How to Get My Husband on My Side - 17. Bölüm (Türkçe Novel)

                             

                                   


Ben peşinden odaya girer girmez Izek sertçe kapıyı kapattı. Kapının kapanma sesi öyle yüksekti ki, gözyaşlarım korkudan sel gibi akmak üzereydi ama tuttum.

"Otur."

Tereddüt ederek yakındaki bir sandalyeye oturdum.

Fokur fokur kaynayan öfkesini bastırmaya çalışıyormuş gibi içini çekti. Giysileri kir içindeydi. Ter içinde kalmış gümüşi saçları ensesine yapışmıştı.

"Pekala." Sonunda doğruldu, kollarını birbirine kavuşturdu ve doğrudan bana baktı.

Alev alev yanan gözleri beni şimdiden iliklerime kadar ürpertti.

"Bana neler olduğunu anlat."

Ne yapmaya çalışıyordu?

Boğazımda ki kuru tükürüğümü yuttum ve çabucak açıklamaya başladım.

"Ata binerken Leydi Furiana at yarışı yapmamızı istedi. Bana tarif ettiği yoldan ilk ben başladım. Aniden çalıların arasından bir şey fırladı ve bileğimden tutup beni çekti. Elinden kurtulmaya çalışırken başımı sert bir şekilde vurdum.”

Popo canavarıyla tanıştığımı ona söylemeli miyim diye nefesimi tutar bir şekilde düşünürken ifadesi o kadar sıra dışıydı ki, durmak zorunda kaldım.

Bakışları bomboştu…

"Freya, seni uyarmasına ve ormanın tehlikeli olduğunu söylemesine rağmen senin kendi başına ormanın içine daldığını söyledi.’’

"Ne? Ne demek istiyorsun…"

"Yoksa Freya bize yalan mı söyledi? Söylemeye çalıştığın şey bu mu?” Öfkesini bastıran gözleri soğuk bir şekilde parlıyordu.

Neler oluyordu?

Kafama vurulmuş gibi hissettim.

Freya neden böyle bir şey söyledi? Neden? Niye? Bunu neden yapsın ki? Sorumluluk almak istemediği için mi? Yarışmayı teklif ettiğini söylemekten mi korktu?

Hayır, bu olamazdı. Bugüne kadar herhangi bir husumetimiz olmadı. O halde bunu neden yapsın ki? Beni umursuyormuş gibi görünüyordu, ama birdenbire ne oldu? Popo tarafından kaçırılmayı beklemiyordum ama bana kesinlikle yanlış yolu göstermiti. Ve şimdi onun yüzünden Izek beni yanlış anladı. Freya'nın dengi değildim ve Izek'in ona benden daha fazla güvenmesi çok doğal. Bir kez yanlış anlaşıldım zaten. Gelecekte tekrar bu şekilde yanlış anlaşılırsam, beni ortadan kaldırıp bataklıklara atardı. Yaşayarak öğrendiğim bir şeydi bu.

Neden benimle böyle uğraşıyordu?

İşte o anda sessizce bana bakan Izek sakin bir sesle “Geri dön.” dedi.

"Ne?"

"Romagna'ya dön. Koşulsuz şartsız geri dönmene izin vereceğim."

…bu ne anlama geliyor?

Izek, Ellenia'nın Enzo ile evlenmesini engellemek için benimle evlenmeyi kabul etmişti. Herkes bir gün evliliğimizin biteceğini biliyordu. Ancak babam ya da Cesare bile boşanmamı istese bunu yapamayacak durumdayım. Ayrıca Britanya'nın kolay kolay bırakamayacağı bir rehineydim. Buraya geleli bir ay bile olmamışken hiçbir şart koşmadan evliliğimizi bitirmeye hazırdı. Kralın yeğeni ve bir sonraki Dük Omerta olsa da, bu onun verebileceği bir karar değildi. Ve eğer bu durumda Romagna'ya geri dönersem, aileme karşı olan korkum bir yana, Ellenia yarı yıl içinde Prens Dorias ile evlenecekti. Öyle olursa kim onun ​​suikastini önleyebilirdi ki? Ben olmasam bile babamın buradaki casusları işlerini yarım bırakmayacak ve Ellenia ölecekti…

Eğer hiçbir şey yapamazsam ve eve bu şekilde dönersem, ben...

"Severek evlenmedik sonuçta. Burada kalmaya devam edersen şuanda da olduğu gibi birbirimizi fazla göremeyeceğiz. O yüzden evine dön. Buraya ait olmadığını zaten biliyorsun.’’ Sesi bir bıçak kadar soğuktu. Duygularından tamamen arındırılmış sakin ses tonu çok kararlıydı.

Çocukluk arkadaşı ile arasına mesafe koymaya çalıştığımı düşündüğü için böyle patlaması çok beklenmedikti. 

