A Barbaric Proposal - 17. Bölüm (Türkçe Novel)

a barbaric proposal novel - chapter 17

Farkına varmak zor değildi. En belirgin işaret, omzunun ne kadar ağrımaya devam ettiğiydi. Rienne ne zaman hareket etse, vücudu hareketsiz kalsa dahi, bakışları otomatik olarak onu takip ediyordu. Sorun şu ki, bu şekilde hareket ettiğinde, omzu ağrıyordu ama yine de farkında olmadan yapmaya devam ediyordu. Hiç mantıklı gelmese de bu durumu inkar edemiyordu. Ne zaman Rienne'e baksa, tamamen büyüleniyordu.

Günün her saati her zaman yanında olmasa bile, onun hep tam karşısında olduğunu hissediyordu.

(Phermos) "Siz zaten farkındasınız..."

(Black) "Ama bu bana yalan söylediği anlamına gelmiyor."

(Phermos) "…"

Phermos, sanki durumun gerçekten böyle olup olmadığını merak ediyormuş gibi sorgulayıcı bir ifade ile Black’e baktı. Ama gerçeği söylemek gerekirse, Black’in de gerçekten kafası karışmıştı. Kleinfelder Malikanesi'nde olanlar söz konusu olduğunda Rienne'in ondan ne saklamaya çalıştığına dair bir tahmini vardı. Eğer Rafit Kleinfelder hayattaysa ve Nauk'ta bir yerde saklanıyorsa büyük ihtimalle orada olurdu. Rienne de ölümü resmileştirme kisvesi altında onunla görüşmek için oraya giderdi.

‘Rienne oraya gitti... sevgilisiyle kavuşmak için...Kahretsin.’ (Y/N; Ah Black... Üzümlü kekim)

Bunu düşünmek bile onu korkunç hissettiriyordu. Rienne'in dudaklarında kan vardı ve hala orada ne olduğunu bilmemesi sinirini bozuyordu.

‘Dudaklarındaki kanın sebebi ne olabilir?’

Muhtemelen bu yüzden incinip incinmediğini kendisi görmeye karar vermişti.

‘Bilmemeye dayanamıyorum… Kontrol etmek zordundaydım.’

Ama Rienne'in cevabı onu en çok şaşırtan şeydi. Sevgilisiyle yeniden kavuştuğu için Rienne'in onu reddedeceğini, hatta belki de onu uzaklaştıracağını düşünmüştü. Bunun yerine, sessizce onun yaptığı şeye devam etmişti. "Yarayı kontrol etmek" açıkça uyduruk bir bahane olsa da, bunu sorgulamadı ve önceki aynı susuzluğu tetikledi. Ama yine de anlamıyordu. Rienne, sözlerini yerine getirmek adına onu kabul etmek için elinden gelenin en iyisini mi yapıyordu? Yoksa sadece sevdiği kişiyi korumak için onu memnun etmeye mi çalışıyordu?...

Daha önce kendini hiç bu kadar anlamamıştı. Hayatı boyunca ilk kez, gözlerini alamadığı bir şey vardı. Bir şeyleri anlayana kadar ona tutunmak istemesine neden oldu.

[Rienne] – "Üçe kadar sayacağım ve ikimiz de uzaklaşacağız."

Rienne'in bunu söylediğini duyduğunda kulaklarına inanamamıştı. Eğer bunu söylüyorsa, o zaman bu onunla aynı şeyi hissettiği anlamına geliyordu. İkisi de aralarındaki çekimin farkındaydı ve durabilmek için birlikte hareket etmelilerdi.

[Rienne] –'Bir. İki. Üç."

Ve ifadesi kesinlikle gerçek görünüyordu. Parmaklarının bitmek bilmeyen titremesi, yumuşak saçları ve arzuyla dolup taşan gözleri sanki onu ne kadar çok istediğini haykırıyormuş gibiydi. Sahte olabilir miydi? Sadece sevdiği adamı koruyabilmek için mi öyle davranıyordu?

‘... Bunu anlayamıyorum.’

Daha önce hiç bu kadar zor bir şeyle uğraşmamıştı.

