How to Get My Husband on My Side - 27. Bölüm (Türkçe Novel)
"Kendini iyi hissetmiyor musun?"
"Hayır, öyle değil..."
"Hasta hissediyor olmalısın."
Bunu nereden bildi? Zihnimi okuyabileceğini zannetmiyordum. –
Yoksa biri kustuğumu mu fark etmişti?
Daha önce bunu hiç kimsenin önünde yapmadım. Bir dahaki
sefere daha dikkatli olmalıydım.
"Şey, aslında, bu sabah çok fazla yağlı yemek
yedim..."
“Abimle yemek yediğin için böyle olması mantıklı. Ama
yediğin yemeğin miktarını artırman gerekiyor. Hizmetçiden sana biraz karahindiba
çayı vermesini istedim, o yüzden lütfen biraz iç."
Harika! Bu kardeşlerden ölesiye korkuyorum. Tekrar şikayet
edecek olursam onları daha fazla kızdırabilirdim.
"Şu andan itibaren her öğle yemeğini abimle birlikte
yiyeceksin. Bunu aklında tut."
Hayır, bir dakika bekle! Güzel görümcem, birdenbire ne oldu hu?
Sabahları yeni bir işkence türü denememeye karar verdiğimizi sanıyordum.
"A-Ama meşgul..."
“Paladinler sürekli meşgul olsalarda asla öğün atlamazlar.
Endişelenme, o çok seçicidir. Bu yüzden seni çok şık bir yere götüreceğinden
eminim."
Anlıyorum. Bu durumda rahatlamalı mıydım? Ellen'a, onunla beraber
yemek yiyip yiyemeyeceğimi sormak istedim. Ama bunu sormamak için kendimi
tuttum. Çünkü oynadığım hayran rolü için çok çelişkili bir hareket olabilirdi.
Tabii ki, bu kötü bir şey değildi. Hatta oldukça iyiydi. Onu
bir sapık gibi takip etmeseydim, onunla doğal yollardan karşılaşmak için şansım
olurdu. Ama neden kendimi mezbahaya sürüklenen bir piliç gibi hissediyorum?
"Ah, son zamanlarda Ari ile görüştüğünü duydum."
"Ah, bu..."
"Sarayı ziyaret etmenin senin için iyi olacağını
düşünüyorum. Prensesin de buna seveceğine eminim."
"Bunun sorun olmayacağından emin misin?" Bunu
dikkatlice sorduğumda Ellenia'nın kırmızı gözleri kıpırdadı.
"İstediğini yapabilirsin Ruby. Bunun için kimseden izin
istemek zorunda değilsin. İstersen benimle birlikte gelebilirsin.”
"Seninle mi? Gerçekten mi?"
“……Evet, bu seni rahatsız etmeyecekse.”
Bu kardeşlere bugün neler oldu? Ellenia ile gidersem bu Kraliçe’yi
rahatsız edebilirdi. Ama Prenses’i mutlu edecekti.
Erken hazırlandığım için biraz zamanım kalmıştı. Bu yüzden
bahçedeki çiçeklere bakmaya karar verdim.
İlk gecemden hemen sonra tapınağı ziyarete gidecektim. İlk
gecemizi tamamlayamasak da tapınağa bu amaçla gitmiyordum. Sadece biraz garip
hissettim.
Sheesh, er ya da geç izini kaybedeceğime eminim.
Karanlık bir kalple ulağı takip ettim ve kutsal tapınağa
girdim. Daha önce tapınağın avlusuna girip çıktığım için içinin nasıl
göründüğünü bilmiyordum. Daha yakından bakınca her yer simsiyah mermerdi.
Tüm gün havanın kasvetli olması yetmezmiş gibi tapınağın
süslemeleri bile kasvetliydi. Böyle bir ortamda kimsenin bunalıma girmemesi çok
şaşırtıcıydı.
Hatırladığım kadarıyla Elendale Rahipleri, belki de
iblislerin istila ettiği bir ülkede faaliyet gösterdikleri için şeytanın bile karşısında titrediği Romagna Rahiplerinden çok daha sadıktı. Ancak iyilik ve bağışlama
getiren onların sadakati değil, Engizisyoncuların sadakatiydi. (Engizisyon: Katolik
Kilisesi’ne bağlı bir mahkeme sistemi.)
Çoğunluğu gururlu soylulardan oluşan rahiplerin, paladinlerle arasındaki ilişkileri de çok özeldi. Bu yüzden rekabetten ziyade daha çok yoldaş gibiydiler. Başka yerlerde çok nadir görülen bu olay Kuzey Paladinler’in bu mezhebi benimsemesinde çok büyük rol oynamıştı.
