How to Get My Husband on My Side - 18. Bölüm (Türkçe Novel)

 


"Üzgünüm Leydim, aptallık ettim. Önden gitmenizi isteyen bendim. Ama kaybolduğunuzu duyduğumda Iz'in tepkisinden o kadar korktum ki ona yalan söylemek zorunda kaldım... Bunu size bu şekilde itiraf etmekten çok utanıyorum.”

Tekrar tekrar başını eğerken mor gözleri yaşlarla parıldayan Freya gerçekten üzgün görünüyordu.

İlişkileri hakkında fazla bir şey bilmiyor olsaydım, onu affedebilirdim.

Izek'in tepkisinden korktuğunu mu söyledi? K*altak!  Eğer gerçekten üzgün olsaydı, onlara gerçeği gerçeği geçte olsa itiraf ederdi. Neden sadece bana söylesin ki? Ah, gerçekten korkutucuydu.

Şu anda nasıl tepki vereceğime bağlı olarak, Freya'nın gerçek benliğini görecektim. Elbette önemsiz görünmeye devam edecektim. Özellikle onun için.

"Sorun değil. Başıma böyle şeyler geleceğini bilemezdiniz Leydi Furiana. Anlayabiliyorum bu yüzden daha fazla endişelenmeyin."

"Leydim eğer size böyle bir teklifte bulunmasaydım..."

"Gerçekten sorun değil. Bu aramızda bir sır. Aslında biraz eğlenceliydi. Daha önce Romagna'da böyle bir şey yaşamamıştım. Sadece paladinler gece geç saatlere kadar beni aradıkları için üzgün hissediyorum ama iyiyim.”

Bir çocuk gibi parlak bir şekilde gülümsediğimde, sanki bir şey arıyormuş gibi gözlerime baktı ve sonra anlamış gibi sırıttı. Kuruntu yapıyor olabilirdim ama ilk bakışta benimle alay ediyor gibiydi.

"Ne demek istediğinizi anlıyorum. Leydim iyi olduğunuz için çok mutluyum. İleride sizin için yapabileceğim bir şey olursa bana söylemekten çekinmeyin." Şimdiye kadar ona karşı neden herhangi bir düşmanlık hissetmediğimi anlayabiliyordum. Onun düşmanı olmaya bile layık değildim. Hem de hiç! Aniden neyin onu rahatsız ettiğini bilmiyordum ama Freya, Izek ve Ellenia'nın eski bir arkadaşıydı. Ayrıca kuzeydeki konumu eşsizdi.

Ne olursa olsun kimse bana inanmazdı…

Bu karanlık durumda son kararı verebilecek tek kişi kocamdı. Benim son umut ışığım olması ironikti. Sorun şu ki, o geceden beri onu görmedim.

Köşkteki gardiyanlar, durumdan çok memnunmuş gibi gözlerini faltaşı gibi açarak beni izlediler. Ellenia bana çok kızgın görünse de sessiz bir tavır takındı.

Haa.

Bileğim iyileştikten sonra bile malikaneden çıkamadım.

Hayatta kalma şansım olup olmadığını kontrol etmek için yüzünü görmem gerekiyordu! Eğer verdiği kararla, bütün emeklerimi bir kenara atar ve beni eve gönderirse, ben… Bundan sonra olacak şeyleri hayal etmek bile istemiyorum.

"Yakında yeni bir ziyafet verilecek."

Ama Ellenia kardeşine kıyasla daha az kalpsizdi. Beni ziyaret etti ve nazikçe unuttuğum bir olayı hatırlattı.

Soğuk ve acımasız kış ayının ortasında kocamın doğum günü yaklaşıyordu. Yaz çoktan bitmişti.

"Size nasıl yardımcı olabilirim?…"

"Her yıl yaptığım şeyi yapacağım. Yani bir şey yapmanıza gerek yok. Bu arada, sipariş ettiğiniz tüm giysiler bu öğleden sonra gelecek."

Dikkatlice sorduğum soruya karşılık sert bir ses tonuyla yanıt verdi.

Eğer buna da karışırsam daha fazla düşman kazanacaktım ve herhangi bir yardımım olmayacaktı. Bu yüzden daha fazla baskı yapmamaya karar verdim.

Ellenia tek kelime etmeden eğik başıma baktı ve ayağa kalktı. "Partiden önceki güne kadar biraz meşgul olacağım. Hizmetçilere neye ihtiyacın olursa hazırlamalarını söyledim.’’

Demek geldiğim günden beri gitmemi isteyen pisliklerin insafına bırakılmıştım.

