A Barbaric Proposal - 9. Bölüm (Türkçe Novel)

a barbaric proposal novel

(Rienne)
”...Anlamadım?”

Black’in açık renkli gözleri, Rienne’nin yüzünde dolaşırken yavaş yavaş zarif boynuna kaydı. O an Rienne bakışları hızla yere doğru çevirdi. Black ona öyle bir tutkuyla bakıyordu ki, bu onu çok fazla utandırıyordu.

Elbisesi açık olduğu için miydi?

Ona çok yakışmadığını biliyordu. Ayrıca elbisenin bu kadar açık olduğunu giyerken çok fark etmemişti.

‘... Başkalarının ne giydiğini umursayacak türden bir adam olduğunu düşünmemiştim.’

Bir merak duygusu hisseden Rienne, başını ona doğru çevirdi.

‘Kıyafetlerimin onu rahatsız ettiğini söylüyor ama daha kendi düzgün giyinmiyor.’

Black, kendi adına, hemen hemen herkesi 'rahatsız edecek' kıyafetler giyiyordu. Belki de yaralanmasından kaynaklanıyordu, ama resmen sadece bir kolu giyinikken, göğsünün neredeyse her yeri meydandaydı.

(Rienne) "Elbisem uygun değilse lütfen beni affedin. Bir süredir yas kıyafetleri giymek zorunda kalmamıştım, bu yüzden yas kıyafetlerimin bazı ayarlamalara ihtiyacı var, ancak cenaze töreni bu kadar yakınken, zamanımız yok. "

Rienne bir kez daha tepsiyi geri almaya çalıştı ve gözlerini Black'in çıplak teninden uzaklaştırdı.

(Rienne) "İçeri girelim mi? Omzunuz böyle olduğu için, kendi başınıza yemek yemek zor olabilir, bu yüzden size yardım edeceğim.”

(Black) "…"

Black bir an için gözlerini kıstı, ama sonunda yumuşamış bir şekilde kenara çekildi.

(Black) "İçeride, o zaman."

(Rienne) "Tamam."

İkisi de yatak odasına girerken tepsiyi bırakmama konusunda inatçılardı.


*****


(Phermos) "Ah, Prenses... sahip olduğunuz tek kıyafetiniz bu mu?"

Black'in odası boş değildi.

Phermos ve diğer astlarından bazıları, sabahın erken saatlerinde gelmişler ve hizmetkarlar tarafından ilgilenilmişlerdi.

Onlar soylu değillerdi, bu yüzden belki de 'ilgilenilmiş' onu tanımlamanın en iyi yolu değildi, ama hizmetkarlar ellerinden geleni yapmışlardı. Yüzlerini yıkamaları için su ve giymeleri için temiz kıyafetler getirmişlerdi.

Black ve Rienne'i yan yana tepsi için inatlaşırken görmek, Phermos'un ayağa fırlamasına neden oldu.

Geçmişe dönüp bakıldığında, hala yaralı olan Black'in astlarını geride bırakıp kapıya kendisinin cevap vermesinin tek bir nedeni vardı.

(Phermos) "Bunun kulağa kaba geldiğini biliyorum, ama sormam gerekiyor... Bunu giymek zorunda mısınız, Prenses?"

Şimdi Rienne biraz kırgın hissediyordu. Hem Black hem de Phermos onun yas kıyafetine dikkat kesilmişti.

‘... Gerçekten o kadar çirkin mi görünüyorum?’

Öyle olsa bile, bunu belirtmek gerçekten kaba bir davranıştı.

Kıyafetleri hakkında gerçekten nasıl hissettiklerinden tamamen habersiz olan Rienne, sonunda bir şey söylemeden önce gerildi.

(Rienne) "Nauk’ta yas tutmak için, cenazenin sonuna kadar siyah giymek gelenektir."

(Phermos) "Ne?... Yani sadece bugün için değil mi? Bunu üç gün boyunca mı giyeceksiniz?"

Phermos gözlüklerini düzeltirken konuştu.

Herkesin bu kıyafet hakkında bu şekilde davranması garipti.

