Hidden Marriage in the Office - 123. Bölüm (Türkçe Novel)

Xia Mingrui, beklenildiği gibi ulaşılamaz birisi gibi görünmüyordu. Nazik ve kibar bir şekilde başını eğdi. "Üzgünüm, beklettim."

Ji Yuheng bir adım öne çıkıp hafifçe eğilerek elini uzattı. "Başkan Xia, tanıştığıma memnun oldum."

Xia Mingrui de aynı şekilde elini uzatarak karşılık verdi. "Memnun oldum."

"Dr bankasından Ji Yuheng."

"Xia Mingrui."

İkisi de kısa ve doğrudan bir şekilde selamlaştı, gereksiz kibarlıklara yer vermediler. Xia Mingrui gibi soylu bir aileden gelen biri karşısında bile Ji Yuheng, en ufak bir çekingenlik göstermiyordu.

Tu Xiaoning de öne çıkıp 45 derece eğildi. "Başkan Xia, merhaba. Ben Dr bankasından Tu Xiaoning."

Xia Mingrui, önce gözlerini Geng Nianyi'ye çevirdi. Bakışları buluşunca, Geng Nianyi konuştu. "Tu Hanım olmasaydı, şu an burada olamazdım. O hayatını riske atarak beni kurtardı ve benim yerime yaralandı."

Konuşurken sesi, biraz önceki sohbetinden daha yumuşaktı.

Xia Mingrui ancak o zaman Tu Xiaoning’e dikkatlice baktı. Sesi tok ama nazikti, hafifçe eğilerek teşekkür etti. "Eşimin sağ salim olması sizin sayenizde. Tu Hanım, size minnettarım."

Onun eğilmesi, Tu Xiaoning’in neredeyse kalp krizi geçirmesine neden olacaktı.

"Başkan Xia, abartıyorsunuz. O an durum acildi, ben de eşinize en yakın kişiydim. Onu kurtarmamak gibi bir ihtimalim yoktu." Tu Xiaoning hızla kendini toparladı.

Xia Mingrui’nin gözleri, Tu Xiaoning’in göze çarpan yarasına kısa bir an takıldı, ardından tekrar Geng Nianyi’ye döndü.

Geng Nianyi, havayı yumuşatmak için onları oturmaya davet etti.

Bir görevli Xia Mingrui’ye çay getirdi. Geng Nianyi, fincanı alıp inceledikten sonra geri verdi.

"Bu çay çok koyu, yerine küçük yeşil mandalina çayı getirin."

"Emredersiniz, hanımefendi."

Xia Mingrui, onun yanında oturdu. Mükemmel bir uyum içindeydiler, çok yakışıyorlardı.

Tu Xiaoning’in aklına bir dize daha geldi: “Altın rüzgar ile yeşim çiy bir araya geldiğinde, bu dünyadaki her şeyden üstün olur.”

VG bir aile şirketiydi ve Xia Mingrui üçüncü nesildi. Daha önce şirketin yönetimine katılmamıştı. Dış dünyada onun erken yaşta bir nişanlısı olduğu, ancak bu nişanlının Yi ailesinin genç varisi tarafından elinden alındığı ve o dönemde iş dünyasında büyük bir alay konusu haline geldiği konuşuluyordu. Bu olaydan sonra Xia Mingrui büyük bir çöküş yaşamış, uzun süre yurtdışında kalmış ve aile işlerine ilgi göstermemişti. Ancak yıllar sonra ülkeye döndüğünde, kısa süre içinde yanında güzel bir kadınla görüntülenmişti—bu kadın Geng Nianyi’ydi.

Böyle büyük ailelerin entrikaları her zaman olağan kabul edilirdi, ancak kimse VG’nin birinci varisi, yani Xia Mingrui’nin kuzeni Xia Ziyi’nin yıllar sonra Yi ailesinin küçük kızıyla evleneceğini tahmin etmemişti. Kuzen, kuzeninin eski rakibinin öz kız kardeşiyle evlenmişti—bu, resmen Xia Mingrui’nin yüzüne atılmış büyük bir tokattı. İki ailenin karmaşık ilişkisi düğümlerle doluydu ve içinden çıkılması zor bir hal almıştı. Bu yüzden dışarıda, Xia Mingrui’nin VG’ye dönüş nedeninin geçmişte elinden alınan aşkın intikamını almak olduğu ve VG’yi Yi ailesiyle herhangi bir bağa sokmayacağı konuşuluyordu. Xia Ziyi’nin tek başına hüküm sürmesine izin vermeyecekti.

