Hidden Marriage in the Office - 34. Bölüm (Türkçe Novel)

Ji Yuheng'in nefesi, sıcak bir buhar gibi tenine değip geçiyor, hem gıdıklıyor hem de uyuşturuyordu.

Kaçmaya çalıştı ama sıkıca sarıldığı için hareket edemez haldeydi. Yuheng sanki ona zarar vermekten korkuyormuş gibi pozisyonunu değiştirdi ve Tu Xiaoning ne olduğunu anlayamadan kendini onun kollarına çekilmiş buldu. Hafif bir alkol kokusuna karışan doğal nane esansı ve kulağında net bir şekilde duyulan kalp atışları…

Oturma odasındaki spot ışıkları o kadar loştu ki, neredeyse bu durumun bir rüya mı yoksa gerçek mi olduğunu ayırt edemiyordu.

Kımıldayıp bu esaretten kurtulmaya çalıştı, ancak Ji Yuheng beline doladığı kolunu daha da sıkarak diğer elini boynuna yerleştirdi. Hafifçe sarhoş bir tonla, kısık ve buğulu bir sesle konuştu. “Kıpırdama, bir süre böyle kalalım.”

Bu sözleri insanı sarhoş edecek kadar etkileyiciydi. Kapalı gözlerinin altındaki kalın kirpiklere bakan Tu Xiaoning hareket etmeyi bıraktı. Gerçekten sarhoştu. Yoğun iş temposu ve hasta annesiyle uğraşmak onu fazlasıyla yormuş olmalıydı.

Tu Xiaoning içgüdüsel olarak şefkat gösterip sakinleşti. Kalp atışları yavaş yavaş düzenlenirken başını hafifçe kaldırıp onun belirgin çene hattına ve zarif kaşlarına baktı. Burnundan çıkan hafif solukları yanaklarını ılık bir esinti gibi okşuyordu.

Şu an onun kocası olan adam şaka yaptıktan sonra uykuya daldı. Tu Xiaoning ise onunla birlikte üşütmek istemiyordu ama uyandırmaktan ve yeniden aynı şeylerin yaşanmasından korktuğu için yerinden kıpırdamadı. Sabırla beklemeye karar verdi ancak bu bekleyişin sonunda kendisi de uyuyakaldı.

Tu Xiaoning, cep telefonunun alarmıyla aniden uyandı. Birden yatağında doğrulup üzerine örtülü battaniyeye baktı ve şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı.

Ne zaman odaya geri dönmüştü? Onu taşımış mıydı?

Saçlarını çekiştirerek sinirle yatağa geri yattı. 

'Tu Xianong, sen tam bir aptalsın! Adamın uyumasını beklemen gerekiyordu, senin uyuman değil!'

Odadan çıkıp etrafa göz gezdirdiğinde ev hâlâ sessizdi. Ji Yuheng gitmişti. Masanın üzerinde onun hazırladığı yumurta ve pirinç lapası vardı. Zamanını çok iyi yönetebilen biri olduğunu düşündü. Bir kaşık alıp tadına baktı, gerçekten lezzetliydi.

Su almak için mutfağa yöneldiğinde bakışları bir anda oturma odasındaki kanepeye kaydı. Aniden gece yaşananlar aklına gelince yüzü kızardı ve başını eğerek aceleyle lapasını yemeye devam etti.

'Herhalde bu sabah ayılınca dün geceyi unutmuştur, değil mi?' Sonuçta babası sarhoş olduğunda yaşananları hatırlamazdı. Dün Ji Yuheng de oldukça sarhoştu, bir şey hatırlayamazdı herhalde.


Lapayı hızla bitirdikten sonra kıyafetlerini giydi. Ayakkabılarını değiştirmek üzere antreye geldiğinde birden dün Rao Jing'in ona verdiği ruj aklına geldi. 

Tereddütle rujunu çıkarıp banyoya yöneldi. Aynanın karşısına geçip sürdükten sonra iyice yedirdi ancak fazla çarpıcı bir renk olduğunu düşündüğü için kendisini rahatsız hissetti. Hemen bir mendille silip çıkardı. Dağınık saçlarını eliyle düzelterek iç çekti. Yoğun makyaj bana göre değil, diye düşündü.

Ruju lavabonun üzerine bıraktı, sadece bir dudak kremi sürerek işe gitmeye karar verdi.

