How to Get My Husband on My Side - 12. Bölüm (Türkçe Novel)
Kafa karışıklığı içimi doldurdu. Hayır, dur, kocamın arkadaşının önünde burnumun akması ne kadar utanç vericiydi. Ah, Tanrıya şükür, burnum akmamıştı. Çenemden aşağı damlayan sıvı koyu kırmızıydı. Sümük değil bu kandı- neden birdenbire?!
Yılda bir geçirdiğim hastalığım yüzünden kötü durumda olsam
bile, daha önce hiç böyle olmamıştım.
"Oh… "
"L-Leydim, iyi misiniz?"
Hayır, kafam o kadar karıştı ki ne yapacağımı bilmiyorum. Tam
bir fangirl gibi davranırken burnum kanamıştı. Ellerimi refleks olarak kaldırdım.
Akan kanı durdurmaya çalıştım ama baş dönmem buna engel oldu.
Tam düşerken omzumdan biri tuttu.
"Sen……"
İri kolları ile beni yakalayan Izek, aniden durup kaşlarını
çattı. Şuna bak! Seni inatçı p*ç! Her ne kadar bana karşı kaba olmandan hoşnut
olmasam da bilerek burnum kanatacak değilim.
"Senin neden bu kadar ateşin var?"
Ha? Ateş mi? Benim mi? Bu doğru olamaz.
Yıllık hastalığımın ortasındaydım. Çok fazla acı çeksem de
doktorlar nedenini asla anlayamamıştı. Tüm vücuduma iğneler batıyormuş gibi yakan acı
eskisinden daha kötü olmasına rağmen sık sık yaşadığım bir durumdu. Fakat
burnumun kanaması ilk kez yaşadığım bir durumdu.
"Özür dilerim, beni bu şekilde görmenizi istemezdim."
Utanarak söylediğim sözleri yarıda kesti. Kırmızı gözlerinde
daha önce de gördüğüm alışılmadık o parıltı vardı.
"Buraya kiminle geldin?"
"Yalnız geldim..."
"Deli olacağım. Bu halde tek başına mı buraya kadar
geldin?"
Beni havaya kaldırıldığı için tekrar başım döndü. Izek elini
koltuk altıma koydu ve sanki bir çuval taşıyormuş gibi bana sıkıca sarıldı. Ah,
kartal pençesindeki civciv de benim gibi hissetmiş olmalı.
Ondan inmeme izin vermesini istedim ama onu sıkıca tuttum çünkü
beni aşağı atacağını düşündüm.
Sör Ivan'ın açık yeşil gözleri ciddi bir ifadeye sahipti,
mendilini aceleyle bana verirken, "Leydim, sizin için doktor çağıran oldu
mu?"
Ben istesem bile kimse bunu yapmazdı ki.
"Doktor çağırmaya değecek bir şeyim yok. Üzgünüm, sanırım
güneş çarptığı için başım döndü."
"Ivan, bana mendilini ver."
"Hangisi?"
"Önemli değil - kahretsin, kanıyor."
“Hayır bok… Üzgünüm Leydim. Hey, ne zamandan beri senin evinde yaşıyor? Bu hale gelene kadar kimsenin fark etmemesi mantıklı mı?”
Mantıklı gelmişti. Bu hastalık, hiçbir belirti göstermeyen
alışılmadık bir hastalıktı. Profesyonel doktorlar bile bunun sadece vücudumu
fazla zorladığım için ortaya çıkan bir yan etki olduğunu düşündüler. Ama şimdi
kocam bana kaynayan kazan kadar ateşli olduğumu söylüyordu. Hem kafa karıştırıcı
hem de merak uyandırıcıydı.
Ve başım tekrar döndü. Görüşüm kaybolurken, vücudum onun kollarında kısa sürede
gevşedi.
“…Huu…huuu.”
Kulağıma garip bir ses geldi. Gözlerimi açtığımda tanıdık
gölgelik süslemeleri gördüm. Yataktan kalktım.
Omerta Kalesi'ndeki yatak odamda tek başıma yatıyordum.
