This Marriage Is Bound To Sink Anyway 128. Bölüm (Türkçe Novel)


 “...Giydirirken iyiydi de...”

“Sen değil miydin daha sık sevişelim diyen?”

“Evet, ahh, öyle ama...”

“Hayal edince kalkmasına ben ne yapabilirim?”

“Kim sana öyle şeyler düşün dedi.”

“Kim sana böyle kışkırtıcı kıyafetler giymeni söyledi.”

Boynunu tamamen kapatan yakası, bileğini tamamen saran uzun kolları, düzgün bir süsü bile olmayan siyah elbisesi mi? Asıl kışkırtıcı olan onun kafasındaki düşüncelerdi. Ines nefesi tükenmiş bir şekilde gülünce, Carsel göğsünü kavramış olan elini kıvırarak parmaklarının arasına sıkışan sertleşmiş meme ucunu çevirdi.

“Gülmeye devam et, bayağı rahat görünüyorsun, Ines.”

“Gülünçsün çünkü.”

“Bu da mı gülünç sence?”

Omzuna bir öpücük kondurdu.

“Buna da mı?” diyerek sordu, ardından kürek kemiğini öperek.

“Peki ya bu?” diyerek sırtına bir öpücük....

“Bu da.” diyerek belinin ucuna bir öpücük...

Çocukça... Onu daha da gülünç bulmasını istiyor olmalıydı. Ines hafifçe kıkırdadı. Carsel’in dudakları belinin ucundan kalçasına doğru kıvrılan çizgiyi takip etti. O anda aşağıyı karıştıran eli, derinlere kadar ilerledi.

“Ah!..”

İç duvarı birden sıkıştı. İç çamaşırının üzerinden kalçalarının arasına dudaklarını bastıran Carsel, Ines’in yuvarlak kalçasını dişlerken parmaklarını daha da sert şekilde içeri itti.

Parmakları geri çekildiğinde, sımsıkı kapanan kaslar yüzünden kalçaları parmaklarının hareketine uyarak çekiliyordu. Yeniden içeri girdiğinde ileri itiyor, iç duvarı ovduğunda tüm vücudu titriyordu. Dışarı taşan kaygan sıvı uyluklarının iç kısmından aşağıya doğru aktı.

“Hhh, ngh, ah... ahh!”

Diğer eli onun kalçasını sıkıca kavrayıp hareket etmesine engel oldu. Başparmağıyla, iç çamaşırını kenara çekerek kalçasının yumuşak iç kısmını ve perinenin üzerini aynı anda açtı. Büsbütün ortaya çıkan yerini dikkatle seyreden bakışlarını hissedebiliyordu. Biraz önceki gibi kalçasını hareket ettirerek darbeyi sindiremeyice, parmaklar birden çıkıyor, ardından içini oyar gibi yeniden girip ovarken his daha da belirginleşiyordu.

Zevk giderek yükseldi. Ama Ines için bu her zaman gereksiz bir süreçti. Ne soyun nesil üretimi için, ne de başkasını kışkırtmak için yapılan bir şeydi bu — yalnızca onun zevki içindi. Carsel her zaman özenle davranıyordu, ama Ines açısından bu kısım hiçbir zaman önemli değildi. Bunlar önemsizdi, asıl konuya geçmeleri gerekiyordu...

Onların gerektiği kadar sevişmeleri gerekiyordu. Bunun için yeterince heyecan duymaları gerekiyordu. O adamın insana benzemeyen o şeyini daha kolay kabul edebilmesi için bacaklarının arasının iyice ıslanması gerektiğini de biliyordu. Ama... bu konu onun için aslında hiç de önemli değildi.

Zihni tamamen boşaldı.

Keşke bir an önce doruğa ulaşsa, bitseydi. Çünkü Carsel bilerek böyle yapıyordu. Onun en hassas noktalarına hiç dokunmuyor, onu çabucak zirveye çıkaracak ustalıklı dokunuşlar yapmıyor, sadece uzun uzun onu eziyet eder gibi oyalıyordu.

Carsel, Ines’in derinlerinden ıslak geçidini yavaşça ovalayarak parmaklarını çıkardı. İçini tamamen dolduran cinsel organ bir anlık olarak boşalmış gibi kayboldu. İçinde tuhaf bir boşluk hissetti. Onun tekrar, çabucak içine girmesini arzuluyordu.  Onu tamamen doldurmasını, başka hiçbir şey düşünemeyecek hale getirmesini istiyordu. Hemen sabrını kaybetmesini, Ines’ten daha aceleci olmasını istiyordu.

