Eat Run Love - 93. Bölüm

Başarısız ayakkabılar da olur, kötü işlemler de; ama sonunda geriye hep en iyileri kalır.
----
Böylece, Ding Zhitong’un gözleriyle gördüğü “çöken şirket” olaylarına bir yenisi daha eklenmişti.
Üstelik bu, onun bu sektöre girdikten sonraki ilk işlemiydi. Yine, geçmişte defalarca yaptığı gibi, kendine şunu sormaya başlamıştı: Her hafta 100 saatten fazla çalışmak, sürekli şehir şehir uçmak... Tüm bunların gerçekten bir anlamı var mıydı? Elbette, para kazanmak dışında bir anlamı.
Ve tam da bu sıralarda, LT’nin satın alım süreci sıkıntıya girmişti.
Teklif süresi dolmak üzereydi, ama küçük hissedarların kabul oranı hâlâ %9’un biraz üzerindeydi, %10’a bile ulaşmamıştı. Oysa hedef %12 idi; çok az fark kalmıştı ama ilerleme de durma noktasındaydı.
Eskiden olsa, böyle bir durumda kendini işe yaramasa bile daha uzun saatler çalışmaya zorlardı. Ama zamanla bundan vazgeçmişti. Artık biraz koşuya çıkıyor, yemek yapıyor, hatta sadece evi süpürüp kıyafetleri katlıyor, odasını topluyordu.
Aslında bu, Gan Yang’ın ona öğrettiği sırla neredeyse aynıydı — "Olan olduysa, önce bir dur..."
Bu kez de öyle yaptı. Bilgisayarını kapattı, mutfağa gidip dökme demir tencerede bir tencere soya soslu et pişirdi, sonra da kanepeye yayıldı ve dondurma yemeye başladı.
Şanghay’da yağmur mevsimi başlamıştı. Dışarıda şiddetli bir yağmur yağıyordu, uzaklarda gök gürültüsü duyuluyordu.
Gan Yang yanına geldi ve illa da onunla dip dibe oturmak istedi.
Ding Zhitong sordu. “Ne yapıyorsun sen?”
Gan Yang cevap vermedi, sadece eğilip onun dondurmasından bir ısırık aldı.
Ding Zhitong, “Git kendine bir tane al.” dedi.
Ama Gan Yang gitmedi. Ne zaman o mükemmel bir yarım daire yalamayı başarsa, hemen gelip bir ısırık daha alıyordu. O tekrar yalıyor, o tekrar geliyordu.
Ding Zhitong pes etmedi. İkisinin toplam yaşı neredeyse yetmişti ama bir dondurma için çılgınca gülerek yarışıyorlardı. Sonunda, dudakları birbirine değdi. Tatlı ve yoğun tadın yerini yumuşak ve pürüzsüz bir his aldı.
“Ne olursa olsun, her şeyi benimle konuşabilirsin, tamam mı?” dedi Gan Yang, ona bakarak.
Ding Zhitong onu suçladı. “Senin yüzünden zaten.”
Yeniden karşılaştıktan sonra, bu işlemden bahsetmişti. O da kabul etmişti; XP Enerji aslında büyük bir saadet zinciriydi. Önce deli gibi arazi topluyor, sonra bu alanların gelecekteki üretim miktarlarını göstererek hisse fiyatını yükseltiyorlardı. Yükselen hisseler sayesinde büyük borçlanmalara gidiyor, elde edilen parayla daha fazla arazi alıp aşırı hızlı bir büyüme gerçekleştiriyorlardı. Bir kriz anında ise, sermaye zinciri kopuyor ve her şey çöküyordu.
Bu tür olay 2008’de de yaşanmıştı. O zamandan sonra XP Enerji birkaç yıl boyunca durgun kalmıştı. 2013’te adalar, uçaklar ve NBA takımı alan CEO görevinden ayrılmıştı. Şirket yönünü değiştirmiş, doğal gazdan petrole yönelmişti. Ama özünde aynı modeli sürdürüyorlardı: Borçlan, arazi topla, genişle. Ve “kazıklanacak yatırımcı” için en temel özellik: Kötü hafıza. Sonraki yıllarda şirketin hisse senedi yine defalarca yükselmişti.