Yeşil alevli bir şömine sıcak bir şekilde çatırdadı. Neler olmuştu? Belli belirsiz
anılarımı hatırlamaya çalıştım. Elmos Limanı’nı ziyaret ettiğim andan itibaren
olan her şey….hepsi bir rüya gibiydi.
Perdeleri açtım ve pencereden dışarı baktım. Şafak vakti mi
yoksa gün batımı mı olduğunu bir türlü anlayamadım. Hastalığımın belirtileri
çoktan kaybolmuştu ama başımda hala ağırlık vardı ve susamıştım.
Yataktan kalkıp masanın üzerindeki su şişesine uzandığımda...
“……huu….huuuuu.”
Hıçkırık sesi.
Bir kadının hıçkırık sesi nefesimi kesti.
Nereden geldiğini bilmiyordum. Muhtemelen yakınlardaydı. Ses
kapının hemen dışındaymış gibi geldiği için yürüdüm ve açtım. Ama kimse yoktu.
“……huuu…”
Oldukça hüzünlü, yürek parçalayıcı bir ağlamaydı. Kim
ağlıyordu? Ellenia mıydı? Yoksa hizmetçi mi? Sesin geldiği yöne doğru sürünerek
gittim. Karanlıkla kaplı uzun koridorun sonundan parlak ışıklar yayılıyordu. Hizmetçinin
orada saklanarak ağlamasına imkan yoktu. Ellenia? Kötü bir şey mi oldu?
"Her neyse, şimdilik... Leydim?"
Gözlerimi kırpıştırdım, ellerimle duvardan destek aldım. Merdivenlere
çıkan aydınlık salonda kimse ağlamıyordu. Karşımda duranlar, garip bir adam ve
geceleri daha da tehlikeli görünen kocamdı.
Bir anda sessizlik oldu.
Kafam karışmış halde ne bahane uyduracağımı düşünürken, ikisi
de bana sanki beklenmedik bir şey yapmışım
gibi baktılar. Kocam her zaman aynıydı. Sabırlı. Ama o yabancı adam neden bana
öyle bakıyordu?
“…Leydim, iyi misiniz?”
Nezaketiniz için teşekkürler. Biraz kötü göründüğümü
biliyorum. Gülümseyerek başımı salladım. Bana doğru bakan Izek yavaşça yanıma
yaklaştı.
O kadar ani geldi ki, omuzlarımı silkerek, "Üzgünüm, ağlama
sesi duyduğum için..." dedim.
"Nasıl yani?"
"Birinin ağlama sesini duydum, Ellen'in ağladığını
düşünerek endişelendim." Izek bana baktı, ve tekrar yabancıyla
bakıştı.
Görünüşe göre deli olduğumu düşünüyorlar.
"Kimse ağlamıyor."
Hayır, eminim bir süre öncesine ağlama sesi vardı... Neden
artık ağlama sesini duyamıyorum? Durması için ne mükemmel bir zamandı.
"Tamam. Ama sana yalan söylemiyorum, eminim bir süre
önce..."
"Yalan söylüyorsun demedim." Keskin bir sesle konuştu.
Söylediklerinin ve davranışın ne kadar çelişkili olduğunun
farkında mısın?
"Ah, evet... Sergei, gitmen gerekiyordu."
" O zaman yarın tekrar geleceğim. Sonra görüşürüz Leydim."
Sergei tıpkı doktor gibi görünüyordu. Onu nazikçe
selamlamaya çalıştığım sırada kocam sözümü kesti.
Ayaklarım yerden kesilirken ani bir dejavu yaşadım.
"Çok uzunsun..."
“…….”
"Az önce burnum mu kanadı?"
“…şuan değil, üç gün önce olmuştu.”
"Bu doğru olamaz... Ah, ben gerçekten çok ağırım. O
yüzden beni bırak."
"Hala ateşin çok yüksek."
Ateşim mi yüksek?
Kollarımı kalın boynuna doladım. Sanki yanmış gibi irkildi.
