Hidden Marriage in the Office - 115. Bölüm (Türkçe Novel)

Tu Xiaoning sonradan öğrendi ki Yuan Jiao, çalıştığı bankanın başka bir şubesine transfer olmuş. Çünkü Ji Yuheng'in altında çalışmanın daha iyi bir gelecek sunduğunu ve daha çok para kazandıracağını düşünüyormuş. Bu yüzden elindeki bağlantıları tek seferde sonuna kadar kullanarak, kalıcı kadroya geçiş sürecini hızlandırmış ve doğrudan yeni şehir bölgesindeki şubeye atanmış. Hayalini gerçekleştirmişti.

Tu Xiaoning bu konuda yorum yapmadı. Çünkü bu tür haksız zaferlere değer vermiyordu.

Kendi işine odaklanmaya devam etti. Müşterilerle ilgilenmekten büyük keyif alıyordu. Kayınvalidesi vefat ettikten sonra, onun için en önemli şeyin ne olduğunu daha iyi anlamıştı: Aile. Hayatı boyunca kopamayacağı derin bir bağdı bu. İş ise sadece yaşamının bir parçasıydı. Bir müşteri giderse, yenisini bulur ve tekrar görüşürdü. Kalıcı kadroya geçemezse, daha çok çalışırdı. Sonuçta fırsatlar her zaman hazırlıklı olanların karşısına çıkardı.

Sabah konuştuğu muhasebecinin belgeyi imzalatacağını söylemesinin üzerinden saatler geçmişti ama hâlâ kimse gelmemişti. Bunun üzerine telefon açtı.

"Xiao Tu!"

"Muhasebeci Zhou, sabah konuştuğumuz konu?"

"Ah, görüyorsun ya, o kadar meşgulüm ki sana haber vermeyi bile unuttum. Tam da bugün küçük müdür Fu sizin şubenizin yakınlarında bir iş için bulunuyormuş. Zaten imzasını almam gerekiyordu, madem öyle, onu sana yönlendirdim. Ben de böylece gelmek zorunda kalmadım. Ayrıca kurum kaşesini de ona verdim. Kendisi seninle iletişime geçecek."

Tu Xiaoning alnını ovuşturdu. "Muhasebeci Zhou, aslında bu belgeyi imzalamak için müdür Fu'nun bizzat buraya gelmesine gerek yok. Şirket kaşesini basmak da aynı hukuki geçerliliğe sahip olurdu."

"Öyle mi?" Zhou şaşkın bir ses tonuyla sordu. "Ben de diğer sözleşmeler gibi şirket sahibinin bizzat imzalaması gerektiğini sanmıştım. Ama imza atması, kaşe basmaktan daha güçlü bir hukuki etkiye sahip değil mi?"

Bunu söylemek kolaydı ama Tu Xiaoning, müdür Fu ile yüz yüze gelmekten kaçınmak istiyordu.

Daha sabit telefon görüşmesi devam ederken, cep telefonu çalmaya başladı. Ekrana baktığında WeChat üzerinden gelen sesli aramanın Fu Yijun tarafından yapıldığını gördü.

Zhou konuşmasına devam etti. "Bizim küçük müdür şu an çoktan oraya varmış olmalı."

Tu Xiaoning telefonun diğer ucunda görünmeyen bir şekilde zoraki bir gülümseme sergiledi. Evet, sizin küçük müdürünüzle gerçekten çok iyi anlaşıyoruz...

Sabit telefonu kapattı ve hızla cep telefonunu açtı.

Sesini düzelterek konuştu. "Merhaba, Fu Bey."

"Xiao Tu, muhasebeci Zhou bir belgeyi yeniden imzalamam gerektiğini söyledi."

"Evet, siz neredesiniz?"

"Aşağıdayım."

"Hemen aşağı inip sizi karşılayayım."

"Başka işlerim de var. O yüzden seni biraz zahmete sokup belgeleri aşağı getirmeni rica edeceğim. Arabada imzalayabilirim, olur mu?"

Tu Xiaoning'in "Olmaz." deme şansı var mıydı?

