When I Fly Towards You - 1. Bölüm

“Hey, kendini şanslı hissetmiyor musun? Kedi kulakların olmasa bile, yine de sana vuruldum.”
— Su Zai Zai'nin Günlüğü
Ulusal bayramdan iki gün sonra, Z Şehri'nde birkaç gün aralıksız yağmur yağdı. İnce ince yağan yağmur, serinlik getirmek yerine havada hâlâ bir miktar bunaltıcı sıcaklık bırakıyordu.
Ders aralarında okul her zamanki gibi hareketliydi.
Koridorlarda yankılanan öğrenci kahkahaları ve şakalaşmalar, yağmurun hafif sesiyle karışıyordu.
Gürültünün arasında Su Zai Zai, kucak dolusu İngilizce çalışma kitabıyla ofisten çıktı. Sınıfa girdikten sonra dişlerini sıkarak kitapları kapının yanındaki sıraya bıraktı, alnındaki teri silip en üstteki kitabı aldı.
Arkasından ayak sesleri duyuldu ve Jiang Jia hızla üzerine atladı.
"Zai Zai! Hadi markete gidelim!" diye neşeyle bağırdı.
Su Zai Zai perçemlerine üfleyerek elindeki kitabı salladı.
"Biraz bekle, önce özel sınıfa gitmem lazım. İngilizce öğretmeni, onların sınıfından bir çocuğu bulmamı istedi."
"Kimmiş o?"
Su Zai Zai kitabın kapağını açtı.
— "Zhang Lurang, 11. sınıf 1. şube."
El yazısı düzgün ve kendine güvenen bir hava taşıyordu.
Jiang Jia bir bakış attı ve gözleri kocaman açıldı.
"Vay canına! Zhang Lurang mı? Ben de geliyorum!"
Onun bu abartılı tepkisi Su Zai Zai'yi şaşırttı.
"Bu Zhang Lurang çok mu yakışıklı?"
"Tabii ki! Gerçi ben onu hiç görmedim, hahaha! Ama başka bir çocuğu duydum, o da aşırı yakışıklıymış, serseri tarzda bir yakışıklılık!"
Su Zai Zai hafifçe güldü. "Hah hah hah."
"Ne yapıyorsun?"
"Ne dersin? Benim gülüşüm de serseri gibi mi?"
"Kes sesini, saçmalama."
Kısa süre sonra özel sınıfın kapısına ulaştılar.
Su Zai Zai kapıdan içeri seslendi ve sınıftaki bir öğrenciye kitabı uzattı.
"Bunu Zhang Lurang'a verir misin? İngilizce öğretmeni onu arıyor."
Dönüp hala içeriyi merakla gözleyen Jiang Jia'ya baktı ve onun bakışlarının izini sürerek sınıfa göz attı.
"Hangisi o?"
"Sanırım burada değil..."
"Tamam, hadi gidelim o zaman."
Geri dönerken Jiang Jia biraz hayal kırıklığına uğramıştı ve Su Zai Zai'ye sitem etti.
"Yakışıklı çocuklara hiç ilgi duymuyorsun! Özel sınıfın iki yakışıklısından birini bile göremedim! Kitabı doğrudan Zhang Lurang'a verseydin ya! Niye başkasına verdin? Sorumluluk duygun yok mu senin?"
"Ne alakası var? Sorumluluğumu yerine getirdim işte."
"Hadi oradan."
"..."
"..."
"Ayrıca, sen başka bir çocuğu görmek istemiyor muydun?"
"O çocuğu göremedim diye Zhang Lurang'la yetinecektim! Sonuçta o da yakışıklı."
Su Zai Zai alaycı bir şekilde güldü.
"Yakışıklı erkeklerle ilgilenmiyorum."
Jiang Jia küçümseyerek gözlerini devirdi.
"Yalan söylemeyi bırak."
Su Zai Zai ciddiyetle, "Gerçekten. Sadece Ba Wei gibi sevimli kulakları olanlara ilgi duyuyorum. Kedi kulakları gibi, çok tatlılar." dedi
"Rüya görüyorsun. Onlar tilki kulakları gibi! Hem, Ba Wei yakışıklı mı ki?! Saçmalama!"
Su Zai Zai esnedi ve tembelce mırıldandı.
"Yakışıklı olması önemli değil, önemli olan kulaklarının sevimli olması."
"Kesinlikle yakışıklı olması daha önemli."
