Hidden Marriage in the Office - 136. Bölüm (Türkçe Novel)

 Bölüm 136 – Ekstra: Hamilelik


Bebek sahibi olma sürecine girince Ji Yuheng bunu son derece ciddiye aldı. Altı ay önceden sigara ve alkolü tamamen bıraktı. Katıldığı her davette "Bebek yapmaya hazırlanıyoruz." diyerek içki içmeyi reddetti. Bunun üzerine sürekli şakayla karışık takılanlar oldu.

"Müdür Ji, o zaman sıkı çalışmalısınız ki bir an önce baba olun! Yoksa bu sigara ve alkol yasağına uzun süre dayanmanız gerekecek."

Ji Yuheng ise sadece gülümseyerek beyaz çayını yudumladı.

Fakat pazarlama toplantıları ve iş yemeklerinde pasif içicilikten kaçmak her zaman mümkün değildi. Bu yüzden, mümkün olan tüm davetleri reddetti. Kaçınamadığı toplantılardan sonra ise doğrudan eve gitmez, önce duş alıp üzerindeki kokulardan arındıktan sonra Tu Xiaoning'in yanına giderdi.

Tu Xiaoning üç aydır folik asit kullanıyordu ve artık her gün idrar testleri yapmaya başlamıştı. İnternetten bir sürü yumurtlama testi almış, birkaç saatte bir test yapıyordu. Nihayet güçlü bir pozitif sonuç aldığında heyecanla Ji Yuheng'e mesaj attı.

"Kocacığım, bu akşamki iş etkinliklerini kesinlikle iptal etmelisin!"

"Ölçtün mü?"

Tu Xiaoning doğrudan güçlü pozitif sonuç gösteren test çubuğunun fotoğrafını çekip ona gönderdi.

Bir süre sonra Ji Yuheng’den cevap geldi.

"Tamam, anladım."

O gün Ji Yuheng tam vaktinde işten çıktı. Tu Xiaoning ise hoş bir ortam yaratmak için özellikle siyah dantel detaylı, seksi bir gecelik giymişti.

Onu kapıda karşılar karşılamaz kucağına atladı. "Kocacığım, hadi başlayalım!"

"Hemen mi?"

"Evet, yumurtlama süresi çok kısa, ne kadar erken olursa o kadar iyi."

Ji Yuheng onun ciddi bakışları karşında dayanamayıp güldü.

Tu Xiaoning hafifçe kolunu sarsarak sordu. "Ne oldu, neden gülüyorsun?"

Ji Yuheng onu sıkıca kavrayarak yatak odasına doğru yürüdü. "Yok bir şey."

Tu Xiaoning, sırtına küçük bir tokat attı. "Hadi kocacığım, ilk denemede başarılı olalım!"

Ji Yuheng cevap vermedi. Yatak odasına girip ayağıyla kapıyı kapattı ve "insan yapma süreci" başladı.

İki hafta sonra Tu Xiaoning erken hamilelik testlerini yapmaya başladı ancak sonuç hep negatif çıkıyordu. Birkaç gün daha beklemeye karar verdi. Ve sonunda, regl dönemi geldi...

Kndini çok kötü hissediyordu. Akşam, Ji Yuheng işten döndüğünde üzgün bir yüzle ona yaklaştı ve “Kocacığım, bu ay da olmadı.” dedi.

Ji Yuheng, onun başını okşayarak, “Bu konuya fazla takılma. Çok stres yapmak hamile kalmanı zorlaştırabilir,” diye onu teselli etti.

“Tıpkı büyülenmiş gibi, artık bunu aklımdan çıkaramıyorum. Gerçekten bir bebeğimiz olsun istiyorum,” dedi Tu Xiaoning, sesi kaygıyla doluydu.

Ji Yuheng onu sakince dinledi ve “Biraz rahatla.” diye karşılık verdi.

Ama Tu Xiaoning sabırsızdı. “Ama iş yerindeki şu kadın var ya, kocası ona bir kez dokundu ve hemen hamile kaldı. Bir diğeri de daha ikinci denemesinde olumlu sonuç aldı. Neden herkes için bu kadar kolay da benim için değil?”

