A Barbaric Proposal - 24. Bölüm (Türkçe Novel)

a barbaric proposal novel - chapter 24

Rienne nemlendirilmiş bezi almış ve yarayı temizlemek için kullanmaya başlamıştı. Hala su kaldığı için çok şanslılardı…

Mumun fitili kısaydı, alevin kendisi titreşirken neredeyse birkaç kez sönecek gibi olmuştu. Ama Rienne'in gözleri çoktan karanlığa alışmıştı, bu yüzden yeterince yakın olduklarında kolayca görebiliyordu.

(Rienne) "Canınız çok yanmış olmalı..."

Yaranın derin olduğunu az çok fark edebiliyordu. Bunun ciddiyetini anlamak zordu, çünkü elleri çok büyüktü ama Rienne aynı sakatlığa sahip olsaydı, kimse bunun ne kadar ciddi olduğunu sorgulamazdı.

(Black) "Fark etmedim."

(Rienne) "Böyle bir şeyi nasıl fark etmezsiniz?"

(Black) "... Acelem vardı."

Böyle bir adamın gerçekten acelesi olduğunu hayal etmek zordu. Bir kaya ya da ağaç gibi inşa edilmiş görünüyordu. Koşullar ne olursa olsun, yağmur ya da rüzgar ne olursa olsun, asla sarsılmayacak gibi görünüyordu.

‘Bu dünyada onu bu kadar aceleye getirecek bir şey olduğunu düşünmemiştim.’

(Rienne) "Bu yaraya Tiwakan ilacı uygularsanız en iyisi olur. Daha iyi etki göstereceğine eminim."

Tüm kiri ve yarasını dikkatlice temizledikten sonra, Rienne sormadan önce bir an düşündü.

(Rienne) "Yüzünüzü de yıkamak ister misiniz?"

Elleri tüm kirlerden arındırıldığında, yüzü daha büyük bir karmaşa gibi görünüyordu.

(Black) "...Evet."

Black onu cevaplamadan önce derin bir nefes aldı.

(Rienne) "O zaman biraz daha yaklaşın lütfen."

Yüzü elinden çok daha uzaktaydı. Black hızla yaklaştı, yüzünü ona resmen yapıştırmıştı.

(Rienne) "Bu da çok..."

‘Çok.. Çok yakın.’

Rienne'in sesi zar zor çıkarken, Black dizlerinin üzerine çöktü.

(Black) "Bu iyi mi?"

‘Hala gerçekten çok yakın.’

(Rienne) "Bunu çabucak yapacağım."

Sonra Rienne, bezi lekelememek için o kadar da kirli olmayan bir yerden başlayarak yüzünü nazikçe silmeye başladı.

‘Bunu onun için yapmayı teklif etmemeliydim.’

Belki de ona biraz geri adım atmasını söyleseydi daha iyi olurdu. Mum çok parlak yandığı için miydi? Nedense Rienne onu kristal berraklığında görebiliyordu.

‘...... Gerçekten yakışıklı.’

(Rienne) "Gözlerinizi kapatın lütfen.”

Rienne aralarındaki yakın mesafeye rağmen buz gibi bakışları üzerinde çok fazla hissetmişti. Ve gözünü kırpmıyor gibi gözüküyordu.

(Black) "Neden?"

(Rienne) "Ç-çok yakınsınız.."

(Black) "Yakın olmasaydım bile, yine de aynı böyle görünürdün.”

Öyle değildi.

Bu kadar yakın olduklarında, hiçbir şey güvenli bir şekilde gizlenemezdi. Black ona yakından baksaydı, Rienne'in onu gördüğünde hissettiği her şeyin farkına varırdı.

(Rienne) "Yine de, lütfen gözlerinizi kapatın."

Ondan sonra, Black yavaşça mırıldandı.

(Black) “…İstemiyorum.”

(Rienne) "Ne?"

(Black) "Bunu yapmak istemiyorum."

(Rienne) "..."

Bütün bu inatçılık nereden geliyordu?

Rienne, gözlerine su falan girip girmediğinden emin değildi, ama önünü görmeye çalışırken dudakları birbirine kenetlendi, bezi belki de biraz fazla sert ovalamış olmalıydı.

(Rienne) "Ah...!"

Ancak Rienne sadece kendini şaşırttı. Onun alnının etrafındaki saçları yavaşça kenara alırken, aniden alnından kan damlamaya başlamıştı.

(Rienne) "Buranızdan da yaralanmışsınız!"