2020’ye gelindiğinde ise yeni bir kriz patladı. Salgın hızla yayılmış, petrol fiyatları düşmüştü. Borçlandıkları için borçları ödemek zorundaydılar. İşletme maliyetlerini kısmalarına ve bazı varlıkları satmalarına rağmen borçlarını ödeyemediler, sonunda iflas başvurusu yaptılar. Toplam piyasa değeri 100 milyon dolardan biraz fazlaydı — hatta 2008’deki CEO’nun aldığı primden bile düşüktü.
Gan Yang, onun anlattıklarını dinledikten sonra “Sonradan düşündüm de... O zamanlar seni bu işlem yüzünden eleştirmemem gerekirdi.” dedi.
Ding Zhitong onun ne demek istediğini anlamayınca Gan Yang açıkladı.
“Başarısız ayakkabılar da olur, kötü işlemler de. Ama sonunda hep en iyileri kalır.”
Ding Zhitong güldü. “Senin her örneğin neden ayakkabı?” dedi ve başını onun göğsüne yasladı.
Gan Yang sanki çok doğal bir şey söylüyormuş gibi konuşurken onu kucakladı. “Çünkü ayakkabı yapmak benim temelim.”
Kelimeleri farklı olsa da, Ding Zhitong’a tanıdık gelmişti. Qin Chang da benzer bir şey demişti — “Yalanlar eninde sonunda ortaya çıkar, gerçek değer mutlaka karşılığını bulur.”
Ve bu an, adeta bir kehanet gibiydi.
İleride mutlaka yine saçma işlemlerle karşılaşacaktı, Bian Jieming hâlâ hapse atılmamıştı. Ama o artık biliyordu: Her kriz, yalanların felaketi ve değerin fırsatıydı.
Birkaç gün sonra, teklif süresi doldu. Küçük hissedarların kabul oranı %15’e ulaştı. LT, hedef şirketin %53 hissesini 3.3 Hong Kong dolarıyla aldı ve bu satın alma süreci başarıyla tamamlandı.
---
Temmuz ayında, Yan Aihua ve Ding Yanming sessiz sedasız yeniden evlendi. Tören yapılmadı, sadece Ding Zhitong ve Gan Yang’la birlikte bir yemek yediler. Ama yemekte kavga ettiler — nedeni, yaşlı Ding’in patatesleri çok kalın doğramasıydı.
Ding Zhitong bu duruma çoktan alışmıştı. Bakışlarıyla Gan Yang’a “Boşver, karışma.” dedi.
Nitekim, bu “örnek çift” yemek biterken yine barıştı ve hatta eskiden çalıştıkları dağlık bölgeye birlikte seyahate çıkmayı planladılar.
Ağustos ayında, Song Mingmei boşanma işlemlerini tamamladı. Daha önceki dava geri çekilmişti, Deng Boting’le bir anlaşma imzaladılar ve dostça yollarını ayırdılar.
Ding Zhitong bunu duyduğunda şaşırdı ve Song Mingmei'ye sordu. “O nasıl ikna oldu ki?”
Song Mingmei gülümsedi ve, “Orada biri hamile kalmış.” dedi.
Ding Zhitong nutku tutulmuş şekilde kaldı. İçinden, bu da muhtemelen salgın döneminin yaygın bir sonucu, diye düşündü.
“Sen kötü hissetmiyorsundur, değil mi?” diye sordu, Song Mingmei’nin üzülmesinden endişeliydi.
Ama Song Mingmei içtenlikle onların mutlu olmasını diliyordu. Ayrıca Müdür Deng'in kız arkadaşına da bu meselede gösterdiği olağanüstü katkıdan ötürü minnettardı.
Belki sabırsızlıktan, belki de Deng Baiting her şeyi açıkça anlatmadığı için kızın içi rahat değildi. Bu yüzden sürekli “Hua Jie Mingmei” hesabının altına beğeni bırakıyordu ve sonunda Song Mingmei'nin dikkatini çekmeyi başardı. Böylece onun Weibo hesabını keşfetti ve orada evini, eşini ve çift çizgili hamilelik testini paylaştığını gördü.
Fakat Song Mingmei'nin tepkisi hiç beklediği gibi olmadı. Ne kavga etti, ne olay çıkardı, ne de panikledi. Salgın hafifleyene kadar bekledi, ardından bir avukat aracılığıyla onların yaşadığı siteye birini gönderip durumu öğrenmesini istedi. Site yönetimine ve komşulara sordu. “Deng Baiting onunla karı-koca gibi mi yaşıyor? Birlikte ne zamandır kalıyorlar?”
