How to Get My Husband on My Side - 26. Bölüm (Türkçe Novel)


"Bugün meşgul müsün?"

"Biraz. Ya sen?"

"Ben... şey, bir arkadaşıma mektup yazacağım."

“Arkadaş… kim? Prenses Ari mi?"

Nasıl bildi? Hayır, bundan daha fazlasını ima ediyordu. Ama neden böyle önemsiz tonda söylemişti?

Evet. Hiç arkadaşım yok! Birlikte oynadığım tek kişi altı yaşında bir prenses. Kahretsin!

"Prenses bana bir kartpostal verdi."

"Yapacak başka bir işin yoksa neden öğle yemeğinde benimle tapınağa gelmiyorsun?"

"Ne…?"

"Senin ziyaretini dört gözle bekliyorlar. Ben de o saatlerde müsait olacağım. O yüzden uğrayabilirim.”

Bir an kulaklarımdan şüphe ettim.

Az önce ne dedin kocacığım?

"Bu durum senin için uygun mu?"

"Sen Papa'nın kızısın. Seninle tanışmak için istekli olmaları çok normal."

"Ama, bu..."

"Yalnız gidersen yanlış anlaşılabilir. Ama benimleyken daha farklı."

Doğru. Tapınağa tek başıma gidip rahiplerle tanışsaydım, casus olarak etiketlenirdim. Ama Izek'le ziyaret edersem yanlış düşünecekleri bir durum olmayacaktı. Oldukça iyiydi… Aklından ne geçiyordu? Neden birden bire bunu söylemişti?

Elendale'in rahipleri, babamın ve ağabeyimin casuslarından biri olabilirdi. Izek'in bunu bilmemesinin imkanı yoktu.

Beni uyarmaya mı çalışıyordu? ‘Seni izliyorum sakın bir şeyler planlamaya çalışma. Kuzey’e bakma?’ Yoksa beni sınamaya mı çalışıyordu?

"Gerçekten mi?"

"Evet gerçekten."

"Gerçekten mi gerçekten mi?"

“… yemeğini bitir.”

Doğru. Ah, midem patlamak üzere.

*****

Bir çığlık duydum.

İnsanların acı ve korku içindeki çığlıkları, uçurumun çığlıkları kadar canlıydı ama kadın hiç rahatsız olmuşa benzemiyordu.

Karanlıkta net olarak görülmese de balkona yaslanıp babasının harap ettiği şehre bakan kadın, huzurlu bir yaz gecesinde ayı bekliyormuş gibi aydınlık ve neşeli görünüyordu.

Bir buket çiçek yerine kanlı bir kılıç tutan bir adam yavaşça ona arkadan yaklaştı.

Balkonun görüntüsü ve çevredeki manzara bana tanıdık geldi. Bir rüya mıydı? Rüya mı görüyordum?

'Buradasın.'

'……'

"Böyle geleceğini biliyordum. Giyinmek için harcadığım çabaya değdi.”

Adam hiçbir şey söylemedi. Sadece kendisine doğru gülen kadına sessizce baktı. Sonunda, yaralı canavarınki kadar acılı ve kederli bir ses konuştu, "Bir cevap duyma beklentisini çoktan bıraktım."

'…….'

'Sebebi neydi?'

'Bunu sana söylemek zorunda mıyım?'

Kadın ellerini silkti ve aptal gibi gülümsedi. Dudakları yukarı kıvrılmış olsa da ağlıyormuş gibi görünmesini sağlayan bir gülümsemeydi.

Adam dişlerini sıktı, "Elinden gelmeyecek bahaneler üretmeyi bırak. Farklı bir seçim yapabilirdin.'

"Evet, farklı bir seçim yapabilirdim. Sana söyleyebilirdim, aileme ihanet edebilirdim. Ama bu benim seçimimdi.'

‘Bana rahipleri katlettirmek senin seçimin miydi? Kılıcımın seni bulmayacağından bu kadar emin misin?'

‘Hala anlamadın mı? Ben bu tür hayallere kapılan biri değilim.'

'Ne…'

'Sen zaten bunu biliyordun. Fark ettiğini biliyorum.'