Rienne panik içinde saçlarını ayırmaya başladı. Oradaki şeyin sadece çamur olduğunu düşünmüştü ama hepsi kurumuş kandı. Elindeki yaranın aslında buna kıyasla bir hiç olduğunu anlamıştı.

(Rienne) "Bu da bir şekilde dikkatinizden kaçtı mı?"

(Black) "Bunu biliyordum. Sadece kanama durduğu için iyi olur diye düşündüm."

Ve eğer Rienne sert hareket etmeseydi, kanama tekrar başlamazdı.

(Rienne) "…"

‘Sanırım bu benim hatam..’

Rienne'in elleri durdu, yüzünün ifadesi pişmanlıkla doluydu.

(Rienne) "Oraya dokunmamalıydım."

 (Black) "Hayır."

Rienne'in eli havada dururken, Black onu yakaladı ve yüzüne sabitledi.

a barbaric proposal novel - chapter 24

(Black) "Devam et. Acıtmıyor."

‘Acımamasının imkanı yok.’

(Rienne) "Beni bırakın, lütfen. O yarayı suyla temizlemelisiniz."

(Black) "Bunu benim için yapacak mısın?"

‘Dürüst olmak gerekirse, ona neler oluyor? Böyle bir şeyi kendi başına halledebiliyor olmalı... Ah, ama elini incitti, değil mi?’

Böyle bir yarayla, Rienne ondan bunu kendi başına yapmasını isteyemezdi. Bunu düşünerek yumuşak bir şekilde başını salladı.

(Rienne) "Evet, gitmeme izin verirseniz."

(Black) "..."

Sonunda rahatladı ve Rienne'nin ellerini serbest bıraktı. Rienne bezi yere koydu ve onu su havzasına doğru götürmeye başladı.

(Rienne) "Gözlerinizi kapatmanız gerekecek."

Black itaatkar bir şekilde başını havzanın yakınına eğdi ve Rienne yarayı temizlemek için çalışmaya başladı. Hemen, kanın ondan yuvarlanır yuvarlanmaz suya yayıldığını gördü.

‘Çok incinmişsin... Neden önce tedavi ettirmek yerine doğrudan buraya geldin...?’

Rienne ona dikkatle dokunmaya devam etti. Havada duyulan tek şey suyun sıçrayan sesi ve ara sıra aldıkları yumuşak nefesti. İkili, mum ışığının yumuşak parıltısında gizemli bir şekilde birbirine bağlandı.

(Rienne) "Neredeyse işim bitti. Lütfen az daha sabredin.."

Işık çok loş olduğu için yaralanmayı görmek zordu. Rienne daha parlak olmasını dilediği anda, mum sanki ona yanlış bir umut vermek istercesine bir an için daha parlak bir şekilde yandı.

(Rienne) "Tamam, sanırım bu kadar... Ah."

Ama bu sadece bir anlıktı. Birdenbire mum söndü. Yanmış fitilin kokusu, mumun son közleri kaybolurken Rienne'in burnunun etrafında dans etti ve son anlarında en parlak şekilde yandı.

(Rienne) "Mum söndü."

(Black) "Bu iyi."

Karanlığın her şeyi tükettiği o oda farklı bir enerji taşıyordu. Diğer tüm duyular ortadan kalktığında, aniden işitme duyusu yoğunlaştı, her ses cildini gıdıklıyordu. Black'in alçak sesi bile odada yankılandı ve ayak bileklerine çarpan büyük bir gelgit dalgası gibi kulaklarına çarptı.

(Rienne) "İyi olan… nedir?"

(Black) "Mum ben bitirdikten hemen sonra söndü."

(Rienne) "........?"

(Black) "Temizlendikten sonra sana dokunabileceğimi söylemiştin."

(Rienne) "Bu… Yine de nedenini sorabilir miyim?"

(Black) "O kadar da önemli değil."

Black'in ona doğru uzanma sesi cildini diken diken etti ve Rienne ona dokunmadan önce sert bir şekilde nefes aldı.

Etraf karanlık olduğu için, onu bulmasının bir dakika süreceğini düşünmüştü ama Black hızla kollarını Rienne'nin beline sardı. Dizlerinin üzerinde otururken, saçları cildini gıdıklarken başını göğsüne yasladı. Rienne o kadar telaşlandı ki, elleriyle ne yapacağını bilemedi. Sonunda, garip bir şekilde onları Black'in kafasına yerleştirdi. Onu ilk kez kollarında tutmuyordu, ama şu anda işler garip bir şekilde farklı hissediyordu. Utanç vericiydi... Karanlık olduğu için miydi? Sonuçta birçok insan hiçbir şey göremediğinde farklı davranma eğiliminde olabilirdi.