DR’ye vardığında Zhao Fang onu görür görmez gözleri parladı. “Vay, bu küçük Tu mu?”

Tu Xiaoning başını öne eğip sessizce yerine geçti. Zhao Fang’in bakışları hâlâ üzerindeydi. “Baksana, saç stilini değiştirince tamamen başka biri olmuşsun. İşte böyle bizim bölümün standartlarına uyuyorsun.”

O sırada Rao Jing de ofise girdi. “Bizim bölümün standartları neymiş?”

Zhao Fang gururla, “Tabii ki güzellik yakışıklılık!” dedi.

Rao Jing alayla güldü. “Bahsettiğin yakışıklılar arasında sadece Ji Bey var, değil mi?”

Zhao Fang arsızca güldü. “Patronum benden sadece azıcık daha yakışıklı.”

Rao Jing kulağını kaşıdı. “Azıcık mı?”

“İki azıcık.”

“Ah, Zhao Fang, sana bu cesareti kim verdi?”

Zhao Fang pis pis gülümsedi. “Kesinlikle Liang Jingru değil.”

Tam o sırada masa telefonu çalmaya başladı. Rao Jing’le olan laf dalaşını kesip telefonu açtı. Görüşmeden, arayanın kendi isteğiyle gelen bir müşteri olduğu belliydi. Telefonu kapattıktan sonra oturmak üzereyken tekrar Tu Xiaoning’e baktı.

“Küçük Tu, buraya gel.”

Hemen yaanına gitti.

Zhao Fang birkaç belgeyi çekip çıkardı. “Bunlar parktaki üç şirketin temel bilgileri. Finansman talepleri büyük değil, yaklaşık 500 bin civarında. Hepsi sağlam firmalar. Ama ben küçük hesaplarla uğraşmak istemiyorum, bunları al ve sen yap. Henüz kendi kredi sistemin yok, benim hesap üzerinden işlem yap, zamanı geldiğinde bunu senin adına Başkan’a bildireceğim.”

Xiaoning şaşkın bir şekilde duraksadı. “Zhao abi, bu…”

“Bu bu bu bu ne bu? Kadroya girmek istemiyor musun?” Zhao Fang belgeleri ona doğru fırlattı. 

Tu Xiaoning hemen elleriyle yakaladı. Zhao Fang devam etti  “Hemen duygusallaşma. Park gerçekten büyük bir pasta. Benim iki elim iki bacağım var, tek başıma yetemem. Bu, toplu pazarlama müşterilerini öğrenmen için iyi bir fırsat. Küçük müşterilerle başla. Zaten ben küçük müşterilerle ilginmiyorum.”

Tu Xiaoning çok duygulanmıştı. Rao Jing başını uzatarak, “Hâlâ Zhao abine teşekkür etmiyor musun?” dedi.

“Teşekkür ederim, Zhao abi.” Tu Xiaoning belgeleri sıkıca kollarının arasına aldı.

“Biz bir ekibiz, teşekkür etmeye gerek yok. Birazdan bu şirketlerin finans yetkililerinin iletişim bilgilerini sana göndereceğim. Sonrasını kendin yürüt.” Zhao Fanggang telefonuna göz atarak az önceki aramayı tekrar kontrol etti. “Ayrıca az önce bizi doğrudan arayan müşteriyle de iletişime geç ve süreci takip et. Bu, senin ilk müşterin olsun. Duruma göre yapılacak bir iş mi değil mi karar ver.”

Tu Xiaoning başını sallayıp numarayı not etti. Masasına dönüp numarayı çevirdi patronla biraz konuştuktan sonra işletme hakkında genel bir fikir edinmiş oldu. Ardından WeWeCh'ten ekleyip bir görüşme ayarladı.

“Ne iş yapıyorlarmış?” Rao Jing, telefonu kapattığında hâlâ endişeli görünüyordu. İlk kez tek başına müşteri ziyareti yapacak olan öğrencisine destek olmak istiyordu.

“Yatak ürünleri üretiyorlar. Daha önceki müşterilerden alacakları henüz tahsil edilmemiş, ama yeni bir sipariş almışlar. Bu yüzden iplik gibi hammaddeleri satın almak için finansmana ihtiyaçları var.”

“Her açıdan detaylı bilgi edinmeye dikkat et.” Rao Jing uyardı.

“Anladım, Rao abla.” Tu Xiaoning eşyalarını toplarken cevap verdi.