(Rienne) "Yas elbisemde bir sorun mu var?"

(Phermos) "Şey, bu..."

Phermos hızlıca ağzını kapattı ve Black'e baktı, ama Black’in bakışları başka bir yerdeydi.

(Phermos) "Lordum..."

Bu kötüydü.

Black'in dikkatini bu kadar çok çeken şeyin ne olduğu açıktı.

Siyah giyindiğinde, Prenses Rienne'nin görünüşü ne yazık ki çok dikkat çekiciydi. Phermos'un gözlerinde bile güzel görünüyordu, bu da onu Black'in kafasında neler olup bittiği konusunda daha fazla endişelendiriyordu.

Prenses Rienne sadece sıradan bir güzellik olsaydı, belki de Phermos'un endişelenecek bir şeyi olmazdı. Fakat Prenses'in Black'in geçmişiyle bir tür bağlantısı olduğuna dair daha önceki şüpheleri doğruysa, bunu görmezden gelemezdi.

Black için bu kadın özeldi.

Ancak hala tek bir soru vardı. Neden? Neden özeldi? Belki de Black bile cevabı henüz bilmiyordu.

Ama kesin olan bir şey vardı. Phermos, efendisinin bir kadının kaprislerine düşmesini istemiyordu. Ve söz konusu kadın aynı zamanda harap olmuş bir ulusun prensesi olduğu için, cevaplanmamış sorular listesine bir yenisi daha eklenmişti.

(Black) "Çeneni kapat." Ama belki de artık çok geçti.

Black, Rienne'in yanında dururken, başının üstünden Phermos'a baktı. Gözlerinde hoşnutsuz olduğunu açıkça gösteren bir parıltı vardı.

(Black) "Eğer kıyafetleri bir sorunsa, o zaman bakma. Ya gözlerini kapat ya da dışarı çık."

(Phermos) "H... Hiç de öyle değil. Saygısızlık etmek istemedim, Prenses."

Phermos ne zaman geri adım atacağını bilecek kadar zekiydi, ama endişeleri hala zihninde yer alıyordu. Arsak Şövalyeleri Komutanı'nın hala hayatta olduğunu biliyorlardı ve Prenses Rienne'nin de bu gerçeğin farkında olduğunu biliyorlardı.

Öyle bir noktaya geliyordu ki, Black’in Prenses'e karşı fazla düşünceli davranması akıllıca değildi.

(Phermos) "Umarım cenaze töreni çabuk biter."

Phermos bunu nefesinin altında mırıldanır mırıldanmaz, Black hemen tekrar konuştu.

(Black) "Çık dışarı."

Phermos'un rahatsız edici gevezeliği söz konusu olduğunda sınırlarına ulaşmıştı.

(Phermos) "...Ne ...Ama ....Yapamam ..”

Phermos ikisini yalnız bırakamayacağını söylemeye çalışıyordu ama sözlerini yuttu ve kendini boyun eğmeye zorladı.

Şu anda, efendisi mantıklı davranmıyordu.

Ama Phermos bu konuda ne yapabilirdi ki?

Başka seçenekleri yoktu. Tıpkı efendisinin dediği gibi, Prenses Rienne'in ne düşündüğünü ve ne yapmayı planladığını öğrenmeleri gerekiyordu.

Bunu ne kadar çabuk anlarlarsa o kadar iyiydi.

(Phermos) "Öyleyse, Lordumu sizin gözetiminize bırakıyorum Prenses.”

Phermos ve astlar odadan hızlıca ayrıldılar.


*****


‘Şimdi odada yalnızız..’

Garip bir şekilde, ateşli öpücüklerinin gerçekleştiği odadalardı.

Phermos'un kıyafeti hakkında bu kadar yaygara koparmamış olmasaydı, Rienne muhtemelen hala o anı hatırlayarak zorlanacaktı.

‘Gerçekten o kadar garip mi görünüyor?’

Neyse ki, Rienne'in, nasıl göründüğünden daha çok endişelenecek şeyleri vardı.