Ama bir anda, nefesinin ıslaklığına doğru indiğini hissetti. Ines titreyerek kalçasını çevirdi.

“Kaçma, Ines.”

“Henüz... duş bile almadım...  Ahh yapma, Carsel... dur... pis...”

“Sen her zaman temizsin. Kusursuzsun.”

“Ahh..! Hhhmm!”

“Shh... evet. Böyle sakin durmalısın...”

Carsel, Ines’in kalçasını sıkıca kavrayıp bir köpek gibi kendini ona bastırdı ve dudaklarını arasına gömdü. Her nefesi, hassaslaşmış vajinasını utanç verici bir şekilde harekete geçiriyordu. Dili, dudakları boyunca uzun bir şekilde gezdi, erotik bir ses çıkardı. İ çamaşırının üzerinden ilk kez okşandığından beri hiç düzgün bir şekilde okşanmamış olan klitorisine tekrar dokundu.

Çatal gibi ayrılmış derinliğin arasındaki çıkıntılı dokuyu ovdu, ardından daha sertçe sürtünmeye başladı. Aşağısını oburca emen dudakları, müstehcen bir ses çıkarıyordu.

Gözlerinin kenarı bir anda ıslandı. Dayanamadı. Dili vajinanın içine hafifçe dalıp çıkıyor, o dudaklarını bastırdığında ise sert burun köprüsü oraya gömülüyordu. Ines, inleyerek, kollarındaki gücünü kaybedip yere çöktü. Göğüsleri düşen kumaşın içinde kayboldu ve yatağa yığıldı. Sırtı tamamen açıkta olmasına rağmen, hala elbisesini giymiş, sadece çıplak kalçası yukarı kaldırılmış bir haldeydi.

Kalçalarının arasına yüzü daha derinlemesine girdi.

“Carsel, Ahh... dur, hh!”

“Ah, Ines...”

“Dur, ahh, öyle... yapma... Çok...”

“Lanet olsun, her yerin çok güzel...”

Alt karnı tekrar tekrar seğirdi ve bir aşk suyu dalgası fışkırdı. Carsel her damlasını oburca emdi. Sanki ensesindeki tüyler diken diken olmuş gibiydi. İnlemeleri kontrol edilemez bir şekilde daha da yüksek sesli hale geldi.

Bu, gereğinden fazla bir hazdı. Böyle karşılıklı, dayanılmaz bir şekilde birbirlerini istedikleri bir sevişmeye gerek yoktu. Böyle, erkeğin neredeyse tapınırcasına yaptığı tek taraflı okşamalara da...

İlişkileri çok daha rahat olabilirdi. Eğer o biraz daha sadece kendini düşünseydi. Diğer erkekler gibi sadece kendi arzularını tatmin etmekle meşgul olsaydı... Ah, ah... Ines, sessizce yükselen inlemelerini bir çığlık gibi yuttu.

Öylesine yoğun bir haz aldı ki utanıyordu. Bu işten asla hoşlanmak istememişti. Kısa sürede defalarca zirveye ulaşmış olmalıydı. Ines aklını kaçırıyormuş gibi hissediyordu. Vücudu bükülüp yana doğru yığıldığında, Carsel onu ters çevirip düz bir şekilde yatırdı.

Hemen ardından bacakları genişçe açıldı ve o, çılgınca tekrar yüzünü vajinasına gömdü. Delirmiş, gerçekten delirmiş, bu... Bu deli yaratık... Ines, aklı başında değilmiş gibi küfrederken bedenini çevirdi; ama belinin altını kavrayıp onu daha da ağzına doğru çeken Carsel de artık aklını kaybetmişti.

Dudaklarını ve dilini vajinaya bastırıp titreyen dudakları ayırdı, klitorisi emerek kafasını hafifçe eğdi. Kalçası istemsizce havaya kalktı, bir an için görüşü kapanarak ayak parmakları kasıldı.

Artık Ines’in kendi kontrolü tamamen kaybolmuştu; korkutucu derecede yoğun bir haz bütün bedenini sarıyordu. Ardından, tek bir parmağını bile oynatamayacağı kadar bir halsizlik ve uyuşukluk geldi. Ines güçlükle gözlerini açtı. Tekrarlanan orgazmların ardından nefesini güçlükle toplarken, Carsel onun içinde taşan berrak akıntısını yuttu ve çevresini tamamen yaladıktan sonra dizlerinin üstüne çöküp gövdesini doğrulttu.