İstemese de "Tabii." dedi 

Sonuçta o, önemli bir müşteriydi. Görgü kurallarına uymak gerekiyordu. Hem banka binasının önünde, ne kadar ileri gidebilirdi ki?

Bu düşüncelerle belgeleri alıp aşağı indi.

Yol kenarında çift flaşlarını açmış bir Bentley gördü. Yanına doğru yürürken dua etti. "Umarım bugün de şoförü kullanıyordur."

Ama tam ön koltuk kapısı açıldığında ve direksiyonda bizzat onun oturduğunu gördüğünde, kalbi bir an için sıkıştı.

Arabaya binmedi, eğilerek kapıya yaklaşıp "Müdür Fu, isterseniz kaşeyi bana verin, burada hemen basıp halledeyim." dedi.

Fu Yijun, direksiyonun üzerinde tembel bir şekilde yaslanmıştı. Ona bakıp hafifçe gülümsedi. "Ne oldu? Seni yiyeceğimden mi korkuyorsun?"

Tu Xiaoning hızla elini salladı. "Hayır, müdür Fu, kesinlikle öyle değil."

Fu Yijun çenesini hafifçe kaldırarak arabaya binmesini işaret etti. "Otur, seninle konuşmak istediğim birkaç şey var."

Tu Xiaoning tereddütle dışarıda durmaya devam etti. Fu Yijun yine gülümsedi, kaşlarını hafifçe kaldırdı. "Yoksa müşterinin arabasına binmeden önce müdür Ji'ye rapor mu vermen gerekiyor?" dedi.

Telefonda iletişim listesini kaydırdı. "İstersen hemen ona telefon açıp izin almana yardımcı olayım."

Tu Xiaoning onun bilerek böyle davrandığını düşündü. O yüzden daha fazla uzatmadan kapıyı açıp arabaya bindi.

Belgeleri ve kalemi doğrudan ona uzattı. Önceki yumuşak tonunu kaybetmişti. "Müdür Fu, lütfen buraya imza atar mısınız?"

Fu Yijun belgeleri alıp direksiyonun üzerinde rahatça imzasını attı.

"Şirket kaşesi de gerekiyor." diye hatırlattı Tu Xiaoning.

Fu Yijun kaşeyi çıkardı ve belgeye bastı.

Tu Xiaoning belgeleri geri alırken sesi biraz daha resmiydi. "Teşekkürler, müdür Fu." dedi ve kapıyı açmaya çalıştı. Ama bir sonraki saniyede kapılar kilitlendi ve açamadı.

Kaşlarını çatıp dönüp baktığında, onun da artık rol yapmaktan vazgeçtiğini anladı.

Fu Yijun, keyifle ona bakıyordu. Dudaklarında hafif bir gülümseme vardı.

"Xiao Tu, akıllı bir insan olduğunu düşünüyorum. Söylesene, bunca banka dururken neden özellikle seni seçtim? Deneyimin az, iş hayatında yenisin. Buna rağmen, nasıl oldu da ilk seferde pazarlama başarısı elde ettin? Sence sadece bankanın sunduğu ürünler ve senin çaban yeterli miydi?"

Tu Xiaoning sessiz kaldı. Demek ki, müşteri temsilcisi olarak ne kadar süredir çalıştığını çoktan araştırmıştı. Zaten onun gibi biri için, bir banka memurunun geçmişini öğrenmek çocuk oyuncağıydı.

Fu Yijun, onun elindeki belgeyi sıktığını gördü ve devam etti. "Sadece bir parça kâğıt için buraya kadar zahmet edip kaşe basacağımı mı sandın? Muhasebeci Zhou, uzun süredir benim adamım. Senin attığın her adımı o bildiği sürece ben de biliyorum. O bilmezse, ben yine de bilirim."

Tu Xiaoning dişlerini sıktı ama konuşmadı.

Fu Yijun koltuğa yaslandı. "Ben sabırlı biri değilim. Daha önce dolaylı yoldan anlatmayı denedim ama sen ısrarla anlamamazlıktan geldin. O zaman açık konuşayım." dedi ve emniyet kemerini çözüp ona doğru yaklaştı.

Tu Xiaoning korkuyla arkasını kapıya yasladı. Hemen kapıyı açmaya çalıştı ama başaramadı.