Tu Xiaoning içinden bir “aile draması” yazdı bile. Eğer bunu Bali’de tanıştığı kadın yazara verseydi, o kadın belki de dakikalar içinde bu hikayeyi bir büyük aile romantik romanına dönüştürürdü.

O burada hayallere dalarken, diğer yanda adamlar ciddi bir şekilde konuşmaya başlamıştı.

Böyle büyük bir şirkette patronun zamanı çok kıymetliydi. Xia Mingrui gibi büyük isimler, sayısız insan ve olay görmüştü. Onunla yüz yüze görüşmek bile başlı başına bir meseleydi. Görüştüğünde de kelimelerini dikkatle seçerdi, dolayısıyla sıradan bir pazarlama yaklaşımıyla ona hitap etmek mümkün değildi. Bu yüzden Ji Yuheng doğrudan konuya girerek, amacının otel projesi olduğunu söyledi.

Bu sırada çay değiştirilmiş, küçük yeşil mandalinalı yeni çay getirilmişti. Geng Nianyi çayı aldı, tadına baktı ve uygun olduğunu düşündüğünde Xia Mingrui’ye uzattı.

Xia Mingrui doğal bir şekilde çayı aldı. Karı koca arasındaki bu ahenk dikkat çekiciydi.

(Çevirmen Notu: Ahenk mi? 5 yaşında çocuk annesi gibi davranıyo??)

O, çay bardağında yüzen küçük yeşil mandalinaya göz gezdirirken konuştu. “Otelin işletmeye uygun bir mülk olduğunu mu söylüyorsunuz?”

Ji Yuheng başını salladı. “Evet.”

Xia Mingrui çayını yudumladı. Aroması hafif tatlıydı ve damağında hoş bir tat bırakıyordu. “Açık konuşayım.” dedi. “C şehrine giriş yapmaya karar verdiğimiz andan itibaren, bizimle iş birliği yapmak isteyen bankaların sayısı saymakla bitmez. Ancak ben sık sık yurtdışına çıktığım için finansmanı bizzat yönetmeye vakit ayıramıyorum. Bu konulara şirketin mali departmanı bakıyor.” Bardağını masaya koydu. “Ayrıca C şehriyle doğrudan ilgilenen ben değilim. Bankalarla görüşmeler çoktan ilerledi, müdür Ji, siz biraz geç kalmış olabilirsiniz.”

Bu sözler üzerine Tu Xiaoning’in içi sıkıldı. Büyük şirketlerin patronları hep büyük projelere odaklanırdı. Şirketin sadece genel yönünü belirlemeleri yeterliydi. Finans gibi ayrıntılı konularla ilgilenmeye vakitleri olmazdı. Bu işlerin yönetimi tamamen alt kademelere bırakılırdı ve C şehri, bu büyük şirketin yalnızca bir yan şubesiydi. Xia Mingrui’nin buraya özel ilgi göstermesi mümkün değildi.

Ancak Ji Yuheng sakindi. “Eğer şu anda diğer bankalar yalnızca görüşme veya belge teslimi aşamasındaysa, biz de DR olarak bir şansımızı deneyebiliriz. En kısa sürede size özel bir çözüm sunacağız. Eğer vaktiniz yoksa, finans departmanınız diğer bankalarla karşılaştırabilir. VG gibi büyük bir şirket için hangi banka olursa olsun, kredi limiti, vade ve faiz oranları her zaman en avantajlı şekilde düzenlenir. Ancak sonunda kimin en iyi ve en hızlı olduğu, yine insan faktörüne bağlıdır.”