Acı verecek kadar sertleşmiş devasa penisi çoktan pantolonunun dışına çıkmıştı. Ucu çoktan yarı saydam bir şekilde ıslaktı ve yüzü, burnundan çenesine kadar, Ines'in sıvısıyla kaplanmıştı. Ines, ertesi gün hiçbir şey yapamayacağını  içgüdüsel olarak biliyordu.

Zaten neredeyse bayılmak üzereydi. Böyle bir halde o devasa şeyi alacak olursa, bedeni dayanamazdı. Üstelik Carsel, beklediği gibi, onu yatağa kilitleyecekti... Ines sakin bir şekilde zihinsel olarak kendini hazırlarken o, hala genişçe açılmış bacaklarının arasına dizini yerleştirip pozisyon aldı.

Carsel, diline ıslak dudaklarında gezdirerek Ines’e bakıyordu. Burnunun ucu, onun sıvılarıyla parıldıyordu. Zaten onunla doluymuş gibi hissediyordu. O devasa organ gerçekten içine girince bunun sadece bir yanılsama olduğunu anlayacaktı ama...

Carsel, erkekliğini yavaşça ve uzun uzun okşayarak, Ines’in bacaklarının arasını açıkça, adeta kışkırtıcı bir şekilde süzdü.  Tüm vücudu sanki uykuluymuş gibi bitkin ve halsiz hissetse de, onun doğrudan arzu dolu bakışlarını net bir şekilde görebiliyordu. Çökmüş bacaklarını düzeltip yeniden açmasıyla vajinası tamamen ona açıldı. Sanki her an penisini onun içine sokacakmış gibi yaklaşınca orada, o anda onu becereceğini sandı, ama...

“...Carsel?..”

Cevap vermeden, gözlerini kısarak Ines’i sanki yutacakmış gibi izledi ve devasa penisini uzun uzun okşadı. Carsel, Ines’e bakarak mastürbasyon yapıyordu. Ellerini bir süre oldukça rahatça, neredeyse tembelce hareket ettirirken, bir anda dişlerini sıkarak hızlandı.

“Haah...”

Carsel her kaba nefes verişinde, göğüs kasları belirgin şekilde kasılıp gevşiyordu. Karnına yapışmış penis yukarı aşağı sallanıyor, şeffaf akıntı akıyordu. Tıpkı onun gözlerini Ines'in çıplak vücudundan bir an bile ayıramadığı gibi, o da gözlerini onun bakışlarından ayıramıyordu. Terden sırılsıklam sarı saçları dalgalanıp alnına savruluyordu. Boğuluyormuş gibi hissediyordu. Onu mastürbasyon yaparken izlemek, daha çılgınca birbirlerine yapışıp inledikleri anlardan bile daha yoğun hissettiriyordu.

Bakışları, bacaklarının arasından düz karnına ve ince beline, sonra da dik göğüslerine, ince boynuna, kaldırılmış çenesine ve aralanmış dudaklarına doğru ilerledi, sonra erotik olduğu kadar resimsel bir iç çekişle inledi.

Kocası şimdi onu röntgenliyor, gözlerinin önünde mastürbasyon yapıyordu.

Carsel tamamen onu seyrediyordu. Ines’in bedenine asla dokunmuyordu. Bir an bile dokunsa geri dönüşü olmayacağını biliyormuş gibi, tam bir sabır gösteriyordu. Hiçbir şey yapmadan sadece yatıyor olmasına rağmen, kendini çok ahlaksız bir insan gibi hissetti.

Ines'in dehşet içinde kaçacak kadar endişelenmesi veya telaşlanması gerekirdi ama bu durum Ines’i hayal bile etmediği bir hazla doldurdu ve ona doğru uzandı. Carsel vücudunu teslim etmek yerine, yanağını Ines'in ince parmaklarına gömdü, onları ısırdı ve kaba bir şekilde inledi. Ines’in eli yavaşça aşağı kayarken, o Ines’in üzerine doğru eğildi.

Ama çökmeye ya da ona dokunmaya gerek kalmadan, nihayet Ines’in karnına boşaldı. Beyaz meni göğsüne sıçrayarak onu ıslattı. Carsel ancak o zaman onu kucakladı.

Yorumlar