Büyürken, Rienne özensiz, eski kıyafetler giymeye alışmıştı, bu yüzden ne tür kıyafetler giydiği veya içinde nasıl göründüğü konusunda asla seçici olmamayı öğrenmişti.

‘Belki de en azından biraz kilo almalıyım…’

Ama bu düşünce aklına geldiği anda, kendisi bile şok oldu.

‘...Aptal. Neden kilo almak isteyeyim ki?’

Bu adamın önünde iyi görünmek mi istiyordu?

(Black) "Aklında ne var?"

Birdenbire, Black'in sesi aptalca fikirlerini susturdu.

(Rienne)”...Hi-hiçbir şey.”

Bu adamın gözünde güzel görünmek isteme fikri bile kendi başına garipti. O, Nauk'a savaş açan ve barışlarını yok eden adamdı.

Şimdi işler sakin ilerliyordu, ama bunun ne kadar süreceğini kim bilebilirdi?

(Rienne) "Yemek ister misiniz? Yoksa önce yaranıza mı bakmalıyız?"

(Black) "Önce bandajlarımı değiştirmeyi tercih ederim."

(Rienne) "Tamam, öyleyse."

Rienne yardım teklif etme şansını bile bulamadan, Black gömleğini kendisi çıkarmaya başladı.


Kısa bir bakış bile onu sersemletmeye yetmişti.

Normalde, yara izleri üzücü şeylerdi. Acıyı ve arkasındaki hikayeleri temsil ediyorlardı. Ancak adamın yara izleri, herhangi bir duygu ona çarpmadan önce başının dönmesine neden olmuştu.

‘....Yüzü yüzünden.’

Böyle bir yüze sahipken, diğer her şey sadece dekordu.

Ona bir hayvanı hatırlatan o garip gözleri, bir heykele benzeyen ifadesiz görünüşü, sağlam vücudu... hepsi yüzüyle birleştiğinde onu yakışıklı bir adam yapıyordu.

(Rienne) "Şimdi bandajlarınızı çıkaracağım... ha?"

Rienne tüm bu işe yaramaz düşünceleri uzaklaştırıp titreyen ellerini sabitlediği gibi onları Black'in bandajlarına yerleştirdi.

Çok temiz görünüyorlardı. Sanki yepyeniymiş gibiydiler.

(Black) "Ne oldu?"

Black, kendi kendine fısıldayan Rienne'e baktı.

(Rienne) "Bunları değiştirmem gerektiğini düşünmüyorum. Eğer daha önce ilaç uyguladıysanız, o zaman..."

(Black) "Sadece değiştir."

Black hemen sözünü kesti.

(Black) "Kendini bana dokunmaya hazır hissediyorsan tabi."

(Rienne) "... Tamam."

Sesi biraz garip gelse de, Rienne onu dinledi ve sessizce bandajları çıkarmaya başladı.

Geriye dönüp baktığında, bu adamdan hoşlanmıyormuş gibi değildi.

Daha önce, Phermos'a gözlerini kapatmasını ya da gitmesini söylediğinde, sanki bir anlığına onun tarafını tutuyormuş gibi hissettirmişti.

Eğer böyle şeyler yapacaksa... bu, dün ona söylediklerini unutmadığı anlamına mı geliyordu? Sözünü sadakatle tutacak mıydı?

‘Eğer durum buysa, ben de aynısını yapmalıyım, değil mi?’

Bunu yapması onun için uygun muydu?

Rienne tek bir kelime bile söylemeden bandajı sökmeye devam etti. Yara açığa çıktıktan sonra, ilacın zaten uygulanmış olduğunu açıkça görebiliyordu.

Tıpkı düşündüğü gibi, sabahın erken saatlerinde bandajlarını çoktan değiştirmişti.

Garipti.

Bu konuda herhangi bir yardıma ihtiyacı olmadığını bilmesine rağmen, yine de bandajlarını onun için değiştirmesini istemişti. Her şey çok garipti.

(Rienne) "Merhemin ikinci bir dozunu uygulamanın iyi bir fikir olacağını sanmıyorum."

En azından yara güzelce iyileşiyor gibiydi. Bu iyiydi.