(Black) "Ne kadar iyi bir yalancı olursa olsun, yüzünde oluşan ifadeler her şeyi belli ediyor. Sahte hislerle hareket etmiyor."

(Phermos) "Şey... sanırım bu doğru."

Paralı asker olarak yaptığı iş, işkence yoluyla itiraflar elde ederek casusların kökünü kazımak da dahil olmak üzere birçok şey yapmasını gerektiriyordu. Çoğu insan ağızlarıyla yalan söyleyebiliyordu, ama beden farklı bir hikayeydi. Birinin saçının durumu, soğuk teri, kalp atış hızı gibi küçük tepkiler... bunların hepsi bir yalanı açığa çıkarmak için yardımcı araçlardı. Rienne'in tepki verme şekli ona onu arzuladığını söylüyordu.

(Phermos) "Yine de durumu takip etmeliyiz. En büyük oğlun gayrimeşruymuş gibi davranmasına gelince, şimdilik onu yalnız mı bırakalım?"

(Black) "O evle ilgili hala bitmemiş işimiz var. Eğer arzu ettikleri bir şey varsa, şüphesiz onu almak için ellerinden geleni yapacaklardır."

Phermos sinsi bir şekilde gülümsedi.

(Phermos) "Sözlerinize bakılırsa, tüm aileden son derece hoşnutsuz görünüyorsunuz. Anlıyorum, elimizden geleni yapmalıyız."

(Black) "Eninde sonunda onlardan kurtulacağız. Önceden bir tuzak hazırlayın."

(Phermos) "Bir gün yakalanırlarsa, bu şekilde daha kolay olur. Şimdi de harekete geçebiliriz."

Bunun üzerine Black gözlerini kapattı. Omzu hala ağrıyordu.

‘...Sıçayım.’

Burada olmasa da, Rienne tam önünde duruyormuş gibi hissetti.


*****


Phermos'un gerekli titizliği gösterdiğine güvenmediği için değildi, ama Weroz'un kendi başına dönmesini bekleyemezdi, bu yüzden muhafızları çağırdı ve onu bulmalarını emretti. Ancak kale muhafızları, Weroz olmadan ne yapacaklarını bilemez haldeydiler. Aniden ortadan kaybolması durumuna karşı en ufak bir hazırlıkları yokru, bu yüzden birim kaptanlarından biri hızla pozisyonu üstlenmeye zorlanmıştı. Adam endişe içindeydi çünkü bu büyük bir görevdi.

(Rienne) "Hah..."

Muhafızları gönderdikten sonra Rienne iç çekti. Şimdi Weroz gittiğine göre, kale muhafızları, sanki dünyadaki en doğal şeymiş gibi Tiwakan paralı askerlerine daha fazla güveniyor gibiydi.

(Rienne) "Tiwakan… bu sonucu mu umuyordu?"

Black'e karşı belli belirsiz olumlu duygularına rağmen, Rienne durum hakkında rahatlamış hissetmiyordu. Weroz'un ortadan kaybolmasından sonra, kalede her koşulda güvenebileceği daha az insan olduğu anlamına geliyordu. Ama Rienne'in yüzündeki hoşnutsuz ifadeye rağmen, Bayan Flambard kapıyı çaldı.

(Bayan Flambard) "Benim, Prenses. Girebilir miyim?"

(Rienne) "Ah, evet. Sadece bir dakika bekle."

Bayan Flambard sebepsiz yere onu rahatsız etmezdi. Rienne hızla koltuğundan kalktı ve kapıyı kendisi açtı. Tam düşündüğü gibi, Bayan Flambard elinde büyük bir sepet tutuyordu.

(Rienne) "Bu nedir?"

(Bayan Flambard) "Düğün kıyafetlerinizi tamir etmemiz gerekiyor."

(Rienne) "Ah, evet. Buraya koy lütfen."

Rienne, şöminenin önündeki halıyı işaret etti.

(Bayan Flambard) "Yas elbisenizi de getirdim, Prenses. Ekstra kumaş ekleyerek yakanızın genişliğini kısalttığıma göre, şimdi yas tutmak için daha uygun olmalı."