Fu Yijun onun elini tuttu. O ise irkilerek elini geri çekti. "Bırakın beni!"

Bırakmayı reddedince, onu sertçe itti.

"Ben sizi her zaman saygıyla karşıladım, lütfen siz de bana saygı gösterin."

Sonra sesi biraz daha soğuk bir tona büründü. "Ayrıca, bir ilişkim var. O yüzden az önce söyledikleriniz için üzgünüm."

Fu Yijun şaşırmış gibi görünmüyordu ama elini çekti. Onun korkmuş hâlini görünce geriye yaslandı ve alaycı bir kahkaha attı.

"İlişkin mi var?" Yana dönüp gözlerini ona dikti. "Ji Yuheng ile mi?"

Tu Xiaoning’in gözbebekleri bir anlığına büyüdü ama hemen ardından konuştu.

"Ne demek istediğinizi anlamıyorum."

Fu Yijun, gözlerini bile kırpmadan gülümsedi.

"Bırak şu numaraları, sen numara yapmak istesen de Ji Yuheng’in öyle bir niyeti yok. Sizin ilişkiniz asla sıradan bir yönetici-çalışan ilişkisi değil."

Tu Xiaoning elindeki dosyaları daha sıkı kavradı.

Bu sırada Fu Yijun bir sigara çıkardı, elinde oyaladığı şık çakmakla mavi bir alev yaktı, tam sigarayı yakacakken aniden söndürdü.

Tu Xiaoning sessiz kalınca, Fu Yijun devam etti. "Eğer yanlış görmediysem, o gün yemekte sol elinin yüzük parmağında bir evlilik yüzüğü vardı. Tu Xiaoning, seninle ilk karşılaştığımda yazıcıyla uğraşırken ve pazarlamaya odaklanırken gösterdiğin ciddiyet, seni kendi çabasıyla bir yerlere gelmeye çalışan az sayıdaki insanlardan biri sanmama neden olmuştu ama yanılmışım. Oldukça zekisin, üstüne üstlük bir lidere yakın olmak, yukarı çıkmanın kestirme bir yoludur."

Çakmağını ve sigarasını aracın bölmesine fırlattı.

Tu Xiaoning bir an duraksadı. Ji Yuheng, o gün yüzüğünü yüzük parmağına mı takmıştı? Böyle küçük bir detayı fark etmek gerçekten zordu.

Kulaklarında yine Fu Yijun’un sesi yankılandı.

"Madem zaten böyle bir kadınsın, bana saf ayaklarına yatma. Şunu söyleyeyim, Ji Yuheng’in sana verebileceği her şeyi ben de verebilirim. Hatta onun veremediğini de verebilirim. Sonuçta o sadece bir banka müdürü, yıllık maaşı en fazla bir milyon eder, üstelik kan kusana kadar çalışması gerekir. Evli bir adamın peşinden giderek ne kadar kazanabilirsin ki? Bildiğim kadarıyla hâlâ DR’de resmi bir kadron yok. Eğer istersen sana bir tane veririm. Sadece DR değil, C şehrindeki tüm bankalardan seçim yapabilirsin. Tabii istemezsen de fark etmez, ne istersen onu verebilirim. Niye Ji Yuheng gibi kadınının sürekli ortalıkta görünmesine izin veresin ki?"

Tu Xiaoning nihayet konuştu.

"Bitti mi?"

Elindeki kâğıtlar buruşturulmuş haldeydi.

Fu Yijun sabırla cevabını bekledi.

"Öncelikle, Fu Bey, bana değer verdiğiniz için teşekkür ederim. Başlangıçta hangi amaçla bu iş birliğini kabul ettiğinizi bilmiyorum ama sonuç olarak siz benim müşterim oldunuz. Bu nedenle teşekkür ederim. İkinci olarak, ister bana hayranlık duyun, ister alay edin, bu işi her zaman büyük bir özenle yaptım ve asla kimseyi basamak olarak kullanmadım. Eğer gerçekten bu yeteneğim olsaydı, DR’de dört yıl sonunda bile hala geçici bir çalışan olarak kalmazdım. Hayata başladığımız nokta farklı, olaylara bakış açımız da öyle. Bu yüzden iş ortaklığımız dışında başka bir şey olamaz."