O sırada Ji Yuheng, bankanın orta kademe yöneticileriyle yaptığı toplantıdan çıkmış, diğer departman müdürleriyle sohbet ederek ofislerine doğru ilerliyordu.

Xiaoning dışarı çıkarken koridorda onlarla karşılaştı. “Ji Bey, Han Bey.” Saygıyla selam verdi ama Ji Yuheng ile göz göze geldiğinde huzursuz bir şekilde başını eğip hızlı adımlarla oradan uzaklaştı. Az önceki soğuk ifadesine bakılırsa gerçekten hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu. Görünüşe göre unutmuş, diye geçirdi içinden. Bu daha iyi, aksi halde durum ikisi için de fazlasıyla garip olurdu.

Tu Xiaoning patronun gönderdiği adresi kontrol etti. Yer biraz uzaktaydı, bu yüzden taksi çağırmak zorundaydı. Ancak sabah trafiği yüzünden Didi uygulamasında kimse talebini kabul etmiyordu. Bu durum arabaya sahip olmanın önemini fark etmesine neden oldu.

Beş dakika bekledikten sonra Didi sistemi otomatik olarak bir araç atadı. Sürücü hemen arayıp yolun köşesinde beklemesini istedi.

Araca bindiğinde sürücü şikâyet etti. “Bugün okullar çocuklar için sonbahar gezileri düzenledi. Trafik berbat. Şehir merkezinde olmasanız talebi asla kabul etmezdim.”

Tu Xiaoning mahcup bir şekilde gülümseyip sessiz kaldı.

Sürücü kıyafetlerine bakarak, “Bankada mı çalışıyorsunuz?” diye sordu.

 Tu Xiaoning başını sallayarak onayladı.

“Bankacılık iyi bir meslek, ama baskısı da büyük değil mi? Sürekli hedefler ve görevler falan.” Sürücü oldukça konuşkandı.

Tu Xiaoning yalnızca, “Bu devirde her iş zor.” dedi.

Sürücü iç çekerek, “Daha önce duymuştum, banka dediğin tam bir kuşatma kalesiymiş. Dışarıdakiler içeri girmek için can atar, içeridekilerse bir an önce çıkmak istermiş. Dışarıdan bakınca hepsi pırıl pırıl beyaz yakalılar ama gerçeği sadece onlar bilir.”

Bu sözler bankacılığın gerçeklerini gözler önüne serdi ve Tu Xiaoning’in içinde bir şeyleri harekete geçirdi.

Evet, banka gerçekten bir kuşatma kalesiydi. Dört yıldır bu kalede sıkışıp kalmıştı ve henüz bir ışık bile görememişti. Çıkmaktan bahsetmek bile imkânsızdı.

Havayı biraz yumuşatmak isteyen sürücü konuyu değiştirdi. “Ama yine de banka, öğretmenlik gibi en kolay eş bulma mesleklerinden biri. Eskiden banka, tıpkı öğretmenlik gibi sağlam bir meslek sayılırdı.” Sürücü ona bakarak sordu. “Evli misiniz?”

Tu Xiaoning sürücünün fazla konuşkan olduğunu düşündü. Ama cevap vermemek kabalık olacağından, “Evet, evliyim.” dedi.

“Öyle mi? Hiç belli olmuyor.” Sürücü şaşkınlıkla konuşmasına devam etti. “Kocanızın işi de iyidir herhalde? Bankacılar genelde memurlar, enerji şirketi çalışanları veya doktorlarla evleniyor.

 Xiaoning içinden alayla gülümsedi. Birçok banka zaten kendi içinde evliliklere sahne oluyordu. Ama sürücüye sadece, “O da kamu kurumunda çalışıyor.” dedi.

Bankacılık Düzenleme Kurumu da bir kamu kurumu sayılmaz mıydı?

Sürücü dudak bükerek, “Tabii ya, iyi at iyi semere vurulur. Zor bir iş ama sonuçta sizin gibi beyaz yakalıların toplumsal statüsü yüksek

Tu Xiaoning içinden söylenerek, 'Ben beyaz yakalı sayılır mıyım ki?' diye düşündü.

Sohbet sırasında araç şirketin önüne geldi. Tu Xiaoning ücreti ödeyip indi.

“Beş yıldızlı puan verirseniz sevinirim.” Sürücü onu gülerek uğurladı.

“Teşekkürler, tamam.” Tu Xiaoning kapıyı kapatıp tabelaya baktı. Evet, burasıydı.

