devam edersek ortaya çıktığında sorumluluğu biz üstlenmek zorunda kalacağız. Sadece Güney domuzlarını değil sorumlu olmadığımız her şeyi biz üstleneceğiz!!!!”

(Ivan)"Evet doğru! Yapacak başka bir şeyin olmadığı için yoldaşlarını tehdit mi ediyorsun? Böyle ürkek or*spu çocuğunun korkması çok doğal!"

Ivan'ın ürkek diye tabir ettiği Camu, asıl meseleyi unutup kızdı, “Kim korkak? Ben mi?!"

(Ivan)“Bu pisliğin tarafını tutsam da tutmasam da tantana etmeye devam ediyorsun. Hey, Iz, hadi onun işini bitirelim. Ortadan kaybolursa sırlarımız mezara kadar gider…”

(Galar)"Romagna'nın herhangi bir bilgisi olmadığına emin misiniz?"

Sessizlik... Her zaman sessiz kalan Galar'ın (Endy'nin kardeşi) ani sorusu üzerine başladı. Nihayet konuştu. Herkes aynı şeyi düşünürken Izek, “Evet” cevabını verdi.

(Galar)"Neden?"

(I)“….”

(Galar)"Ne zamandan beri bu kadar ciddi bir meselede böyle bir düşünceye inanıp yoluna devam edebiliyorsun?"

(I)"Hiçbir fikri olmadığını söyledi. Kayınpederim yapmış olsaydı kızını bu kadar hazırlıksız buraya göndermezdi.”

Eğer kızının parlak yeteneğiyle Kuzey'i alt etmeyi planlamış olsaydı, kızı asla bu kadar boş yere yakalanmazdı.

Herkes bu konuda hemfikirdi.

Başından beri planan büyük bir komplo olması için oldukça özensizdi.

(Galar)"Mantıklı ama..."

(I)"Yoksa bana karımın yalan söyleme ihtimali olduğunu mu ima ediyorsun?"

Izek'in gözleri oldukça sakindi. Galar'ın koyu kırmızı kaşları biraz titredi.

(Galar)"Amacım bu değil. Olanların ortaya çıkmasının pek çok insan için iyi olmayacağı fikrine ben de katılıyorum. Ama ne yapmayı planlıyorsun?”

Şu andan itibaren. Ne yapacaksın?

Izek bunu duymaktan bıkmıştı.

Bilseler de bilmeseler de sanki anlaşmışlar gibi aynı sözleri tekrarlıyorlardı. Dört gün süren aramanın sonunda herkes papağan gibi aynı şeyi tekrarlıyordu.

Ne yapacaksın? Ne yapmak niyetindesin?

Böyle bir sorudan ne bekliyorlardı?

Kral bile farklı değildi.

Yorumlar

  1. Bir günde 2 bölüm birden gelmiş çok sevinçliyim.
    İzek herkes Ruby'i ailesine gönderip göndermeyeceğini merak ediyor sanırım ya da gönder diye mahalle baskısı kuruyorlar üzerinde bakkk sakın düşünme bile vururum

    YanıtlaSil
  2. Kaç gündür gözümüz yollarda kaldı çeviri için teşekkürler

    YanıtlaSil
  3. Ellerine sağlık 🥰🥰

    YanıtlaSil
  4. Çeviri için teşekkürler 💕

    YanıtlaSil

Yorum Gönder