Vaay Ellen! Sen de beni terk ediyorsun…

Kısa bir süre öncesine kadar hizmetçilerin hepsi benimle ilgileniyormuş gibi yapıyordu ama olayın olduğu geceden sonra hepsi beni tekrar görmezden gelmeye başladı. Bir şeye ihtiyacım olduğu için yatağımın yanında duran zili çaldığımda, neredeyse yarım gün sonra hoş olmayan bir görünüme sahip bir hizmetçi geliyordu. Neyse ki geçen gün mücevherlerimi alan Lucille isimli hizmetçi bana yardımcı oluyordu. - O gün ona rüşvet vermeseydim çok acı çekecektim.-

Neler olup bittiğini bilmiyordum. Bu yüzden hassas bir şey sormak istemedim. Özellikle, baş hizmetçinin Freya kadar tehlikeli olduğunu hissediyordum.

Kocamı nasıl sakinleştirebilirim? Ayrıca kocama doğum günü hediyesi olarak ne hazırlayacağım? Ne yapacağını veya nereye gideceğini bilmediğim için çok dikkatli olmaya çalışıyordum. Neredeyse yarım gün beynimi harap ettikten sonra, sadece yeteneklerime güvenmeye karar verdim. Diğerlerini evden dışarıya çıkarmak zor olduğu için yapabileceğim tek şey nakıştı.

Babamın metresi Leydi Julia bana düğün hediyesi olarak nakış takımı almıştı. Hala ona sahip olduğum için şanslıydım.

"Nakıştan hoşlandığınızı bilmiyordum."

Bütün gün yatak odamda kaldığım için bir şeyler yaptığımdan şüphelendiğini düşündüğüm hizmetçi söylemişti bunu.

Gülümsedim.

"Sadece pratik yapıyorum."

"Lordumuz için mi yapıyorsunuz?"

"Evet, ama uzun zamandır yapmıyordum. Bu yüzden iyi olup olmayacağını bilmiyorum. Nasıl başlayacağım konusunda herhangi bir fikrim yok…”

"Bu mütevazi hizmetçinin tavsiyesini dinleyecek olursanız, bir söğüt deseni harika olur."

"Söğüt…"

"Evet, Lordumuzun küçükken sık sık tırmanıp oynadığı bir söğüt ağacı varmış. Ama kesileli uzun zaman oldu. Bu yüzden onu hatırlayınca sık sık hüzünlenir.”

***

Ç.N. Bu tavsiyenin iyi niyetli olmadığını düşünen bir tek ben olamam herhalde!!!

***

Açık kahverengi gözleri, o ince gülümsemeyle birlikte kötü bir bakışla parladı. O an tüylerim diken diken oldu ama belli etmedim ve gülümsedim.

"Ah, güzel bilgiler için teşekkür ederim. Aklımda tutarım."

Söğüt ağacını işlemek gibi bir niyetim yoktu elbette.

Ne? Hatırlayınca sık sık hüzünlenir miydi? Bu kadar ucuz duygulara kapılacak bir tip olmadığım gerçeği bir yana, onun bana olan nefreti gerçekten benden bunu yapmamı isteyemeyeceği kadar fazlaydı. Düşes Omerta’nın bu kadar trajik bir şekilde ölmesine neyin sebep olduğunu tam olarak bilmiyorum ama arka bahçedeki bir söğüt ağacına kendini asarak intihar ettiğini net bir şekilde hatırlıyorum.

Bana bunu işlememi söylediğine hala inanamıyorum.

***

Ç.N. Neyse ki Rubymiz farkına varmış hehe

***

Ateşi onun söndürdüğünden artık eminim. Bu sadece bir öneriydi, ama çok açıktı, seni kaltak! Buradan atılmamı dört gözle bekliyordu. Ama buna izin vermeyeceğim, seni aşağılık kadın!

Buradaki ilk gecemi düşündüğümde, doğal olarak aklıma canavarlar geldi.

Özellikle Popo. Beni anlayan ve bana yardım eden garip bir yaratıktı. O zamanlar bunun aptalca olduğunu düşünüyordum ama diğer canavarların da onun gibi olabileceğine dair şüphelerim vardı. Cesare'nin bir zamanlar beni içine ittiği bodrumdaki Gargoyle, buradaki ilk gecemde gördüğüm canavar ve beni saray göletine sürükleyen su canavarı…

Rudbeckia'nın canavarlarla bir bağlantısı olduğundan emindim.

Bunu yapacak tuhaf bir yeteneğim yoktu. Hayır, bu dünyada canavarları anlamak için bu kadar alışılmadık bir yeteneğe sahip bir insan olduğunu düşünmemiştim. Yine de Popo benimle net bir şekilde iletişim kurmuştu ve benden başka kimsenin ne dediğini anlayamadığını açıkça belirtmişti. Bu şimdilik bekleyip görmem gereken bir şeydi. Bunu birine söyleyecek olursam cadı damgası yiyebilirim.

Birkaç gün boyunca nakış üzerinde yoğunlaştım. Uzun zaman olmuştu ve kendimi o kadar kaptırmıştım ki parmak uçlarımın şiştiğini bile fark etmemiştim. Ama şuan bunu umursayamazdım.

Neredeyse bitirdiğim zaman, Lucille'den mektup yazmam için bana kağıt ve kalem vermesini istedim.

Bütün kalbimle mektubu yazarken, sırtım zonkladı ve ağrı alt mideme yayıldı. Bir anda kötü şeyler olduğunu hissettim. Adet düzensizliğim olduğunu biliyordum ama neden bugün gelmek zorundaydı? Tabiat Ana'nın bile benim tarafımda olmaması üzücüydü.

Acıya dayanmakta oldukça iyiydim ama bu sefer önceki seferkilere göre daha şiddetliydi.

Neredeyse yatağın üzerinde yuvarlanmak istiyordum. Soğuk terler dökerek yatağımın yanında duran zili çalalı ne kadar olmuştu?

"Rahatsız mısınız Leydim?"

Lucille gelse daha iyi olurdu. Neden bu hizmetçi geldi ki? Tam mırıldanıp ağzımı açacakken konuştu, "Pek iyi görünmüyorsunuz, şimdilik size bir ağrı kesici getireyim. Ayrıca…"

Ha?

Başımı eğip ona baktım.

Acı o kadar şiddetliydi ki görüşüm bulanıklaşmıştı ama huysuz hizmetçinin yüzünde tereddütlü bir ifade olduğunu görebiliyordum.

Neden tereddüt ediyormuş gibi davranıyorsun?

"Üzgünüm ama Dük bugün burada kalmanızı size söylememi istedi. Ziyafete katılmak zorunda değilsiniz."

Ne?

"Kendinizi iyi hissetmiyor gibisiniz. Bu yüzden Lordumuzun söylediklerini dinlerseniz iyi olur. Lordumuza teslim edebileceğim bir şey varsa, sizin için yapabilirim."

Onca emek vererek hazırladığım hediyemi bu kadının ellerine bırakmayı düşünmedim elbette.

Ve ne? Neler oluyor? Beni aptal yerine koyuyor olmalısın.

Ne kadar sinirlenirse sinirlensin, kocamın doğum günü partisi olurken odamda öylece kalamazdım. Bunu söylemesinin mümkün olmadığına inanmak istiyordum ama bir yandan da gerçekse ne yapacağım konusunda endişeliydim.

Bir süre beni görmezden geleceğini biliyordum. Ama ya gerçekten benden kurtulmaya çalışıyorsa...

Hizmetçi gittikten kısa bir süre sonra Lucille geldi ve bana ağrı kesici verdi. Kendim için üzülüyordum ama bana acıyarak bakmasına alışık değildim.

Ellenia'yı aramasını istedim ama tek duyduğum, onun dışarıda olduğu ve ziyafet bittikten sonra geri döneceğiydi.

Yorumlar

  1. Ellerinize sağlık🥰

    YanıtlaSil
  2. İyi ki Ruby aklını kullanan müko kadınlardan biri, saf bir başrol olsaydı şu an yorgan kemiriyor olurdum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bazen saflığı tutuyor ama bu derece akıllı olması beni şaşırttı 😂

      Sil
  3. Emeğine sağlık 💙💙

    YanıtlaSil
  4. Yavrum kuzum ya bi el uzatanı bi seveni yok tek başına hayatta kalacağım diye çırpınıp duruyor 😢

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten öyle o kadar yalnız ki gününün çoğunu saçma sapan şeyler düşünerek geçiriyor 😢

      Sil
  5. Bu hizmetçi mangada baş hizmetçi olarak çizilmişti. O mu head maid mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Novelda pek buna açıklık getirmemişler. Ama Ellen'ın dadısı olarakta geçiyor bu karakter. Ben baş hizmetçi diye düşündüm.

      Sil
  6. Off artık sövmekten yoruldum ama bunlar böyle yapmaktan yorulmadı. Çeviri için teşekkürler 💕

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu bölümler böyleyse ben ilerisini düşünemiyorum 😢 Teşekkürler 🥰

      Sil
  7. Ya şu hizmetçilere ne oluyor afedersin kimsiniz Allah aşkına hadlerini bilmiyorlar cidden

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. acayip bir özgüven patlaması var. kimden güç alıpta böyle davranıyorlar bilmiyorum ama bu işin arkasında Freya varmış gibi hissediyorum anlarız yakında 😏

      Sil

Yorum Gönder