Rienne, yaralarının etrafına yeni bandajları dikkatle sararken, aniden Rafit'in bir zamanlar çok benzer bir şekilde yaralandığını hatırladı.

‘Nasıl olmuştu...? Onun yaralarına da böyle bakmış mıydım?’

Şimdi bunu düşününce, Rienne yaralarına ilaç sürerken Bayan Flambard’in de bir bandajla sardığını açıkça hatırladı.

Rafit elini sıkıca tutup başını kucağına yaslamıştı. O zamanlar, bir çocuğa benzediğini düşünmüştü.

Dürüst olmak gerekirse, o zamanki yaralanması o kadar ciddi değildi. Sadece hasta gibi davranıyordu çünkü Rienne'e tutunmak istiyordu ve bu onu ilk etapta incindiği gerçeğinden daha fazla rahatsız etmişti.

Bana daha ne kadar tutunmayı planlıyor? İşe geri dönmem gerekiyor... Ama Rienne, Rafit’e karşı bu düşüncelerinin hiçbiri açıkça söyleyememişti. Ne kadar isyan etmek istese de, çocukça kaprisleriyle uğraşırken sessizce oturmuştu.

(Black) "Kontrol ettin mi?"

Düşüncelerinde kaybolan Rienne, sorusunu kaçırdı.

(Rienne) "... Üzgünüm, ne dediniz?"

(Black) "Cesedi tanımlayıp tanımlayamadığını sormak istedim."

Rafit'in aksine, Black hiç lafı dolandırmadan sadede gelmişti.

Ancak ikisinin ortak bir yanı vardı: Rienne'i her zaman yerinde tutabiliyorlardı. Ancak Rafit bunu Rienne'in elini tutarak yaparken, Black sadece gözleriyle başarıyordu.

Ve bu Rienne'e tamamen farklı hissettiriyordu. Onu ne zaman bırakacağını düşünme şansı bile olmamıştı.

Yapabildiği tek şey, o yanıltıcı bağlanma hissiyle yüzleşmekti.

(Rienne) "Demek duydun. Şapele gittim çünkü uygun bir vedalaşmanın adil olduğunu düşündüm.

Rienne her zaman gözlerinin inanılmaz derecede berrak bir şekilde parladığını hissediyordu. Ona yalan söylemek kolay değildi.

(Black) "Ve? Veda ettin mi?"

Şimdi bile, o berrak gözler onun sözlerinde bir yalan arıyormuş gibi hissediyordu. Rienne gergin bir şekilde yutkundu.

(Rienne) "...Evet."

(Black) "Bu iyi."

Bunu söylediğinde, sesi tamamen duygusuzdu.

(Black) "Şimdi sadece sözünü yerine getirmeni beklemem gerekiyor, Prenses."

(Rienne)"…"

Black uzandı, elini yavaşça Rienne'in yanağına yerleştirdi. O kadar nazik bir jestti ki, vücudundaki tüm tüyleri ayağa kaldırmıştı.

(Black) "En kısa zamanda bilmek istiyorum... bu yüzden ne zaman kararını vereceğini merak ediyorum."


*****


‘O... bana gerçekten kur yapmıyor.’

Daha önce kendine söylediği şey buydu, ama ateşi çoktan düşmüştü. Elleri sıcak olmasına rağmen, eskisi kadar sıcak değildi.

Gözlerinde de durum aynıydı. Puslu ya da bulutlu değillerdi, su gibi soğuk ve berraklardı.

(Black) "Bir şeyleri açıklığa kavuşturmak istiyorum."

Yanlış anlaşılmak istemiyormuş gibiydi. Sanki şüphe tohumlarının ekilmesi veya herhangi bir potansiyel sorunun ortaya çıkmasına neden olabilecek herhangi bir açık kapı bırakmak istemiyormuş gibiydi...

Sözlerini dikkatle dinlerken, Rienne yüzünün sertleştiğini hissetti.

...Phermos o gün ona ne demişti?

(Phermos) – "Yani ölen sevgilinizle vedalaşmanız gerektiğini mi söylüyorsunuz?"