Ji Yuheng üzerini değiştirirken, “Herkesin bünyesi farklıdır. İlk denemede hamile kalanlar azınlıktır,” dedi ve sonra ona dönerek nazikçe kollarına aldı. “Önemli olan sabırlı olmak. Acele edersen her şey daha da zorlaşır.”

Tu Xiaoning, onun göğsüne yaslanarak derin bir nefes aldı. Ji Yuheng, şefkatle ona sarılarak fısıldadı. “Endişelenme, zamanı geldiğinde bebeğimiz de olacak.”

Tu Xiaoning başını salladı ve bir sonraki ayı beklemeye koyuldu.

Ertesi ay tekrar denemeye başladılar ve o ay adet dönemi gecikti. Önce hormonal bir dengesizlikten şüphelendi çünkü daha önce birkaç kez yanlış alarm vermişti. Bu yüzden Ji Yuheng’e bir şey söylemeden, gizlice bir test alıp yaptı.

Büyük bir beklentisi yoktu, test çubuğunu lavaboya bıraktı ve telefonuyla oynamaya başladı. Ancak makyajını çıkarıp yüzünü yıkarken gözü teste takıldı.

Testi eline aldı, şöyle bir göz gezdirip tam yerine bırakacakken aniden irkildi. Gözlerini ovuşturdu.

Aman Tanrım, iki çizgi! Hem de oldukça belirgindi.

İlk tepkisi, testin bozuk olup olmadığı oldu. Hemen tekrar idrar örneği alarak bir test daha yaptı.

Yine iki çizgi.

O an, klozete oturup elindeki testlere bakarak kocaman bir gülümsemeyle dalıp gitti. Gözleri yaşlarla doldu.

Akşam, Ji Yuheng eve gelir gelmez ona doğru koştu.

“Kocacığım!”

Ji Yuheng her zamanki gibi onu kollarına aldı. Tu Xiaoning, gözlerinin içine bakarak heyecanla, “Başardık.” dedi ve ona test çubuğunu uzattı.

Ji Yuheng test çubuğuna, ardından ona baktı. Tu Xiaoning başını hafifçe sallayarak gözleriyle onayladı.

İlk defa Ji Yuheng’in biraz afalladığını gördü. Onu kucaklamak istedi ama hareketlerini eskisi kadar sert yapmaya cesaret edemedi. Bunun üzerine Tu Xiaoning kendiliğinden ona yaslandı ve sıkıca sarıldı. Sonra başını kaldırıp onun çenesine küçük bir öpücük kondurdu.

“Kocacığım, tebrikler. Baba oluyorsun.”

Ji Yuheng kollarını daha da sıkıp onu uzun uzun göğsüne bastırdı. Tu Xiaoning, onun güçlü kalp atışlarını duyabiliyordu.

Bir süre sonra, hafif kısık bir sesle, “Yarın sabah hastaneye gidelim.” dedi.

Tu Xiaoning başını salladı.

Onu sararak alçak bir sesle, “Teşekkür ederim, karıcığım.” diye fısıldadı Ji Yuheng.

Tu Xiaoning de kollarını onun beline dolayarak, “Ben de sana teşekkür ederim, kocacığım.” diye karşılık verdi.

Böylece birbirlerine sarılarak, içlerinde filizlenen yeni bir hayatın mutluluğunu paylaştılar.

Hamileliğinin ilk günlerinden itibaren, Ji Yuheng her kontrole onunla birlikte gitti. Hastaneye sık sık gittikçe, oradaki diğer anne adayları onu fark etti ve bir gün onu bir sohbet grubuna eklediler. Gruba girer girmez herkes onu sıcak bir şekilde karşıladı.

【Vay, sen şu yakışıklı kocası olan anne adayı mısın?】

【Eşini birkaç kez gördüm, her zaman seninle geliyor. Hem yakışıklı hem de çok nazik!】

【@TuXiaoning, çok şanslısın!】

Tu Xiaoning içinden, 'Bu grup beni gerçekten hoş mu karşılıyor, yoksa sadece Ji Yuheng'i mi övüyorlar, anlamadım.' diye düşündü.

Söyledikleri doğruydu ama gruba yeni katıldığı için fazla böbürlenmemesi gerektiğini düşündü ve biraz alçakgönüllü bir yanıt verdi.