Ders arasında markete gitmek için şemsiyelerini alıp aşağı indiler. Marketin önü kalabalıktı ve içeride hava boğucuydu. Aradığını bulamayan Su Zai Zai, sıkkın bir ifadeyle dışarı çıktı.
Tam o sırada, yağmur altında yürüyen bir öğrenciye gözü takıldı. Şemsiye taşımıyordu ama hızlı adımlarla ilerliyordu. Yağmur fazla olmadığı için çok ıslanmış gibi görünmüyordu.
'Geç mi kaldı?'
Başını öne eğdi, uykulu gözlerini ovuşturdu.
Sıkılmış bir şekilde, ayakkabısının ucuyla yerdeki su birikintisini dürterek alçak sesle mırıldandı.
'Aptal, ben olsam bu kadar geç kalmışken öğleden sonra gelirdim. Zaten iki ders geç kalmakla, bütün bir sabah geç kalmak arasında fark yok. Böylesine büyük bir fırsatı değerlendirmeyi bilmeyen, o fırsatı bana bırakabilir mi?'
Başını kaldırdığında öğrencinin neredeyse yanına kadar gelmiş olduğunu fark etti. Göz göze geldiklerinde; çocuğun soğuk, karanlık gözleri yıldızlar gibi parıldıyordu.
Su Zai Zai'nin kalbi hızla atmaya başladı.
'Işınlandı mı buraya?!'
Onun kesinlikle onu duymadığını, duysa bile onun hakkında konuştuğunu anlamayacağını bilmesine rağmen Su Zai Zai yine de suçlulukla bakışlarını kaçırdı.
Genç çocuk hızla yürüyüp yanından geçti ve önündeki küçük yola saptı.
Su Zai Zai başını çevirdi ve dalgın gözlerle arkasından baktı.
İçinde aniden bir his uyandı ve yanakları yanmaya başlayınca hızla bakışlarını kaçırdı.
Az önce gördüğü sahne tekrar gözünün önünde canlandı.
Çocuğun gözleri sanki yağmurla yıkanmış gibiydi, nemli ve berraktı, sanki elektriklenmiş ve yüreğini delmişti. Yüreğinden yükselen uyuşukluk hissi parmak uçlarına kadar yayıldı, şemsiyeyi tutan elleri titredi.
Saçları ıslak ve mürekkep gibi siyahtı, burnu dümdüzdü, dudakları pembe ve saydamdı.
Açık ten, uzun bacaklar, ince bel ve dar kalçalar.
Muhteşem bir güzellik...
Su Zai Zai dudaklarını yaladı.
Marketten çıkan Jiang Jia, onun düşüncelerini böldü ve bu tuhaf hezeyanından çıkmasına neden oldu.
"Su Zai Zai! Buraya gel! Şemsiyem yok!"
Su Zai Zai'nin yüzü hala kızarmış haldeydi, derin bir nefes aldı ve arkadaşının yanına gitti.
Sınıfa geri dönerken Jiang Jia sınıf dedikodularından bahsediyordu. Su Zai Zai birkaç kez "Hmm" diyerek cevap verdi ama hiç dinlemiyordu.
Başında bir yığın karışık düşünce vardı, kendini çok yorgun hissediyordu.
Jiang Jia, onda bir şeylerin ters gittiğini hemen fark etti ve koluna vurarak şaka yapmaktan kendini alamadı. "Ne yapıyorsun? Hala ideal tipini mi düşünüyorsun? Kedi kulaklı bir erkek arkadaş mı?"
Su Zai Zai başını salladı, düşünceleri biraz karışıktı ama bir şey söylemedi.
Az önce söyledii sözler yüzüne tokat gibi çarptı.
'Yakışıklı olması önemli değil, önemli olan kulaklarının sevimli olması.'
Su Zai Zai gerçekten bu dünyada böyle birinin olabileceğini hiç düşünmemişti.
Kedi kulakları yoktu, ama daha da çekiciydi.
***
Coğrafya öğretmeni tahtaya vurarak ders anlatırken Su Zai Zai çok ciddi bir şekilde dinliyormuş gibi görünüyordu. Kalemi eline almış, tahtadaki yazıları birer birer ders kitabına aktarıyordu ama aklı az önce yaşananlarla meşguldü.
İlk kez coğrafya dersinde dikkati dağılmıştı.