Gerçekten çok kaba.
"Seni sürekli rahatsız ettiğim için üzgünüm. Lütfen
benden nefret etme."
"Ellen’in ağladığını düşündüm..."
"Ellen ağlamadı."
"Evet, o benim gibi değil."
“Ne……huu, işte böyle.”
İşte iyi oyunculuk dediğin budur. Dilimi ısırdım ve beni
yatağa yatıran adamın yandan görünüşünü görünce sırıttım. Kırmızı yakut gibi
gözleri tuhaf bir ışıkla bana bakıyordu.
"Sen."
"Evet?"
“……her neyse, sonra konuşuruz.”
Yine mi…
Kocam böylece odadan ayrıldı.
Kapı yavaşça kapandı.
Ayak sesini duyamıyordum.
Yarı uyku halindeyken belir belirsiz gümbürtüyle bir iç
çekiş sesi geldi. Sanki bir şey duvara hafifçe vurmuş gibi. Neydi o? Kafasını
duvara vuracak hali yoktu. Ne yapıyordu? Kapının önünde mi bekliyordu? Neden
çekip gitmiyordu?
İki gün boyunca daha hastalığım devam etti.
Yıllık geçirdiğim hastalık değildi. Sadece normal bir
ateşti. Doktor Sergei çok nazikti fakat sorduğum sorulara ayrıntılı bir cevap
vermedi ya da durumumu açıklamadı. Bir şey saklayıp saklamadığı belli değildi.
Sadece vücudumun çok zayıf olduğunu söyleyerek iyi beslenmem gerektiğini
vurguladı. Bu durumdan çıkarabileceğim sonuç, yıllık hastalığım ve ateşimin
aynı anda geldiğiydi. Bir gün önce gölete düştüğüm için ateşimin çıkması
doğaldı. Bu nedenle aniden burnum kanadı ve Izek ateşimin olduğunu fark etti.
Ama neden böyle hissediyorum? Ayrıca, hizmetçilerin tavrı değişmişti. Bana
karşı daha kibar oldular. Fakat ben bu duruma pek uyum sağlayamadım.
"Bu yeni bir yulaf lapası, Leydim. Patatesleri daha
iştah açıcı olsun diye öğüttüm.”
Evet, ne büyük bir onur. Buna uyum sağlamak yeterince zorken
aynı zamanda nazik bir şekilde gülümsemem gerekiyordu. Hasta olmanın bir diğer
dezavantajı da yatağa tıkılıp yemek yemek zorunda olmamdı. Daha da kötüsü,
Ellenia her öğün yanımdaydı. Bu yüzden gizli bir şey yapamam imkansızdı.
Ateşim düşmüştü. Artık her şey normale dönmeliydi.
"Umarım o gün olanları yanlış anlamamışsındır."
"Hıı?"
"Sadece önemli bir konu hakkında konuşmak için öğle
yemeğinde onu görmek istedim."
Kaşığı aşağı kaydırıp yulaf lapasını karıştırdım. Ellenia koltukta
dimdik oturuyordu, bakışlarını elime sabitlemişti.
"Herhangi bir yanlış anlaşılma yok, Ellen."
"Son zamanlarda olanları duydum. Yani… "
Kuzey'in popüler güzeli dudaklarını birbirine bastırarak
eşsiz kırmızı gözlerini yüzüme sabitledi.
Aksi bir durumda Ellenia'nın başı belaya girecekti.
Merak etme, bunun için ne endişelenecek halim ne de kaybedecek zamanım var.
« Önceki Bölüm Sonraki Bölüm » ‹ ›
İzekte ne söyleyecekse söyleyemedi gitti
YanıtlaSilEmeğine sağlıık
YanıtlaSilEllerine sağlık
YanıtlaSilSürekli sen? diye soruyorsun çıldırıyorum. Neden devamını getirmiyorsun.
YanıtlaSilİZEK KONUSUR MUSUN ARTIK ELLENLA DAHA COK ZAMAN GECİRİYORUZ YETER HE
YanıtlaSil