(Rienne) "Ama... bunun bir nedeni olmalı..."

(Black) "Kaya düşüp başıma çarptığında..."

Black yavaşça konuştu, hala Rienne'e tutunuyordu.

(Black) "Birdenbire aklıma geldi... Sana dokunmak güzel olurdu Prenses."

(Rienne) "Bu... biraz garip."

(Black) "Katılıyorum. Geçmişte yaralandığımda hiç böyle hissetmemiştim."

(Rienne) "..."

Rienne, uçurumun kenarından düşen devasa kayaları düşündü. Black'in o baş döndürücü anda sahip olduğu tek düşüncenin kendisi olduğunu hayal etmek tamamen akla hayale sığmaz bir şeydi.

‘Ama neden böyle düşünsün?’

Bunu gündeme getirmiyordu, ama orada ölebilirdi. Rienne bunu neden bu kadar çok istediğini anlamıyordu, ama tek başına bu sebep bile onu şımartmak istemesine neden oldu.

(Rienne) "Tehlikeli olmalı."

Rienne hiç düşünmeden parmaklarını nazikçe saçlarının arasından geçirmeye başladı.

(Black) "...Yaralarım o kadar da ciddi değil."

(Rienne) "Ama yine de."

İkisi bir süre karanlıkta böyle kaldılar. Rienne'in Black'in başını okşayan elinin o küçük, karanlık odada yankılanan sesi dışında tamamen sessizdiler.

‘Düşündüğümden çok daha yumuşak…’

Sonunda, Rienne saçlarına nasıl dokunduğunu fark etti ama kendini durdurmadı. Bu adamın onun için çok farklı yanları vardı. Rienne bugünden bir anlam çıkarabildiyse, o da buydu. Sadece onun için bir şeyler yapmak için hayatını bu kadar kolay riske atacağını hiç düşünmemişti. Onu bu şekilde şaşırtabildiyse, belki başka şekillerde de şaşırtabilirdi. Onu tanımak için zaman ayırsaydı, belki de bir şeylerin göründüğünden farklı olduğunu fark ederdi. Herkes bu adamın arzuladığı şeyin intikam olduğunu söylüyordu ama bu doğru olmayabilirdi.

(Black) "...Düşündüğümden farklı."

Sonra, Black kendisininkine çok benzer bir duygu fısıldadı. Rienne'in eli durdu.

(Rienne) “Farklı olan nedir?"

(Black) "Sen, Prenses."

(Rienne) "Nasıl yani?"

(Black) ”Önceden, ne zaman sana dokunmak istesem, sadece durup bana katlanırdın.”

(Rienne) "Bu..."

(Black) "Bu yüzden bana kendi başına dokunacağını düşünmemiştim."

(Rienne) "..."

(Black) "Ve sen bunu yaptığında beni ne kadar mutlu edeceğini bilmiyordum."

Rienne'i sözleriyle durduran Black, başını eğdi ve ona baktı.

(Black) ”Yaralandığım için mutluyum.” (Y/N;Kurt bakışlım yaa..)

(Rienne) "..."

Rienne nefes almayı bıraktı. Yapabileceği tek şey, sadece başını okşayan elini tuttuğunu ve dudaklarını ona bastırdığını, yumuşak ve nazik bir öpücük verdiğini izlemekti...

Tam da bekledikleri gibiydi. Soluk bir yüzle, Başrahip hemen kaleye geldi. Tapınağa giden merdivenler yıkıldığı için, vücuduna bir ip bağlamaktan ve tepeden inmekten başka seçeneği yoktu. Görünüşe göre aşağı inerken birkaç hata yapmıştı ve ciddi ciddi öleceğini düşünmüştü.

(Başrahip) "Hepsi Tanrı'nın gazabı!"

Başrahip resmen çığlık atarken Rienne bir kaşını kaldırmıştı. Sakinleşmeye çalışıyordu. Tapınak ,dedikodu söz konusu olduğunda sıcak bir noktaydı. Söylentiler orada hızla yayılırdı. Merdivenler çöktükten sonra insanların, Tanrı’nın Rienne'in cenazeye katılmasına izin vermediği için kızgın olduğuna dair söylentiler yaydıklarının farkında olmalıydı. Şimdi buna karşı koymak için yüksek sesle bağırıyordu.