Orijinal Rudbeckia'nın Freya yüzünden bu kadar zor durumda kaldığını sanmıyorum.

Tık,tık

Izek kapıya doğru döndü. Kısa bir iç çekerek saçlarını geriye attı.

"Hekimin gelmesi biraz zaman alacak. O zamana kadar..."

"B-ben istemiyorum."

"Ne?"

Bam!

Ayağına kapandım. Bunu yaparken neredeyse sandalyeden düşüyordum. Bacağım titriyordu ama umurumda değildi. Bunun yerine bacağına sıkıca sarıldım.

Önce bunu çözmem gerekiyordu. Yalan söylediğim için yaralanmış olsam bile…

"Ne yapmaya çalışıyorsun?!"

"Hayır, geri dönmek istemiyorum. Yanıldım. Hepsi benim suçum. Lütfen beni bu şekilde gönderme…”

Ağlamamın onu sinirlendireceğini biliyordum ama bu durumda yapabileceğim başka bir şey yoktu.

Ellerimi birbirine kenetleyip hıçkıra hıçkıra dizlerimin üzerine oturdum. Izek, bu sabah ahırda gördüğüme benzer bakışıyla bana bakıyordu.

"B-ben söylediği şeyi yanlış anlamış olmalıyım. Leydi Furiana'nın bana yalan söylediğini nasıl söyleyebilirim? Yapacağım, ondan özür dileyeceğim. Diğer herkesten özür dileyeceğim. Bundan sonra hiçbir şey yapmadan evde oturacağım. Bir daha yapmayacağım. Lütfen beni affet."

"Benden ne yapmamı istersen onu yapacağım. Her türlü cezaya razıyım. Bana kötü davransan bile sesimi çıkarmayacağım. İyi olacağım… "

Yarı donmuş olan yüzü yavaş yavaş hareketlendi. Omuzlarımdan tuttu ve beni kaldırdı. Tokat atacağını düşünerek gözlerimi kapattım.

"Senden nefret ediyorum!"

Kulağımı tırmalayan sesi hıçkırmama neden oldu.

Bunun zaten farkındayım!

Çok iyi bilsem de, benimle ilk kez bu kadar kararlı ve duygusal bir şekilde konuşmuştu. Bu hareketi beni şaşırttı.

Izek'in söylediği her kelime ağzından hırlayarak çıktı. Sert bakışları içimi yaktı.

"Sinirlerimi bozuyorsun!"

“Hik…”

"Neden bütün gece bu kadar endişelendim?! Neden önemsemediğim şeyler için beni endişelendiriyorsun? Ve neden ölüp ölmemen bu kadar umurumda?! Neden senin için bu kadar endişelendiğimi anlayamıyorum! Bu yüzden gerçekten çok sinirliyim! Sanki burası senin ülkenmiş gibi küstah bir sırıtışla ortalıkta dolaşmanı tercih ederim! Peki neden böyle davranmaya devam ediyorsun?! Bahsettiğin şeylerin hepsi saçmalık ama neden sürekli seni düşünüyorum...!”

Ne…?

"Bu sorularımın cevaplarını bulamadığım için senden nefret ediyorum ve rahatsız hissediyorum."

Boğuluyordum. Ondan akan duygu dalgaları o kadar yoğundu ki düzgün nefes alamıyordum.

Ağır bir sessizliğin ortasında, biz…

İkimiz de uzaktan birbirimize bakıyorduk. Alev alev yanan gözleri sert olsa da kendimi ondan ayırmak istemedim. Kalbime ani bir rahatlama geldi.

Benim gitmemi istemesinin nedeni Freya değildi. Bu değildi... Benden bıkmamıştı... Hepsinden önemlisi, on yıllık çocukluk arkadaşının sözlerine inanmak yerine, benim sözlerimden dolayı sarsılmıştı.

Karanlıkta bir ışık huzmesi parlıyor gibiydi.

İster şefkat, ister ilgi, ister başka bir şeyin karışımı…

Böyle yoğun bir durumda, hala umudum vardı. Bilinmeyen yazarın dediği gibi, Mavi Sakal ve Parlayan Şövalye aynı kişiydi.

"B-ben... sadece bana ne yapacağımı söyle. Her şeyi yaparım. Her şeyi yapacağım, bu yüzden lütfen beni geri gönderme."

Izek yavaşça benden uzaklaştı.

Burnunu çeken ve titreyen bendim, ama belki de şu anki ruh halinden dolayı, kırmızı gözleri acı çekiyor gibiydi.

Ağzımı tekrar açtığımda bana arkasını döndü ve kapı gürültüyle kapandı.