Izek'in parçası olduğu Longinus Muhafızları, tapınağın
koruyucularıydı ve aynı zamanda kralın gizli emirlerini yerine getiren özel bir
birlikti. Britanya Kraliyet Ailesi ile Tapınak arasında ileride yaşanabilecek
bir anlaşmazlıkta Longinus Muhafızları hangi tarafa bağlı kalacaktı? Bu tam bir
muammaydı.
"Oh Leydim?"
Düşünceli bir şekilde etrafta dolanırken ani bir sesle
irkildim. Vitraylı dinlenme alanı gibi görünen bir salon son anda dikkatimi
çekti.
En son görmek istediğim kişinin istenmeyen figürü karşıma
çıktı. Hayır, o neden burada?
"Bugün tapınağı ziyaret edeceğinizi duymuştum. Sizi
gördüğüme çok sevindim."
Beni gülümseyerek karşılayan Freya, bu can sıkıcı ve kasvetli
tapınağın içinde tek başına parlayan bir tanrıçaya benziyordu. Onu her
gördüğümde aynı şeyi hissediyordum . O herkesin kalbini eritebilecek bir
güzelliğe sahipti. Bu, ana karakterin çocukluk arkadaşı olmasının avantajıydı.
Ona tapınağa uğrayacağımı Izek’in söylediğine emindim. Acaba
ne zaman karşılaşmışlardı?
"Ah, haha, bende size gördüğüme çok sevindim, Leydi
Freya. Siz neden buradasınız?"
"Amcam buranın Başpiskoposu. Onu görmeyeli uzun zaman
olmuştu. Kardeşimle birlikte amcamızla yemek yemek için uğradık.”
Amcası mı? Bunu bilmiyordum. Arkada oturan adamlar önce bana
sonra da gülümseyen Freya'ya baktılar. Tabii ki de dostça bakışlar değildi. Lorenzo
ve diğer stajyerler de oradaydı. Aralarında Andymion’u göremedim. Bu gerçek bir
şekilde şanslı hissettirdi. Eğer onlar bu şekilde tek başlarına hareket
edebiliyorsa, bu Lord Ivan'ın onları yalnız bıraktığı anlamına mı geliyordu?
Pekala, hepsi soylu oldukları için, acil bir durum olmadıkça yemeklerini yalnız
yiyebiliyor gibiydiler.
"Lorenzo, neden leydimize merhaba demiyorsun? Sanırım
herkes sizin güzelliğinize hayran kaldı?" Freya'nın el hareketleri
karşısında, uzakta oturan çocuklar şaşırtıcı bir şekilde ayağa kalktılar.
Ha?
"Geç kaldın."
…Aha, evet, elbette. O orospu az önce karşıma çıktı ve herkesi
disipline sokmaya çalıştı.
Yüzümde kocaman bir sırıtışla arkama baktım. Izek’i sabah
nasıl gördüysem yine aynı şekildeydi... Belki eskisinden biraz daha az
acımasızdı.
Şişesinin kapağını kapattı ve kibirli bir şekilde bana
baktı.
Bu küstah adam. Yine bu kadar terleyecek ne yaptı?
"Üzgünüm. Çok bekledin mi?"
"Hayır. Şimdi geldim."
Az önce bana geç kaldığımı söyledin. Benimle alay mı
ediyorsun?
"Bu nedir?"
Hmm? Gözlerimi kırpıştırıp elime baktım. Renkli bir buketti.
"Bunu daha önce bahçede Ellen’la birlikte senin için
yapmıştım."
Aslında çoğunu Elenia yaptı. Ben sadece onu izliyordum. Ama biraz
abartmanın sakıncası olmaz değil mi?
"Ellen'la mı?"
"Beğendin mi?"
Başka bir şey söylemesine izin vermeden hemen buketi uzattım.
O küstah kocam tabii ki de beni onaylamayan bir bakışlarıyla eleştirdi.
"Ellerin berbat durumda."
"Hehe, çünkü en sevdiğim çiçek dikenli bir bitkinin
yanındaydı..."
Bana biraz da olsa yumuşak davransan ölür müsün? Ha? Seni
orospu çocuğu!
Düşmanlarımın ve veletlerin karşısında asil bir hanım olarak
yüzüm biraz solmuştu. Kahretsin!
"Hey, Iz... Leydi gibi şirin birine karşı nasıl bu
kadar soğuk olabiliyorsun?"
"Senin ne işin var burada?"
"Amcamı görmeye geldim. Beni buraya Lorenzo getirdi. Bu
yüzden sinirlenme olur mu?”
"Onun aptalca davrandığının farkında gibisin."
"Ah, çok susadım. Suyunuzdan içebilir miyim?”