【Kocam, hamilelik yüzünden aklımın üç yıl geriye gideceğinden korktuğu için her yere benimle geliyor.】

Grup bir an sessiz kaldı, sonra herkes bir anda coştu.

【Bu nasıl bir aşk gösterisi böyle...】

【Bu aşk kokusu... Eğer çocuğum olmasaydı, kocamı kapıdan dışarı atardım!】

Tü Xiaoning: “...”

Aşk gösterisi miydi şimdi bu? Daha hamile kaldığından beri Ji Yuheng'in sadece tüm kontrollerine eşlik etmekle kalmayıp, iş toplantılarını bile elinden geldiğince ertelediğini ve her gün tam saatinde eve gelip ona kendi elleriyle yemek yaptığını bile söylememişti!

Hamileliğin ilerleyen dönemlerinde karnı iyice büyümüş, uykusuzluğu artmış ve geceleri sık sık bacak krampları yaşamaya başlamıştı. Ne zaman kımıldasa Ji Yuheng hemen uyanıyordu.

“Yine kramp mı girdi?” Lambayı açıp doğruldu.

“Evet.” Tu Xiaoning inledi.

Ji Yuheng onu nazikçe kaldırıp başını yatak başlığına yasladı ve bacaklarını ovmaya başladı.

Odadaki loş sarı ışık, onun üzerine düşerek içini ısıtan bir sıcaklık yaydı. Tu Xiaoning ona sokulup çenesini omzuna yasladı. “Kocacığım, sen harikasın. Bir sürü kişi benim geçen hayatımda galaksiyi kurtardığımı ve bu yüzden seninle karşılaştığımı söylüyor.”

Ji Yuheng hafifçe gülümsedi. “Görelilik teorisine göre, senin şansın aslında benim de şansım. Belki de benim geçmiş hayatımdaki iyi talihim, bu hayatta seni bulmamı sağladı.”

Tu Xiaoning bir anda büyülenmiş gibi hissetti ve dayanamayıp onu yanağından öptü. “Bu kadar güzel konuşan birinin fen bilimlerinden mezun olduğuna inanmak zor.”

Ji Yuheng hafifçe uzaklaşarak gülümsedi. “Öylesine söyledim, hemen inandın mı, küçük şaşkın?”

Tu Xiaoning kaşlarını çattı ve hafifçe onu itti. “Daha yeni seni övmüştüm, hemen baltaladın.”

Onun yeniden yaklaşmaya çalıştığını gören Ji Yuheng hafifçe geri çekildi, belli ki biraz kaçıyordu.

Tu Xiaoning dudak büktü. “Neden sürekli benden kaçıyorsun?”

“Kaçmazsam kendimi tutamam diye.” diye doğrudan yanıt verdi.

Tu Xiaoning gözlerini aşağı kaydırınca anladı ve muzipçe sırıttı. “Ji Bey, bu kadar uzun süre kendini tutmak zor olmuş olmalı, değil mi?” Ardından utanmazca üzerine doğru sokuldu. “Artık aylar ilerledi, doktor da izin verdi.”

Ji Yuheng ise tam bir beyefendi edasıyla başını iki yana sallayıp, “Hayır, bu kadar iradem var,” dedi.

Bu kadar..? Bu kadar mı? Bu kelimeyi özellikle seçmişti.

Tüh gösterişine senin! Tu Xiaoning içinden ona koca bir göz devirmek istedi.

O dayanıyordu ama kendisi dayanamazdı! Yeniden ona sokulup nazlı nazlı “Kocacığım~ kocacığım~” diye mırıldandı.

Ji Yuheng ise prensiplerinden ödün vermeden hafifçe başını okşadı. “Yine de temkinli olmak lazım.” dedi.

"Sorun değil, biraz nazik ol yeter."

Tu Xiaoning ona sokuldu, neredeyse üzerine yapışacaktı.

Ji Yuheng de onun sıkı sıkıya sarılmasından dolayı nefes alışverişinin hızlandığını hissetti, ama kendini tutmaya çalıştı.