Müdür Deng işlerin ters gittiğini fark etti. Song Mingmei’nin onu çok eşlilikle suçlamasından korktu ama aynı zamanda daha fazla uzatmanın bir anlamı kalmadığını da düşündü. Kısa sürede anlaşmalı boşanmayı kabul etti. Çocukların velayeti Song Mingmei’ye verildi, mal varlığı da yarı yarıya bölündü.
Eylül ayında yeniden bekar olan Song Mingmei başka bir eve taşındı. Yeni evine taşınmasını kutlamak için küçük bir ev partisi verdi.
O gece çok fazla kişi çağrılmamıştı. Ding Zhitong gittiğinde orada Qin Chang’ın da olduğunu fark etti.
“Ne oluyor burada?” diyerek Song Mingmei’nin yanına sokuldu, aslında durumu biliyor gibiydi.
“Neymiş o?” Song Mingmei hiçbir şey bilmiyormuş gibi numara yaptı.
Ding Zhitong onları fazla zorlamadı ama o gün Song Mingmei’nin özellikle güzel göründüğünü fark etti ve Qin Chang’ın da ilk kez o kadar neşeli olduğunu düşündü.
Ekim ayında, Şanghay Maratonu’nun planlandığı gibi yapılacağı kesinleşti ve o yılın dünyadaki tek platin seviyeli maratonu oldu.
Kayıt günü Ding Zhitong başvuru formunu doldururken bir detayı fark etti ve Gan Yang’a “Biliyor musun? Ben seninle farklı yaş kategorisindeyim! Sen 30-34 yaş grubunda, ben 35-39 yaş grubundayım.” dedi.
Gan Yang şöyle bir bakıp burun kıvırdı. “Bu ne biçim sınıflama ya? Sen bana ayak uydur yeter, seni 3 saat 30 dakikanın altına sokacağım.”
Kadınlar kategorisinde 3:30 altı koşmak, yedi yıldız seviyesinde bir başarıydı. Ding Zhitong bu hedefin çok iddialı olduğunu düşündü. Onun en iyi derecesi 3:50'ydi ve son birkaç ayını evde geçirmiş, sadece koşu bandında koşmuştu. Ancak kayıt sonrası o bir ay boyunca Gan Yang her gün onu dışarıda koşturdu. Gerçekten de beden eğitimi hocası gibi davranıyordu. Onu 3:30 altına sokmaya niyetliydi galiba.
Kasım geldiğinde, yarıştan bir gece önce ikisi birlikte ertesi gün için hazırlık yapıyordu.
Ding Zhitong, Gan Yang’ın eşyalarının arasından avuç içi büyüklüğünde bir medikal yapışkan ped çıkardı ve sordu. “Bu ne işe yarıyor?”
Gan Yang söylemeye çekindi, ve başını eğip göğsüne baktı.
Ding Zhitong hemen anlayıp kahkahalarla güldü. “Bu kadar da numaracı olunmaz ama!”
Gan Yang açıklamak zorunda kaldı. “Anlayamazsın; bir sürü şey denedim, sadece bu işe yarıyor. Üstelik düşmüyor da.”
Ding Zhitong paketi inceledi, onun kullandığını hayal edip daha da çok güldü.
Gan Yang onun kahkahalarına sinirlendi. “Nasıl bir insansın sen böyle?” diyerek ağzını kapatmaya çalıştı.
Ding Zhitong onun elinin arkasından konuşmaya devam etti. “Otuzunu geçtin, hâlâ bu kadar hassas mısın?”
“Bu soruyu bana mı soruyorsun?” dedi Gan Yang, sonra elini çekti ve onu öptü.
“Yarın 42 kilometre koşacağız...” diye hatırlattı Ding Zhitong.
Ama Gan Yang rahattı. “Sorun değil. Bu yarıştaki tek hedefim seni 3:30 altına sokmak. Kendi derecemi geliştirmek gibi bir niyetim yok.”
Ding Zhitong tam “Peki ya benim hedefim ne?” diyecekti ki Gan Yang pantolonunu çoktan çıkarmıştı, ardından tişörtünü de çekip aldı.
« Önceki Bölüm Sonraki Bölüm »
Yorumlar
Yorum Gönder