Kuzeyin en iyi şövalyesi böyle kaçtı…

Freya'nın nasıl bir karakteri vardı? Kendine güvenen, neşeli, ağırbaşlı ve herkes tarafından sevilen mükemmel bir hanımefendi. Bunun dışında özel başka bir şey bilmiyordum. Ayrıca romanı o kadar uzun zaman önce okumuştum ki hafızam birçok yönden bulanıktı.

Tabii ki hatırlasam bile hikayenin çoğu Borgia ailesinin ve Izek dahil kuzey şövalyelerinin olay örgüsü üzerine kuruluydu. Bu yüzden Freya'nın detaylı eğilimlerini bilmem imkansızdı. Bununla birlikte, Rudbeckia onunla savaştıysa bile her seferinde akıllıca davranmıştı. Sorun yaşama ihtimaline karşı  yaptığı arabuluculuklar daha da etkileyici olmuştu.

Arkadaşlıklarına dair başka bir şey hatırlamasam da, kahramanın çocukluk arkadaşı ve sonsöz bölümünün ana karakteri olarak, onun ya da Izek'in arkadaştan öte duyguları olsa bile, bunun bir değişken olmayacağını düşündüm. Çünkü ben bir gün kovulacak olan eştim ve bunu herkes biliyordu.

Orijinalinde daha farklı davranırsam onunla iyi anlaşabileceğimi düşünmüştüm. Ama Freya, ona karşı iyi davranan bana bunu neden yaptı? Bunun için bir nedeni yoktu.

Ortadan kaybolma veya canavarlarla karşılaşma tehlikesinin tamamen farkındaydı. Sadece bu kadar kısa sürede saldırıya uğrayacağımı tahmin edememişti. Bu yüzden hemen geri döndü ve yalan söyledi… Ve beni hemen bulmalarını da beklemiyordu. Amacı beni kuzeyli soyluların önünde yalancı konumuna düşürmekti.

Ama bunu neden yaptı Allah aşkına?

En başından beri bana karşı bir husumeti olduğunu düşünmemiştim. Kardeşiyse... onun durumu farklıydı. Dikkat etmeye değmez diye düşünmüştüm. Düşününce sadece sinirlerimi bozmaya çalıştığı sonucuna varmıştım. Çünkü bu önemsizmiş gibi görünüyordu. Her ne ise, bunu yapmaya devam ederse her şey çok zor olacaktı.

Benim durumum çocukça ve önemsiz görünse bile hiçbir zaman öyle olmadı…

Ertesi gün Freya beni ziyaret ettiğinde şüphelerim doğru çıktı.

Yorumlar

  1. Ellerinize sağlık🥰

    YanıtlaSil
  2. Aptal izek senin icin endişelendim ne yapacağımı bilemedim demek yerine senden nefret ediyorum diyor daha kendi duygularını anlamıyor ki karşı tarafa nasıl anlatsın 🙄

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. haha gerçekten öyle Ruby hayatına fazladan aksiyon getirdiği için ekstra kızdan nefret ediyor sinir şey 😒

      Sil
  3. Şaka gibi hatta şaka olamayacak kadar korkunç

    YanıtlaSil
  4. Izek bu tarz duygulara yabancı bence ama yine de Ruby'e inanıyor

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Katılıyorum ve eğer bir şeyleri sorgulamaya başladıysa bu Ruby'ede inandığı anlamına gelir

      Sil
  5. Diğer bölümü merakla bekliyorum, emeğinize sağlıık

    YanıtlaSil
  6. İzek duygularını çözene kadar bizim kız yeter deyip evden kaçar o derece

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ruby de öyle bir irade var ki artık o mu kaçar çevresindekileri mi kaçırır 😂

      Sil
    2. Yok bu kızın yaşadığına yürek dayanmaz resmen koca ülke nefret ediyor kızımızdan gidecek yeri de yok yavrum kaçsa gitse

      Sil
  7. Elinize emeğinize sağlık admincim

    YanıtlaSil
  8. Izek e yükleyebilirsiniz kızlar şimdilik haklıyız 😫😫 ama aslında o da Ruby hakkında ne yapacağını bilmiyor ilerde Izek pov olduğunda öğreneceğiz.
    Kötü günler daha gelmedi bile daha nasıl üzecekler biricik Ruby i 🥺
    Her okuduğumda yine de içim parçalanıyor:(

    YanıtlaSil
  9. Hikayeye dalıp şu kızı üzen herkese ölene kadar işkence edip herkese ibret olsun diye ülkenin ulu orta bir yerine başlarını asasım var. Ruby gel canım benim eve fazladan bir odam yok ama yatağımda ikimiz kıvrılırız. Sana krallar gibi bakarım.

    YanıtlaSil
  10. Bu arada sövmekle o kadar meşguldüm ki çeviri için teşekkürler 💕

    YanıtlaSil

Yorum Gönder