Tu Xiaoning ise onun iradesini zorlamaktan çekinmiyordu. Dudaklarına bir öpücük kondurdu.

"Kocacığım."

Sonra Adem elmasına...

"Kocacığım."

Ardından köprücük kemiğine...

"Kocacığım."

...

Sonunda Ji Yuheng'in mantığını ayakta tutan ipler tamamen koptu ve ikisi yan yana uzanarak birbirlerine karıştılar.

Tu Xiaoning en sonunda yorgun düşüp yumuşacık bir şekilde onun kollarına sığındı. Kımıldamakta bile zorlanıyordu. Ji Yuheng ise nazikçe doğrulup eğildi ve onu öptü.

"Kocacığım, şu an çok şişim. Eğer doğumdan sonra vücudum toparlanmazsa ve eskisi gibi olamazsam, beni hala sevecek misin?"

Bir süre nazlanarak onun parmaklarıyla oynadıktan sonra sordu.

Ji Yuheng onun elini tutup dudaklarına götürdü ve hafifçe öptü.

"Böyle de güzel, şu anki hali tam kıvamında."

Tu Xiaoning kaşlarını çatarak onu itti.

Ji Yuheng gülerek devam etti, "Gerçekten söylüyorum, artık tek elimle kavrayamıyorum bile."

Tu Xiaoning hızla elini geri çekti ve ona vurdu.

"Sen ne iğrenç bir insansın! Demek ki eskiden küçük oldukları için beğenmiyordun ha?"

"Ben öyle bir şey söylemedim."

"Söyledin!"

"Söylemedim."

"Söyledin işte!"

Onu tekrar kollarına çekti.

"Peki, söyledim."

“Off, çok fenasın.”

“Hıhı, çok fenayım.”

Ji Yuheng, kollarının arasındaki yumuşacık vücuda sarıldı. İçinde derin bir sıcaklık hissetti.

Eğer bir kızları olursa...

Bunu düşündüğünde istemsizce gülümsedi. Elini nazikçe yuvarlak karnına koydu.

İçten içe hep bir kız beklediğini hissetti.

Bebek sanki babasının dokunuşunu hissetmiş gibi Tu Xiaoning’in karnını tekmeledi.

“Aa! Hareket etti! Daha uyumuyor mu?” Tu Xiaoning elini karnına götürdü.

“Az önceki gürültüden sonra uyuyorduysa bile uyanmıştır.” Ji Yuheng güldü.

Tu Xiaoning utanarak yüzünü sakladı. “Sen yok musun sen...”

Ji Yuheng, onun utangaç hâlini görünce kalbi tekrar hızla çarptı ve ona doğru eğilip dudaklarını dudaklarına bastırdı.

İkisi de birbirinden kopamaz hâle geldi.

Tam o sırada bebek bir tekme daha attı. Öncekinden daha güçlüydü.

“Ne yani, bize karşı mı çıkıyor?” Tu Xiaoning nefes nefese sordu.

Ji Yuheng elini tekrar karnına koydu ve, “Tamam, tamam, uyu bakalım, anneni üzme.” diye fısıldadı.

Mucize gibi bir şey oldu ve bebek bir daha hareket etmedi.

“Ne? Gerçekten anladı mı?” Tu Xiaoning şaşkınlıkla karnına baktı.

Ji Yuheng, onun başını okşayarak, “Sen de uyuyabilirsin artık.” dedi.

"Tamam."

Tu Xiaoning başını onun göğsüne yasladı ve nazlanarak mırıldandı.

"Kocacığım, sarılarak uyut beni."

Ji Yuheng de sıkıca sarıldı ona.

Tu Xiaoning, onun sıcak kollarında bir o yana bir bu yana kıvrılırken sordu.

"Bebeğimiz doğduğunda beni hâlâ bu kadar çok sevecek misin?"

"Seveceğim."

“Beni ihmal etmeyeceksin, değil mi?”

“Etmeyeceğim.”

Tu Xiaoning kıpırdanınca, Ji Yuheng onu sımsıkı tuttu ve boynuna hafifçe bir öpücük kondurdu. “Bebekten bile çok seveceğim seni.”

Tu Xiaoning bu sözlerle erirken içi titredi. Ama bir yandan da bebeğe kıyamıyordu. “Ama bu da olmaz, ikimizi de eşit sev.”