(Rienne) "Sıkı çalışmanız için teşekkür ederim dadıcığım."

Rienne, Bayan Flambard'ın yardımıyla yas kıyafetini giydi. Yaşlı kadın Rienne'i büyük bir özenle giydirirken, derin bir iç çekti.

(Bayan Flambard) "Bu iyi bir şey değil... Yas kıyafetinin içinde bile çok güzelsiniz."

(Rienne) "...Bu yeterince iyi. Çok derin düşünmeyin."

Garip bir yüz ifadesi takınan Rienne, aynayı bir kenara bıraktı. Şimdi her şey hallolduğuna göre usulüne göre hareket edilmeliydi.

(Bayan Flambard) "Gerekli tüm ölçüleri aldınız mı?"

(Rienne) "Hemen hemen."

‘Gerçi aslında belden aşağısını hiç ölçmedim.’

Yine de, pantolon söz konusu olduğunda o kadar da önemli olmamalıydı. Önceki Kral da uzundu, bu yüzden hesaplamalarına göre, kabaca aynı şekile uymaları gerekiyordu.

(Bayan Flambard) "Hadi bir göz atalım o zaman."

Bayan Flambard, Rienne ölçüler için bir cetvel çıkarırken giysileri halının üzerine yaydı.

(Bayan Flambard) "Çok fazla işimiz var."

Bayan Flambard, düşünceli bir şekilde kaşlarını buruşturdu.

(Rienne) "Gerçekten mi?"

(Bayan Flambard) "Bu ölçülerle kıyafet uyuşmuyor. Omuzları çok genişmiş. Doğru ölçtüğünüzden emin misiniz, Prenses?"

(Rienne) "Sanırım..."

Dürüst olmak gerekirse, ölçüm söz konusu olduğunda, başka hiçbir şey söyleyemedi.     Zihni tamamen Black ile o an neler yaptığı ile meşguldü. Düşünebildiği tek şey, bu kadar hızlı saymamasını söylediğinde sesinin nasıl duyulduğuydu.

(Bayan Flambard) "Daha önce hiç böyle boyutlar görmemiştim. Gerçekten böyle mi? Böyle bir insan tarafından tutulmanın nasıl bir şey olduğunu merak etmeden duramıyorum. "

Kendi kendine mırıldanan Bayan Flambard, kendi sözlerine şaşkınlıkla başını salladı.

(Rienne) "Bunu duymamış gibi davranacağım, dadıcığım."

(Bayan Flambard) "Lütfen öyle yapın, Prenses. Onunla evlenmeye zorlanan prensesin önünde ne diyorum ben?"

Rienne başını çevirdi ve kahkahalarını bastırdı.

(Rienne) "Böyle süslü kıyafetlerle uğraşmayalı epey zaman olmuştu. Belki de sadece heyecanlısındır."

(Bayan Flambard) "Sebebi bu olmalı. Bu geçmişte daha fazla oluyordu, ama Kral'ın vefatından sonra, böyle güzel bir kumaşa dokunmak için hiçbir nedenimiz olmamıştı."

(Rienne) "Tamamen sizi anlıyorum."

Bayan Flambard'ın dikiş becerileri Nauk'un en iyisiydi. Böyle güzel kumaşlarla başa çıkabildiği için biraz heyecanlanması anlaşılabilirdi. Özellikle de süslü bir şeyi tamir etmeyeli çok uzun zaman geçtiği için davranışları gayet normaldi.

(Rienne) "Yeterli kumaşa sahip olduğumuzu düşünüyor musunuz?"

(Bayan Flambard) "Bakalım... Muhtemelen pelerini biraz kısaltmam gerekecek. Daha uzun bir pelerin taç giyme törenlerine özgüdür, ancak bir düğün için gerekli değildir. Kumaşın bir kısmını alıp omuzlara doğru hareket ettirirsem, daha iyi görünecek."

(Rienne) "Anlıyorum."