Bunu söylediğinden emindi. Geriye dönüp baktığında, Phermos onunla konuşurken açıkça şüpheli görünüyordu.

(Phermos) – "Eğer dürüstseniz, o zaman düşünceniz için size teşekkür ederim, Prenses."

Ve ona teşekkürlerini ifade etme şekli garipti, "dürüst" olup olmadığını sorguluyordu. Sanki söylediği şeyi kastetmediğini biliyor gibiydi.

Zaten bilmeleri gerekirdi.

‘Şapeldeki cesedin Arsak Şövalyeleri Komutanı'na ait olmadığını biliyor olmalılar...’

Black elini hareket ettirdi ve Rienne'in yanağına, sözlerine kıyasla nazik bir şekilde dokundu.

(Black) "Ben çok sabırlı bir adam değilim."

(Rienne) "…"

(Black) "Umarım beni çok uzun süre bekletmezsin."

Bu bir uyarıydı. Kendisini hala eski sevgilisinden tamamen uzaklaştırmadığını biliyordu, bu yüzden onu düzgün bir şekilde yapması için uyarıyordu.

(Rienne) "Ben..."

Gözlerinin titrediğini hissedebiliyordu. Yalan söylediğini zaten bilen birine yalan söylemek çok zordu. Ama başka seçeneği yoktu. Küçük bir hata yaptığı anda, Rafit'in hala hayatta olduğunu ve Nauk'ta bir yerlerde saklandığını öğreneceklerdi.

Kleinfelderler en büyük oğullarını korumak için çaresiz kalacaklardı ve Tiwakan da sadece onu öldürmek için silahlanacaktı.

O kadar çok insan ölecekti ki…

(Rienne) "Sadece biraz sorun yaşıyorum."

Rienne elini hala yanağında duran Black'in elinin üzerine koydu.

Black usulca üst üste binen ellerine baktı.

(Rienne) "Ben de açık olmak istiyorum."

Seçmek zorundaydı. Elinde bir terazi vardı. Bir tarafta Rafit ve Kleinfelder'ler, diğer tarafta Black ve Tiwakan vardı.

Dengede tutmak için çok uğraşmış olmasına rağmen, ölçek uyarı vermeden tamamen bir tarafa doğru eğiliyordu.

Kleinfelders, Tiwakan'a karşı bir savaş kazanamazdı.

Eğer Rafit'i seçerse, kaybeden tarafta savaşıyor olacaktı.

‘Bunu yapamam. Eğer kaybedersem, Nauk için her şey biter.’

Gerçekte, Rienne en başından beri kimin elini tutması gerektiğini zaten biliyordu. Bunu düşünerek Black'in elini sıkıca kavradı.

(Rienne) "Geçmişi geride bırakacağım..."

Elleri hala üst üste dururken, Rienne yatağa oturana kadar onu nazikçe geri itti. Black onun hareketlerini takip edip başını ona doğru çevirdi. Rienne konuşurken bakışları onun dudaklarına döndü.

(Rienne) "... Söz verdiğim gibi."

Rienne o an gözlerini kapattı, eğildi ve dudaklarını onun sıcak dudaklarıyla buluşturdu. Başını eğip, tıpkı bir gün önce yaptığı gibi kollarını boynuna sardı, bir zamanlar ona yaptığı gibi dudaklarıyla nazikçe eğlenmeye başladı.


Yorumlar

  1. Ellerine sağlık🥰🥰

    YanıtlaSil
  2. Çeviri için teşekkürler 💕

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rica ediyorum,ne demek 😚❤️

      Sil
  3. Hanımefendi sakin olun lütfen

    YanıtlaSil
  4. Umarım kararında sadık olur. Yoksa hikaye biraz sinir bozucu olurdu

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kızımız sadık olacak ama biraz aptal kararları var maalesef:/

      Sil
  5. Emeğine sağlık

    YanıtlaSil
  6. Oha lan bu kız çok özgüvenli alışılmışın dışında mantıklı kararları var açıkçası baya şaşırdım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Karakteri garip, yorumuna katılıyorum ama biraz fazla kafasında kuruyor

      Sil

Yorum Gönder