“Tamam.”

Göz göze gelip gülümsediler. Ji Yuheng, onun yüzünü avuçlarına alarak tatlı bir öpücük daha verdi.

Etraflarındaki hava bile bal gibi tatlıydı.


Birkaç ay sonra


Tü Xiaoning doğum yaparken, Ji Yuheng hayatında ilk kez gerçekten ne yapacağını bilemedi.

Hastane, önüne bir sürü evrak koydu. Maddeler arasında hep en kötü ihtimaller sıralanıyordu.

Her zaman detaycı olan Ji Yuheng, bu sefer cümleleri tek tek okumaya fırsat bile bulamadan göz gezdirip imzaladı.

Tu Xiaoning’in sancıları başladı. İki santim açılınca, hemşire onu doğum öncesi odaya aldı, ancak biraz daha beklemesi gerektiğini söyledi.

“Dayanamıyorum artık, lütfen doğumhaneye alın beni!” diye inledi Tu Xiaoning.

Deneyimli hemşire sakince cevap verdi, “Üç santime ulaşınca geçeceksiniz.”

“O zaman sezaryen olsun! Normal doğum istemiyorum!”

“Bu senin kararın değil, her şey uygun görünüyor. Biraz daha dayan.”

Tu Xiaoning gözyaşlarını zor tuttu. “Kocacığım...”

Ji Yuheng elini sıkıca kavrayarak, “Korkma, buradayım.” dedi.

"Epidural istiyorum!"

"Tamam, hemen yaptırıyoruz."

Hemşire, Ji Yuheng’e döndü.

"Birazdan doğum sırasında çok güç harcayacak. Şimdi enerji depolaması gerek. Çikolata ya da enerji içeceği alıp gel."

Ji Yuheng bir an afalladı. Böyle bir şey aklının ucundan bile geçmemişti.

"Ne bakıyorsunuz öyle? Hadi gidip alın!"

Ama Ji Yuheng tereddüt etti, ya o gidince Tu Xiaoning üç santime ulaşırsa?

Hemşire gülümseyerek, “Bu kadar hızlı olmaz. Market hemen aşağıda, bir şey olmaz.”

Ji Yuheng eğilip Tu Xiaoning’in yanaklarını avuçlarına aldı ve yumuşak bir sesle fısıldadı.

"Hemen döneceğim. Annene içeri girmesi için haber vereceğim."

Tu Xiaoning başını salladı ve dişlerini sıkarak,

"Çabuk ol." dedi.

"Tamam."

O gün hastanedeki hemşireler ve doktorlar, son derece şık giyinmiş, yakışıklı bir adamın koridorlarda ve merdivenlerde telaşla koşuşturduğuna şahit oldular.

Ama Tu Xiaoning her zamanki gibi sürprizlerle doluydu.

Ji Yuheng daha marketten dönmeden üç santime ulaştı ve apar topar doğumhaneye alındı.

Son ana kadar direnerek, “Kocam nerede? O daha gelmedi!” diye çığlık attı.

Hemşire,

"Kocanız doğumhaneye giremez. Şimdi bağırmayı bırakın ve enerjinizi koruyun."

Tu Xiaoning, Ji Yuheng’i göremeyince paniğe kapıldı.

Annesi elini sımsıkı tuttu ve, "Sakın korkma. Biz buradayız. Yuheng de birazdan döner. Hepimiz seni bekliyoruz." dedi.

Tu Xiaoning, başını salladı ama sancılar o kadar şiddetlenmişti ki daha fazla konuşacak gücü kalmamıştı.

Ji Yuheng hastaneye döndüğünde, karşısında yalnızca kayınpederi ve kayınvalidesi vardı.

Sesi titreyerek "Xiaoning nerede?!" diye sordu.

Kayınvalidesi ona haberi verdi. "Doğumhaneye girdi, üç santim açılmış."

Eğer elindeki Red Bull kutusu demir gibi sağlam olmasaydı, muhtemelen anında ezip geçerdi.