Gözlerini kaçırmadan ona bakarak devam etti. 

"Son olarak, evet, doğru söylüyorsunuz, Ji Yuheng ile aramızda sıradan bir yönetici-çalışan ilişkisi yok. Evet, o evli. Ama onun taktığı evlilik yüzüğünün bir eşi de bende var. Çünkü ben onun karısıyım."

Fu Yijun'un gözlerinde kötü bir bakış vardı.

"Tu Xiaoning."

Sesi bir uyarı gibiydi.

Ancak Tu Xiaoning sakindi.

"Fu Bey, yeteneklerinize güveniyorsanız, gidip resmi kayıtlara bakabilirsiniz. Ji Yuheng’in evlilik cüzdanındaki isme bir göz atın."

Ortama kısa bir sessizlik hâkim oldu. Uzun bir süre sonra, Fu Yijun tek kelime edebildi

"Sen..."

Tu Xiaoning daha da kararlı bir sesle konuştu.

"DR’nin, eşlerin aynı yerde çalışmasını yasaklayan bir kuralı var. Bu yüzden evliliğimizi gizli tuttuk."

Fu Yijun, büyük olaylar görmüş biri olarak hızla kendini toparladı ve gözlerini ileriye dikti.

"Peki bunu bana neden anlatıyorsun? Başkalarına söylemeyeceğimi nereden biliyorsun?"

"Çünkü Fu Bey siz bir iş adamısınız. İş insanları, dürüstlük ve erdemi esas alır. ‘You Sheng’ markasının bugün bu seviyeye gelmesinin nedeni de budur. Babanız sizi varis olarak seçti. Aile meselelerinize karışmam doğru olmaz ama en azından sizin karakterinize ve yeteneğinize güveniyordu. Aksi takdirde, şirketinizin temellerini atan kıdemli çalışanlar size bu kadar çabuk inanmazdı. Miras, yalnızca bir şirketi devralmak değildir, aynı zamanda değerleri de kapsar. Ben sizin bu değerlere sahip olduğunuza inanıyorum. Ayrıca iş insanları, çıkarlarını gözeterek hareket eder. Biz şu an birbirimize bağımlıyız. İş birliği, nihayetinde karşılıklı çıkarlar içindir. Eğer uzun vadede çalışmak istiyorsak, bu değerlere sadık kalmalıyız. Öyle değil mi, Fu Bey?"

Fu Yijun cevap vermedi. Tu Xiaoning kapı koluna uzandı.

"Fu Bey, şimdi kapıyı açabilir misiniz?"

Birkaç saniye sonra kapı açıldı. Tu Xiaoning indi.

Tam o sırada, Fu Yijun tekrar konuştu.

"Eğer..."

Tu Xiaoning arabadan inmeden önce duraksadı ve ona konuşmasını bitirmesi için zaman tanıdı.

"Eğer Ji Yuheng’den önce ben çıkmış olsaydım karşına, kimi seçerdin?"

Tu Xiaoning hiç tereddüt etmeden cevapladı.

"Ji Yuheng’i."

"Neden?"

"Ben çocukluğumdan beri yüksekleri hedefleyen biri olmadım. Benim için hayat, benim ve eşimin küçük, sıradan bir aileyle huzur içinde yaşaması demek. Bana ait olmayan bir şeyi istemem, bana verilse bile hakkıyla yaşayamam. Ji Yuheng ve ben aynı dünyanın insanlarıyız. O bana, tam olarak ihtiyacım olan şeyi veriyor."

Bunu söyledikten sonra arabadan indi.

"Fu Bey, iş birliğimizin devamı dileğiyle."

Fu Yijun, ona baktı. İlk tanıştıklarında gördüğü o saf ve güzel gülümseme hala aynıydı. Sonuç olarak onun hakkında yanlış düşünmemişti.

Ama bu kez gülümsemedi. Uzun bir sessizlikten sonra sadece şunu söyledi:

"İş birliğimizin devamı dileğiyle."

Yorumlar