Xia Mingrui dolaylı konuşmalara girmedi. “Bu otel, başından beri C şehrinin yeni simgesel yapısı olarak tasarlandı. Sıradan bir otel değil, C şehrinin en kusursuz ve en lüks oteli olacak. Eğer kusursuz olacaksa, en küçük bir hata bile kabul edilemez. İnanıyorum ki bu otelin yaratacağı piyasa değeri, bankadan alacağımız kredinin getireceği kârı çoktan aşacaktır.”

Söylediği her kelime net ve kesindi. Cümlelerinin arasında, “Benim zaten yeterince param var, bankaların lütfuna ihtiyacım yok.” havası seziliyordu.

Tu Xiaoning’in içi biraz daha sıkıldı.

Ji Yuheng sakince devam etti: “VG, ismi bile başlı başına bir marka. Ben öğrencilik yıllarımda finansal konulara pek hakim olmasam da, şirketinizi takip ediyordum ve hisse senetlerinizi satın almıştım. VG, en başta gayrimenkul geliştirme ile yükseldi ve bugün geldiği nokta etkileyici. Ancak 2015’te yaşanan emlak krizi, borsada büyük bir düşüşe sebep oldu ve şirketiniz de bu süreçte bankalarla kredi güveni konusunda ciddi sıkıntılar yaşadı. Finansal kaynaklarınız bir dönem oldukça kısıtlandı. Şimdi, emlak sektörü yeniden toparlanıyor, ancak refah dönemi ne kadar sürecek, bunu kimse bilemez. Uluslararası ekonomik dengeler sürekli değişiyor, piyasalar istikrarsız, 2008’deki finansal kriz bir anda geldi. Sektörler geceden sabaha belirsizlikle doldu. Benim şahsi görüşüme göre, bankalar ve şirketler birbirine bağımlıdır. Ticaret dünyasında, iş insanları her zaman ince bir ip üzerinde yürür. Rahat bir dönemde bile geleceği düşünmek gerekir. Bankalarla iş birliği yapmak, yalnızca kredi almak anlamına gelmez. Yalnızca kredi limiti bulundurmak bile ileride doğabilecek sorunlara karşı bir önlem olabilir. Ayrıca, C şehri nihayetinde ikinci sınıf bir şehir. Birinci sınıf veya uluslararası büyük şehirlerle rekabet edemez. Ne kadar kusursuz olursa olsun, bir otel yerel ekonomik seviyeye uygun olmalıdır. Yönetim modeli ve finansal strateji doğrudan kopyalanamaz.”

İki adam da sözlerinde adeta gizli bıçaklar saklıyordu. Tu Xiaoning’in sırtından soğuk bir ürperti geçti.

Bir anlık sessizlik oluştu. Geng Nianyi sıcak su getirilmesini istedi. Herkesin çay fincanı yeniden buharlandı ve ortam tekrar baştaki sakinliğe büründü.

Xia Mingrui çayını bir kez daha yudumlarken ifadesizce konuştu. “Ji Müdür’ün samimiyetini gördüm. Ancak bu otelde yabancı yatırımcılar var. Eğer banka kredisiyle iş birliği yapacak olursak, bu pek uygun olmayabilir.”

Tu Xiaoning gözlerini indirdi. Bu tür güçlü rakipler, ne söylersen söyle her zaman tüm yollarını tıkar. Büyük şirketler gerçekten de sıradan firmalara benzemiyordu. Dış kabukları çelik gibiydi, içeri nüfuz etmek zordu.

O sırada Geng Nianyi birini çağırdı. “Bana biraz süt topu ve şeker getirir misiniz?”

Xia Mingrui hafifçe yan dönerek elindeki fincana baktı. “Ne içiyorsun?”

“Americano.”

“Neden bunu içiyorsun?”

“Seni sürekli içerken gördüm, ben de denemek istedim. Gerçekten acı.” Açıkça hoşlanmadığı halde sesi hafifçe şımarık bir ton taşıyordu.

Gergin atmosfer bu şekilde dağılmış oldu. Tu Xiaoning, Ji Yuheng’e baktı. O ise sakince çayını içiyor, gelişmeleri sessizce izliyordu. Onun bu tavrı Tu Xiaoning’in de biraz rahatlamasını sağladı.