Üç kişi doğumhanenin dışında bekliyordu. Ji Yuheng sürekli ayakta duruyor, hayatında hiç olmadığı kadar sabırsız hissediyordu. Teyzesi ve eniştesi de gelmişti. Doğumhanenin ışıklarının hâlâ yanık olduğunu görünce, teyzesi dua etmeye başladı.

Bu doğum sadece iki saat sürmüştü, ama Ji Yuheng için her saniye bir yıl gibiydi. Aniden doğumhanenin kapısı açıldı ve o, ilk adımı atan kişi oldu.

"Hayırlı olsun, sağlıklı bir kızınız oldu. Anne ve bebek gayet iyi."

Hemşire önce bebeği getirdi, ardından Tu Xiaoning sedyeyle dışarı çıkarıldı.

Ji Yuheng göz ucuyla bebeğe baktı ama hemen Tu Xiaoning'e yöneldi. Onun dağınık saçlarını, alnındaki ve boynundaki teri gördü.

Eğilip yüzünü okşadı, ama konuştuğunda sesi titriyordu. "Ning Ning... çok acıdı mı?"

Tu Xiaoning başını salladı. "Sonradan epidural yapıldı, o olmasa dayanamazdım." Hafifçe elini tuttu. "Bebek nerede?"

Annesi, torununu sevinçle onlara doğru getirdi. "Bak, senin bebekliğine ne kadar benziyor!"

Tu Xiaoning bebeğin buruşuk yüzüne baktı ve içinden 'gerçekten çok çirkin' diye geçirdi. 'Babasına hiç benzemiyor.'

Ama kız olmasını istemişti ve bu gerçekleşmişti. Ne güzel bir mucizeydi bu...

Bir kızı olduktan sonra, Tu Xiaoning nihayet "babalarının küçük prensesi" sözünün anlamını tam olarak kavradı. Ji Yuheng, her gün kızını izlemekten bıkmıyor gibiydi; bakışları neredeyse sürekli onun üzerindeydi.

Süt emzirmek dışında, bebek bezi değiştirmekten onu kucağında taşımaya kadar her şeyi bizzat yapıyordu. Her seferinde, sanki hayatındaki en değerli hazineyi taşıyormuş gibi dikkatle hareket ediyordu. Ağlamasına gerek bile yoktu, küçük bir kıpırdanışı bile onu dakikalarca telaşlandırmaya yetiyordu.

Tu Xiaoning ona her defasında gülerek takılıyordu. "Şimdi böyleysen, kızın evlenince perişan olursun."

Ji Yuheng’in bakışları hâlâ kızının minik bedenine kilitlenmişti. Üzerinde ve ellerinde hâlâ onun süt kokusu vardı. Gözlerindeki şefkat ve bağlılık belirgindi, ancak sesi ciddiyetini koruyordu. "Ne evlenmesi? Kızımı bir ömür boyu ben büyütürüm."

Tu Xiaoning burun kıvırdı. "Sen de yüksek eğitim almış adamsın, ama ne kadar tutucusun! Evlenmesine izin vermezsen, kızın senden nefret eder."

Ji Yuheng, kızının minik ellerini nazikçe okşadı ve yumuşacık yanaklarına tekrar tekrar dokunmaktan kendini alamadı. Cildi, adeta bir pamuk şekeri kadar yumuşaktı. "Bırak tutucu olayım. Bu dünyada onu benden daha çok seven kimse olmayacak. Kimse beni geçemez."

Bu sözler karşısında, anne olarak Tu Xiaoning’in söyleyecek hiçbir şeyi kalmadı.

Bir süre sonra kızları hafifçe mızmızlandı. Ji Yuheng hemen telaşlandı. "Bu ne anlama geliyor?"

Tu Xiaoning, hâlâ göğüslerindeki dolgunluğu rahatlatmak için masaj yaparak gelişigüzel cevap verdi. "Rüya görüyordur herhalde."

"Yeni doğmuş bir bebek bile rüya görebilir mi?"

Tu Xiaoning güldü. "Herkes ‘hamilelik beyni üç yıl gider’ der ama görüyorum ki sen baba olunca büsbütün aptallaştın. Nerede o fırtınalar estiren Ji Yuheng?"