(Başrahip) "Hepsi bu, çünkü o iğrenç ve pis Tiwakan’lar, varlıklarıyla topraklarımızı kirletiyor!"

Kabul odasında oturan Rienne kaşlarını çattı ve parmağını şakağına bastırdı.

(Rienne) "Duyduğum şey bu değildi."

(Başrahip) "Ne? Tanrı'nın sözünü red mi ediyorsunuz?"

(Rienne) "Sadece duyduklarımı söylüyorum. Ben cenazede olmadığım için Tanrı'nın kızgın olduğunu söylüyorlar. Bu emri veren siz olduğunuza göre, bu Tanrı'nın gazabını sizin suçunuz haline getirmiyor mu, Yüce Rahip?"

(Başrahip) "Nasıl böyle bir şeye cüret edersiniz!? Kim Tanrı hakkında böyle bir yalanı yayabilir...!?"

(Rienne) "Eğer Tanrı Tiwakan'a gerçekten kızmış olsaydı, cezalandırılanlar onlar olurdu. Ve yine de, tapınağın merdiveni yıkıldı... Bu durumda Tanrı'nın niyeti açık değil mi?"

(Başrahip) "......!"

Başrahip diyecek hiçbir şey bulamıyordu. Rienne'in onu bu kadar gafil avlayacağını hiç düşünmemişti.

Rienne, Başrahip’in konuşmalarını dinlerken onun göründüğü kadar zeki biri olmadığını düşünmüştü. Eğer planladığı açı bu olsaydı, o zaman en azından Tiwakan'ı suçlamak için bazı kanıtlar getirmesi gerekirdi. Black muhtemelen böyle bir şey beklentisiyle uçuruma tırmanmıştı. Bunun gibi şeyler Rienne'in onun ne kadar kararlı ve zeki bir insan olduğunu hatırlamasını sağladı.

(Başrahip) "Hiçbir şeyi netleştirmez."

Uzun bir süre sonra, Başrahip sonunda argümanını kekeledi.

(Başrahip) "Tanrı neden sadık çocuklarına kızsın? Sadece kendimizi kötü tohumlardan kurtarmaya teşvik ediliyoruz, sizce de öyle değil mi?"

Sözleri, yanında getirdiği rahipler tarafından yankılandı.

(Rahipler)"Kesinlikle."

Hiç şüphesiz, rahipler hemen desteklerini dile getirmişlerdi.

(Başrahip) "Bu yüzden bu söylentilere aldanmayın, Prenses. Tanrı dikkatsizlikten suçlu olanları cezalandırmakta tereddüt etmez."

(Rahipler) "Kesinlikle."

Rienne sadece başını onlara doğru salladı, yüzü biraz yorgun görünüyordu.

(Rienne) "Hah....."

Doğru olsa da, aşırı bitkin hissediyordu. Hepsi dün gece çok geç saatlere kadar ayakta kaldığı içindi.

O karanlık odada çok fazla zaman geçirmişti. Black sonunda ayağa kalkmış ve Rienne'i tekrar kollarına almıştı. Oturduğu zamandan farklı olarak, tüm vücudunu saran farklı bir sarılmaydı. İlk gerçekleştiğinde, Rienne nefes alamıyormuş gibi hissetmişti ama sadece bir anlığına olmuştu.. Zamanla, bu kucaklamanın sadece onun için yapıldığını hissetmeye başlamıştı. Her şey yoluna girecekmiş gibi hissetmesini sağlayan o kadar rahatlatıcı bir duyguydu ki… Ayrılmayı başardıklarında, şafak vaktinin ışığı çoktan yerleşmişti. Rienne, zamanın ne kadar hızlı aktığına çok şaşırmıştı. Hiçbir şey yapmamalarına rağmen, birlikteyken asla sıkıcı veya donuk hissetmemeleri çok garipti.

‘Bana neler oluyor?’

Ne zaman onunla birlikte olsa, her daim zamanın izini kaybediyor gibiydi. Bunu ona yapabilecek biriyle ilk kez tanışmıştı.

(Başrahip) "...Böylece Tanrı istesin ki....... Hiç....... Yine......... Prenses? ..... Prenses!"

Rienne tamamen farklı düşüncelere dalmış bir haldeyken, aniden Başrahip’in sesi yükseldi ve sözünü kesti.

(Rienne) "...Devam edin."