Bankaya telefon eden kişi finans müdürüydü. Birbirlerine kartvizitlerini verdikten sonra finans müdürü onu patronun ofisine götürdü.

Patron telefondaydı. Gelenlere beklemelerini işaret etti. Finans müdürü, Tu Xiaoning’i oturmaya davet etti ve ona çay ikram etti.

Bir süre sonra patron telefonu kapattı. “Kusura bakmayın, işim vardı.” diyip Xiaoning’i baştan aşağı süzdü. “DR’ın müşteri temsilcisi misiniz?”

Tu Xiaoning ayağa kalkıp kartvizitini uzattı. “DR Genişleme Birimi’nden Tu.”

Patron kartviziti alıp kendi kartvizitini uzattı. Tu Xiaoning kartvizite bakarak, “Zhang Bey.” dedi.

“Resmiyete gerek yok, oturun.” Zhang Bey oldukça samimi görünüyordu. Tu Hanım oldukça genç görünüyorsunuz.”

Tu Xiaoning hafifçe gülümseyerek, “DR’da üç yıldan fazladır çalışıyorum.” dedi.

“Öyle mi?” Zhang Bey şaşırmıştı. “Yeni mezunsunuz sanmıştım.”

“Yuvarlak yüz hatlarım yaşımı gizliyor. Böylece genç görünmeye devam edebiliyorum.” Tu Xiaoning, Zhao Fanggang’dan duyduğu lafı kullanarak espri yaptı.

Zhang Bey de gülümsedi, ardından doğrudan konuya girdi.

Tu Xiaoning, patronun arka taraftaki boş araziyi teminat göstererek kredi başvurusu yapmak istediğini öğrendi. Mali durum ve satışlarla ilgili bilgiler de olumlu görünüyordu.

“Zhang Bey, teminat olarak sunabileceğiniz yalnızca arka taraftaki arazi mi? Mesela kendi adınıza kayıtlı bir konut var mı?” diye diğer varlıkları hakkında bilgi almaya çalıştı.

“Şu an kişisel mülklerimin hepsi ipotekli. DR ikinci ipoteği kabul ederse başka.” Zhang Bey açıkça konuştu.

“Hiçbir banka bunu kabul etmez.” dedi Tu Xiaoning.

“Öyleyse başka bir şey yok. Fabrika da zaten başka bir bankaya ipotekli.” Zhang Bey ekledi.

Hangi banka olduğunu öğrenen Tu Xiaoning, “Vergi sisteminizi görebilir miyim?” diye sordu.

“Elbette. Şirketimizin mali yapısı son derece düzenlidir.” Zhang Bey, finans müdürüne Tu Xiaoning’e sistemi göstermesini işaret etti.

Tu Xiaoning ayağa kalktı. "Tamam, eğer bankamızdan kredi almak isterseniz önce belgeleri toplayıp onay için sunabiliriz."

"Faiz oranınız ne kadar?" diye sordu Zhang Bey.

Tu Xiaoning sektördeki ortalamaya kıyasla biraz yüksek bir rakam verdi.

Zhang Bey kaşlarını çatarak düşündü. "Bu oran biraz yüksek."

"Biz süreci başlatırken aynı zamanda sizin için indirim talep edebiliriz."

"En düşük ne kadar olur?" diye ısrar etti Zhang Bey.

Tu Xiaoning gülümseyerek, "Bu konuda yönetime danışmam gerekiyor. Sonuçta bir kredi limiti sadece bizim departmanımızın kararına bağlı değil. Sizin için en uygun fiyatı sağlamaya çalışırız." dedi ve kırışmış eteğini düzeltti. "Zaten kredi limiti onaylandıktan sonra fiyatı uygun bulduğunuzda kullanırsınız. Bu sizin için zarar olmaz, değil mi?"

Bu sözleri o kadar doğal bir şekilde söylemişti ki, Tu Xiaoning kendisi bile şaşırdı.

Zhang Bey mantıklı buldu ve mali yetkiliye döndü. "O zaman belgeleri hazırlayıp Tu Hanım'a ver." Ardından Tu Xiaoning'e bakarak ekledi. "Fiyat konusunda en kısa sürede tatmin edici bir cevap bekliyorum."

Tu Xiaoning parlak bir gülümsemeyle karşılık verdi. "Tamamdır."