Ji Yuheng tekrar kızına eğilip dikkatlice baktı ve içtenlikle itiraf etti. "Aptal olayım, hiç sorun değil. Kızım için aptallaşmaya razıyım."

"Bu resmen şımartmak!" Tu Xiaoning alaycı bir şekilde güldü. O sırada kızları yine hafifçe inleyerek ağladı. Ama sesi zayıftı, sanki kısık bir miyavlama gibi çıkıyordu.

Ji Yuheng yine panikledi. "Başkalarının çocukları gür ve güçlü ağlıyor, bizimkinin sesi sanki sıkışmış gibi çıkıyor. Bu normal mi?"

Tu Xiaoning rahatça omzunu silkti. "Kibar bir hanımefendi olacak demek ki."

"Bence bir doktora gidip kapsamlı bir kontrol yaptırsak iyi olur."

Tu Xiaoning "..."

Tam o sırada Ling Weiyi ve Qi Yu geldiler. Üç aylık oğullarını kucaklarında taşıyorlardı. Bebek sahibi olma hızına gelince, hızlı karar verme tarzlarını sürdürdüler ve evlendikten kısa bir süre sonra hamile kaldılar, bu da Tu Xiaoning'den daha hızlıydı.

Tu Xiaoning’in doğum yaptığını öğrenince hemen memleketlerinden geri döndüler.

Tu Xiaoning’i selamladıktan sonra Ling Weiyi, doğrudan bebeğe bakmaya gitti. Minik, mışıl mışıl uyuyordu ve etrafındaki herkesi tamamen görmezden geliyordu. Yüzü pamuk gibi yumuşacıktı, gözlerini kapadığında uzun kirpikleri neredeyse yanaklarına değecek gibi duruyordu.

Ling Weiyi uzun süre bebeği inceledi ve hayranlıkla başını salladı. "Herkes, kız çocuklarının babalarına benzediğini söyler. Gerçekten de doğruymuş! Kızın tüm güzel yüz hatlarını babasından almış. Kesinlikle gelecekte çok güzel bir kız olacak."

Tu Xiaoning bundan pek memnun olmadı. "Neden herkes babasına benzediğini söylüyor? Bana da biraz benziyor! Şu bacaklara bak, ne kadar uzunlar!"

Ling Weiyi bebeğe bakmaya devam etti, keyfi iyice yerine geldi. Sonra birden dönüp Tu Xiaoning’e baktı. "Ne dersin, çocuklarımızı nişanlayalım mı? Oğlum ileride kızınla evlenirse; ev, araba, fabrika...hepsi senin olur! Üstelik şarap mahzenimde yıllanmış Maotai şarapları bile var, hepsini sana bırakırım!"

Tu Xiaoning tam çıkarcı bir tavırla kabul etmek üzereyken, Ji Yuheng’in yüz ifadesinin değiştiğini fark etti ve çabucak lafı toparladı. "Çocuklar büyüyünce kendi yollarını çizerler. Şimdilik konuşmayalım, ilerde bakarız, ilerde bakarız."

Ling Weiyi oğlunu kucaklayarak iç çekti. "Oğlum, annen elinden geleni yaptı ama kayınvaliden şu an seni beğenmiyor. Gelecekte kendi çabalarınla kazanmaya bak!"

Tu Xiaoning: "..."

Ji Yuheng: "..."

O öğleden sonra Ji Yuheng, DR’ye gitti. Onu gören herkes çok şaşırdı, ama daha da şaşırtıcı olan ne için geldiğiydi.

"Müdür Ji, kız babası oldu! Tebrikler, tebrikler! Hem de bizzat gelip bize doğum kurabiyesi dağıtıyor, öyle mi?"

Ji Yuheng sakince herkesin eline birer kutu doğum kurabiyesi verdi ve gülümseyerek, "Teşekkür ederim." dedi.

Herkes kutularını tutarken hem kıskanıyor hem de hayret ediyordu. "Y Bankası’nın en üst düzey müdürü bizzat eşinin iş arkadaşlarına doğum kurabiyesi dağıtıyor! Bankacılık kariyerimizde böyle bir şey ilk defa görüyoruz. Sanırım bunu yapabilecek tek kişi de Ji Yuheng’in eşi Tu Xiaoning!"


Yorumlar