Gözleri kan çanağıydı. Sanki onu uyarmak için bir inkar işaretiydi.

Her iki durumda da, garip bir gülümsemeyle ona yaklaştı.

"Benim kurnaz abim evliliğimiz yüzünden Omerta'nın prensesini öldürmeye karar verdi. Bu sence de garip değil mi? Hmm? Sadece evliliğimizi bozmak için yapmak istediği şey pervasız ve aptalca değil mi?'

'Dur ……'

"Bunları canını yakmak için söylüyorum. Evliliğe devam etmek biraz zordu. Ama onu öldürmemi gerektirecek kadar değildi. Ne demek istediğimi anlıyor musun?'

'…..'

"Kardeşini ben öldürdüm! Ailem değil, ben!'

Bu ne korkunç bir konuşmaydı?

Uzun, ağır bir sessizliğin sonunda adamın kılıcını ona saplayabileceğinden endişelendim. Ama bunu yapmadı.

'Neden... Bunu neden yapasın ki...'

Beklentilerin aksine, tiz sesinde öfke veya nefret gibi duygular yoktu.

Sesi berbat geliyordu. Tarif edilemez derecede korkunç bir şeydi.

Cevap veren kadının sesi her zamanki gibi neşeliydi.

'Pekâlâ, bilmiyorum. Bunu neden yaptım ki? Kız kardeşinden nefret ettiğimden değildi.'

'Sen…'

'Pekala, düşününce, sanırım bu şekilde peşimden gelmeni istedim.'

'...Kutsal Kase'yi de çalan sendin?'

'Ah hayır, yakalandım. Hah, başka kim onu ​​çalıp sana ulaşmak için kullanabilirdi? Sence?'

Sırıtarak devam etti. Kıyafetlerinden bir deste kağıt çıkardı.

Sessizce bakıyordu.

'Evliliğimizin iptali için olan kağıtlar. Henüz imzalamadım. Yani, biz hala çiftiz.'

'…..'

"Son kez karın gibi davranmama izin ver. Biraz geç oldu ama sana düğüm hediyem.'

‘Çift mi.'

O güldü.

Gülüyor mu yoksa ağlıyor mu anlamak zordu.

‘’Bunca zaman tek yaptığımız birbirimizi rahatsız etmek, yanlış anlamak ve kavga etmekti. Sen benim ailemi öldürdün ve ben de senin aileni öldürme noktasına geldim. Hala nasıl çift olduğumuzu söyleyebiliyorsun?'

"Aptal, bu bizim gerçek bir çift olduğumuzun kanıtı."

Onunla alay ederek, sanki balkonu işaret ediyormuş gibi yanan şehre karşı kollarını açtı.

'Bu çift arasındaki şu muhteşem kavgaya bakın. Haa. Her gün bu lanet yerin ne zaman kan gölüne döneceğini hayal ettim. Ve sen bu dileğimi göz açıp kapayıncaya kadar gerçekleştirdin. Karşılığında sana bu şehri sunacağım. Bir sonraki papanın konumu ya da her neyse, sizin elinizde.”

Ortam sessizleşti.

Ağır sessizlikte yavaşça ilerlerken, elleri nazikçe uzandı ve kana bulanmış kılıcın bıçağını kavradı. Göğsüne yaklaştırdı. Adam kıpırdamadı. Onu itmedi ya da kılıcı hareket ettirmedi.

"Beni son ana dek delirtmeyi başarıyorsun!"

'…….'

"Sana güvenememek benim suçum mu? Söylesene, başından beri bunu yapmak niyetinde miydin?'

'Üzgünüm.'

'…….'

'Sana bunu yaptırdığım için çok üzgünüm. Beni asla affetme.'

'Ben…'

Konuşmayı kesti ve nefesini tuttu. Sanki bir kelime daha söylemek acı veriyormuş gibi.

‘Bir şeyler yapabilirdim. Eğer bunu yapmasaydın, ben...'

Tekrar gülümsedi.

Umutsuz bir aşk itirafı duymuş biri gibi sıcak ve parlak.