Kısa bir süre sonra süt topları getirildi. Geng Nianyi ambalajı açıp fincanına boşalttı, ardından bir paket şeker ekledi. İkinci paketi açmak üzereyken Xia Mingrui elini uzatarak durdurdu. “Bir paket yeterli.”

O da ısrar etmedi ve kahve kaşığıyla yavaşça karıştırdı. Ardından laf arasında konuyu değiştirdi. “C şehrine ilk kez geliyorum. Az önce Tu Hanım’dan buranın birçok güzel yeri olduğunu dinledim. Gerçekten merak ettim, yerel kültürü deneyimlemek istiyorum. Sonrasında dinleyicilerle etkileşim için de güzel bir konu olur.”

Xia Mingrui onun hareketlerini izledi. “Programım çok yoğun, önümüzdeki günlerde hep toplantılarım var, sana eşlik edemem. Bunu sonra organize edelim.”

Geng Nianyi fincanını kaldırıp bir yudum aldı. Öncekine kıyasla içmesi daha kolaydı. Ardından konuştu. “Gerek yok, ben zaten rehberimi buldum.”

“Okul arkadaşın mı?”

“Hayır.” Geng Nianyi hafifçe çenesini kaldırarak Tu Xiaoning’i işaret etti. “Tu Hanım benim rehberim olacak.”

Xia Mingrui kısa bir süre sessiz kaldı. “Neden tekrar başkasına zahmet veriyorsun?”

Tu Xiaoning hemen araya girdi. “Yok, yok, hiç zahmet değil Xia Bey. Ben C şehrinde doğdum, büyüdüm. Küçüklüğümden beri sokak sokak gezmişimdir, her köşeyi bilirim. Bir tur rehberinden eksik kalmam. Üstelik hangi yolların tenha olduğunu da iyi bilirim, böylece Hanımefendi rahatça dolaşabilir ve kimse tarafından tanınmaz.”

Geng Nianyi onun sözlerini doğal bir şekilde devraldı. “Bir yabancı rehber tutmaktansa Tu Hanım’a eşlik etmesini rica ettim. Zaten onunla iyi anlaştık. Burada Ling Dağı diye çok meşhur bir yer varmış, dilekler kabul oluyormuş. Orayı görmek istiyorum.”

Xia Mingrui onun gözlerine baktı ve şaşırtıcı bir şekilde itiraz etmedi. “O halde yanınıza birini vereceğim. Kendine dikkat et.”

“Tamam.” Geng Nianyi başını salladı, ardından tekrar kahvesinden bir yudum aldı. Sonra Tu Xiaoning’e bakarak hafifçe mahcup bir ifadeyle konuştu. “O zaman sana zahmet olacak Tu Hanım. Yaralı halinle benimle gezmek zorunda kalacaksın. Gerçekten nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum.”

Bu sözleri sanki sıradan bir konuşma gibi söylemişti ama Xia Mingrui göz ucuyla Tu Xiaoning’e baktı, ardından fincanını kaldırıp çayını içmeye devam etti.

Tu Xiaoning defalarca “Hiç önemli değil.” diyerek konuyu kapattı.

Kısa bir sessizliğin ardından Xia Mingrui çayını yerine koydu. “Üzgünüm Ji Bey, bir toplantım var. Önceden ayrılmam gerekecek.”

Tu Xiaoning’in içi cız etti. Tamam, bugün bu lüks otelde çay içip ünlü bir iş adamına hayranlıkla bakmakla kalmışlardı. Anlaşılan iş birliği hayal olmuştu.

Xia Mingrui ayağa kalktı, Ji Yuheng de veda etmek için ayağa kalktı. Ancak Xia Mingrui hemen ayrılmadı.

“Yılbaşında C şehrinde bir arazi aldık. Buraya en büyük villa bölgesini inşa edeceğiz. Aynı zamanda çevresini ticari olarak geliştireceğiz. Bu gayrimenkul projesi için birçok banka şimdiden sürece dahil oldu. Eğer Müdür Ji bu projeyle ilgilenirse, sizin kısa sürede hazırlayacağınız planı incelemek için vaktim var.”

Tu Xiaoning gözlerini hafifçe açtı. Bu ne demekti?