(Bayan Flambard) "Neden kemeri değiştirmek için çalışmıyorsun, Prenses? Aynı kumaşı ayak bileklerine ve boyun çizgisinin etrafına da koyabilirim."

(Rienne) "Bu iyi bir fikir."

(Bayan Flambard) "Acaba daha ne kadar kumaşa ihtiyacımız olacak... Pantolonun uzunluğunu artırmamız gerekiyor, değil mi?"

(Rienne) "Şey..."

Rienne ne diyeceğini bilmiyordu.

(Rienne)"Ben... aslında bu ölçüleri almadım..."

Sesi alçak sesle çıktı, sanki sözleri zar zor ondan uzaklaşıyormuş gibiydi.

(Bayan Flambard) "Almadınız mı? Ama bunu nasıl unutabilirsiniz? Ya pantolon çok kısa kesilirse?"

(Rienne) "Onları değiştirmeden iyi olacaklarını düşündüm."

Aslında, bunu yapamadığı içindi. Bir hata yapıp unuttuğu için değildi. Sanki başka bir şey tarafından dikkati tamamen dağılmış gibiydi.

(Bayan Flambard) "O kadar şanslı olacağımızı sanmıyorum. Bunun yerine sadece bu ölçüleri alırsak iyi olur. Giysiler ona iyi uymazsa ne yaparız?"

(Rienne) "Evet, anlıyorum..."

Yine, Rienne'in sesi neredeyse bir fısıltı gibi çıkmıştı. Ama Bayan Flambard bu sefer yanlış anladı. Rienne'in tereddütünü gördü ve ölçüleri düzgün bir şekilde alıp alamayacağını merak etti.

(Bayan Flambard) "Onunla bir daha ilgilenmek istemiyor musunuz, Prenses? Eğer öyleyse, bunu ben yapabilirim."

(Rienne) "Hayır, bunu söylemiyorum, sadece..."

(Bayan Flambard) "Tabii ki, bu konuda sizin ne hissedeceğinizi hiç düşünememişim. Burada bekleyin lütfen Prenses."

(Rienne) ”Tam olarak öyle değil..."

Ancak Rienne kendini tekrar etse bile, yanlış anlaşılma ortadan kalkmayacaktı.

(Bayan Flambard) "Sorun değil. Onun yanındayken ne kadar tedirgin olursam olayım, eminim ki bu sizin için çok daha rahatsız edicidir, Prenses. Sadece biraz burada bekleyin."

Tüm dikiş ekipmanlarını yanına alan Bayan Flambard, Rienne'nin odasından hızla dışarı fırladı.

(Rienne) "Hayır, öyle değil..."

Sessiz odasında yalnız kalan Rienne, elindeki makasla amaçsızca uğraşırken yüzünün kızardığını ve kaşlarını çattığını hissetti.

(Rienne) "Bilmiyorum..."

‘Ondan nefret etmemem gerçekten o kadar garip mi?’

Koşullar göz önüne alındığında diğer insanların anlamakta zorlandığını biliyordu. Ama bunu düşünmek bir şekilde kalbini ağır hissettirmişti. Bu arada, Bayan Flambard, Black'in odasına gitmiş, ancak adamlarıyla birlikte ayrıldığını öğrenmişti. At sırtındayken ona ulaşmanın imkansız olduğunu bilerek, döndüğünde Rienne'in odasına gelmesini iletmeleri için arkasından bir muhafız gönderdi.


*****


Bayan Flambard döndükten sonra Rienne sessiz kaldı ve dikişine odaklandı. Ayrıldıktan kısa bir süre sonra, "çeşitli koşullar" nedeniyle hızla geri dönen Bayan Flambard o zamandan beri ona bakmaya devam etti. Rienne ona kaç kez o adamdan nefret etmediğini söylese de, kadın kendini buna inandıramıyordu.

‘... Önemli değil.’

Gerçek eninde sonunda ortaya çıkacaktı.

(Bayan Flambard) "Bu bana bir şeyi hatırlatıyor, Prenses..."

Sadece kumaştan geçen iğnelerin ince sesiyle dolu odada insan sesi yankılandı.

(Rienne) "Nedir?"

(Bayan Flambard) "Düğüne kadar yaklaşık on günümüz var, değil mi?"

(Rienne) "Cenaze töreni yarın ve düğünün bundan on gün sonra olması gerekiyor, bu yüzden evet."

(Bayan Flambard) "O zaman bu, özel gününle çakışacağı anlamına gelmiyor mu, Prenses?"

(Rienne)"Ah... ah."

Çok beklenmedik bir şey duyan Rienne, kumaşı iğneyle delmek yerine parmağını yaralamıştı.

(Bayan Flambard) "Ah Prenses, iyi misiniz?"

Bayan Flambard yaklaştı ve Rienne'in elini tuttu, başparmağının ucundan bir damla kırmızı kan sızdı.

(Bayan Flambard) "Oh hayır, tırnağınızın altını kesmişsiniz."

Rienne yaralanan kişi olmasına rağmen, Bayan Flambard acısını hissetmişti.

(Bayan Flambard) "Bana elinizi verin. Onu dezenfekte etmemiz ve yaraya biraz ilaç sürmemiz gerekiyor. Gidip alacağım..."

(Rienne) "Hayır, bekle."

Rienne aniden Bayan Flambard'ı engellemeye çalıştı. Parmağından kan akıyordu ama Rienne acıyı bile hissetmiyordu.

(Bayan Flambard) "Ne, ne demek istiyorsunuz?"

(Rienne) "Tarih... özel günüm."

Rienne'nin yüzü beyaz bir çarşaf gibi tamamen solmuştu.

(Bayan Flambard) "Prenses..."

Bunu görünce, Bayan Flambard'ın ifadesi de Rienne'inki kadar vahim bir hal aldı.

(Rienne) "Eğer yakalanırsam... Hayır, yapamam..."

(Bayan Flambard) "Prenses."

Rienne, Bayan Flambard'ın elini elinin üstüne koyduğunu hissetti. Rahatlatıcı bir duyguydu, sanki Rienne'e sakinleşmesini söylüyordu.

(Bayan Flambard) "Siyaset ve benzerleri konular hakkında fazla bir şey bilmiyor olabilirim... ama evlenmek üzereyken hamile olduğunuz hakkında yalan söylemeniz gerçekten gerekli mi?"

(Rienne) "Başka seçeneğim yok. Nauk'un egemenliğinin Tiwakan tarafından Arsak ailesinden alınmasını önlememin tek yolu bu."

(Bayan Flambard) "Yani bu böyle olmak zorunda."

Rienne, sorusunu sorarken düz bir ifadeyle ona baktı.

(Rienne) "Bunu gizlemenin bir yolu var mı?"

(Bayan Flambard) "Nasıl yapabieceğinizi bilmiyorum. Belki yalnız olsaydınız olabilirdi, ama evleneceksiniz... bütün gece uyanık olacaksınız."

(Rienne) "Ah... ne yapmalıyım? Bunu düşünmemiştim bile... tarih hakkında..."

Rienne'in ay gibi solgun yüzüne siyah bir gölge düştü.

(Rienne) "Mecbur kalacağım..."

(Bayan Flambard) "İlk geceyi reddetmeniz gerekecek."

Bayan Flambard'ın yüzü de Rienne'inkiyle aynı renge bürünmüştü.

(Bayan Flambard) "Ama o adam hiçbir soru sormadan bunu kabul edecek mi?"


Yorumlar

  1. Çeviri için teşekkürler, harikasın

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaa teşekkür ediyorum ne demek<33

      Sil
  2. Amannn soyle gitsin,hamile değilim,korkmuştum yalan söyledim dese iş bitecek 😂😂

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Valla yaa🤣🤣 hayır zaten adam anlayışlı biri bu kız kafayı yedirtir insana…

      Sil
  3. ben dediydim yaaaa fırsta bu fırsat bak çocuğu düşürdüm falan yap anlamazlar belki

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence de çok mantıklı olurdu ama bizim kız anca kendine dert üstüne dert edinmekle meşgul😅😅

      Sil

Yorum Gönder