"Her zaman suyumu çalmaya çalışıyorsun."
"Su konusunda çok cimrisin."
Ne hoş bir sohbet. Orada olmasaydım, mükemmel olurdu.
Hahaha. Sorun değil, bu duyguya alıştım.
Ayrıca, Freya'nın... bana ne yaptığı çokta önemli değildi. Haa.
Onu yenmemin bir yolu var mıydı? Bana dokunmadığı sürece bunu düşünmeyecektim.
Ama gelecekte beni yalnız bırakırsa...
"Bu arada İz, kardeşim leydimize söylemesi gereken bir
şey olduğunu söyledi."
"Ne?"
"Leydim, geçen gün kardeşimin size büyük bir
saygısızlık yaptığını duydum. Fırsatı gelmişken sizden düzgün bir şekilde özür dilemek istediğini söyledi."
Ah, daha önce söylediği o lanet şarkı?
"Saygısızlıktan kastınız nedir? Neden bahsettiğinizi
bilmiyorum." Aptal gibi parlak bir şekilde gülümseyerek sorduğumda,
Lorenzo kaşlarını kaldırdı. Gözlerini kısmak ister gibiydi.
Freya bir an için gözlerini kocaman açtı. Kısa süre sonra
tekrar soğukkanlı bir şekilde gülümsedi,
"Çok cömertsiniz. Ama kırgınlığınızı gizlemek zorunda
değilsiniz. Çünkü herkes onun yaptığı şeyin yanlış olduğunu biliyor. Gerçekten
kırıldığınızı düşünerek size bunu söylememiz gerektiğini düşündüm.”
Beni strese sokmak zorunda mıydı? Peki bunu başkalarının
önünde bilerek söylemesi.
Evet, o bir pislikti. Ne yapmalıyım? Daha önce de özür dileyebilirdi. Peki neden şimdi yapıyordu? At binme partisinden sonra yaptığı şeylere şahit olmasam bunun da onun planın bir parçası olduğu asla aklıma gelmezdi. Şu an elimden bir şey gelmezdi. Çünkü ben böyleyim…
Güvenle yürümeye çalıştığım hayatıma müdahale etmeyin!
"Kardeşin beni hiç incitmedi. Onunla ilk
karşılaşmamızda bana biraz takıldı. Ama bu tür şakalar normal. Onun
oldukça arkadaş canlısı olduğunu düşünmüştüm.”
"Leydim..." Freya'nın dudakları hafifçe seğirmeye
başladı.
Biliyordum ve anlıyordum. Kocam şu an olanları izliyordu.
Mümkün olduğunca zararsız görünmeliydim. Onun istediği gibi aşağılık şakaların
kurbanı olmamalıydım. Böyle şeyleri çabucak unutan saf bir aptal gibi
görünmeliydim…
"Leydim." Lorenzo öne doğru çıktı. Görünüşe göre konunun
kaynamasına izin vermeyeceklerdi.
Sanırım ablanın arkasında saklanmaktan utandın. Birkaç adım
geri gidebilir misin? Bana karşı beslediğin düşmanlık yüzünden boğuluyorum.
"Geçen gün ben..."
"Lorenzo."
Soğuk sesle hepimiz irkildik.
Izek'e bakmak için arkasını dönen Lorenzo, hemen geri
çekildi. Ah bu adam... Neden birdenbire atmosfer ağırlaştı? Yoksa çok mu
parlaktım? (Ç.N. Evet bebeğimm gerçekten sen o kadar parlaksın kiii)
Bu kaba adam, çocuklarla bile aramda olan şeyleri yanlış
mı anlıyor? Bu çok üzücü…
"Ahahaha, her şeyi unuttum, bu yüzden endişelenmeyin..."
"Çok solgun görünüyorsunuz."
Cevap vermek için acele ettiğimde kocam sözlerimi kesti. Yüz
ifadem berbat görünüyordu. Hayır, çok fazla gevezelik etmiştim.
Kusmayalı uzun zaman olmuştu ve biraz başım dönüyordu ama
arkadaşının ve kardeşinin kötü niyetleri bundan daha ölümcüldü…
Ahh yavrum Rubycim ya
YanıtlaSilÖzür dileme niyetine kocasının yanında küçük düşürmeye çalışıyorlar kızı pislikler. Popo gel bunları ye canım
Hepsinin ecdadını si....
YanıtlaSilEllerine sağlık🥰
YanıtlaSil:((((
YanıtlaSilEmeğinize sağlıık
YanıtlaSilRuby ne güzel küfür ediyorsun öyle ağzına sağlık :))
YanıtlaSilRubynin dusunceleri tam mood yemin ederim AWKDKWSKFKEKSMFMASM
YanıtlaSil