Xia Mingrui, Ji Yuheng ile göz göze geldi. “Yarın otel açılış töreninden sonra C şehrinden ayrılacağım. Sonrasında sizin A şehrine gelmeniz gerekecek. Bildiğim kadarıyla DR’nin genel merkezi de orada.”

Ji Yuheng başını eğerek onayladı. “Evet Xia Bey, o zaman genel merkez yöneticileriyle birlikte size planımızı sunacağız.”

“Ama bu proje esas olarak ağabeyim tarafından yürütülüyor. Onun onayı da gerekli. Biz mükemmeliyetçi insanlarız ve banka iş birliklerinde çok titiz davranırız. Şirketimizin kuruluşundan bu yana devlet bankalarıyla yakın ilişkilerimiz oldu. DR gibi ticari bir bankayla ilk kez çalışacağız. Eğer planınız farklı ve yenilikçi olursa, iş birliği de mümkün olabilir.”

Ji Yuheng’in bakışları berraktı. “Ben de mükemmeliyetçi biriyim Xia Bey. Size en tatmin edici planı sunacağımızdan emin olabilirsiniz.”

Xia Mingrui hafifçe gülümsedi. “Merakla bekliyorum.”

“Bunu bir onur sayarım.”

“Tekrar görüşmek üzere.”

“Tekrar görüşmek üzere.”

Tam umudun tükendiği noktada yeni bir kapı açılmıştı. Tu Xiaoning, müzakerenin bu şekilde ilerlediğine hâlâ inanamıyordu. İçinde büyük bir heyecan vardı ama şimdilik Ji Yuheng ile konuşamıyordu.

Xia Mingrui ayrıldıktan sonra Geng Nianyi kahvesini sakince yudumlamaya devam etti, gitmeye niyeti yoktu. Ji Yuheng bunu fark ederek nazikçe veda etti.

“Hanımefendi, bankada işlerim var. Önceden ayrılmam gerekecek.”

Geng Nianyi ayağa kalkarak onu yolcu etmek istedi. “Sizi geçireyim.”

“Lütfen zahmet etmeyin.” Ji Yuheng kibarca elini kaldırdı, ardından Tu Xiaoning’e döndü. “Xiao Tu, Hanımefendi’ye iyi eşlik et.”

“Tabii Ji Bey.”

Büyük toplantı salonunda sadece Geng Nianyi ve Tu Xiaoning kalmıştı. Tu Xiaoning içtenlikle teşekkür etti. “Geng Hanım, az önceki desteğiniz için teşekkür ederim.”

Geng Nianyi hafifçe gülümsedi. “Ne için teşekkür ediyorsun?"

Tu Xiaoning konuyu daha fazla açmadı, ikisi bir süre sessizce durdu. Aniden, Geng Nianyi ona seslendi:

"Bayan Tu."

"Bana Xiao Tu diyebilirsiniz."

Geng Nianyi düzeltti. "Xiao Tu."

"Buyurun, sizi dinliyorum."

Geng Nianyi'nin bakışları geniş pencereden dışarıya kaydı, sanki C Şehri'ndeki kalabalığı izliyordu. "Ling Shan'daki ruhsal arınma törenleri gerçekten etkili mi?"

Bu soruyu beklemeyen Tu Xiaoning kısa bir süre düşündü ve ardından yanıtladı. "Etkili."

Geng Nianyi kollarını kavuşturup dimdik durdu. Uzun saçları yüzünü kapattığı için Tu Xiaoning onun ifadesini göremedi ama sesinin biraz alçaldığını duydu.

"Oh, öyle yani."


Yazarın Notu:

Ticari gayrimenkul finansmanı: Bankaların sunduğu büyük ölçekli bir kredi türüdür (genellikle milyar düzeyinde başlar). Kredi, başvuru sahibinin mülkiyetinde olan ve ticari kullanıma açılmış (ofis binaları, alışveriş merkezleri, oteller vb.) taşınmazları teminat olarak alır. Geri ödeme kaynakları, bu mülklerden elde edilen işletme gelirleri veya kira gelirleri olabilir. Kredinin süresi genellikle on yıl civarındadır, ancak bu durum bankaya bağlı olarak değişebilir.

Yorumlar