'Nasıl olsa benim için başka bir yol yok. Beni koruyacak olsaydın bile, ailemin düşmanları bana misilleme yapmaya çalışacaktı. Ve ben-ben seni her seferinde bu şekilde test edecektim. Ne kadar çabalarsan çabala, bana güvenemeyecektin. Bak, sonunda kız kardeşini öldürdüm.'

'Dur…'

"Gelecekte neler yapacağımı Tanrı bilir. Aklını, sabrını test ettim. Cehennemin sonuna kadar gidebilmek için çılgınca şeyler yapmaya devam edebileceğime şahit oldun. En iyisi bu şekilde bitirmek… o yüzden lütfen- tereddüt etme.'

***

“…Ruby. Ruby?”

"Ha!"

Omzumun hafifçe sarsılmasıyla irkilerek ayağa fırladım. Yarı uykulu zihnimi geri kazanmaya çalışırken  ellerimle gözlerimi ovdum. Ellenia bir şey olmuş gibi şaşırmış bir yüz ifadesi takınmıştı.

"İyi misin?"

"Ah, evet, ama ben nerede..."

"Yatak odandasın."

Doğru. Ne düşündüğüm hakkında hiçbir fikrim yoktu. Belki bütün gece uyuyamadığım içindi. O kadar yorgun hissediyordum ki belki de bir süreliğine uzanmıştım. Huu, bir an derin bir uykuya daldım. Sanki çok karmaşık bir rüya görmüş gibiydim.

"Sanırım dün gece iyi uyuyamadın."

"Ah evet… "

Kaç kişi bir canavarın yanında yatıp rahat uyuyabilirdi ki? Bu arada saat kaçtı?

"Şimdi… "

"Öğle yemeğine gideceğini duydum. Hazırlanman gerek. İyi misin?"

"İyiyim. Sadece biraz yorgundum ve bir süre uzandım.”

Uzun zamandır sahip olmaya çalıştığım bu fırsatı kaçıramazdım. Acımasız kocamın bana neyi ima ettiğini bilmiyordum. Ama eski imajımı sunmaya devam edecektim. Beni sınamaya çalışmak ona fayda sağlamazdı.

Zarif bir şekilde oturan ve bana bakan Ellenia hemen konuyu değiştirdi.

"Romagna'dan bir mektup geldi."

"Ey…"

"Kardinal Valentino’dan gelmiş. Bizzat sana vermenin daha iyi olacağını düşündüm."

"Teşekkür ederim Ellen."

Düşünceli bir davranıştı. Birinin onu çalmaya çalışabileceğini mi düşündü? Sadece hizmetçiler değil, tüm aile mektuplarımı takip ediyordu. Bunu yapmaları garip olmazdı. Özellikle de Cesare'den geldiyse.

Hah, Cesare'nin mektubu daha okumadan moralimi bozmuştu.

Cevap verme konusunda endişeliydim. Ayrıntılı yazmak veya yazmamak... Onu memnun etmek o kadar zordu ki. Yazım eksikliği ya da aşırıya kaçmak her şey sorun haline gelebiliyordu.

Yorumlar

  1. Ellerine sağlık 🥰

    YanıtlaSil
  2. Eski Rudbecika da ailesini sevmemiş pislikler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öyle aileyi hangi akıl karı insan sevebilir ki zaten bir darbe ailesinden bir darbede kocasının ilgisizliğinden görmüş ..

      Sil
    2. Şimdide azıcık yüzü gülse ya Freya ya da Casera gelip herşeyi mahvedecek gibi hissediyorum çok üzücü yaa.
      Popo hepsini ye bunların aslanım

      Sil
  3. Aga be şimdi izeke de üzüldüm. Yani kitaptaki izekten bahsediyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Herşey olup bittikten sonra aklı başına gelmiş ben üzülmedim açıkçası şuanda rubynin çabasıyla biseyler olacak eğer yine ruby cabalamasaydi aynı son tekrar ederdi izekte yine bı bok yapmazdı ..

      Sil
    2. Senin için herşeyi yapardım diyor ama İzek Bey herşey b.ka sarınca diyor bunu çok geç

      Sil
  4. Popoya freya lorenzo ve cesaredan oluşan bi akşam yemegi hazirlatma fikrindeyim sahsen

    YanıtlaSil

Yorum Gönder