Rienne kendini hemen toparladı ve başını hafifçe Başrahip'in olduğu yöne doğru çevirdi. İfadesi o kadar sakindi ki, Başrahip onda herhangi bir hata bulamamıştı.

(Rienne) "Ve? Buraya ne için geldiniz?"

Başrahip muhtemelen merdivenleri onarmanın ağır bedelinin tapınak tarafından ödenemeyeceğini söylemek için gelmişti.

(Başrahip) "Böyle bir şeyin bir daha asla yaşanmaması için bir teklifte bulunmalısınız. Ve Tiwakan'ın tanrısızlığı ve pisliği cezalandırılmalıdır."

(Rienne) "Peki bunu ne şekilde yapmamı önerirsiniz?”

‘O sadece daha fazla saçmalık kusmak için burada, yine ve yine...’

Başka kim bunu yapabilirdi ki?

Başrahip ve Kleinfelder'ler arkalarına yaslanıp Rienne'e ne yapması gerektiğini söylemek için birleşmişlerdi. Cesaretleri neredeyse etkileyiciydi. Rienne'i asla yalnız bırakmayı düşünmüyorlardı. Rienne'in varlığının, her zaman olduğu gibi, bu krallığı güvende tutan tek düşünce olduğunu fark etmemiş gibi görünüyorlardı. Tamamen kayıtsız kalan Başrahip, saçmalıklarını gururla dile getirdi.

(Başrahip)"Evliliğinizi erteleyin."

Yorumlar

  1. Bunların aşkı da çok ateşli. Du bakalım nasıl dayanacaklar düğüne kadar…

    YanıtlaSil
  2. Ay ama herkes üstlerine gidiyor yeter yani. Hoş merdivenleri yıkmak için kaya fırlatan adam bunları duysa kimbilir ne yapar. Kızı hiç kolay kolay bırakmaz, kızın da niyeti yok zaten.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dediğin gibi oluyor azıcıkta spoi🤣🤭🤭

      Sil
  3. ay siz harikasınız tatlışlar hep böyle el ele kol kola sevin birbirinizi.. riftanla max'te yaşadığımız duygusal çöküntüye şifa niyetine :))
    Ellerine sağlık prenses çeviri için teşekkür ederim..
    -Sahra..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaa ne demekk yorumun için ben teşekkür ediyorum 🥰🥰

      Sil
  4. Ellerine sağlık 🥰🥰

    YanıtlaSil
  5. siz konuşun konuşun black sizi kebap yapınca ben göreceğim 😡

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İleri ki bölümler tam dediğin gibi🤣🤣

      Sil
  6. Aaa yeni bölüm yok cevirmenim lütfen yeni bölüm

    YanıtlaSil
  7. Yanıtlar
    1. Bu hafta sonu yetiştirip toplu bir şekilde paylaşmaya çalışacağız🥺🥰

      Sil
  8. Yeni bölümü sabırsızlıkla bekleyenlere acıyalim🥲🥲🥲

    YanıtlaSil
  9. Cevirmenim elifcim nerelerdesin,bi sorun yoktur umarım. yeni bölüm lütfennnnnnn ☺bu hikayeyi de sabırsızlıkla bekleyenler var🥰

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok Çok özür diliyorum tatlış okuyucum🥺

      Sil
  10. Her gün gelip bakıyorum yeni bölüm geldi mi diye ama :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. En kısa zamanda gelecek🥺🥺

      Sil
  11. Elifcim cevirmenim niye yeni bölüm gelmiyor,rica etsem bi açıklama yapsan olur mu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba tatlış okuyucum, seni beklettiğim için çok çok özür diliyorum 🥺🥺 maalesef aksilikler olduğu için bölüm gelemedi:( bu hafta sonu yetiştirme toplu bir şekilde paylaşacağız🥰🥰

      Sil
    2. Bitanesin🥰

      Sil
  12. Ahh Black'im barbar prensim nerede kaldın :))
    Prenses Elif, umarım en kısa zamanda hayatındaki aksilikler yoluna girer bizi kendinden ve noveldan mahrum bırakmazsın :) Seviyorum seni...
    -Sahra..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yaa çok teşekkür ediyorum ne tatlısınn<33 ben de seni seviyorum<333

      Sil
    2. Düğünü ertele diyen dilinizi keserim ha yeter daa

      Sil
    3. 🤣🤣

      Sil
  13. Aşktan ziyade başının oksanmasindan hoşnut olan 4 yasinda bir çocuğu okuyor gibiyim...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder