How to Get My Husband on My Side - 29. Bölüm (Türkçe Novel)
Gülümseyen yüzleriyle beni karşılayan Andymion ve Sör Ivan’ı görünce mutlu ve rahatlamış hissetim.
Onlar benim tarafımda olan birkaç kişiydi. Sör Ivan'ın eşlik
ettiği Ellenia da onlardan biriydi. Biraz ürkütücüydü ama iyi biriydi.
Neden Elendale'deki tüm aristokratlar etkinlikteydi? Ve
neden bu kadar çok paladin vardı? Bayram olmasına rağmen avlanmaları gerekmez
miydi? Çalışmalarıyla her zaman gurur duyarlardı.
(Ivan)"Ah, neler oluyor? Sör Izek, sizi bu kadar mütevazi
bir yere getiren nedir?”
(Ivan)"Peki neden kimse bana buraya geleceğinizi söylemedi?"
(I)"St. Agnes'in doğum günü önemli bir olay,
evlat."
Geçen günkü yapılan binicilik toplantısına göre bu etkinlik
daha kalabalıktı. Kibirli kocamla sessizce gelip ona ne kadar önemsiz bir insan
olabileceğimi gösterme planım rüzgarla birlikte kaybolup gitti..
Haa, kocam gerçekten ünlüydü. Bir yardım etkinliği de olsa pek çok insan onu takip ediyordu. Eh, o, Kral'ın yeğeniydi, güçlü bir paladindi, Omerta ailesinin soyundandı ve görünüşü... her şeye sahipti. Ne de olsa, kahraman spot ışıklarının altındaydı. Şanssız ana
karaktere dönüp baktığımda heyecanla gülümsedim.
(R)"Vay canına, ortam çok canlı. Buraya gelen insanların
ne kadar bağlı olduğunun kanıtı.”
(I)"Buraya sadece yemek için geldiler. Küçük bir grup."
Anlıyordum. Kuzeyde küçük gruplar vardı. Nedense bu beni
şaşırtmamıştı?
(Andy)"Ben hariç. Ne kadar bağlı olduğumu biliyor
musunuz?"
(I)"Andymion."
(Andy) "Evet?"
(I)"Sana tatil izni verdiğimi hatırlamıyorum. Neden
buradasın? Buraya senin yüzünü görmek için mi geldim?"
(Andy)"Ş-şey..."
Zavallı Andymion. Bu adama nasıl katlanılır?
Izek, etkinlikte karşısına çıkan alt devresine sürekli olarak
sert davrandı. Bunu geçen seferden beri seziyordum. Kalabalık yerleri pek sevmiyordu.
Buna neden olan kişi kimdi?
(E)"Ruby."
(R)"Efendim?"
Garip bir ses çıkaran Ellenia, "Bir şekilde daha zayıf
görünüyorsun." diyerek abisine baktı. (Ruby’e ithafen)
Izek'in yüzünde çaresiz bir ifade vardı.
(I) "Sadece birkaç gün oldu."
(E)"Öyle mi? Eve hiç gelmeyecek misin?"
(I)"Geleceğim."
(E)"Kısa süreliğine değil. Babamı görmeye gelmelisin."
(I)"Vaktim yok."
(E)"Elbet bir gün karşılaşacaksınız."
Bu nasıl bir konuşmaydı? Ayrıca, birkaç gün içinde kilo almam
çok zordu. Her öğle yemeği benim için işkence gibiydi. Bunun benim için bir
başlangıç olmasından korkuyordum.
(Andy) "S-sör Izek."
(I)"Ne?"
(Andy) "Susadınız mı? Size içecek ısmarlayabilir
miyim?"
Zavallı Andymion'umuz bu olaydan sonra kaderinin ne yönde
ilerleyeceğini asla bilemeyecekti. Acıya düşmüş gibiydi. Sör Ivan bir kahkaha
patlattı.
Izek her zamanki gibi açık sözlüydü, "Benim de ayaklarım
var. Kendim alabilirim."
(Andy)"A-Ama..."
(R)"Ben de susadım. O yüzden sana eşlik edeceğim."
dedim.
İçeceklerin olduğu masa burun deliklerinden içecek fışkıran
heykelin hemen yanındaydı. Andymion ne kadar mutlu görünsede aksine kocam hiç
memnun değildi.
(I)"Sen benim alt devrem değilsin."
(R)"Ama heykel o kadar güzel ki onu yakından görmek
istiyorum."
(I)“Her şey muhteşem!?” (Burada kinayeli bir şekilde
söylediğini düşünüyorum hehe)
(R)"Hemen döneceğim!"
Merak etme, bardağına tükürmeyeceğim.
O gergin atmosferden kurtulduğumu hissederek heyecanla
Andymion'la heykele doğru koşar adım yürüdüm. Elimi bırakan kocam ne
olduğuna bakmak için aniden omzumdan tuttu.
(I)"Bir dakika bekle."
(R)"Ne?"
(I)"Bu ne?…"
Onun neyi var?
Aniden eğilmesine karşısında tekleyen kalbimi bastırarak kuru
tükürüğümü yuttum. Yere doğru tek dizinin üstüne çökmüştü.
Ha?
(I)"Ayakkabına yapıştırdığın şey ne? Bu Güney’de moda
mı?”
Bu kötü adamın önümde diz çökmesinin zevkini bir an için
bile yaşayamadım.
Ayakkabımın topuğuna sakıza benzer siyah bir şey yapışmıştı!
Hayır, bu ne zaman oldu? Ben giymeden önce herhangi bir şey yoktu. Evden
çıktıktan sonra Izek'le birlikte arabaya bindim, o yüzden oraya giremezdim.
Arabadayken mi oldui? Yoksa biri bunu bilerek mi yaptı? Gerçekten mi?
(I)"Ah, haha, çok dikkatsizim..."
(R)"Bu fark etmen güzel." Sakızı elinde sıktı ve fırlattı.
Çok utandım.
(I)"Koşma. Düşeceksin."
(R)"Evet, kibar bir şekilde yürüyeceğim."
Ben alaycılığımı saklamaya çalışırken o şüpheyle gözlerini
kıstı. Çok tehlikeli!
Onun gölgesinden hızla kurtulmaya çalışırken, ani
sessizlikte durakladım. Neden herkes bana bakıyordu? Geçen gün kocamın beni
binicilik partisine götürdüğü ve göle düştüğüm zamanki bakışlarla aynıydı. Ancak
şuan ki durum farklıydı. Çünkü Ellenia bile gözleri fal taşı gibi açmış bana
bakıyordu.
Tereddüt ederek kocama baktım. Izek'in yüzü soğuk ve
ifadesizdi.
(R)"Sorun nedir?"
(Andy) "… Hiç bir şey."
Eh, bu kibirli soylunun eğilip insanların içinde ayakkabımda ki kirli sakızı çıkarması şaşırtıcı olmalıydı. Bu hareketi herkesin onun sarhoş olduğunu düşünmesine yeterdi. Bu hareketi ilişkimiz için umut verici bir gelişme olarak kabul edilemeyecek kadar karmaşıktı… Kafa karıştırıcı p*ç.
(Andy)"Nar suyuna benziyor."
(R)"Burun kanamasına benziyor. Tıpkı benimki
gibi."
(Andy) "Ey."
(R)"Gülebilirsin. Gülmek için söyledim."
Karanlık mazimi şaka malzemesi yapmaya çalıştım. Derin bir
iç çekiyormuş gibi yaparak heykelin burun deliklerinin altına bardağı
yaklaştırdım ve içini kırmızı içecekle doldurdum.
Andymion gülümsedi, "Aslında ben de bu heykele sempati
duyuyorum. Elendale'de ki paladinlerin hemen hemen hepsinin burnu böyle kanamıştır."
(R)"Ne? Yok canım?"
(Andy) “Evet, vücudunuzun belli bir noktaya ulaşma süreci bu. Birinin benliğinin güçlendiğinin kanıtıdır. Bu nedenle gidip diğerlerine
bununla övünürler. Sonra dövülürler ve tekrar burun kanaması geçirirler ki bu
çok gereklidir. Bunun sebebi gerçek bir paladinin kibirli olamaması gerektiğindendir."
Pekala, bu pek güvenilir bir gerçek olmayabilirdi. Paladinlerin buradaki temsilcisi çok kibirli bir adamdı.
“Eğitim sürecini mi kastediyorsun?”
"Ah, bildiğiniz gibi, tanrısallık ile uyum sürecinde
sürekli büyüye maruz kalıyoruz. Ve bir paladin olmak için gerekli koşullara karşı
uygun dayanıklılığı sahip ve kılıç ustalığında iyi olmalıyız."
"Bu domates mi?"
Boğuk ses ve başımın üzerini kaplayan devasa gölge,
neredeyse içeceğimi düşürmeme neden oluyordu.
Çırpınan koyu kızıl saçlar, yanan kehribar gözler, bronz ten
ve ayıya benzeyen dev bir figür… ha?
"Eh, tadı nar gibi. İster misiniz?”
Vahşi bir boz ayının enkarnasyonuna benzeyen bir paladin
bardağını çabucak aldı ve tekrar uzaklaştı. (Andy’nin erkek kardeşinden
bahsediyor.)
Andymion arkasını kollarken öksürdü. "Üzgünüm ama geçen
gün dediğim gibi kardeşim biraz..."
(R) “Ahaha, o güvenilir görünüyor.”
(Andy) "Yetenekleri oldukça iyi. Sör Ivan’ı andırıyor.
Geçen gün ikisi de üstün olduklarını kanıtlamaya çalışıyorlardı. Bu yüzden tüm
eğitim alanını yok ettiler. O aşamaya nasıl geldiklerini bile bilmiyorum.”
Bütün alanı yok etmek… Bir çiçeğe benzeyen Sör Ivan'ın bu
ayı görünüşlü şövalyenin seviyesine yakın olmasına şaşırdım. Hatta görünüşünden farklı olarak
kılıç ustası olarak da biliniyordu…
(I)"Geri dönmeniz çok uzun sürdü. Ne hakkında
konuşuyordunuz?"
Andymion ve ben içkilerle döndüğümüzde, soğuk kalpli kocam
hemen bizi azarladı.
Haa, bu pislik.
(R)"İlginç bir şey hakkında konuştuk."
(I)"Ne?"
(R)“Bir paladin olmanın yalnız ve romantik yolu. Hazır
buradayken, bende paladin olmak istiyorum. Ne dersin?"
Sessizlik bir an havada asılı kaldı. Bana benzer ifadelerle
bakan Ellenia ve paladinler, aynı anda gözlerini Andymion'a çevirdiler. Panik
içinde bir aşağı bir yukarı zıpladı,
(Andy)"Ben-ben değildim! Tanrı şahidim olsun ki hiçbir
yanlış kelime söylemedim..."
Bu tepki de neydi? Sadece cahilce bazı şeyler saçmalamış
olabilirim. Ama az önce söylediklerim onları güldürmek içindi. Bu ciddi ve
garip tepkiler de neyin nesiydi?
Sonuçta, iblislerle iletişim kurabilen ilk insan olabilirdim!
(R)"Bu zor bir şey mi? Güçlüyüm. Bende de biceps
var." Bir yumruğumu sıkarak kolumu kaldırırken garip bir sessizlik çöktü.
Bir süre sonra şaşkın bakışları Sör Ivan'a benzeyen Ellenia
aniden ağzını bir yelpazeyle kapatıp başını çevirdi. Herkes uyarır gibi öksürerek
benden uzaklaştı.
Bana tokat atacağını düşündüğüm Izek bile bir avucuyla
ağzını ovuyor ve kafasını diğer tarafa çeviriyordu.
Selam kocacığım! Tanrım, önemsiz olarak görülmek çok zor iş.
(BP)"Leydi Rudbeckia."
(R)"Ah, Başpiskopos."
Aziz Agnes'in şehadet anısına yapılan dua ve adak töreninin
ardından, ülke çapında hasta ve yoksullara bakan rahiplere fon sağlamak için
müzayede fonları düzenlendi. Müzayede öğeleri çoğunlukla Romagna da dahil olmak
üzere güney ülkelerinden ithal edilen resim ve heykellerdi.
Bu ortamda nasıl hareket edeceğimi bilmiyordum. Bu yüzden sadece
etrafa bakındım Aniden Başpiskopos belirdi ve bana seslendi.
(BP) "Burada olduğunuzu görmek ne güzel. Benimle biraz
yürümek ister misiniz?"
(R)"Tabii ki."
O sırada kocam diğerleriyle birlikte sigara içmek için
ortadan kayboldu.
Ellerine sağlık 🥰
YanıtlaSilHerkes ruby çok garipmis gibi davranıyor kimse sebebini açıklamıyor bu kadar dislamakta çok oldular artık 🤬
YanıtlaSilAhahh ruby tatlı
YanıtlaSilYavrum ya kaş yapayım derken göz çıkarıyor kimse de kültürünü falan anlatmıyor ki kıza kuzeyin ne bilsin
YanıtlaSilBu arada çeviri için çok teşekkürler harikasınız
Rubyi gelip ben kacircam simdi okuz izek kendine gel artık yeter he
YanıtlaSil