Mali işler bölümünü inceledikten sonra üretim atölyesini de ziyaret eden Tu Xiaoning, belgeleri koluna sıkıca sararak firmadan çıktı.

Bugün güneş ışığı çok güzeldi, yüzüne vurduğunda sıcaklığını hissetti. Elini hafifçe kaldırıp parmaklarının arasından sızan ışığa bakarak gülümsedi.

Belki de büyümenin mutluluğu böyle bir duyguydu.

Ofise döndüğünde topladığı belgeleri önce Rao Jing’e inceletti ve şirketin durumunu anlattı.

Rao Jing belgeleri hızlıca gözden geçirdi. "Mali veriler fena değil ama ilişkili şirket işlemlerini çıkarıp yıllık satışları netleştir."

Tu Xiaoning başıyla onayladı. "Tamam." Belgeleri toparladıktan sonra tekrar sordu. "Bu şirkete hangi faiz oranını verebilirim?"

Rao Jing ona bir bakış attı. "Bence şirketi ve patronu biraz daha iyi araştırmalısın. Ama eğer sorun görmüyorsan, gidip Ji Yuheng'den fiyatı netleştirebilirsin."

Tu Xiaoning "Anladım." dedi ve önce şirket ile patronun kredi notunu inceledi. Ardından dış ağ bilgisayarını kullanarak üçlü sorgulama gerçekleştirdi ama olumsuz bir bilgiye rastlamadı. Rao Jing zaten meşguldü, Zhao Fanggang da yerinde değildi. Ji Yuheng'in ofisine doğru göz attığında onun dosya incelediğini gördü, pek yoğun görünmüyordu.

Bir an tereddüt ettikten sonra belgeleri kucaklayıp kapısını çaldı.

"Ji Bey."

Onunla göz göze geldiği anda kalbi hızla çarptı ama hemen bu duyguyu bastırdı. Kendi kendine sürekli iş saatlerinde olduklarını hatırlatıyordu.

"Bugün bir müşteri ziyaret ettim ve fiyat konusunda sizinle konuşmak istiyorum."

Ji Yuheng elini uzattı.

Tu Xiaoning durumu anlayıp hemen şirket belgelerini ona uzattı.

Ji Yuheng belgeleri incelerken bir yandan da telefonuyla oynuyordu, tavrı biraz kayıtsız görünüyordu.

O konuşmasını bitirdiğinde Ji Yuheng de belgeleri incelemeyi tamamlamıştı. "Sence fiyat belirlemeye hazır mısın?"

"Rao Müdür'e de onaylattım, ayrıca şirket ve patron hakkında üçlü sorgulama yaptım, olumsuz bir bilgiye rastlamadım."

Ji Yuheng sadece belgeleri geri iterek, "Daha fazla araştır." dedi.

Tu Xiaoning anlam veremedi ve dayanamayarak sordu. "Bir sorun mu var?"

"Ben mi müşteri yöneticisiyim, yoksa sen mi?" diye sertçe sordu Ji Yuheng.

Tu Xiaoning bu sert çıkışla susuverdi, belgeleri alıp, "Anladım Ji Bey." diyerek yerine geri döndü.

Rao Jing telefonla konuşuyordu, olan bitenin farkında değildi. Tu Xiaoning bilgisayar ekranına bakarken göğsünde bir sıkışıklık hissetti. İş zamanı Ji Yuheng gerçekten bambaşka birine dönüşüyordu. Ancak araştırılması gereken her şeyi zaten araştırmıştı, hâlâ eksik olan neydi?

Kısa süre sonra Ji Yuheng dosyalarla ofisten çıktı. Hâlâ yüzünde ciddi bir ifade vardı.


Tu Xiaoning telefonunu eline alıp WeChat hesabına geçti. Bu hesap eskiden oyun için kullandığı, şimdi ise sadece kendine özel bir "iç dökme alanı" olmuştu. Çok az kişi ekliydi.

Hemen bir gönderi paylaştı.

[Ji Yuheng, sinir bozucu iki yüzlü biri.]


Yazar Notları:

1. Üçlü sorgulama: Ulusal şirket kredi bilgi sistemi, ulusal mahkeme icra sorgulama sistemi ve güvenilmez borçlular sorgulama sistemini kapsar.

2. Çoğu banka ipotekli evler üzerinde ikinci bir ipoteği kabul etmez. Aksi hâlde olası bir olumsuz durumda bankalar arasında anlaşmazlık çıkabilir.

Yorumlar