'O yoldan yürüdüğüne göre 1. veya 2. sınıflardan olmalı...3. sınıflar diğer yönde. Ama lise 1 ve 2. sınıfta o kadar çok derslik var ki hangisinde olduğunu tahmin etmek çok zor. Gerçekten sinir bozucu. Keşke markete hiç gitmeseydim. Hayır... bununla alakası yok. Tüm suç o yakışıklı çocukta. Ne diye baktı ki? Yakışıklı olmak, başkalarına bakmamayı gerektirmez mi! Hiç de çekingen değil.'
Su Zai Zai kötü bir ruh hali içinde olduğunda hemen belli olurdu. Jiang Jia onun moralinin bozuk olduğunu anlayıp "Hey, neyin var? Doymadın mı yoksa?" dedi.
Su Zai Zai ona cevap vermeden gergin bir şekilde yürümeye devam etti.
Dışarıdaki sis, manzarayı alacalı renklere boyuyordu.
Düşük göz kapaklarındaki uzun ve kıvrık kirpikleri hafifçe titriyor; şeftali çiçeği gibi yukarıya bakan gözleri, cam gibi parlıyordu.
Tüm manzara birdenbire arka planda kalmış, solgunlaşmıştı.
Jiang Jia bir süre hayranlıkla ona baktıktan sonra, "Hey, Zai Zai, eğer hiçbir şey söylemeseydin seni gökten düşen bir peri sanırdım." dedi.
Bu sözleri duyan Su Zai Zai durakladı ve kalbindeki huzursuzluk kayboldu.
Gözleri hemen güzel hilallere dönüştü ve gülümsemeyle doldu.
Eğer peri olabilseydi, hayatı boyunca dilsiz kalmayı göze alırdı.
"Ama sen konuştuğunda," diye iç geçirdi Jiang Jia. "o peri aniden ağzıma bir lokma dışkı tıkmış gibi hissediyorum."
Kederle göğsüne vurarak, "Başka bir şey değil, bu bir dışkı! Bir ağız dolusu dışkı!" dedi.
Su Zai Zai dönüp ona ters gözlerle baktı. "Bu dışkı ağzını kapatmaya yetmedi mi?"
"..."
Su Zai Zai ders kitabını aldı ve ilk paragrafı okudu. "Atmosferdeki tüm fiziksel süreçlere enerji dönüşümü eşlik eder. Güneş radyasyonu Dünya'nın atmosferinin..."
Jiang Jia çok şaşırmıştı: "Ne yapıyorsun?"
"Enerjinin en önemli kaynağıdır." okuduğu satırı bitirdikten sonra cevap verdi. "O dışkı, ağzını kapatmaya yetmedi mi?"
Jiang Jia: "..."
***
Zhang Lu Rang sınıfa doğru yürüdü.
Yağmur çok şiddetli değildi ama yine de ıslanmıştı.
"Hey, Zhang Lu Rang." Arkasından bir erkek öğrenci omzuna vurdu ve heyecanla sordu. "Neredeydin? Sınıf öğretmeni seni arıyordu!"
Zhang Lu Rang ona baktı ve karşılık olarak dudaklarının kenarını kıvırdı.
Kendi yerine doğru yürüdü ve çekmecesinden bir paket kağıt havlu çıkarıp saçlarını yavaşça ovaladı, dudaklarını gergin bir şekilde kapalı tutuyordu.
Önündeki kız, Ye Zhen Xin, başını çevirip sordu. "Neden bu kadar ıslandın? Yağmurda mı kaldın?"
Zhang Lu Rang başını eğip üstündeki suyu silmek için birkaç parça kağıt havlu daha çıkardı ve umursamaz bir tavırla, "Hıhı." dedi.
Sonra, sınıfın köşesindeki çöp kutusuna gidip, kağıt havluları oraya attı.
Yanındaki erkekler bir köşeye kıvrılmış, birinin telefonuna bakarak gülerek bağırdılar. "Aptal! Ben bu seviyeyi geçeli yıllar oldu sen hala oynuyorsun!"
Zhang Lu Rang bir an duraksadı. Kızın kısık sesli mırıldanmaları, sanki kelime kelime kulaklarında yankılanıyordu.'...Aptal, ben olsam bu kadar geç kalmışken öğleden sonra gelirdim.'Dönüp baktığında siyah ve derin gözlerini kaçırıp yüzünü çevirmişti.Tam da tahmin ettiği gibi...Onun hakkında söyleniyordu.
« Tanıtım Sonraki Bölüm »
Yorumlar
Yorum Gönder